Yukarı Çık




14   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   16 

           
‘’Madam DeJoue bir şarkı söyleme şansınız var mı?’’
 
‘’Oh, hayır. Ben bir şarkının bile ne olduğunu bilmiyorum’’
 
‘’O zaman Madam Berna…’’
 
Kapıdan Madam Berna’nın kaybolan elbisesini gördüm. O her zaman Carol’un yanında gölge gibi kalmıştı ama şimdi sorumluluğunu geride bırakıp arkasına bile bakmadan kaçtı.
 
Ah, gerçekten… Herkes benden daha iyi olurdu.
 
Ne yapmalıyım?
 
‘’Kendiniz yapmanız daha iyi olmaz mı leydim? Bu sizin vereceğiniz bir hediye’’ dedi Madam DeJoue.
 
‘’Sen benim şarkı söyleyemediğimi biliyorsun’’
 
‘’İyi olacak. En azından sesiniz güzel’’
 
Tekrar Carol’a döndüm. ‘’Carol…’’
 
‘’Hmph!’’
 
‘’Ughhhhh….’’
 
Bu işe yaramaz fikre sahip olduğum için pişmanlık duyarak başımı ellerimin arasında tuttum. Eğer şarkı söylersem onun kabuslarını kovalayamazdım. Onları ben yaratırdım.
 
İyi olacak değil mi…?
 
İç çektim. Derin bir nefes aldım, kendimi hazır hale getirdim ve kolyeye beş kez tıkladım.
 
Bunu yapabilirim!
***
Sonunda kayıt işi iyi gitmişti. Süreçle ilgili zor bir şey yoktu çünkü gerçek kaydı yapan kolyeydi.
 
Rahatsızca elimdeki kutuya baktım.
 
Geçen hafta kaydı sürekli tekrarlamıştım. Sonunda prens için olan kolye bitti.
 
Gerçi Madam DeJoue o kadar güldü ki sonunda ağladı… ve Madam Berna bunun mükemmel bir sabah alarmı olduğunu söyledi… Yani, elimden geleni yaptım.
 
Araç saray yolundaydı.
 
Biraz hızlı gitmiyor muydu?
 
Araç, at ve atı süren kişi aynıydı ama ben her zamankinden hızlı gittiğimizi düşünüyordum.
 
Bunu Julien’e vermek cidden iyi miydi?
 
‘’Julien gerçekten şanslı’’ dedi Carol.
 
Carol bütün zaman boyunca bu ifadeyi tekrar ediyordu. Julien hediyesini reddederse, kendisi için almayı planlıyordu.
 
‘’Benim şarkı söyleyemediğimi söylediğini sanıyordum’’ dedim.
 
‘’Bu doğru ama… sahip olmak hiç olmamasından iyidir!’’
 
….Wow. Teşekkürler. Bunu duymak gerçekten rahatlatıcı.
 
Araç durdu.
 
‘’Çoktan geldik mi?’’
 
İç çektim ve Carol ile beraber bahçeye gittik. İmparatoriçe her zaman ki gibi bizi karşılayıp kendisi için izin istedi. O gittiğinde geride sadece Julien ve biz kalmıştık.
 
Müdahale etmeye başladığımdan beri, prensin yüzü hizmetçilerinin özverili bakımı altında açıldı.
 
O daha da güzelleşti.
 
‘’Selam!’’ diye Carol onu coşkuyla selamladı.
 
Julien karşılığında baş salladı.
 
Carol ağzını hareket ettirerek ‘Pislik’ dedi. Julien orta parmağını kaldırarak ona cevap verdi.
 
Ancak ben hala kutuyla uğraşırken bu değişimi görmedim.
 
Madam DeJoue kutuya böyle yapmaya devam edersem yıpratacağımı söyleyip durmuştu ama ben kendimi engelleyemedim.
 
‘’Sharon, hadi oturalım. Tamam mı?’’
 
‘’Sanırım yapmalıyız’’
 
Ben tereddütle Carol ile beraber koltuğa oturdum, hizmetçiler bizim için hafif yiyecekler hazırladı.
 
Gerçi ben bunların hiçbirisini görmedim.
 
Vermeli miydim? Belki de vermemeliyim.
 
