Diğer aristokratların aksine Julien kırmızı çizgili altın bir kurdele takıyordu. Julien soğuk gözlerle Carol’a baktı.
Siyah, cama benzeyen gözbebekleri soğuktu.
‘’Benimle konuşmasan olur mu?’’
‘’Bu şimdi benim sana söyleyeceğim şeydi’’
Onlar hala birbirleriyle kötü ilişki içerisindeydiler.
İnsanlar gerçekten kolayca değişmiyordu.
Sharon'ın önünde dostça bir maske takmayı öğrendiler, böylece onun dikkatini çekip onun tarafından sevilmeye başladılar.
Sharon onların arasına bir değişiklik getirdi.
Küçük yaşlarda en içteki duyguları nasıl saklayacaklarını öğrenmişlerdi! *** Julien arkasında imparator dururken sağ elini kaldırıp imparator ile eş zamanlı hareket etti. Tören boyunca büyük asalet gösterdi.
Onu gözlemleyen herhangi biri Julien'in ruhunun sadece 8 yaşındaki birinin ruhunun ötesinde olduğunu söyleyecekti.
Bu yüzden Julien, İmparatorluk çizgisine yabancı bir renk olan kızıl saçlı olarak doğmuş olsa da, kimse onun veliaht prens olarak niteliklerinden kötü bir şekilde bahsetmedi.
Diğer prensler kendi çıkarları için Julien'in gücünün altını oymaya çalıştılar ancak onlar bile onun meşruluğunu veya otoritesini sorgulamadılar.
Ama gerçekte Julien, bu renksiz dünyaya karşı kendini korumaya çalışıyordu.
Herkes ona karşıydı.
Julien, bugün bir arkadaşının yarın sırtını bıçaklayabileceğini ve hatta kanının, ailesinin bile ona bıçak kaldırabileceğini çok iyi biliyordu.
Annesinin koruması olmasaydı Julien çoktan ölmüş olacaktı.
‘Korumasının zehirli dikenlerle beraber gelmesi bir sorundu’
Böyle resmi bir törende, yaptığı küçük hatalar fiziksel cezaya yol açacaktı.
Julien'in gergin olmasının nedeni buydu.
Ama Julien, Carol'un iki orta parmağını ona doğru kaldırdığını görünce kahkahalara boğuldu. Ona ne söylediği belliydi.
'Bunu ye.'
Carol, içeride dışarıda da tamamen aynı olan tek kişiydi. Hayır, aslında bir kişi daha vardı.
Haru, ciddi ve kutsal kuruluş günü töreninde görgü kurallarına uymaksızın terbiyesizce kıkırdıyordu. Ebeveynleri gizlice kafasına vururken bile ellerini ceplerinde tuttu. Sadece Julien'in gözleriyle karşılaştığında ellerini çekti.
Sonra Haru ellerini çılgınca salladı ve sadece Kont Atrata kafasına tekrar vurduğunda sakinleşti.
‘Salak’
Julien yavaş yavaş gevşedi. Nihayet törenin son kısmına geldiler ve her şey tek bir hata olmadan sorunsuz gitti.
Ama belki de rahatlamak için çok erkendi.
İmparatorun bir şey demesiyle etraf patlamaya hazır hale geldi.
İmparator bu samimi atmosferde kesinlikle yemeğin tadını çıkarıyordu, ama bir şey onu rahatsız etmiş olmalı. Elini yanında oturan İmparatoriçe'nin üzerine koydu.
‘’Veliaht prensin sadece bir sorunu var’’
Julien kendini hazırladı.
Lord Cosabalta krallığı kurduğu sırada ona 89 şövalye eşlik ediyordu. Şimdi ise ailelerinden ve torunlarından sadece 80 aristokrat bu toplantıya katıldı.
Julien'in kanı, önlerinde tek başına durduğu için dondu.
"Ne demek istiyorsun?"
İmparatoriçenin soğuk bakışları üstünden geçti. Julien bıçağını sıkıca kavradı.
‘Kahretsin’
Daha sakin olmalıydı. Gerginliği nedeniyle eti keserken et kaydı.
‘’Farkında olmadığını mı söylüyorsun? Senin yüzünden imparatoriçe. Sen veliaht prensin yanağını çizmiştin değil mi?’’
Julien ağzının içini ısırdı.
Söz konusu olay aylar önce meydana geldi. İmparatoriçe yanlışlıkla yanağına tırnağını çizmişti. Bu nedenle, bir haftadan fazla bir süre odasının içinde tutulmuştu ancak haberler İmparator'un kulağına ulaşmış olmalı.
‘’Bu-‘’
"Bana bahane uydurma. Ben zaten duydum. İmparatorluğumuzun geleceği olan veliaht prensin bedenine zarar vermeye nasıl cüret edersiniz? Onu incitmen mantıklı mı? "
Masanın atmosferi soğumuştu. Aristokratlar karşılıklı bakış attılar ve imparatorluk çiftinin çehresini gözlemlediler sonra çatal bıçaklarını bıraktılar.
