Yukarı Çık




16   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   18 

           
‘’Julien onu izleyen insanlar olduğunu biliyordu’’
 
‘’Tabi ki biliyordu. Her gün böyle bir inceleme altında yaşıyor ve o çok zeki’’
 
‘’Ah….’’
 
Şu an biraz huzursuz hissettim.
 
‘’ Bu sadece bir teori değil. Bundan eminsin’’ dedim.
 
Madam DeJoue nazikçe gülümsedi.
 
‘’Ben ayrıca senin önceki Leydi Sharon ile de aynı olmadığından eminim’’
 
‘’Bu….’’
 
Dilimi şaklattım.
 
Sanki birbirimizin sırlarına bir adım daha yaklaşmışız gibiydi.
 
‘’Bahse girelim mi bayan? Önce kimin bulacağına dair?’’
 
‘’…. Tabi’’
 
Madam DeJoue aslında bu dünyadan birisiydi bu yüzden kazanma şansım yüksekti.
 
‘’Neyine bahse girelim?’’
 
‘’Klasik bir şey iyi olur. Bayan, bir dilek yerine getirsek nasıl olur? "
 
‘’Ne dilediğimizin önemi yok mu?
 
"Elbette."
 
…..Sanki dünyadaki en karanlık ve opak perdeyle bahse girmiş gibi hissediyordum
 
Yutkundum ve başımı salladım.
 
Kazandığım sürece bir sıkıntı olmayacak.
 
Hadi yapalım!
***
Gecen gece eve döndüğümüzde saat neredeyse on birdi.
 
‘’Haaaa-m’’ esnedim.
 
Uyuyamadım ve sonunda avucum kadar kalın bir kitabı okuyarak geceyi bitirdim. Hava aydınlanırken gözlerimi kapatabilmiştim.
 
Ne tür bir ışık bu…
 
‘’Ugh… uykuluyum’’
 
‘’…. Sharon, daha yeni kalktın. Bunu söylememelisin’’
 
‘’Ne yaptım ki?’’
 
Carol sessizce bakışıyla saati gösterdi.
 
‘’Sen saati nasıl okuyacağını bilmiyorsun’’
 
‘’Ama ben şu anda senin saatin kaç olduğunu bildiğini biliyorum. Ve şu an öğle yemeği yeme vakti olduğunu da biliyorum’’
 
Sözleri beni deldi. Kafamı eğdim.
 
‘’Sen çok zekisin Carol!’’
 
Övgülerime rağmen Carol içini çekti. Muhtemelen bütün gün onu yalnız bıraktığım için somurtuyordu. Tabağındaki salatayı ne kadar kederli bir şekilde ittiğini görünce gergin hissettim.
 
"B- bir şey mi oldu? Ben uyurken? "
 
 
"Hiçbir şey olmadı. Sadece… Derslere yalnız gittim ve yalnız çalıştım, bu yüzden eğlenceli değildi. "
 
“Ha?”
 
‘’Oldukça yalnızdım.’’
 
…. Son zamanlarda çocukların konuşmalarının erkenden geliştiğini hissediyordum.
 
Arkamdan bana gülen Madam Berna ve Madam DeJoue’e uyarı bakışı attım.
 
Eğer Carol onların gülüşünü duyarsa daha da üzgün olacaktı ve bununla ilgilenen tek kişi ben olacaktım.
 
‘’Benim hatamdı. Ben bizim yavru köpeğimizin yalnız hissetmesine neden oldum’’
 
‘’Bugün yüzüm süper şişmişti bu yüzden önümdeki hiçbir şeyi göremedim…’’
 
Tabi ki öyle olurdu. Dün çok ağlamıştı. Benim de çok ağlamama rağmen yazar tarafından kutsandığım için normal bir yüzle uyandım.
 
‘’Ama Carol süper kelimesini nereden duydun?’’
 
‘’… Sharon bu senin kullandığın bir kelime’’
 
Ah, kendime ağzıma dikkat etmem gerektiğini söylemiştim!
 
Avucumla ağzımı kapattım.
 
‘’Üzülme. Yetişkinlerin önünde dikkatlisin’’
 
Ne… Carol biraz büyümüş gibi hissettiriyordu.
 
Neden birdenbire bir yetişkin gibi davranmaya başladı?
 
Bu o gibi değildi.
 
