Madam DeJoue bana Julien’in üzgün olduğunu söylemişti.
Kendisi için ağlayamayan prense içim acıyor. Sesi kısık ve kaderine boyun eğmiş bir şekildeydi. Onun için gözyaşlarımın düştüğünü hissettim.
Julien bana bakıp ben sessizce ağlarken sessizlik aramızda hüküm sürdü. Küçük bir el çeneme dokundu.
Dikkatlice gözyaşlarımı silen ele yaslandım. Kılıcı tutacak yaşa geldiğinde onu kılıç derslerine mi başlattılar? Elleri nasırlaşmıştı.
Bu da beni üzdü. Küçük bir çocuk neden bu kadar ağır bir yüke katlanmak zorunda kaldı, ne tür yaralara maruz kaldı?
‘’Neden ağlıyorsun….?’’
‘’Çünkü sen ağlamayacaksın.’’
Julien yazın bile uzun kollu giyinmek zorunda kaldı. Giysisinin kalkmış kollarından kırmızı morlukları görebiliyordum ve ağladım.
Hala yanağımda olan elini tuttum ve aşağı indirdim. Duramadan o küçük eli elimde tutarak ağladım. *** Julien uyuyakalmıştı. Beyaz tişörtü giysinin altındaki morlukları gösterebilecek kadar inceydi. Dikkatlice ilaçları uyguladıktan sonra üzerine bir battaniye örtüp ayrıldım.
‘’Madam DeJoue ben hazırım’’
Madam DeJoue beni araçta bekliyordu. Kapıyı açıp benim içeri girmemi sağladı. ‘’Şimdi geri gidelim mi?’’
‘’Evet’’
Bu neredeyse Carol’a söz verdiğim saatti. Eğer zamanında geri dönemezsem Carol endişelenirdi.
‘’Veliaht prensin hizmetlilerini satın almayı bitirdin mi?’’
‘’Onlar sizin isteğinize göre hareket edecekler’’
Uzun süre turuncu lambanın yandığı dağdaki kulübeye baktım. Sonunda gözden kaybolana kadar gözlerimi oradan alamadım.
‘’Lütfen prensin diyetine ve sağlığına dikkat etmelerini söyleyin. O yaralarını onlara göstermeye çekinecektir bu yüzden özel ilgi göstermeliler. Ayrıca tıbbi özellikli banyo ürünleri hazırlamalıyız. Prensin banyosundan kim sorumlu? "
"İmparatoriçe’nin adamlarından biri."
"O zaman bunları o kişiye haber vermeden yapmak zorunda kalacağız. Madam DeJoue, bu zor olacak mı? "
Madam DeJoue sessizce başını salladı. Onun benim yanımda olmasına gerçekten memnundum.
‘’Tek sorunum sizsiniz leydim’’
Ortamdaki hava değişmişti. Başımı kaşıdım ve bana bakan ona garip bir şekilde gülümsedim.
Um, ben ne yaptım? *** ‘’Sharon!’’
Carol elleri çenesinde merdivenlerde oturarak beni bekliyordu ama o beni görür görmez yerinde zıplayarak bana doğru koşmaya başladı.
Neden orada oturuyordu? Kalçası muhtemelen soğuktu.
Carol’u kucakladım ve Madam DeJoue’e döndüm.
‘’Lütfen merdivenlere bir halı bulun’’ diye bir istekte bulundum.
‘’Tabi ki leydim’’
Tek tek bütün konağın köşelerine ulaşıyorduk. Yakında konakta dokunmadığımız bir yer kalmayacaktı.
‘’Peki, Julien ile ne oldu?’’ diye sordu.
‘’Evet, hiçbir şeydi ama her neyse kitapları okumayı bitirdin mi? Neden buraya geldin? Eğer kitapları bitirmediysen yanımda uyumana izin vermeyeceğim’’
‘’Huh? Hepsini okudum!’’ Carol kendine güvenle sözlerini söyledi.
Gözlerimi kıstım.
‘’Gerçekten yaptım!’’
‘’İyi. O zaman sana bir sınav yapacağım’’
Carol’un ayakları hareket etmeyi bıraktı.
‘’Sınav? Ne sınavı?’’
Sanki hiç görmediği ya da duymadığı bir şeymiş gibi titredi.
Carol şüpheli davranıyordu. Çok şüpheli. Neden bu kadar telaşlıydı?
Carol bağırarak ‘’Sharon bana güvenmiyor musun?’’ dedi.
‘’Bu sana güvenmiyorum değil. Sadece çalıştığına inanamıyorum. Sen çalışmaktan nefret ediyorsun’’
‘’Bunun anlamı ne? Her neyse, sen bana güvenmediğini söylüyorsun!’’
Bu gerçekten onu derisin altına doğru zorluyor değil mi?
Tekrar Carol’a gözlerimi kıstım. Sadece gerçeği kabul etmeli.
Carol irkildi ‘’Peki, um…’’ parmaklarını sıkarak ‘’Ben ben şimdi okuyacağım. Şimdi okumaya gidiyorum. Bu çalışma değil mi?’’
