Yukarı Çık




14   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   16 

           
Bölüm 15 - Senin de mi Becerin Var? (3)


Bir hafta geçti.

-Gor... (Goblinin sesi)

Canavar tökezleyerek kaynayan bir tencerenin sesini çıkardı. Bir kral goblin. 5. katın kıdemli üyesi yere düştü.

Kararlı bir ifade ile kral goblinin yüzüne baktım.

“Gor.”

Bu canavar, bu hafta gördüğüm canavarlar arasında en güçlü olandı. Ah, bu canavarı yenebilmek için kaç kez ölmüştüm? Kral goblini, cesur bir savaşçıyı uçurur gibi havaya yolladım...

-Kendi kendine konuşmayı bırak. Seni psikotik zombi.

"Ah. Tanrım. Bu yaratığı 6 hayat karşılığında zar zor avlayabildim. Biraz tadını çıkarmama izin veremez misin?"

6 hayat derken 6 kez öldüğümü kastettim. Şu anda 6. hayatımdaydım yani bu kral goblini yenebilmek için 5 kez ölmüştüm.

Bae Hu-ryeong homurdandı.

-Bir canavarı yakaladıktan sonra böyle düşüncelerde kaybolursan tam bir psikopat olursun. Ben sadece gerçekleri konuşuyorum.

"Vay canına, anlıyorum. Kılıç İmparatorumuzun kişiliği çok hoş. "
 
Sohbet ediyor oluşumuzdan anlaşıldığı üzere artık Aura'ya alışmıştım. İksirin etkilerinden dolayı zaman hala yavaş akıyordu.

Aura'yı dilime odaklayarak normalden çok daha hızlı konuşuyordum.

“Gork.”

Kesin bir zafer olmasa da sonuçta kazanmıştım ama kazanabilmek için kirli numaralar kullanmıştım.

Dışkı renginde olan kartımı çıkarıp kontrol ettim.

[Goblin Yüksek Sosyetesi]
Derece: F
Etkileri: Kral goblin düşüncelerinde kayboldu. 'Biz goblinlerin kültür seviyesi çok düşük. Tüm cümlelerimiz kerrk, kerk ile bitiyor. Bu şekilde haysiyetimi gösteremiyorum!' Sonra kral goblinin dâhi zihninde bir fikir parladı. 'Doğru! Şu andan itibaren gork diyeceğim, kerk değil. Gork! Bu, değerli krala mükemmel bir şekilde uyan bir telaffuz."
※ Ancak kabile içindeki kavgalar daha da kötüleşir.
※ Bu, Büyük Kral Goblin canavarından kopyalanan bir beceridir.

Ağzımı şapırdattım.

“Goblinler ne kadar gereksiz şeylerden endişe ediyor böyle. Kerk ve gork temelde aynı şey değil mi?"

-Sonuçta onlar goblin. İnsanlar da çok farklı değil.

"Ne?"

-Kendi kendime konuşuyordum.

Ne demek istediğini sormak üzereyken kafamda bir ses yankılandı.

[Varoluşunuz daha net hâle geliyor.]

Daha önce hiç duymadığım bir sesti.

Ancak bunun ne anlama geldiğini biliyordum. Sayısız oyuncu buna tanıklık etmişti ve hatta bununla ilgili kendi videolarını göstermişlerdi.

"N, Nihayet!"

Seviye atlıyordum!

[Avcı Kim Gong-ja’nın seviyesi gelişiyor.]

"Ah…"

Hayatım boyunca F Seviye bir avcı olarak yaşamıştım. Böyle yaşamaya devam edeceğim için endişeleniyordum ama kopyalama ve dönüş becerilerine sahiptim ve bu kadar acı çektikten sonra nihayet  seviye atlama zamanım gelmişti.

[Beceri alanlarınız artıyor!]

[Avcı rütbeniz artık E Sınıfı!]

Yine de sadece E Sınıfı oluyordum.

[Şans sizinle olsun.]

Swoosh!

Ayaklarımdan kırmızı Aura yükseldi. Kırmızı sıvıya benzeyen şey vücudumu kapladı. Sonra tekrar alçaldı ve gözden kayboldu.

-…Bu bir havai fişek miydi?

Bae Hu-ryeong kaşlarını çattı.

-Ya da kan mıydı? Hm. Bu kafa karıştırıcı. Sanırım hem havai fişekti hem de kan...

"Bu sadece bir seviye atlama şeyiydi, değil mi?"

-Bu sadece öyle havalı görünen bir şey değil.

Bae Hu-ryeong başının arkasını kaşıdı.

-Bu bir çeşit ipucu...

"İpucu mu?"

