Elena rahat bir yerde yemek yemeği bekliyordu ancak geldikleri yer beklentilerinin çok ötesindeydi. Başka hiçbir müşterinin olmadığı üç katlı bir binaydı. Carlisle’nin tüm restoranı kiraladığını hemen anladı.
Ayrıca pencereden Carlisle’nin adamlarından oluşan bir çemberin yoldan geçenlere karşı koruma oluşturduğunu görebiliyordu. Yemek ne kadar lezzetli olursa olsun boğazından geçmeyecekmiş gibi hissetti.
C-“Ne istersen onu seç.”
Carlisle ona bir menü uzattı ve Elena yorgun bir sesle cevap verdi.
E-“Bana her şey uyar.”
Garsonu çağırmadan önce Elena’ya bir bakış attı.
C-“Şefin tavsiyesini alacağız.”
-“Peki efendim.”
Elena garsonun başını eğip gitmesini izledikten sonra Carlisle’nin adamlarından biri olup olmadığını merak etti. Aksi takdirde yüzlerini göstermezlerdi.
Carlisle şarabını yavaşça kaldırdı ve konuştu.
C-“Burayı beğenmedin mi?”
İlk bakışta sıradan bir soru gibi görünsede Elena hafife almaması gerektiğini biliyordu. Carlisle bazen Elena’nın söylediklerini farklı yorumluyordu.
Bu durumda Elena balodan önce birlikte görülmek istemediklerini söylemişti ama bu özel bir loca almak ve restoran kapatmak olarak anlaşılmıştı. Elena sadece kimsenin olmadığı bir yerde görüşmek istemişti.
Aklını toparladıktan sonra yüzünde gayet ciddi bir ifade ile konuştu.
E-“Sana karşı dürüst olacağım.”
C-“Devam et.”
E-“Bunların hepsi çok fazla.”
Carlisle tam olarak ne demek istediğini anlamamıştı ama şaşırmıştı.
C-“Hangi kısmı?”
E-“Hepsi.”
C-“Hepsi mi?”
Carlisle onu tekrarladı ve Elena dışarıdaki adamları işaret etti.
E-“Dışarıda duran muhafızlar varken huzur içinde yemek yiyebileceğimi sanmıyorum. Ve opera salonunda da dediğim gibi elimde olmadan buranın ne kadar pahalı olduğunu merak ediyorum.”
Carlisle elena’nın ciddiyetine güldü. Elena bunun ne anlama geldiğini anlamamıştı soramadan önce Carlisle konuştu.
C-“Diğer bir deyişle benim biraz abarttığımı düşünüyorsun değil mi?”
Elena başını salladı. Carlisle locanın ve restoranın parasını nasıl ödemişti? Gerçekten de kadınlar için acayip paralar harcayan bir playboy muydu? Kafasında bir sürü soru vardı ve rahat rahat yemek yiyemiyordu. ÇN: kıskançlığından yapıyormuş J
Carlisle Elena’nın düşüncelerine nüfuz ederken yüzünde bir gülümseme vardı.
C-“Merakını anlıyorum leydim bu yüzden kısaca açıklayacağım. Kaç savaş kazandığımı biliyor musun? Sayısızlar.”
E-“...”
C-“Acaba- tüm savaş ganimetleri nereye gidiyor?”
E-“...!”
Carlisle’nin söylediklerini duyunca gözleri kocaman açıldı. Daha önce bunu hiç düşünmemişti. Elbette savaş ganimetleri imparatorluğa aitti. Normalde imparatora gönderileceklerdi ama kimse Carlisle’nin nasıl pay ettiğini bilmiyordu. Veliaht prensin onu kendisine alacağını hiç düşünmezdi.
C-“Ben o kadar temiz ve masum değilim. Prens olarak doğmak her zaman asil bir şey değildir.... doğduğunuzda, imparator soyunun bir parçası olursunuz. O andan itibaren prensin annesinin geldiği soy da önem kazanır.”
Elena konuşmadı. Carlisle’nin annesi basit bir hizmetçi idi. Sarayda çalışan hizmetçiler ve kraliçenin nedimeleri arasında fark vardı.nedimeler asil bir aileden gelirken ev işlerini yapan hizmetçiler ise Blaise Kalesinde çalışan Sophie ve Mary gibi basit kişilerdir. Carlisle’nin annesi böyle bir hizmetçiydi ve Carlisle dışarıdan herhangi bir siyasi destek almadan veliaht prens olmuştu.
