Yukarı Çık




19   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   21 


           
Küçük tekne yavaşça sahilden ayrılırken arkasında katman katman dalgalar bıraktı.


Alice, suratı asık bir şekilde kürekleri zor bela çekiyordu.



Merlin ise teknenin başında duruyor, fırtına gibi esen sert deniz rüzgarına karşı gözlerini ufka dikmişti.



Altın sarısı saçları rüzgarla dalgalanarak pürüzsüz alnını okşuyor, belindeki "Aethernum" ise antik ve eski görünüyordu.



Dışarıdan bakıldığında hurda bir demir parçasını andırıyor, Alice’in "Işığın Aryası" adlı kılıcının yanında tam anlamıyla ucuz bir teneke yığını gibi duruyordu.


Kimse bunun aslında bir büyülü kılıç, Birinci İblis Kalesi’nin kralının silahı ve sadece Merlin’in taşıyabileceği bir güç simgesi olduğuna inanmazdı.



İkili, küçük tekneleriyle haçlı donanmasının batık gemi enkazlarının arasından geçiyordu. Kısa bir süre öncesine kadar altın işlemelerle süslenmiş bu gemiler artık harabe halindeydi.


Alice içinden bir iç çekti, kendisinin sadece paralı bir maceracı olduğu için şanslı hissetti. Yoksa bir "seçilmiş kahraman" olarak burada ölmemek, kiliseye dönmeye bile yüzünün olamayacağı demekti.



Göz ucuyla arkasına baktı; sayısız yamyam köpekbalığının siluetleri suyun altında gidip geliyordu. Saldırmak yerine sadece tekneyi takip ediyorlardı, sanki birilerinin suya düşüp kendilerine ziyafet çekmesini bekliyorlardı.


“Gerçekten de saldırmadılar…” diye mırıldandı Alice. Normalde bu köpekbalıkları tekneyi parçalayıp içindekileri canlı canlı mideye indirirdi. Ama şimdi bir şeyden korkar gibi sadece uzaktan izliyorlardı.



“Bu çok normal,” diye hafifçe gülümsedi Merlin. “Köpekbalıkları düşük seviyeli canavarlar olabilir ama sezgileri iyidir. Yaklaşan tehlikeleri önceden hissedebilirler.”


Alice başka bir şey demedi, ama içinde bir umut kıvılcımı belirdi. Merlin yanımdayken belki gerçekten Orkney Boğazı’ndan sağ çıkabiliriz, diye düşündü.



Birinci İblis Kalesi’nin kütüphanesinde Merlin uzun süre vakit geçirmişti. Başka bir dünyadan gelen biri olarak buradaki en önemli görevi bilgi toplamaktı.


Hatta Lilith bile Merlin’in kitap okurken asla rahatsız edilmemesi gerektiğini biliyordu.



Sayısız kitabı inceledikten sonra Merlin, bu dünya hakkında temel bir anlayışa sahip olmuştu.



Burası büyü ve dövüş sanatlarının var olduğu bir dünyaydı. Güç seviyeleri genellikle dört sınıfa ayrılıyordu: Alt seviye, Orta seviye, Üst seviye ve Kutsal seviye.


Kutsal seviye, çoğu canlı için ulaşılabilecek en yüksek noktaydı. Tabii Kutsal seviyeyi aşan varlıkların da olması mümkündü.
Mesela Merlin bunlardan biriydi… Kendini hiçbir güç sınıfına ait hissetmiyordu. Resmen kendisini oyunun kurallarını bozan bir ’hata’ olduğunu hissediyordu.



Merlin, bu dünyayı tek bir cümleyle özetliyordu:


“Orta Çağ’a benzeyen geleneklere sahip, ama sihir ve sayısız gizemle dolu  fantastik bir dünya.”



Kitaplar, dış dünyadan kısmen bahsediyordu, ancak kesinlikle eksik bilgiler vardı. Bu yüzden bu yolculuk onun için heyecan vericiydi.


Belki de kutsal seviyeyi aşan güçlü bir varlıkla karşılaşabilirdi. Onu alt edebilirse, şu lanet olası büyüyü kırabilirdi.


Bu düşünceyle Merlin’in dudakları hafifçe kıvrıldı. İçinde bir heyecan dalgası yükseldi, hatta biraz da ateşlendi.


Tekne, batık gemilerin bulunduğu bölgeden çıkıp geniş açık denize doğru ilerliyordu.


Ucu bucağı görünmeyen deniz, hiç de güzel görünmüyordu. Fırtına üstlerine üstlerine geliyor, derinliklerde kaç çift kan kırmızı gözün pusuya yattığı belirsizdi.



Alice’in içi huzursuzlukla doluydu. Fırtınaya karşı kürek çekmek zordu ve her an bir deniz canavarının belirebileceğini düşünüyordu.
Üstelik, denizde dövüşmek… Merlin bile o devasa yılan boyunlu deniz ejderhasıyla başa çıkamazdı.



Alice, Merlin’in sırtına bakarken içinde bir şüphe belirdi ve sonunda merakına yenilip sordu:


“Lucifer III…”



“Kaç kere söyledim, o ismi kullanma!” diye sinirle cevapladı Merlin. “Artık iblis kral değilim. Lucifer ismini öyle rastgele söyleyemezsin. Artık adım sadece Merlin.”


“Neden iblis kalesini terk ettin?” diye doğrudan sordu Alice. Böylesine güçlü bir varlığın insan topraklarına gelmesi, kesinlikle kaos demekti.


Merlin’in alnından soğuk bir ter damlası süzüldü. İşinden kovulduğunu söyleyemezdi—fazlasıyla utanç vericiydi.


Ayrıca lanet konusunu da anlatamazdı. Bu onun sırrıydı ve sonuçta Alice’le o kadar yakın değillerdi.



Omuz silkerek cevap verdi:

“Çünkü ben aşırı güçlüyüm. İblisler arasında rakibim yoktu, bu yüzden sıkıldım. Biraz ortalığı karıştırmak istedim, olmaz mı?”

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


19   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   21 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.