Ben sessizce düşünürken Carol ağzını açtı.
 
“Sharon'un sana verecek bir şeyi var!”
 
"Hey!"
 
Tanrım, Carol'un bana böyle ihanet edeceğini hiç düşünmemiştim!
 
‘’Bu ne?’’
 
Gülen Carol'a baktıktan sonra Julien'e  titreyen ellerle kutuyu gösterdim.
 
‘’Çok bir şey değil…’’
 
Tereddüt ettim. Ne diyeceğimi bilmiyordum ama tabi ki Carol benim devam etmeme izin vermedi…
 
‘’Sharon bunu kendisi kaydetti! Ve kendisi şarkı da söyledi! Eğer sen istemiyorsan bana ver’’
 
… Çünkü onun açık bir nedeni vardı.
 
Carol umutlu ve istekli görünürken Julien kutuyu benden aldı.
 
Yani, almaya çalıştı.
 
Julien kutuyu büyük bir güçle tuttuğumda şaşkınlıkla bana baktı.
 
“Benim olduğunu söylemedin mi?”
 
“… Bu doğru, ama… Ah!”
 
Julien biraz daha fazla güçle çeker çekmez kutu elimden çıktı.
 
Oh hayır….
 
Yüzümü gizlemeye çalışarak yüzümü masaya diktim. Şimdi, aristokrat davranışlarını umursamayacaktım.
 
Julien ses misketinin nasıl kullanılacağını biliyor gibiydi.
 
Aktive etti.
 
-Ahem. Çok fazla değil, ama… bir ninni. Böylece uyuyamadığınızda dinleyebilirsin…
 
Sesimin ne kadar sinirli olduğunu duyabiliyordum.
 
El yazısı açısından tarif edersem, çarpık olduğunu söyleyebilirim. Şarkı ritmik ve akortsuz notalarla başladı. Carol’un kesintileriyle, hem Madam DeJoue hem de kıkırdamalarıyla bir koro oluşmuştu.
 
Bazen misket Carol’un da şarkı söylerken sesini de kaydetmişti.
 
‘’Ah, bu çok utanç verici’’
 
Bittiğinde ben utançtan kafamı kaldıramadım. Yüzümü sıcak hissediyordum.
 
‘’Pfft’’
 
Julien’in yanımdaki kahkahalarını duyabiliyordum. Sadece gözlerimi kaldırdığımda, yüzünün ilk kez çok parlak bir şekilde güldüğünü görebiliyordum.
 
Yüzü bir çiçek tomurcuğunun ilk çiçeklenmesine benziyordu ve neredeyse parlıyordu. Güzel siyah gözleri hilallere dönüştü ve solgun yanakları sevimli küçük çukurlara sahipti.
 
Güldüğünde daha da güzeldi ...
 
‘’Değil mi? Bu komik! Gerçekten komik!’’
 
Carol kalbime bir hançer sapladı.
 
‘’Öyleyse bana ver! Verecek misin Julien?’’
 
‘’Neden? Bu benim’’
 
Julien tek bir vuruşla reddetti. Carol’un endişeyle ayaklarını yuvarladığını duyabiliyordum.
 
‘’Ben gerçekten…..Beğendim’’
 
Prensin mırıltısı beni rahatlattı.
 
Tanrıya şükür.
 
‘’ Şarkı söyleyemiyorsun ama sesin gerçekten güzel’’
 
Oof.
 
… Julien beni iki kez öldürdü.
***
Aniden çiselenen yağmurla bugün söz verilen piknik bir sonraki haftaya çekildi.
 
Julien, Sharon'un bıraktığı ses misketini parmaklarının arasında yuvarladı.
 
Miskete bakmak ona Sharon’ın yüzünü ve kulaklarının bile ne kadar kızardığını hatırlattı.
 
Elbette şarkıda Carol'un sesi de kaydedilmişti ama Julien misketi bunu göz ardı edecek kadar beğendi.
 
Julien misketi geriye sarmak için üzerine üfledi.
 
‘’Hahahahahaha!’’
 
Tekrar.
 
Her dinlediğinde mutlu oluyordu.
 
Boş odası hep soğuktu ama Julien'in yatağı ilk kez sıcaktı.
 