Elena, İmparatorluk Ailesindeki Carlisle’nin anne tarafında soyu hakkında olan çekişmelere aşinaydı. Ruford imparatorluğundaki herkes tarafından biliniyordu ve Elena’nın bunu bilmesi için ikinci bir hayat yaşamasına gerek yoktu.
C-“Dayanacak desteğim yok ve savaş ganimetlerinin saraya götürülmesine izin vermem mümkün değil. Haksız mıyım?” ÇN: ahh kuzum ya kıyamayız biz sana
Carlisle o kadar soğukkanlı bir şekilde konuştu ki Elena sempatik bir acı hissetti. ÇN: bizim gibi Şimdiye kadar Carlisle’yi ailesini korumak için nasıl kullanabileceğini düşünmüş ve onun nasıl yaşadığı hakkında hiç düşünmemişti.
Carlisle nasıl bir insandı? İlk kez bilmek istemişti.
Ne olursa olsun Elena söylediklerinden dönmeyecek olsa bile Carlisle’nin zengin olduğunu artık anlamıştı. Carlisle onu destekleyecek dış güce sahip olmadığı için servetini gizlice savaş yoluyla biriktirdi.
E-“...Anlatmak istediğin noktayı fark ettim.”
Carlisle elindeki kadehten bir yudum aldı, bunu yaparken garip bir şekilde çekici görünüyordu.
C-“Kuhn’dan haber aldım. Birisi balo elbiseni mahvetmiş.”
E-“Ah evet.”
Carlisle’ye bunu söylemeyi istiyordu.
C-“Ganimetler her zaman para olmuyor, mücevherler ve giysiler de var. Bazen paranızı aklamak için gizli yöntemler kullanırsınız.”
Elena, Kuhn’un neden Carlisle giysi konusunda aşina dediğini şimdi anladı.
Nihayet ikna olmuş göründüğünden Carlisle daha fazla açıklama yapmadı. Zar zor dokunduğu yemeğine baktı ve kaşlarını çattı sonra sağ elini havaya kaldırdı ve parmağını şıklattı. Dışarıdaki adamlardan biri hemen geldi.
-“Buyrun Majesteleri.”
C-“Adamlarınızı görünmeyecek şekilde hareket ettirin. Misafirim rahatsız olup yemek yiyemiyor.”
-“Özür dilerim hemen ilgileneceğim.”
Elena’nı yüzü kızarmıştı Carlisle’ye ve gardiyana baktı. Daha önce kastettiği bu değildi. muhafızları görmek istemediğinden değil de Carlisle’nin onu gereksiz yere şımartmasını istemediğiydi.
Sassak-
Carlisle’nin emriyle gardiyanlar pencereden görünmeyecek yerlere geçtiler. Elena sustu, dudakları titriyordu. Carlisle, çaresiz Elena’ya güzel bir gülümseme ile baktı.
C-“O zaman hadi yiyelim.”
Mutfaktan bir dizi iştah açıcı yemek gelmeye başladı. Carlisle’nin Elena’nın düşündüğünden daha zorlu olabileceği ortaya çıktı.
Bölüm resmi burada. -*-
Restoranın dışı.
Selby Evi’nin isteği üzerine Elena’yı takip eden adam bu beklenmedik olay karşısında heyecanını gizleyemedi.
-“Bu Blaise leydisi ve zengin bir aristokrat arasında bir skandal.”
Adamın kim olduğunu bilmiyordu ama casus onları izledikten sonra adamın acayip zengin olduğunu anladı. Bu Helen’in beklediği bilgiydi. Geçtiğimiz birkaç gün boyunca değerli hiçbir bilgi vermediği için istismar edilmişti.
Casusu aceleyle helen’e bilgi vermek için acele etti, ardından gelecek ödemeyi düşünerek gülümsedi.
SHUSHUSSUHK!
Aniden ağaçtan düştü.
-“Eyvah!”
Çığlık bile atamadı ve gözleri açık bir şekilde boğuldu. Biri boynunu keskin bir hançer saplamıştı. Saldırgan loş ay ışığında yavaşça ortaya çıktı ve ölen adama baktı.
Kuhn’du. Alçak sesle konuştu.
K-“Komutan daha ileri gitmene izin vermememi söyledi.”
Kuhn hızla hançerini casusun boynundan çekti.
Fushuk-
Boynundan kan fışkırdı ve ölü adamın bedeni yere yığıldı.
Kuhn tekrar mırıldanmadan önce adamın sırtına baktı.
K-“Hayatımızı bu şekilde yaşadığımızdan kin gütmeden git.”
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.