Bu durumda onu nasıl yatıştırmalıyım?
 
Carol’un şişmiş yüzüne yoğun bir şekilde baktım. Üzgün olduğu için böyle davrandığı açıktı.
 
"Seninle yarın oyun oynayacağım."
 
"Yarın bir dersim var."
 
‘’O zaman dersten sonra oynayabiliriz!’’
 
‘’Gerçekten mi?’’
 
‘’Tabi ki!’’ Şevkle başımı salladım. Onu neşelendirmek çok kolaydı.
 
Onu daha önce bahsettiği şekerci dükkanına götürmeyi düşünüyordum. Sonuçta çocuklar tatlı şeyleri sever.
 
"Hehehehe— ahem. Gerçekten mi?"
 
Carol kahkahanın dudaklarından çıkmasına engel olamadı ve bu yüzden boğazını temizleyerek ve ciddi görünerek kahkahasını örtmeye çalıştı.
 
Hey, bunun için zaten çok geç.
 
O zaten kendini ortaya çıkardı bu yüzden böyle saklanmaya gerek yoktu.
 
Başımı eğerek ona baktım. Carol yanaklarına bakarak başını sallamaya başladı.
 
‘’Gerçekten söz veriyorsun değil mi?’’
 
‘’Ben zaten evet dedim ama’’
 
‘’Ama?’’
 
Carol kafasını hareket ettirmeyi bıraktı. Onun düşünen büyük koyu yeşil gözlerinde bana güldüğünü görebiliyordum.
 
O bu durumdan zevk alıyordu.
 
Kötü yanlarımın uyandığını hissettim.
 
‘’Tarih sınavında on doğru soru yapman gerekiyor!’’
 
‘’Aaaaaaack!’’
 
Carol çığlık attı ve ağzı kocaman açıldı. Elleri hala yanaklarındaydı.
 
Neydi bu- Munch’un çığlığı mı? (Edward Munch adlı ressamın ünlü çığlık tablosu)
 
‘’Tamam…. On soruyu doğru yapmanın zamanı gelmedi mi? Hmm? Sadece otuz soru var. Sadece yedi soruyu doğru yanıtlaman mantıklı mı?’’
 
‘’Sen daha önce beni bunun için övmüştün! Nasıl bir kadın tek ağzıyla iki farklı şey söyleyebilir?!’’
 
‘’… O zaman ben de bir kadın olmayacağım’’
 
‘’Peki sonra?’’
 
İki parmağımı başımın üstüne koydum.
 
‘’Bir kedi olacağım. Meow, meow’’
 
‘’….. Madam Berna Sharon garip davranıyor’’
 
‘’Ben de görüyorum bayan’’
 
Herkes bana deli gibi bakmaya başladığı için geri adım atmaktan başka seçeneğim yoktu.
 
"O zaman ... bir köpek yavrusu?"
 
‘’Çok yorgun görünüyorsunuz leydim. Yemeyi bitirip uyumalısınız. "
 
Yeesh. Dilimi şaklattım.
***
Bu ailenin gururuydu.
 
Kâğıdı Carol'la genelde yediğimiz terasın camına koydum. Üzerinde 30 sorudan 10'u daire içine alınmıştı.
 
‘’Buraya gel. Bu utanç verici!’’
 
‘’Biz bunu kutlamalıyız!’’
 
Kolumu onunkine doladım ve sınav sonucuna mutlu bir şekilde baktım.
 
Bayanlar ve baylar sonunda çocuğumuz çift hanelere ulaşabildi!
 
Bütün çevrede onunla övünme arzumu bastırmak zordu. Yanımda yumruklarını sallayıp övgü istiyormuş gibi duran Carol’un kafasını okşadım.
 
‘’Hehe. İyi mi yaptım?’’
 
‘’Kesinlikle! Muhteşem! Çok harika İş!’’
 
Ben çok heyecanlı olduğum için ağzımı tutamadım.
 
Zarif bir bayanın kullanmaması gereken sözler hızlı bir ateş gibi dökülürken Madam Berna'ya baktım.
 
Beni çoktan salmış Madam DeJoue’nin aksine Madam Berna benim ağzımın Carol’un üzerindeki etkisinden oldukça endişeliydi.
 
Ancak Madame Berna, test kağıdına bakarken gözyaşlarını silmekle meşguldü.
 