Başımı hayır anlamında salladım. Eğer bir otobüsü kaçırırsan o otobüs sana geri gelmez.
‘’Hayır’’
‘’Neden?!’’
Ona arkamı döndüm ve yürümeye başladım. Carol beni takip ederek gevezelik etmeye başladı. ‘’Sharon 500 şilin parası vereceğim. Buna ne dersin?’’
500 şilin 500 wona eşittir (3.04 türk lirası)
Wow. Ne cömert.
Ona defalarca parayı anlamsızca harcamamasını, böylece sonunun orijinal Carol gibi olmamasını söylemiştim.
Sonra Madam Berna’nın da uzlaşmasıyla Carol’un ödeneğini büyük ölçüde azalttım. Tabi ki, bunu sağlayan kişi Madam DeJoue’di.
Böylece Carol titreyen gözlerle 500 şilinin teklifini yaparken aslında onun ne kadar değerli olduğunu biliyordu.
‘’Hayır teşekkürler’’
Carol reddime şokla baktı. Sonra kararlı bir yüzle ‘’O zaman sana 1000 şilin vereceğim!’’
Gerçekten. Beni bu şekilde satın alabileceğini mi sanıyordu.
Carol’un ağzı açık kaldı.
‘’Ne… Sharon seni hırsız!’’ *** Neyse ki bu hafta prens beni bir daha aramadı. Bunun İmparatoriçe ile yolunun kesişmemesini sağlama duamla bir ilgisi var mı bilmiyordum.
Konakta Carol’u annesinden uzak tutabilsem de aynısı Julien için yapamazdım.
Madam Berna ile görüştükten sonra Carol’un bütçesinin çoğunu düşese devrettik. Zaten para harcanamayacak kadar fazlaydı, özellikle bir çocuk için. Eğer Carol’un çok paraya ihtiyacı olursa ben ona verebilirdim.
Ayrıca, uşağa küçük ailelerin davetlerini fırlatıp atmak yerine teslim etmesi talimatı verildi. Bu, Düşes'in dikkatini dağıtacak ve Carol'ı gözünden uzak tutmasını sağlayacak.
Düşes Gratoni tüm bunlardan memnun olmuştu. Bunu kızının evlatlık görevini yapması olarak görüyordu.
Madam DeJoue'dan duyduğum şey buydu.
Düşes artık nadiren evde olduğu için Carol artık gitmek istemediği toplantılara sürüklenmiyordu ve düşes Carol'ı artık o kadar etkileyemezdi.
Düşesin Carol'u sosyal toplantılara nasıl “iyi bir anne” olduğunu göstermek için getirdiği açıktı. Şimdi, Carol akranlarıyla tanışmak için hâlâ ayda bir ya da iki kez onu takip etmek zorundaydı ama artık diğerlerine gitmek zorunda değildi.
‘’Sharon, sen de geliyorsun değil mi?’’
‘’Neden gideyim?’’
Carol akranlarıyla ve onların aileleriyle tanışmaktan kaçınamazdı. O bu dünyaya aitti ve o bağlantılar kurup kendi yaşıtlarıyla arkadaş olmalıydı.
Ama ben zorunda değildim. Ben bütün günü koltuğa yatıp şekerleme yapmak üzere plan kurmuştum. Carol orada, ayrıca Julien ile de buluşacaktı bu yüzden gelecek haftaya kadar bu evden ayrılmak zorunda değildim.
Ah…. Bu bir cennet.
‘’Hey! Hey! Hadi gidelim! Lütfen?’’
‘’Gratoni yenge bunu sevmeyecek’’
Bunu söylesem de bu kelime ağzımda komik bir tat bırakmıştı. Düşes Gratoni benim yengemdi ama onu böyle adlandırmak garip oluyordu. Dükün bile gerçekten amca gibi hissettirmemesi gibi. Gerçi Madam DeJoue onlara unvanlarıyla seslendiğim için beni azarlamıştı.
‘’Onlara yenge ve amca demen daha uygun’’ demişti.
"Kimden bahsettiğimi herkes bildiği sürece ..."
Madam DeJoue bana baktı ve ben pes ettim. Bu kadar önemsiz bir şey için dırdır etmesini istemedim.
‘’Benim annem umursamaz!’’
‘’Hayır. Beni onaylamayacak’’
Düşes basitçe çocuklardan nefret ediyordu.
‘’Hadi ama!’’ diye sızlandı ‘’Hadi beraber gidelim! Lütfen? Julien de orada olacak! Bugün zaten pikniğe gitmemiz gerekiyordu! Lütfen?’’
‘’Gitmek istemediğimden değil ve pikniğe bir dahaki haftada gidebiliriz’’
Carol sözlerimi başıyla reddetti ve sözlerimle bütün vücudunu sallamaya başladı.
Ben yorulmuştum çünkü bugün çay partisi olacağından Carol’un saçıyla normalden daha uzun süre ilgilenmiştim. Carol ne derse desin gitmeyecektim.
Carol’un kendini sallarken başı boyunca ince bir şekilde örülmüş ve tekrar at kuyruğuna bağlanmış saçları da titredi.