Julien misketi elinde tutarken tüm bu zaman boyunca gülmekten vazgeçemedi. Dünyanın en büyük hazinesi kendisine teklif edilse bile, bu misketi hiçbir şeyle takas etmeyecekti.
 
Julien kolyeyi elinde tuttu.
 
Sharon'la tanıştığı için mutluydu.
 
Sharon Julien'in serveti ve kahkahasının tek nedeni haline gelmişti.
 
Julien Sharon’un sesi boş odayı doldururken uyuyakaldı.
 
Bu kadar derin uyumayalı uzun zaman olmuştu. Ne kabuslar ne de uykusuzluk ona yük olmadı.
 
Bölüm 3: Çocuklar sevimli
 
Yazın ortasında bir hafta sonuydu.
 
Julien’e ses misketini vereli üç gün olmuştu.
 
Carol giyiniyordu ve ben kanepede uzanıp ayaklarımı sallayıp Carol'u izliyordum.
 
Bugün imparatorluğun kurulduğu gündü.
 
Yazın 59. Günüydü.
 
Eğer bir mevsim yüz yirmi gün sürerse bu gerçekten ortasıydı.
 
Kral Cosabalta'nın şu an Clemensia adı verilen bu arazide takipçilerinin yanında bir bayrak dikmesinden bu yana 314 yıl geçmişti.
 
Cosabalta soyadına sahip olanlar tahtını miras aldı ve kuruma katkıda bulunanlar kendilerini yüksek rütbeli aristokratlar olarak belirlediler.
 
Carol önemli ve yüksek bir soyadı olan Gratoni’e sahip olduğundan bu kuruluş gününe katılmak zorundaydı.
 
Normalde on beş yaşının altındaki çocuklar sosyal partilerden hariç tutulurlardı ama bu kural kuruluş gününde uygulanmıyordu.
 
Ama benim soyadım sadece bir kont rütbesine sahip Atrina olduğundan dolayı benim gitmeme gerek yoktu.
 
‘’Hey Sharon. Sen de benimle gelmelisin!’’
 
‘’Ne hakkında konuşuyorsun? Bu basit bir çay partisi ya da sosyal bir toplantı değil ve ben on beş yaşında değilim. Nasıl katılabilirim?’’
 
‘’… Leydim, fazla gülümsemiyor musunuz? Ben son zamanlarda sizin hiç bu kadar parlak güldüğünüzü görmemiştim’’
 
Yapacak çok şeyi olmayan Madam DeJoue de ekledi.
 
Oops. Belki de söylerken fazla istekli görünüyordum.
 
Dudağımın kenarını ovaladım.
 
‘’Bunun yanı sıra, sen benim akrabamsın! Sen de Gratoni kanına sahipsin’’
 
‘’Bu doğru ama… benim soyadım hala Atrina’’
 
“Babam seni yanına alabilir. O zaman hadi gidelim!"
 
“Yapamam. Onurlu amcamı böyle rahatsız edemem. ”
 
Carol benim reddetmemle dudaklarını büktü.
 
Kolsuz sarı bir elbise giyen Carol sevimli bir genç hanımdı. Koyu yeşil gözleri ve külden saçları iyi eşleşiyordu.
 
Carol’un kulaklarına göre ağır ve büyük görünen küpeleri takmaya çalışan hizmetçiyi durdurdum.
 
"Onun yerine lütfen daha küçük, kalp şeklindeki küpeleri takmasına yardım edin."
 
"Fakat…"
 
Hizmetçinin göğsünde asılı olan isim gümüş isim etiketine baktım ve ‘’Kara. Ben kalp şeklindeki küpelerin Carol'a daha çok yakıştığını söyledim. Carol büyüdüğünde annesinden olanları takabilir. Öyle değil mi Kara? ”
 
‘’Evet bayan’’
 
Düşesin hizmetçisi bile kabul etti.
 
‘’O zaman bunları odaya geri götürebilir miyim?’’
 
‘’Evet. Düşesin bugün bunu takmasına aldırmayacağına eminim. Bu Carol için fazla olgun’’
 
‘’Evet. Haklısın bayan.’’
 
Kara, Carol'un kulaklarını uzatan ve omuzlarına sarkan küpeleri çıkardı ve küçük, sevimli kalp küpelerini taktı.
 
“Hmm. Çok daha güzel görünüyor. Carol, hoşuna gitti mi? Rahat mı?"
 
‘’….Evet. Boynum artık ağrımıyor’’
 
Bu doğru. Eğer öncekileri takmaya devam edersen boynundaki diski incitebilir.
 
‘’ Carol çok güzel ve tatlı gözüküyorsun’’
 
‘’Gerçekten mi? Hehehehehe. Nasıl tatlı?’’
 
‘’Gökyüzü ve yeryüzü kadar güzel!’’
 
Benim kelimelerimle Carol’un arkasında bir köpek yavrusu kuyruğunun çıktığını görebileceğimi düşündüm.
 
Övgü üzerine övgü yağdırmaya devam ettim.
 
‘’Bugün saçın çok tatlı ve elbisen sana gerçekten yakışıyor! Bir prensese benziyorsun! Hayır. Belki de bir peri?’’
 
‘’Gerçekten mi, gerçekten mi?’’
 
Başımı salladım. Madam DeJoue bana ne yaptığımı biliyormuş gibi kaşlarını bana çattı ama beni durdurmadı.
 
Carol övgülerime o kadar kapıldı ki beni kutlamaya götürme planını unuttu.
 
Hohohoho. Çok kolaydı.
 
Sonunda Carol, ailesiyle birlikte arabaya binene kadar beni bir daha rahatsız etmedi.
 
“Ha? Sharon?”
 
O yuvarlak gözlerle bana baktığında, artık çok geçti.
 
Kapı kapanınca arabaya elimi salladım. "İyi eğlenceler!" tazelenmiş hissederek selam verdim.
 
‘’…. Önceki hayatınızda bir tilki olmuş olmalısınız’’
 
‘’İltifat için teşekkürler, madam DeJoue’’
 
Özgürdüm!
***
‘’Neden sadece sen varsın?’’
 
Julien'in Carol'ı görür görmez söylediği buydu.
 
Yüksek aristokratlar bekleme odasında toplandı ve İmparatorluk ailesinin nişanlarını taşıyan rozetlerini aldılar.
 
Hizmetçiler siyah kurdelelerde kırmızı çizgili altın broş dağıtıyorlardı.
 
Altın broş, katlanmış siyah kanatları olan bir kartal şeklinde oyulmuştur.
 
Bunun nedeni, ilk imparator Lord Cosabalta'nın daha sonra ülkenin sembolü olacak bir kartal yetiştirmesiydi.
 
Carol yanağını şişirdi ve Julien'i görmezden geldi.
 
“Öf”
 
Omzundaki altın broşun ağırlığı da can sıkıcıydı.
 
“… Hey, pislik. Sharon nerede? "
 
"Ah! Gelmedi! " Carol sinirli bir şekilde yanıtladı. ‘’Zaten kızgınım, benimle konuşmayı kesebilir misin?’’
 
‘’Seninle konuşmak istiyor gibi mi gözüküyorum? Bunu yapmak çok tatsız’’
 
‘’Ha. Ve sen bu şekilde mi düşündün? Senden çok nefret ediyorum. Seni pislik!’’
 
Carol bağırmaya başladı ama neyse ki etrafta yetişkin yoktu. Yine de çocuklar kendi aralarında fısıldaşmaya başladılar.
 
‘’Hey, ben anlaşmaya başladıklarını düşünmüştüm?’’
 
‘’Evet doğru. Ben de öyle düşünmüştüm. Carol ona geçen hafta yemek bile ikram etti… bu bir halisünasyon muydu?’’
 
‘’Bugünlerde bir hayalet görmüş gibi hissediyorum. Yanılmış olmalıyız. "
 
‘’Hey hadi onların yolundan çıkalım. Etraflarında kalırsak sadece bize bağıracaklar’’
 
Carol ve Julien'in etrafında herkes aynı anda geri çekilirken 1 metre yarıçaplı bir daire oluştu. Carol'a kurdelesini veren hizmetçi el sıkışarak onun elbisesini düzeltti.
*********************************************
Herkese keyifli okumalar. Bugün tekrardan bölüm atacağım. Umarım beğenirsiniz.


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


14   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   16 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.