Julien gözlerini kapattı.
Göz kapaklarının altında gördüğü dünya… Kırmızıydı.
İçinde tıkanmış çığlıklar kulaklarının etrafında vızıldadı.
Şaşkınlıkla ayaklarımın üzerinde tökezledim. Ve araçtan atlayan Carol’a baktım.
‘’Hey! Bunu yaparsan yaralanabilirsin!’’
Carol kuruluş töreni gününün ikinci bölümünden dönen tek kişiydi. Güneş çoktan gökyüzüne doğru yol almıştı ve Carol'ın yüzü günbatımında kırmızıydı.
“Sharon!”
"Sorun nedir?"
Bana yaklaştığında yüzünün kırmızı değil, soluk beyaz olduğunu fark ettim.
‘’Önemli bir şey oldu!’’
‘’Ne oldu?’’
Carol’un yanağındaki kurumuş gözyaşı kalıntılarını görebildiğim için sesim keskinleşti.
‘’İmparatoriçe Julien’e vurdu! W, waahhhh!’’
‘’Tam olarak ne oldu…?’’
Carol’un daha fazla bir şey söyleyemeyeceği belli oldu. Carol’un sırtını sıvazladım ve beni takip eden Madam DeJoue'ye baktım.
Yakında detaylı bir raporla ne olduğu belli olacaktı.
Dudağımı ısırdım.
Madam DeJoue bana haberleri anlattıktan sonra bir saat sonrasıydı.
‘’Öyleyse… İmparatoriçe Julien'i sarayına sürükledi, Carol ve Haru onun yüzüne tokat attığını gördüler?’’
"Evet. Genç usta Haru, Leydi Carol'u çabucak oradan uzaklaştırırken ne olduğundan emin değiliz ama ... "
Carol daha önce Julien'in çürük kolunu da gördüğü için şok olmuş olmalı. Uzun süre ağladıktan sonra nihayet uykuya daldı. Elimi nazikçe Carol’un saçına götürdüm.
‘’Öyleyse, Julien şimdi nasıl?’’
İmparatoriçenin şiddetinin hedefi olarak vücudu yaralarla kaplı mıydı? Zihnine ya da vücuduna baskı yapan bir şey var mıydı?
‘’… Gitmek ister misiniz? Ama bence o odasında yalnız olabilir. Kimse bugün kabine gelmedi’’
“… Lütfen veliaht prensin odasının etrafında bir süre kimsenin olmamasına dikkat edin. Bu mümkün olabilir mi?"
"Eğer dilediğin buysa."
Başımı hafifçe salladım.
Madam DeJoue'ye onun yeteneğiyle ilgili gelecekte bu kadar gereksiz sorular sormamalıyım. *** Dağdaki kulübeye vardığımızda kapüşonumu çektim. Madam DeJoue, siyah olan ve bizi tanımlayacak arması olmayan vagondan inmeme yardım etti.
Eskort şövalyelerimiz kapıyı açtılar, içeriyi kontrol ettiler ve Madam DeJoue'ye el salladılar.
‘’İçeri girelim leydim.’’
"… Kim olduklarını sorabilir miyim?"
Onlar gerçek bir şövalye gibi zırhlıydı ancak bir şey vardı. Tam olarak neydi…? Atmosferleriyle ilgili bir şeyler ukala görünüyordu.
"Bunları merak etmeyeceğimize söz verdik, değil mi?"
"…Evet."
‘’O zaman gidelim.’’
Ağzımı kapattım ve yürümeye başladım. Kulübenin içinde Madam DeJoue sağdaki şömineye dikkatle baktı, sonra içeri girdi ve sağdaki duvarı itti.
Sonra duvar yavaşça ufalanıp bir yol gösterdi.
‘’Bu kadim bir sihir. İmparatorluk ailesinin böyle bir veya iki şeye sahip olması çok doğal. "
"Her türlü şey hakkında çok şey biliyorsun."
Madam DeJoue benim şaşkınlıkla söylediğim cümle karşısında sessiz kaldı.
Madam DeJoue kenara çekilirken geçidin önünde durdum.
"Güvenli yolculuklar. Tam burada bekliyor olacağım. Ve lütfen dikkatli olun. "
‘’Olacağım’’
Tuğla kaplı geçide girdim.
Julien'in bu yolun sonunda orada olmasını umuyordum.
Duvardaki ışığı gördüğümde yaklaşık 10 dakikadır yürüyordum.
Kenardan gelen ışık, arkasında farklı bir boşluk olduğunu gösterdi.
Elimi duvara koydum ve nazikçe ittim. Duvar eskisi gibi eridi.
“Julien.”