-Mm. Kendini ortaya çıkaran eserin türü [Aura Formu] 'na karar verir. Hatta öldürdüğün Alev İmparatoru bile. O adamın formu muhtemelen [Ateş] idi.

"Havai fişek diyorsun."

Alev İmparatoru'nun Saintess'i gecekondu mahallelerinde ateşle öldürdüğü sahneyi hatırlamaya çalıştım. Yeniden canlandırmak için iyi bir anı değildi ama… Yoo Soo-ha'nın ateşle ilgili bir Aura formuyla uğraştığı kesindi.

-Bir avcının travması genellikle auralarının formuyla bağlantılıdır.

Travma.

-Önemli olaylar... Sahneler... Anılar... Hayatını etkileyen şeyler Aura'nın şeklini oluşturur. Olumsuz bir travma olması gerekmiyor ama genellikle öyleler.

"Merak ediyorum."

-Söyleyebileceğim kadarıyla seninki ya ateş ya da kan.

Onun konuşmasını dinlerken merak ettim.

"Şimdi böyle söylediğine göre... Kılıç Azizi'nin Aurasının şekli ne?

-Ay ışığı.

Bae Hu-ryeong gelişigüzel bir şekilde cevapladı.

-Büyükbaba Marcus, gençken dağlarda yolunu kaybettiğini söyledi. Ölmek istemediği için zirveye kadar tırmanmış ve tepeye ulaştığında, gökyüzünü kaplayan yapraklar gökyüzünü göstermeye başlamış. Zirveye çıktığında, tüm siyah gece gökyüzünü görmüş.

Ay ışığı (月光)

-O zaman bir şey düşündüğünü söyledi. Ay kendi başına değil, güneşin ışığıyla parlıyormuş. Sadece başkalarını kabul eden birinin hayatı güzelden daha fazlası olabilir. Ahh.. Ben de o ışığı alarak parlamak istiyorum.

“...”

-Bunun tüm hayatı boyunca kalbinde saklayacak kadar akılda kalıcı olduğunu söyledi.

Hikayesini dinlerken huzursuzlandım.

"Ama gençken olduğunu söyledi."

-Evet. 12 yaşındayken.

"Nasıl 12 yaşındaki bir çocuk bu kadar derin düşüncelere sahip olabilir?"

Bae Hu-ryeong başını salladı.

-Bu yüzden büyükbaba Marcus doğuştan moruktu. Tsk tsk. Ben 12 yaşımdayken sadece önümdeki zorbayı nasıl sert bir şekilde ezeceğimi düşünürdüm.

"Hayır, bunun da...Pek normal olduğunu sanmıyorum..."

Kılıç Azizi doğuştan bir moruk ise o zaman Bae Hu-ryeong neydi? Doğuştan bir kabadayı mı?

-Her neyse, 5. kata alıştın artık. 6. kata çıkalım.

"Ah, bunun hakkında."

Konuşmaya başladım.

"Doğrudan 10. kattaki patrona gidemez miyiz?"

-Ne?

Bir canavarın becerisini kopyalayabileceğimi biliyorum. Aura'ya da biraz alıştım. Sanırım 10. kattaki patronu yenebilirim şimdi. "

Bae Hu-ryeong bir an ağzını kapattı.

Bana sert bir şekilde baktı.

-Kim Gong-ja. Yeni başlayan birileri hep bu kadar kibirli mi olur?

"Kesinlikle hayır."

Net bir şekilde yanıtladım.

Bizim dünyamızda birkaç yıldır kimse 10. katı geçmeyi başaramamıştı. O yüksek zorluk alanını temizleyeceğimi söylemeye cüret ettiğim içi, Bae Hu-ryeong’un benimle ilgili endişesi beklendik bir şeydi.

"Gerçekten kendime güveniyorum."

Ama gerçekten yapabileceğime inanıyordum.

Hayır, emindim.

"Eğer 2 Jetonla* onu yenemezsem sana Seseung-nim** diyeceğim."

-Oh? 2 Jeton mu?

Bae Hu-ryeong için bu teklif cazip görünüyordu.

-Goblin patronunu yakalamak için 6 Jeton harcayan adam, 10. kattaki patronu sadece 2 Jeton ile mi yenecek? Gerçekten mi? Bilmiyorsun sanırım ama insanların bahisten kolayca kurtulmasına izin vermem.

"Fakat! Bir şartım var."

-Hm?

İşaret parmağımı kaldırdım.

“Bana 10. kattaki patronun hiçbir şey saklamadan ne tür bir beceriye sahip olduğunu söylemelisin. Bu konuda yalan söyleyemezsin. Beni kartlarla kandırmana da izin yok. "

-Hm. Yeterince kolay görünüyor.