"Hey, kafanı sallama. Üzerinde çok çalıştım. "
Bu minik ellerle saç örmek gerçekten zordu. Parmaklarımın yırtılacağını düşündüm.
Carol bana acınası bir şekilde baktı.
Ugh, bu kız neden böyle? Geçen ay ne güzel kendi başına gidiyordu! ‘’Hadi gidelim. Lütfen? Tüm arkadaşlarıma seni övdüm. Onlara bir dahaki sefere seni de getireceğimi söyledim! Onlara bir prensesle arkadaş olduğumu söyledim! " diye Carol sızlandı.
Ne prenses ama.
Ama peki, dalkavukluk sizi her yere götürür. Övülürse bir balina bile dans ederdi.
Onun sözleriyle ruh halim yükseldi.
Dürüst olmak gerekirse, bu yüz inanılmaz derecede güzeldi. Bir prenses gibi göründüğümü söyleyebilirler.
Güldüm.
‘’Hm? Geliyorsun değil mi?’’
‘’Bu biraz….’’
Benim reddimle Carol gözyaşlarına boğuldu.
‘’Gidelim! Hadi! Eğer annem bir şey söylerse cezasını senin için ben alacağım!’’
Ah, gerçekten.
‘’Bunu yapmak zorunda değilsin’’
Yatak odası kapısı aniden açıldığında aslında Carol'u sonuna kadar reddedecektim.
"Düşes Gratoni ...!"
Bir hizmetçi onu takip etti. Görünüşe göre kimse Düşes Gratoni'yi durduramamıştı.
‘’Neden gelmiyorsun?’’ diye sordu düşes.
Dükalığa geldiğimden beri bu ilk defa birbirimizle konuştuğumuz zamandı.
‘’ Kızım bunu gerçekten istiyor gibi görünüyor. Bu ailenin kızının böyle dilenmesi mantıklı mı? Konuk olarak daha düzgün davranmalısınız. "
‘’Gratoni teyze’’ diye seslendim.
Dudağına kırmızı ruj sürülmüş ve bükülmüştü. Düşes Gratoni koyu kırmızı bir elbise giyiyor ve ağır bir makyaj yapmıştı. Güzeldi ama güzelliğinde soğuk bir zehir vardı.
‘’An- anne’’
Carol arkama saklanıp kıyafetimden tutundu.
Hey, senin dediğin gibi cezayı çekeceğini düşünmüştüm.
Bu aptal çocuk.
‘’Çabuk hazırlan’’ diye emretti.
Peki, bu ona meydan okuyabileceğim bir durum değildi.
‘’Evet, Gratoni teyze’’
Kabul etmemden memnun olan dudakları ince bir gülümsemeye dönüştü.
Ah, pekala. Sanırım bugün de yorucu olacak.
Carol heyecanla ‘’Hehe. Hazır olmana yardım edeceğim’’
Ancak düşes tarafından durduruldu.
‘’Sen, buraya gel’’
‘’Ama anne…. Ben… Sharon…’’
Düşes gözlerini kaldırarak Carol’u korkuttu ve ona doğru gitmesine yol açtı.
‘’Kesinlikle öne çıkıyor. Daha sonra yararlı olacak.’’
Bu da Carol’un önünde söylenecek bir şey değildi.
O gerçekten berbat bir ebeveyndi. *** Düşesin önderliğinde Carol ve ben çay partisinin düzenlendiği yere geldik.
Kalabalığa bakılırsa çoğu insan çoktan gelmişti.
‘’Tsk. Geç kaldık. Neden daha erken hazırlanmadınız?’’
O zaman ilk seferde ben gelmeyecektim düşes Gratoni.
Sessizce Carol’un elini tuttum ve onu takip ettim. Genç ve kolay etkilenen Carol’un önünde düşese sululuk yapmak istemedim.
Restoranın girişinde tüm sesler durdu. Kapı kendi kendine açıldı ve içeriye doğru yürüdük.
"Ah…"
Ünlemsiz kelime benim ağzımdan kaçtı.
Etrafta koşan çocuk yoktu. Hepsi masada yetişkin gibi bir zarafet gösteriyorlardı. Herkesin bize döndüğünü görmek biraz korkutucuydu.
‘’Oh, amanın. Kimin çocuğu bu? Geçen seferde bu çocuğun eşlik ettiğini hatırlıyorum’’
‘’Bu benim yiğenim ve Carol’un da kuzeni. Onlar yakınlar çünkü aynı yaştalar. Genellikle utangaç olduğundan dışarı fazla çıkmaz ama Carol bugün onu getirmekte ısrar etti’’
… Neden düşes beni utangaç olarak adlandırıyordu?
Güldüm. Belki benim bile daha bilmediğim bir parçam vardı. ********** Kusura bakmayın dün atacaktım ama bir sıkıntı çıktı en kısa sürede diğer bölümü de atacağım. Umarım iyi çevirebilmiştirim ve umarım beğenirsiniz. Bir de dük Gratoni normalde Sharon’un dayısı ama İngilizcede hepsini aynı kelimeyi kullandıkları için ilk başta bilemeden amca olarak yazdım. Orada ufacık bir hata oldu.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.