Çenemin altına bir kılıç yerleştirildiğini hissettiğim için prensin adını söyledim. Yüzü solgundu.
Clang.
Kılıç hafifçe yere düştü ve Julien geri çekildi.
‘’Nasıl…’’
‘’Carol söyledi. Ve… Saraydan birçok insan tanıyorum’’
"Kulübeye geldiğimden beri insanların beni izlediğini biliyordum. Haklısın. Bilmemenin bir yolu yok. "
Julien kırmızı ve kabarık yanağını benden sakladı. Yüzü sanki birden fazla darbe almış gibi şişmişti.
‘’Sanırım bana iyi olup olmadığımı sormana gerek yok’’
Julien'e yavaşça yaklaştım. Julien yaklaştığım kadar geri çekildiğinden, sonunda yatağa ulaştık.
Sonunda elim Julien'in yanağına dokundu.
Julien teslim olmuş gibi nazikçe arkaya yaslandı
‘’Acımaz.’’
“...”
"Gerçekten mi?"
“...”
‘’Ağlama.’’
“...”
Dudaklarımı ısırdım. Her nasılsa, ben daha farkına bile varmadan Julien için yeniden ağlamaya başlamıştım.
Pek ağlamıyordum ama Carol ve Julien'in durumları hakkında çok duygusal hissettim ki bu beklediğimden çok daha kötüydü.
Son birkaç ayda döktüğüm gözyaşı miktarı, Nara Lee olarak 35 yıldır döktüğüm miktara yeterdi.
Bir düşünün, buraya geldiğimden beri sadece beş ay olmuştu.
Benim standartlarıma göre beş aydı ancak bu dünya standartlarına göre sadece 150 gündü. İlkbaharın 25’inden beri buradaydım.
Bu durumu bir romanda okursam, biraz acıma duygusuyla geçip giderdim. Ancak bu olaylar bana çok yakın gerçekleşmişti ve onları hafife alamadım.
"Ağlama," diye tekrarladı Julien.
Yüzünde acılı bir ifade vardı ve ben yere yığıldım. Elimin dokunduğu yanak sıcaktı ve yanıyormuş gibi hissettim.
Onun için ne yapabileceğimi gerçekten bilmiyordum.
"Hiçbir şey ... senin için yapabileceğim hiçbir şey yok."
"Hak ettiğimden daha fazlasısın."
Nereden böyle konuşmayı öğrendi?
Acılı bir şekilde güldüm.
‘’….Gerçekten sekiz yaşında mısın?’’
‘’… Ya sen?’’
Julien ve ben birbirimizin gözleriyle karşılaştığımızda kahkaha atıyorduk.
Gülüyordu.
… Tanrıya şükür. *** Julien'le sadece bir saat geçirdim.
Son bir kez daha Madam DeJoue'ye saygımı ifade etmek istedim çünkü o sırada kimsenin yanımıza gelmemesini sağladı.
Gizli geçide tekrar girdiğimde Julien'in sesini duyabiliyordum. Dinlemek için eğildim.
"Sadece sana sahibim ... çünkü sana izin veriyorum. Beni kontrol etmen çok güzel… tekrar gel. "
Soluk sesini duyduğumda uzaklaşmayı bırakmıştım ama duvar arkamda çoktan oluşmuştu. Arkamı döndüğümde artık Julien'i göremiyordum.
Başımı kaşıdım.
Bu, bu durum için uygunsuz bir düşünceydi ama Julien'in de çekiciliğime aşık olduğunu düşündüm.
Ohohoho.
Gri balıkla birlikte, akvaryumumda yüzen güzel kırmızı bir balık görebiliyordum
Geri döndüm ve yeniden yürümeye başladım.
Bana düşkün olsalar bile ben sadece hikayenin kenar kısmındaydım.
Akvaryumdaki suyu değiştirmek, onları beslemek ve onlara ışık sağlamakla yetinmek zorundaydım.
Onları önemseyerek yalnızlığım biraz azaldı ama bir gün bu dünyayı terk etmem gerekecekti.
Ben bu hikayeye ait değildim.
Balığa ne kadar uymaya çalışsam da bu imkansız olurdu. Kendi hayatlarını yaşamaları için akvaryumdan uzak durmam gerekiyordu.
Ayrıca… Bu bedenin sahibi geri dönmek isteseydi, bu hayattan vazgeçmek zorunda kalırdım.
Bu yüzden akvaryumumdaki balıklar iyi anlaştığı sürece bu benim için yeterliydi.
Madam DeJoue omuz silkti. Elini tuttum ve geri dönmek için arabaya bindik.
******** Evet, bugün ikinci bölümümüz yarında böyle olacak. Bundan sonra güncele kadar böyle atacağım. İyi okumalar.... Umarım bölüm erkenden yayınlanır. Bazen atsam bile ertesi gün yayınlanıyor. Bu konuda ne yapmam gerektiğini bilmiyorum :(
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.