"Ayrıca!"

Sırıttım.

"Ve kazanırsam bana Gong-ja-nim diye sesleneceksin. Olabildiğince kibarca. Saygıyla."

- ... ..

"Ne oldu? Korktun mu? Ha. Korkuyorsan, bırakabilirsin. "

-Hmmmmmmm.

Bir zorbanın en çok nefret ettiği söz muhtemelen "Korktun mu?" idi ve Bae Hu-ryeong da normal bir zorba değildi. 99. kata tırmanan en büyük kabadayıydı.

Yüz kasları seğirdi ve tükürerek konuşmaya başladı.

-Bu acemi, bazı hile becerilerine sahip olduğu için büyük Kılıç İmparatoru ile alay mı ediyor? Hoohoohoo, tamam. Hadi bahse girelim!

"Girelim."

-Anlaştık! Kim Zombie, 10. kattaki patrona boyun eğdiremeyeceksin ve ölene kadar bana Seseung-nim demek zorunda kalacaksın. Ah! Ama ölemeyeceğine göre sonsuza kadar Seseung-nim demen gerekecek.

"Senin halüsinasyon yeteneğin de mi var? Gong-ja-nim'e hizmet etmeye hazır ol. "

-Hehehe.

“Kehehe.”

İkimiz de birbirimize baktık ve kötü bir şekilde güldük.

Uzaklarda goblinleri avlayan avcılar kendi aralarında fısıldaşıyorlardı.

"Hey. Bu kişi az önceden beri kendi kendine konuşmaya devam ediyor. "
 
Ve şimdi de kendi kendine gülüyor. Aklî bir sorunu mu var? "

“Sh! Bu tarafa bakıyor. Görmemiş gibi davran, rol yap. "

“...”

...Muhtemelen şimdi kendi kendime konuşmayı kesmek zorundayım.

Sakince ağzımı kapattım ve 10. kata çıktım.

Diğer avlanma alanlarından farklı olarak 10. kattaki patron odasının önünde bir kapıcı vardı.

Avcı Topluluğu'ndan gönderilen kişi, söylediklerimi dinleyerek kaşlarını çattı.

Patron odasını kendin mi denemek istiyorsun?

"Evet."

Yüzünün 'Bu çılgın adam kim?' diye soruyormuş gibi bir ifadeye dönüşmesi sadece iki saniye sürdü.

“Um. Son haberleri gördün mü bilmiyorum... Kara Ejderha loncasından 30 onur üyesi 4 en yüksek rütbeli kişiyle birlikte denediler ancak başarısız oldular. Tek başına avlanmak intihar demektir. "

"Ne olmuş yani?"

Kendime güveniyordum.

"Avcıları istedikleri saldırıya göndermek Topluluk'un kuralıdır."

"Bu doğru ama..."

Sıkıntılı bir ifadesi vardı.

“Affedersiniz ama buraya giren tüm avcıları yazıyorum. Patronum muhtemelen bunu gözden geçirecek… Ve sonunda bir avcının ölmesine izin veren kötü bir adam olmuş olacağım. Lütfen benim durumumu da değerlendirin. "

“Mm.”

Ne yapmalıyım? Sakince çenemi okşadım.

-Ne? Avcı Derneği mi? Benim dünyamda hiç böyle adamlar yoktu!

Tek sakin olanın ben olduğumu kastettim. Bae Hu-ryeong'un sakinlikle alakası yoktu.

-Bu aptal ahmaklar! Lonca ve dernek kurarak siyaset yapışlarını beğenmedim. İşte bu yüzden 10. katta hâlâ yalvarıyorlar! Hey, Kim Zombie! Bu adamı döv ve patron odasına git.

"Ne? Masum bir insanı neden döveyim?"

-Seni engellemeye cesaret ediyor.

O sadece bir psikopat değildi aynı zamanda bir sivrisinekti.

“Kapı görevlisi-nim.”

Dilimi içe doğru şıklattım ve cebimden bir kese çıkardım.

"Senin çok çalıştığını görebiliyorum. Haklısın. Tek başıma denemem intihar demek ama... Gerçekten kendimi öldürtmek istiyorum. "

"Pardon?"

"Bugünlerde çok yorgunum..."

Acı bir şekilde gülümsedim

"Kız arkadaşım 1 yıl önce öldü. Bir süre önce Simya Kalesi ölümcül bir hastalığım olduğunu söyledi. Yaşasam bile sadece yarım yıl sürecek ve kız arkadaşım olmadan o altı aya dayanacak gücüm yok. "

"Ah…"

-Ne?

Bae Hu-ryeong yüzünü buruşturdu.

-Bu zombi ne tür bir saçmalık anlatıyor?

Onu görmezden geldim ve kapı görevlisine fısıldamaya devam ettim.

"Ama düşük rütbeli biri olsam bile hâlâ bir avcıyım. Ne zaman öleceğimi merak ederek Simya Kalesi hastanesine girmek istemiyorum. Ölsem bile… Bir canavara sonuna kadar meydan okumak istiyorum. "

"Böyle bir ..."

Bana bakarken acınası bir yüzü vardı. Bilirsiniz. Başkalarının talihsizliklerini dinlediklerinde insanların yaptıkları yüz.

"Bu, dövüşlerden topladığım para."

Keseyi kapıcıya verdim. İçinde 100 Altın vardı.

"Zaten bu parayı kullanacak hiçbir yerim yok... Alabilirsin."

"Ben... Ben bu parayı kabul edemem!"

"Dünyayı hafifçe terk etmek istiyorum, kapı görevlisi-nim ve lütfen buraya girdiğimi yazmayın. Avcı hayatımın son isteği... "

Yüzü ağlayacakmış gibi ağırlaştı. Ve bu ağırlığın bir kısmı muhtemelen o para çantasından geliyordu.

"…Peki. Girebilirsin. Ben hiçbir şey görmedim... "

-Hah, şuna bak.

Şaşırıp kalmıştı.

-Hey. İkiniz bir film mi çekiyorsunuz? Bu bir şaka değil, değil mi?

Durum ne olursa olsun, kapı görevlisi beni içeri aldı.

Onu bıraktım ve içeri girdim. Kaldırım taşlı bir yoldu. 10. kattaki patronun kaldığı yer, eski soylu bir ailenin abartılı bir konutu gibiydi. Kaldırım taşlı yolda yürümeye devam ettim.

'10. kat Alev İmparatoru Yoo Soo-ha tarafından temizlendi.'

Büyük kapının önünde durdum.

Kapıyı yavaşça iterek açtım.

"Bu sefer farklı. Alev İmparatoru yerine… hayır. "

Creaaak.

Kapı yüksek bir sesle açıldı.

"Alev İmparatoru'ndan daha süslü bir efsane yazacağım.

Bir adım ileri attım.

Ve başladı.

<
Çevremden kahkahalar duydum. Aynı zamanda girdiğim kapı da kapandı. Boom! Bir anda etrafım karardı ve titreyen kahkaha sesleri yükseldi.

Mumlar birer birer yanıp sönüyordu.

<
Burada ve orada. Kimse dokunmasa da mumlar yanıp sönüyordu. Mumların yakıldığı yerde oyuncak bebekler vardı. Çocukların oynadığı küçük bebekler...

<
Bebekler konuşuyordu.

<
<
<
<
Hazırım.

"Peki. Sizinle oynayacağım. "

Vücudumda eğittiğim Aura yükseldi.

Sanki beni bekliyormuş gibi kafamda bir ses çaldı.

[Patron aşamasına girdiniz.]

[Meydan okuyan kişi avcı Kim Gong-ja. 1 kişi.]

[Şans sizinle olsun.]

İnsanlığın henüz temizleyemediği aşama.

"Cehennem Ateşi Rezidansı'nda Saklambaç" başladı.

------Çevirmen Notu------

*Jeton diye çevirmiş olduğum şey aslında ana karakterin ölme hakkı. Yani en fazla 2 kere ölerek yenerim diyor patronu.
**Seseung-nim Korelilerde öğretmenlere sesleniş biçimi. Saygı ifadesi.
Boss'u patron diye çeviriyorum arkadaşlar ilk bölümden beri. Hani 'bölüm sonu canavarı' diye de çevirebilirim ya da 'boss' diye de bırakabilirim ama 'patron' demek daha anlamlı geldi bana. Sizin de düşünceleriniz önemli. Önerileriniz için discorda gelip bana yazabilirsiniz.

Aşamanın ismine bak. Heyt be bakalım bu patron nasıl bir patron? Bizimki bahsi kazanabilecek mi? Okuyup göreceğiz. O değil de hayalet ile bahse girişleri sırasındaki konuşmalarına ne güldüm ya hahahahah. Bayılıyorum bunların sohbetlerine. 

Devamı ve daha fazlası NovelEvreni'nde. Sitemizi ziyaret ederek 30-40 bölüm önden okuyabilirsiniz!

Herhangi bir hatamı söylemek, öneri ve şikayetlerde bulunmak için discord kanalımıza gelebilirsiniz.
https://discord.gg/9GhxJCn


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


14   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   16 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.