Yukarı Çık




1   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3 

           
‘’Carol’un babası benimle ilgilenecek…’’
Romanda ebeveylerinin ölümünden sonra Sharon anne tarafından amcası olan Dük Gratoni’nin yanına bırakılmıştı.
‘’Ne yapmalıyım? Nasıl kendimi hayatta tutabilirim? Benim için şimdi ölmek daha hızlı olabilir.’’ Bu kısmı sadece konuşmada söyleyebilirdim. Eyleme dökemeyeceğimi biliyordum. Kendi kendime artık daha fazla moralimi düşük tutmayacağımı söyledim.
Aynadan tekrar kendime baktım.’’En azından güzelim. Hatta hattimden daha güzelim’’ aynadaki yansımama dokundum ve Carol’un yüzünü zihnimde gördüm.
Hakkında düşünmek gerekirse o kasvetli kız, çevresi yüzünden bir hilekar olarak büyümüştü. Ebeveynleri dük ve düşes Gratoni’nin her ikisinin de kendisine ait sevgilisi vardı. Tek kızlarını ihmal ettiler ve Sharon’u almazlarsa toplumun ne söyleyeceğini düşündükleri için aldılar. Carol’un nişanlısı prens onu arkasından aldatır başka kızlarla görüşürdü.
Ama şimdi Carol sadece sekiz yaşında en azından daha prens olayı gerçekleşmemişti.
‘’Tamam!’’ Carol’u uygun ve nazik bir kız olarak yetiştireceğim.
Sharon romanda Carol yüzünden ölmüştü. Sharon safça bütün kalbiyle en yakın arkadaşı Carol’a güvendi ve  kötü Carol Sharon’un güvenini kötüye kullandı. Carol Sharon’a kahramana vermesi için bir fincan verdi ama Carol o fincana gizlice zehir yerleştirmişti. Sonunda prensin buna kanmaması yüzünden Sharon Carol’un yanında giyotine bilet almıştı.
Tüm bu olayları Carol’u düzgün büyüterek engelleyebilirim. O zaman prens başka birisine aşık olsa da ben ölmeyebilirdim. Ve bu şekilde başka faydalardan da yararlanabilirdim. Örneğin belki de Carol ilk etapta prense aşık olmayabilir ya da prens belki de Carol’un aşkına karşılık-
Huh. Bu aslında iyi bir plan.  Carol, prensin aşık olabileceği bir tür kadın olarak büyüyebilir. O zaman kimseye zarar vermezdi ve ben tüm bu karmaşanın içinde kalmazdım. Hepimiz hayatta kalırdık.
Aniden kendime güvenmeye başladım. Ben on yılımı evrendeki en korkunç varlıkları, orta okul ve lise öğrencilerini yetiştirerek geçirdim. Benim becerilerimle küçük bir kıza bir şey öğretmek günlük işe gitmek gibi kabul edilebilir.
‘’Hahahahaha….’’ Bu hayatın iplerini elimde tutarsam iyi bir şekilde yaşayabilirdim!
Yine de gerçek Sharon nereye gitti? Hayatına yön verdiğim yönden nefret eder miydi?
Hayır. Ben onun yirmi yaşından daha fazla yaşamasını sağlıyorum. Gerçek Sharon onun hayatını şekillendirdiğim için bana minnettar olmalı. Öncelikle ben şuan bu hayatı yaşamak zorundayım.
Bölüm 1. Ana karakterlerin ele alınması
Anne tarafından amcam olan Dük Gratoni, “Demek sen Şaron'sun,” dedi. Bana baktı ve sonra arkasına döndü.
Gerçekten ne kadar iç karartıcı bir adam.
‘’Ve sen madam DeJoue olduğunu mu söyledin?’’
‘’Evet efendim.’’
‘’Bu çocuğa iyi bak. Ben yaşı gelene kadar onun koruyucusu olacağım. Bir avukata ihtiyacınız olursa, kişisel avukatımı kullanabilir veya kendiniz bir tane edinebilirsiniz. ”
‘’Efendim? Yani demek istediğiniz Sharon’un işlerini kendim mi halletmeliyim?’’
Madam DeJoue’nun sözleriyle, Duke Gratoni’nin gözleri beni soğuk bir şekilde taradı. “Küçük kız kardeşime karşı olan yükümlülüğüm çocuğunun koruyucusu olmakla bitiyor” dedi.
Sharon’un yani annemin böyle bir ailesi olduğuna inanamıyordum. Bu yerde sadece kendime güvenmem gerekiyor gibi görünüyor.
Bunları söyledikten sonra dük ayrıldı. Madan DeJoue o giderken onu arabasına kadar izledi. Ben hala tek bir kelime konuşmamıştım.
Madam DeJoue, ‘’Görünüyor ki amcan çok meşgul bir adam’’dedi.
Elbette, o tür bir iş için o kadar meşgul değil. Ben hala bir insanın nasıl bu soğuk bir şekilde tutkuyla alay edebildiğini anlayamıyordum.
Madam DeJoue beni biraz daha rahatlatmayı denedi ama sonunda gidip eşyalarımız toparlamaya gitmek zorunda kaldı.
Öğle yemeğinden sonra Dük'ün evine gitmek için bir arabaya bindik.
Endişelenmeye başladım çünkü eğer dük bu böyle davranıyorsa çocuğu ne kadar kötü olabilir?
***
Carol tam olarak beklediğim gibiydi: cahil, nezaketsiz ve bencil. Yüzüme uzun süre baktıktan sonra elini bana doğru uzatarak öpmemi istediğini işaret etti.
‘’Af edersiniz leydim ama o bir hizmetçi değil. Sizin kuzeniniz Sharon.’’
"Önemli mi? Her halükarda, babam onu Kont Atrina'dan aldı, ”dedi Carol inatla.
Almak mı? Bir hayvan ya da mücevher miydim ki dük beni alabilecek? Bu çocuğun gerçekten hiç görgüsü yoktu. Carol elini tekrar bana uzattı. İç çektim.
Elini uzatma şekli kendine güvendiği ve kendine dürüst olduğu anlamına geldiği için ben de bu şekli öğrencilerime öğretmiştim ama aynı zamanda bu benden onu ilahlaştırmamı ve saygı duymamı istemesi anlamına da geliyordu. Gözleri kırık kalbini belli ediyordu ve bu yüzden rahatsız hissettim. Sekiz yaşındaki bir çocuğun bedenindeki birisi olarak ona kaba olmak bir sıkıntı doğurmazdı ama ben bir şey demeden madam DeJoue ‘’Hadi onu güzel bir şekilde selamlamaya çalışalım’’ diyerek bana öneri sundu.
Peki. Ben otuz beş yaşındaydım ve olgun bir şekilde davranabilirim. Elimi kalbimin üzerine yerleştirdim ve ‘’İlk kez seninle tanışmak benim için bir zevk’’ dedim. Başımı hafifçe öne eğdim.
 Tabii ki, sesim hiç bir zevk yansıtmadı. Önümdeki çocuğun karanlık geleceği ve ölümüme gidecek yolu açması benim mutlu hissetmemi büyük oranda etkiliyordu.
‘’Ne kadar samimi’’diye kaygılı bir sesle mırıldandı madam DeJoue.
Oysaki ben cidden denedim.
Carol ve ben bakışmaya devam ederken Carol’un öğretmeni aramıza girdi ‘’Leydi Sharon gerçekten olgun görünüyor. Leydi Carol neden sizde talimatları takip etmeyecek misiniz? Pratik yaptığımız gibi onu selamlamayı deneyebilir misiniz?’’
Carol öğretmenini takmadı. O arkasını döndü ve merdivenlerden çıkarak ikinci katın merdivenlerini birkaç basamak çıktı.
Carol ‘’Ona yemek vermeyin’’ diye emretti. ‘’O beni düzgünce selamlamadı ve onu beslemek bir israf olacak’’
‘’Leydim!’’ diyerek öğretmeni onu uyardı.
Ne kadar iyi bir leydi. Kendi kuzenine böyle davranmak yeteneğini belli ediyor. Eğer Carol annesinin önünde böyle davransaydı annesi ona vururdu-ama bütün bunlara rağmen o kadar kötü sayılmazdı. Okuduğum kitaba göre Carol ilk arkadaşı Sharon’a karşı kibardı. Hiçbir sağ duyusu yoktu çünkü emrindekilerin hepsi onun emirlerini hemen yerine getiriyordu.
‘’ Yemek yememi istemediğinden emin misin?’’
Carol benim ağırlıklı sorumu duyduğunda bana döndü.
‘’Neden bahsediyorsun?’’
Ben onun kayıtsız suratını rahatsız etmek için ona küçük bir taş attım.’’ Bir düşün. Ben seninle yemek yemezsem, yalnız yemek zorunda kalmayacak mısın? ”
Sözlerimin ona ulaştığını görebiliyordum. Onun hala bebek gibi tombul yüzünün benim dediklerimle karıştığını görünce zafer kazanmış gibi gülümsedim.
Küçüklüğünden beri Carol boş bir odada tek başına yemek yemişti. Bu yalnızlık onda bir yara bıraktı ve ben bunun onu nasıl etkilediğini biliyordum. Ben zaten onu kazanmak için kafamda birden yüze kadar taktik oluşturmuştum. Şu an ki adımlarımın hepsi onun geri tepkisine bağlıydı.
Koyu yeşil gözleri titredi’’Ne…ne olmuş yani?’’
Gururla ikinci  taşımı ona attım. ‘’Seninle beraber yiyebilirim’’
Carol’un daha fazla salladığını görünce son taşımı attım ‘’Senin için etini bile kesebilirim.’’
‘’Madam Berna izin vermez.’’dedi Carol ‘’O kendim yapmam gerektiğini söylüyor.’’
Normal bir durumda eğer bir çocuk yemek sırasında etini kesmede zorlanıyorsa bir yetişkin ona yardım eder ve şöyle der’ Bir dahaki sefere kendin yapmalısın! Ama şimdilik ben senin için yapacağım.’ Bu bir vaattir ve bu vaadin kastedilmesi tutulması gerektiği anlamına gelmez. Çocuğun yardıma ihtiyacı olduğu kadar yetişkinler onlara yardım eder ama Carol hayatında bunu yapacak ebeveyne yada yetişkine sahip değildi.
Carol’un neden böyle bir sonunun olduğu şaşırılacak bir şey değildi.
Madam Berna Carol’un özel öğretmeninin adıydı. