Yukarı Çık




3   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   5 

           
Kahraman Avı (1)


İntikam... Bu duygu ile dolup taşıyordum. Aklımı çalışmaya koydum çünkü zaten biliyordum: “Alev İmparatoruna karşı normal yöntemler kullanarak kazanmak imkânsız.”
 
Kalbim göğsüme çarpıyordu ve sesi kulaklarımda yankılanıyordu. Sakinleşmem gerekiyordu. Duygularla yanıyor olmama rağmen aklımın su kadar serin kalması gerekiyordu.

Gerçi çok zordu çünkü ben daha yeni ölmüştüm. Ve sadece ölmekle kalmadım, mümkün olan en ızdıraplı şekilde öldüm. Alevler, etim dışındaki tüm katmanlarımı yakmış, derimi kavurmuş ve sinir uçlarımı ezici patlamalarla yok etmişti. Vücudumun tamamı acı içindeydi . Alevler iç kulaklarımı yedikten sonra çığlıklarımı duyamaz olmuştum. Orada, insan yapımı bir barbekü olmuştum. Kaslarımın sığır eti benzeri bir koku bıraktığını hayal etmiştim, kendi tadımı veya kokumu alamadığım için buruk bir sevincim vardı. İşte bu şekilde ölmüştüm.

Korkunç, iğrenç bir ölüm.

Kahretsin, şu lanet piç. Beni çevreleyen duvarların her tarafına yapıştırılmış kağıt parçalarına baktım. Bu, Alev İmparatoru'nun tarihiydi. Duvara yapıştırılan çok sayıda röportaj ve makale vardı. Çaylaklık yıllarından Dünya'da 1.sıraya ulaşana kadarki tüm yolculuğu bu kağıtlarda kayıtlıydı.

Onun birçok fotoğrafı da vardı. İğrenme duygusu ile doldum. Onları birbirinden ayırmak istedim. “Tsk. Onu öldürsem bile, ölümünden 24 saat öncesine dönmeyecek mi? ”
 
İstesem bile onu öldüremezdim. Bu büyük bir sorundu. "Doğrusu, bu yenilmezlik hilesi değil mi?"

Bizim yetenek farkımız, güneşi küçük bir ateşböceği ile karşılaştırmak gibi değildi. Alev İmparatoru, Dünya'nın 1.sırasındaydı; ben ise sıralamada bile değildim. Kule beni en büyük kıskançlığa sahip olduğum için kabul ederken… güçlü kıskançlık, yetenekli olduğum anlamına gelmiyordu.

Bir mucize ya da bir tesadüf olsa bile Alev İmparatoru'nu öldürmek benim için çok zordu. “Onu öldürmeyi başarsam bile baş etmem gereken daha büyük bir sorun var.”

Alev İmparatoru'nu öldürsem ne olurdu?

Ölümünden 24 saat öncesine dönerdi ve bu benim sonum olurdu. Beni öldürmek için elindeki her şeyi kullanırdı. Beni öldüremeyeceğini anladığında sonsuza kadar hapsederdi. Belki beni hapsetmek için bir yer altı hapishanesi bile yapardı.

Alev İmparatoru'nun fiziksel gücü ve becerileri ile beni bastırması, onun için çok kolay olurdu. Ve sonra hayatımın geri kalanını bir hapishane hücresinde tutsak olarak yaşardım.

Kim Gongja’nın Kötü Sonu # 2: Gösterişli Hapis Cezası.

“Kahretsin…” onu öldürmek bir problemdi. Ona ölmek daha ayrı bir problemdi. Bu psikopattan nasıl intikam alacağım?

'Ne yapmalıyım? 1.sıradaki birini nasıl yenebilirim?'

***

Bir gün geçti.

Dairemin içinde 24 saat kapalı kaldım, ihtimalleri düşündüm. Tüm enerjimi harcadım ve intikamım için bir plan düşündüm ama bir tane bile işe yarar plan kuramadım. Alev İmparatoru'nun goblenindeki bir ip bile onu ve tüm yaşamını tepetaklak etmem için yeterli olurdu. Ama aklıma hiçbir şey gelmedi.
ÇN: Goblen, bir kumaş üzerine renkli iplerin iğne ile işlenmesi ile resim oluşturulması sanatıdır.

Duvara yapıştırılmış gazete ve makalelere baktım, hâlâ beyin fırtınası yapıyorum. Ben pes etmem.

Alev İmparatoru ile alakalı bütün bilgiler tam buradaydı. Belki de bunları incelemek bana bir tür ipucu verirdi.


 
『Alev İmparatoru 39. katı tek başına ele geçirdi.』
『Alev İmparatoru 38. katı tek başına temizledi! Başka bir efsanevi başarı! 』
『Avcı Yoo Sooha, Dünya Sıralaması 1’si olarak taç giydi. Bunu başaran ilk Koreli!』



『Kılıç Azizi'nin ortadan kaybolması ve 1. sıranın boşalması. Tahtı kim alacak? Uzman yabancılar “Kore'den Yoo Sooha en iyi aday” diye düşünüyor 』
『Zaptedilemez 10. kat temizlendi! Bunu başaran gizemli kahraman kim? 』
『Kılıç Azizi'nin ortadan kaybolmasından bu yana 22 gün geçti. Avcı Birliği en kötü kriziyle mi     yüzleşiyor?』

O anda...

“Ha?”

Şok edici bir keşif.

“Bekle bir dakika — Şuna bak!” harap hâldeki bir gazeteye dokunurken kendi kendime mırıldandım. Bu, internette bulduğum bir röportajdı. Orijinal hâlini yazdırmıştım ve duvara asmıştım:

S: Yoo Sooha-nim, ilk uyanışınızı ne zaman deneyimlediniz?
YOO SOOHA: Yazın, 21 yaşındayken. 11 yıl geçmiş.
S: Sezonu bile hatırlayabildiğinize göre hafızanız çok iyi olmalı.
YSH: Hafızamın çok iyi olduğunu düşünmüyorum. Sadece, 11 yıl önce 7 Haziran'da, doğum günümde uyanmış olduğum için hatırlayabiliyorum.
S: Yani doğum gününüzde uyandınız. O gün bir şey oldu mu?
YSH: Kule'nin 1. katındaydım. Sana başka bir şey söyleyemem. Bu konu benim özel hayatıma giriyor biraz.

Baktığınızda bu normal bir röportajdı.

Ama benim için bu, aradığım önemli ipucuydu. "Vay gerçekten mi?" röportaja baktım ve şok oldum. "Bir dakika bekle. Bu işe yarayabilir! ”

Hahahah. Buldum. Bir yol buldum.

Dünya'nın 1. sırasındaki avcıyı öldürme stratejisi.

Kesinlikle kolay bir iş değildi ve diğerleri deli olduğum için benle dalga geçerdi. Fakat aynı zamanda bu, Alev İmparatoru'nu öldürmenin tek yoluydu. Benim gibi birinin, F Sınıfı bir avcının bile başarabileceği bir şeydi.

Tam olarak farkına vardım: "İntikamımı gerçekten alabilirim!"

O anda, dışarıdan yüksek sesli bağırışlar geliyordu.

“Bu bir ateş!” diye bağırdı biri.

Neler olduğunu görmek için pencereyi açtım. Kasabanın diğer tarafında kırmızı bir duman gökyüzüne doğru dalgalar halinde yükseliyordu. Yerliler çığlık atarak sokaklarda koşuyorlardı.

"Oh, olamaz! Ne yapmalıyız?" birisi paniklemişti.

“Burada durmak yerine ateşi söndürmeye çalışalım!” başka biri emretti.

"Tamam, hadi!" dedi panikleyen kişi.

Birçok yerli buraya toplandı ve yangını söndürmeye yardım etti.

Biz avcılar, dış dünyadan farklı bir yerde yaşıyorduk. Avcı olmak için hepimiz Kule'ye adım attık ve Kule'nin 1. katında bir şehir yapılmıştı.

Bu şehir için birçok isim vardı. Bazıları ona Babylon, bazıları da Naraka derdi. Sadece 1. kat şehri olarak adlandıran avcılar varken, ona Yükseliş Şehri gibi eski moda bir isim ile seslenenler de vardı.
Kule'de dünyanın dört bir yanından gelmiş insanlar vardı, bu yüzden 1. kattaki şehrin birçok ismi vardı.

Kulede yaşayan insanların çoğu avcı idi. Beğenseler de beğenmeseler de düzenli olarak hayatı tehdit eden olaylar yaşarlardı. Yani dış dünyadakilerden farklı olarak avcılar, tehlikelere hızlı tepki vermeye alışmışlardı.

Odamdan ayrıldım ve insanlara yardım etmek için aşağı indim.

“Deli adam.” merdivenlerden aşağı inerken akıllı telefonumla zamanı kontrol ettim. Ölümden döndüğümden bu yana 24 saat geçmişti. Tam olarak şu an Alev İmparatoru Saintess'i öldürmüş olmalıydı.

Yani 'Şu Pislik! Tüm kanıtları gizlemek için yangın başlatmış! ”

Alev İmparatoru Yoo Sooha...

Gerçekten aşağılık bir pislikti.

***

Ben vardığımda Kanunsuz Muhafız çoktan olay yerine gelmişti. Büyük loncalardaki avcılar da peş peşe geldiler. Normalde birbirlerine hırlarlardı ve pençelerini hazır halde bekletirlerdi ama bunun yerine herkes Şeytani alevleri bastırmak için iş birliği yaptı.
ÇN: Üst satırdaki Şeytani alevler ateşin özel tiplerinden biri. Gelecek bölümlerde yine karşımıza çıkacak.

“Su becerilerinizi kafanıza göre kullanmayın!” bir lonca üyesi bağırdı. "Doğru. Yeteneklerimizi eş zamanlı kullanmalıyız! Aynen böyle."

Başka bir lonca üyesi “Geçiçi olarak bu alandan Kara Ejderha Loncası sorumlu olacak.” diye bağırdı. “Lütfen bir süreliğine herkes bizim talimatlarımızı dinlesin!”

Yüzlerini gazetede görmedikçe bulunması zor olan avcıların hepsi orada toplandı. Hatta iki veya üç tane üst sıralarda olan avcı gelmişti. Yerlilere yardım ederken o üst sıralardakilere birkaç bakış attım.

“Ş-Şimdilik...” dedi bir kadın simyacı. “Bu alanı izole etmeyi bitirdik. Sorun şu ki içeride hayatta kalan birileri olup olmadığı... Bence bir kurtarma ekibi göndermemiz gerekecek. ” Onu tanıdım — O sıralamada 5’ydi: Usta Simyacı. Doktor ve eczacılarla dolu bir loncanın lideri.

"Sıkıntı yok. Burası aslında bir kenar mahalle. Burada beş yıldır kimse yaşamıyordu bu yüzden sınır dışı bir alan hâline geldi.”dedi. “Şanslıyız ki böyle bir yangın bu yerde çıkmış.” Konuşan kişi, şehrin asayişinden sorumlu olan Kanunsuz Muhafızlarının lideri olan Paladin'di. Dünya sıralamasında 10. sıradaydı.

Bu iki avcı, ihtiyacı olan insanlara yardım etmeleriyle ünlüydü. En üst sıralarda yer alıp da boş gezinen tek tabancalardan değillerdi. Olay yerine herkesten daha hızlı ulaşmışlardı ve komutayı ele almışlardı.

Bu iki etkin güç olan kadının yanında bir şeyin ya da birisinin eksik olduğu açıktı. 'Normalde, Saintess aralarında olurdu, ama…'

Hiçbir yerde yoktu.

Tipik yalnız kurtlardan biri tarafından değil de tüm yalnız kurtlar içindeki en büyük bok kafalı tarafından öldürüldüğü için burada değildi. Bu çok net bir şeydi.

Bu gerçeği bilen insanlar muhtemelen sadece Alev İmparatoru ve bendim. Diğer üst sıralar bile bu gerçeği henüz bilmiyordu. Hayır, belki de gerçeği asla bilemeyeceklerdi.

Usta Simyacı etrafına baktı: "Bu çok garip. Neden Saintess hâlâ gelmedi? ”

“Bu gece bir şey yapması gerektiğini duydum.” dedi Paladin. “Ayrıntıları bilmiyorum. Randevuya çıkmış olabilir mi? ” kıkırdadı. “Son zamanlarda Alev İmparatoru ile birlikte.”

Usta Simyacı omuzlarını düşürdü: “Alev İmparatoru olarak bilinen adamı sevmiyorum.” dedi. “Böyle bir yerde arkasından konuşmak benim için kaba bir şey olsa da O, beni rahatsız ediyor. Bence Bayan Saintess daha iyi biriyle tanışmalı. ”

“Standartlarınız çok yüksek. Ne tür bir adam 1.sıradan daha iyi olabilir ki? Bu yüzden hala bekârsın. ”dedi Paladin hafifçe dalga geçerek.

“İstediğim zaman bir eş bulabilirim…” Usta Simyacı kızardı. “Sadece... şu an ilgilenmiyorum…” sesi gittikçe kısıldı.

Şeytandan bahsetmişken, elbette kendini gösterecekti.

“Alev İmparatoru!” diye bağırdı biri.

Yangınları söndürmek için çalışanların hepsi bir an durdu. En üst sıradakiler bile başlarını çevirdi.

Bir kapüşonlu ve eşofman altı giymiş olan Alev İmparatoru veya daha ziyade 'Veba' normal bir şekilde onlara doğru yürüyordu. Veba çok rahatsız görünüyordu. “Ah, siktir. Benim iznim olmadan kim ateşle oynadı? ” dedi.

Şu ruh hastası deli piç.

Paladin hemen daha profesyonel bir moda girdi ve onu karşıladı: "Hoş geldiniz, Alev İmparatoru efendim."

“Mhm. Hoş buldum." ses tonu bir kralın sesine benziyordu.

“Gördüğünüz gibi, birisi bu eski gecekondu bölgesinde kundakçılık yapmış.” dedi Paladin. "Lütfen bize yardım eder misiniz?" diye sordu kibarca.

Ancak Alev İmparatoru ilgisizce sordu: “Size yardım edersem bana ne vereceksiniz?”

“Vatandaşlara cömertçe yardım ederek büyük memnuniyet elde edersiniz.” dedi Paladin.

“Bu kadar saçmaladığın yeter. Bana ne vereceğinizi söyle. ”

“Yarın, dünyadaki tüm medyada büyük kalın harflerle şöyle yazacak:
『 Alev İmparatoru, yardımsever birisi olarak tüm iyi niyetiyle yangını kontrolü altına aldı. 』 
Dünyadaki tüm insanların dikkatini çekersiniz ve imajınızı yükseltebilirsiniz ”dedi.

Alev İmparatoru kahkaha attı. Ellerini cebine koydu ve sırıtarak konuşmaya başladı: “O lanet olası çöp muhabirlerin umrumda olduğunu mu zannediyorsun?”

Gerçekten bir psikopattı. Alev İmparatoru'nun deliliğin bu yolundan dönüşü olmadığı açıktı.

Yerliler çoktan Alev İmparatoru'nu telefonlarıyla kaydetmeye başlamışlardı. Alev İmparatoru'nun her kelimesi ve eylemi gerçek zamanlı olarak tüm dünyaya iletiliyordu. İnternette, Alev İmparatoru'nun yanında olanlar ve onu eleştirenler olmak üzere iki farklı grup oluşmuştu.

Merak ediyorum, onu savunanlar ne derdi?

-----Evet. Kişisel çıkarlarınızı şiddetle savunmalısınız.
 
-----Birisine ücretsiz yardım etmek sizi sadece itici biri yapar.
 
-----Böylesine dürüst olan bir kahramanı görmek güzel.

Bu tezatlardan dolayı sersemlemiş hâldeydim. Alev İmparatoru'nun varlığı gerçekten başımı ağrıtıyordu. 'Kimse bilmiyor.' Korku, tüm vücudumun ürpermesine neden oldu. ‘Hepsi tamamen yanılıyor. O iyi birisi değil — O piç bir deli.'

Alevler tam önümde dans etseler de, kalbim buz gibiydi. Bu alevler... Bu kundakçılık... Bu felaket... Her şeye Alev İmparatoru'nun kendisi neden oldu. Yine de mükemmel bir yüzle dönmüş ve “Bana ne vereceksiniz?” diye soruyordu.

Ve böylece sonunda tamamen ikna oldum: “Ondan kurtulmam gerekiyor!”

Bir canavar.

Sadece intikamım için değil. Tüm insanlık için. Tüm Avcılar için. O canavar yok edilmeyi hak ediyordu. Canavarlar sadece canavardır. Onları öldürmek, avcının amacı ve görevidir!

“Hiç şüphe yok ki… Onu öldürmeliyim.”

Bu Kule'de, ateşle oynayan yalnız bir canavar yaşıyordu. Kelimenin tam anlamıyla elleriyle yangın çıkarıyordu. Gerçek bir canavar. Evet. Öyleydi. Ama sadece var olduğunu söylemek uygun değildi hatta oldukça uygunsuzdu.

Çünkü o canavar aynı zamanda benim avımdı.

“Ölecek olsam bile.” öne çıktım.

Amaç dolu her adımım beni daha da yaklaştırdı.

Takip önlemleri konusunda endişeli olan kahramanların yanından geçtim. Ateşi kontrol etmek için ellerinden geleni yapan sıradan insanların yanından geçtim. Sürekli yükselen alevlere doğru, Cehennem kadar şiddetli yangına doğru yaklaştım.

“Ha? Bekle biraz. Nereye gidiyorsun?" dedi bir lonca üyesi.

Yürümeye devam ettim.

“Hyung-ssi! Alevlere çok yaklaşmamalısın! ” dedi başka biri.

Hedefime doğru yürümeye devam ettim.

"Oh hayır! Bu kişi deli olmalı! ” dedi bir kadın sesi.

"Lütfen biri onu durdursun!" dedi bir erkek sesi.

“Kahretsin, o çılgın piç ne yapıyor!?” başka bir erkek sesi yankılanıyordu.

Ve sonra ileri doğru atıldım.

Arkamda, insanlar karışıklık yaratıyordu. Yukarıya ve aşağıya atlayanlar vardı. Çalışmayı bırakıp bana bağıranlar vardı. Hepsini geçtim. Onları görmezden gelerek hedefime doğru koştum.

Sıcaktı. Cehennem’den farklı değildi. Yangının alevleri beni kükreyerek kuşatmıştı ve alevler beni kırmızı dilleriyle yalıyorlardı.

Deli gibi acıyordu. Her adımda etim eriyordu. Gözlerim, yuvalarında cips gibi yanıyordu. Ama yine de... 'Alev İmparatoru'na ölmekten daha iyidir!'

Alev İmparatoru'nu mutlak bir şekilde öldürmenin tek yolu buydu.

Ne zamandır koşuyordum? Bayağıdır koşuyormuş gibi hissettim ama aynı zamanda sadece bir dakika olmuş gibi hissediyordum. Duman boğazımı tıkamıştı. Hırıltı çıkardım ve öksürdüm. Sonra öksürmeyi bıraktım. Bir anda durdum ve sonra bir ses duydum.

| Öldünüz

Doğru.

| 24 saat öncesine geri döneceksiniz.

Bu benim ikinci ölümümdü.

***

İnsanlar ateşe atladığımı görünce benim deli olduğumu söyleyerek büyük bir kargaşa çıkarmışlardı.

Tabii ki deli değildim.

Aslında delilik ile alakam bile yoktu. Mevcut durumu çok serinkanlı bir şekilde anlıyordum. “…Geri döndüm!” dedim yüksek sesle. Sesim gayet iyi geliyordu ve sadece birkaç dakika önce yaptığı gibi kulaklarımı tırmalamıyordu. İşte buradaydım.

Cehennemime, 125 metrekarelik tek odalı daireme geri döndüm. Duvarlar röportaj makaleleri ile sıvanmıştı ve TV'de canlı bir yayın akışı gerçekleştiriliyordu. Bu canlı yayını üçüncü dinleyişimdi.

---Flaş Haber!
 
---Kara Ejderha Loncası Kulenin 40. katını fethetmeye çalışıyor…
Bir kez daha düne dönmüştüm.

'İyi. Beceri düzgün çalışıyor.' Son zamanların aksine televizyona hiç dikkat etmedim. Gerek de yoktu. 24 saat öncesine dönmeme izin veren yetenek çalışmıştı. Tüm yapmam gereken bunun çalışacağından emin olmaktı. Bu beceriyle Alev İmparatoru'nu öldürebilirdim.

| Şu anda bir F Sınıfı Avcısınız.
| Düşük Sınıfınız nedeniyle cezalandırılmayacaksınız.

“Beklendiği gibi...” diye mırıldandım kendi kendime. “Zaman Yolcusunun Saat Mekanizması... Avcının sınıfının seviyesine bağlı olarak cezanın artacağı yazıyordu, değil mi?” bu da en düşük sınıfa sahip avcılara ceza verilmeyeceği anlamına geliyordu. Benim gibi bir F sınıfıysanız ceza bile almıyordunuz.

'Bu benim için bir şans.' ben hala bir F-sınıfıyken tam da zamanıydı. Alev İmparatoru'nu avlamak için tek şansım F sınıvı bir avcı olmamdı.

'Son şansım.'

Sırt çantamdan bıçağı çıkardım.
Eski bir bıçaktı. Avcı olarak çalışmaya başladığımdan beri kullandığım bir bıçak. Canavarları öldürmek için yeterli olmasa da… bir insanı öldürebilmek için yeterliydi.

"Alev İmparatoru'nu nasıl öldürebilirim?"

Bunun hakkında çok düşünmüştüm. 'Saintess ile o öldürülmeden önce işbirliği mi yapmalıyım? Kara Ejderha Loncası'na becerim hakkında rapor vermeli ve Alev İmparatoru'nu sonsuza dek hapsetmek için bir plan mı hazırlamalıyım? Yoksa Saintess'in öldürüldüğü anı kaydetmeye mi çalışmalıyım?'

Her yöntem iyiydi. Ama sadece iyiydiler. Alev İmparatoru'nun ölümünün kesin olmadığı yöntemlerdi.

'Saintess'in güvenini kazanacak niteliklere sahip değilim.'
Yeterli becerim yoktu.

'Bir loncanın tamamını harekete geçirebilecek itibarım yok.'
Yeterli gücüm yoktu.

'Alev İmparatoru'nun Saintess'i öldürdüğünü başarıyla kaydedebileceğimi sanmıyorum.'
Kendime güvenim yoktu.

'Fakat…'
Yine de bir şeyim vardı.

'Ölürsem 24 saat öncesine döneceğim.'

Bir beceri.
Alev İmparatoru'ndan kopyalanan Zaman Yolcusunun Saat Mekanizması

'Evet. Bir becerim var. ”

Kalp atımlarımı duyuyordum, nefesim kabalaştı.

'Endişelenme Kim Gongja, bunu yapabilirsin!'

Yutkunmaya çalıştım ama ağzım kuruydu. Derin bir nefes alarak duvara son kez baktım. Alev İmparatoru ile yapılmış bir dergi röportajı dokunulmamış vaziyette asılı duruyordu.

S: Yoo Sooha-nim, ilk uyanışınızı ne zaman deneyimlediniz?
YOO SOOHA: Yazın, 21 yaşındayken. 11 yıl geçmiş.
S: Sezonu bile hatırlayabildiğinize göre hafızanız çok iyi olmalı.
YSH: Hafızamın çok iyi olduğunu düşünmüyorum. Sadece, 11 yıl önce 7 Haziran'da, doğum günümde uyanmış olduğum için hatırlayabiliyorum.

'11 yıl önce.'

11 yıl önce, 7 Haziran'da. Yaz mevsiminde.

Günleri geriye doğru sayarsanız… “4.050 gün önce.”

Doğru.

“Sadece 4.050 kez ölmem gerekiyor.”

Alev İmparatoru'nu mutlak bir şekilde öldürmenin tek yolu buydu.

"Yoo Sooha — Eğer sen ölemeyen bir canavarsan -"

Bıçağı kaldırdım.

"O canavara dönüşmeden önce öldüreceğim seni!"

Sonra bıçağı boynuma sapladım.

Zamanda geri gitmek için.
11 yıl öncesindeki 7 Haziran'a dönmek için. Alev İmparatoru ilk yeteneğini uyandırmadan öncesine dönmek için. Öldükten sonra 24 saat öncesine dönemeyeceği günlere, o yaz günlerine dönmek için.
Alev İmparatoru'nun hâlâ öldürülebilir olduğu zamana dönmek için!

Birbirine bastırılmış dişlerimin arasından bir inilti kaçtı.

Müthiş bir acı sardı vücudumu, sıcak ve keskin bir acı. Kalbim patlamak üzereydi, sert ve derin bir şekilde güm güm atıyordu. Çığlıklarımı durdurmak için sinir uçlarımı dilimledim. Işığı gördüğüm an görüşüm titredi ve dokunma hissim bir iplik gibi kesildi. 

Ama sonra yine bir ses duydum.

| Öldünüz.
| 24 saat öncesine geri döneceksiniz.

Önceki güne döndüm.

Bir önceki gün yatakta yatıyordum. TV kapalıydı. Ancak duvarlar değişmeden kalmıştı, gazete parçalarıyla donatılmıştı. Alev İmparatoru'nun tarihini, daha doğrusu bu psikopatın tarihini silmek için bir gün yeterli değildi.

Yoo Sooha’nın fotoğrafına baktım.

'Önemli değil.' Bir gün yeterli değilse, bir hafta. Bir hafta yeterli değilse, bir ay. Bir ay yeterli değilse, bir yıl. Bir yıl da yeterli değilse, o zaman…

Şimdi hançerimi bir kez daha çıkardım. “Sadece 4.049 kez daha ölmem gerekiyor.”

Ve yine kendimi bıçaklayarak öldürdüm.

---------Çevirmen Notu---------

Eveeet arkadaşlar. Okuması keyifli değil mi? Bir de bana sorun çevirmesi keyifli mi diye. :D
Şaka bir yana unutmayacağım bölümlerden biri olacak bu bölüm. Yani 4000e yakın kelimeydi ve ruhum bedenimi terk etti. Bugün birkaç bölüm daha çeviririm diyordum da bu bölümden sonra kendimi dinlenmeye çekiyorum. Ertesi gün devam edicez artık.

Seri ile ilgili görüşlerinizi benimle paylaşmanızı rica ediyorum. Çeviride değiştirilmesini istediğiniz şeyleri ve önerilerinizi de esirgemeyin. İyi okumalar dilerim :)

Herhangi bir hatamı söylemek, öneri ve şikayetlerde bulunmak için discord kanalımıza gelebilirsiniz.
https://discord.gg/9GhxJCn


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


3   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   5 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.