"Aman Tanrım ... Genç hanımımız sonunda başardı!"
 
Aynı şeyi yüzlerce kez hissettim.
 
Sanki akademi de İngilizce öğrettiğin çocuğun puanı 10’dan 100’e çıktı.
 
Madam Berna’yı rahatsız etmek istemiyordum ve sevimli davranan Carol’a döndüm
 
Carol oyun oynayabilmek için çalıştığı için onu ödüllendirmeliyiz.
 
‘’Şimdi topla pılını pırtını! Dışarıya gidiyoruz!’’
 
‘’Kyaaaaa!’’
 
Carol o kadar heyecanlıydı ki yunus gibi çığlık attı. Odasına zıplayarak gitti.
 
Bugün şeker dükkanına gidecektik.
 
Cüzdanımdaki paralar tükense de bugün yemek istediği her şeyi alacaktım.
 
Ha, hadi gidelim! Senin ablan senin için ödeyecek!
 
Hepimiz hazır olduktan sonra gittiğimiz şekerci dükkânında her çeşit şeker vardı. Gözlerini titretmeye yetecek kadar çeşitli şekil ve renkler vardı.
 
Dükkanın içinde yoğun bir şekilde dolaşırken Carol'un dudakları açıktı.
 
Ona yemek istediği şeyleri koymasını söylediğim çantayı dolduruyordu ve çanta katlanarak doluyordu.
 
‘’Dişleri çürüyecek…’’
 
‘’Dişlerini fırçalayabilir. O seviyor bu yüzden hadi bırak onu. Leydi Carol her gün bu şeyleri yiyor değil’’
 
‘’Öyle mi düşünüyorsun?’’
 
Madam Berna hâlâ endişeli görünüyordu ama Madam DeJoue onu ikna etti.
 
Her türlü şey için endişeleniyordu.
 
Yapmadığı şeyler için bile endişelenen Madam Berna çok yufka yürekli görünüyordu.
 
‘’Sharon! Bu da!’’
 
Carol, rafın yukarısında duran yüzü kadar büyük bir şekeri gösterdi.
 
‘’İçine koy! Buraya!’’
 
İstediği şekeri almak için hemen yanına koştum.
 
Çalışana ağzına kadar doldurulmuş iki kâğıt torba teslim ettik.
 
"…Hepsi bu?"
 
"Evet."
 
İstediklerini bitiremese bile onun için satın alırdım.
 
Onu reddedeceğimden endişelenen Carol omuzlarını dikleştirdi.
 
"Ne kadar olacak?"
 
‘’30 altın.’’
 
‘’Evet, hepsini bir kerede ödeyeceğim. Madam DeJoue? "
 
Madam DeJoue bana 30 altın verdi ve çalışana ödeme yaptım.
 
Ah. Carol çok mutlu görünüyordu.
 
Ablanız nakit ödeyebilen biridir.
***
‘’Bunu Julien’e vermek istemiyorum… Sen bunu benim için aldın Sharon’’
 
‘’Ben sana daha fazla satın alacağım ve sen bunu ona versen bile evde daha çok var’’
 
Carol elimdeki şeker kesesine bakarken surat asarak homurdandı.
 
Carol’un şeker zulasının dağ gibi yığılmış sadece bir parçası olmasına rağmen bundan nefret ediyordu.
 
Aslında o kadar çok şeker vardı ki, Madam DeJoue ve Madam Berna bazılarını hizmetçilere, şövalyelere ve hizmetkarlara dağıtmayı kabul etti - ve hala çok fazla şey kalmıştı.
 
Her şey erimeden yenmesi gerekiyordu ama Carol onu yemeyi düşünmüyordu bile. Üst üste koyduktan sonra yığına baktı.
 
Belki günde sadece bir tane yerdi.
 
‘’Hmph. Ben onlar ışıltılı ve güzel olmadan önce satın aldım’’
 
‘’… Şeker yenmek içindir’’
 
‘’Ama onlar parladıklarında çok güzeller! Bu yüzden onları yemedim….’’
 
‘’….’’
 
Mücevher satın alamadığı için mi şeker topluyordu?
 
Parıltılı şeylere olan zaafı hala değişmedi.
 
‘’Hey. Bunlar yakında eriyecek. Yendikten sonra yenisi almak daha iyi olacak’’
 
‘’Sen benim için satın mı alacaksın?’’
 
Carol göz kapaklarını masumca kırpıştırdı ve benim başımı sallamaktan başka çarem yoktu.
 
‘’Hepsi bu kadarsa tabi ki senin için satın alacağım!’’
 
‘’Hehehe. O zaman bunu Julien’e verebiliriz!’’
 
Bu sözleri muhtemelen prensin sarayının önünde söylenecek sözler değildi. Zaten o ona vermeyecek miydi?
 
Bu hafta çabucak geçti ve çoktan saraya gitme vakti gelmişti.
 
Her zaman açık olan kapılardan geçerken bahçeye gittik ve Julien'in elinde bir çay fincanı olduğunu gördük.
 
İmparatoriçe neredeydi?
 
“Ha? Neden yalnızsın?"
 
Carol sorumun cevabını hemen bulmak için araya girdi. Julien sözlerine baktı ve omuzlarını silkti.
 
‘’Şu andan itibaren gelmeyecek.’’
 
"Neden?"
 
"Bilmiyorum."
 
Kuruluş günü töreniyle ilgili olduğuna şüphe yoktu. imparatoriçeye imparator tarafından yaptıklarını düşünmesi için bir süre aktivitelerini durdurması gerektiği söylendiğini duymuştum.
 
Beklenmedik bir figürden yardım almaktan memnun kaldım.
 
‘’İyi misin?’’
 
Julien selamıma başını salladı. Önceden şişmiş yüzü şimdi süt beyazıydı, orijinal rengine dönmüştü.
 
Biz koltuğa oturur oturmaz Carol keseyi Julien’e uzattı.
 
Ne yapıyordu?
 
Şüpheli ifadem üzerine Carol keseyi Julien’e uzatmadan önce duygusal olarak ona baktı.
 
‘’Bu! İşte al bunu!’’
 
‘’Ne bu?’’
 
‘’Bu şeker. Şeker!’’
 
‘’… Ben gerçekten şekerden pek hoşlanmıyorum’’
 
Bu cevapla Carol zafer elde etmiş gibi bana baktı sanki şunun gibi ‘Ne dediğini gördün mü?’
 
O hala keseyi kendisi için geri almayı planlıyordu.
 
Elimi sessizce Carol'a uzattım.
 
"Onu bana ver."
 
Carol ürperdi ve arkasını döndü ama pes etmedim.
 
‘’O hoşuna gitmediğini söyledi yemeyeceğini değil.  Onunla paylaş böylece o iyi hissetmediğinde yiyebilir? Carol sen iyi bir çocuksun değil mi?’’
 
İsteksizce keseyi uzattı. Başını okşadım.
 
Bu yaramaz küçük köpek yavrusu.
 
Gerçi yönergeleri iyi dinledi.
 
Keseyi Julien’e verdim.
 
‘’Kötü hissettiğin zaman bir tane ye’’
 
‘’… Onu bana veren sen miydin?’’
 
Nadiren utanan prens, garip bir şekilde keseyi aldı.
 
‘’Ben Carol için aldım ama Carol paylaşıyor’’
 
‘’… Her neyse. Aslında bu senden’’
 
Demek istediğim eğer bu şekilde ısrar ederse o zaman sanırım öyle olur. Omuz silktim.
 
Julien bir parça şeker aldı ve ağzına koydu.
 
"Ah ... Çok tatlı."
 
Zevkine uymasa da tükürmedi.
 
Ne tatlı
 
‘’Sharon, Sharon.’’
 
Bir an bile gözlerimi ondan ayırmamı istemeyen Carol kolumu salladı.
 
‘’Ne oldu?’’
 
‘’Bugün pikniğe gidiyoruz değil mi?’’
 
‘’Evet. Gitmeye hazır olmalıyız. Madam DeJoue yakında bizi almak için için piknik malzemeleriyle burada olacak’’
 
‘’Piknik?’’
 
‘’ Evet! Hani biz pikniğe gideceğimizi söylemiştik. Julien hatırlamıyor musun? O zaman bizimle gelme.’’
 
‘’Carol!’’
 
Huysuz ve yaramaz Carol'a sertçe seslendim.
 
Bugün onun nesi vardı?
 
*************
Sonraki bölümü hemen atacağım. İyi okumlar…


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


16   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   18 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.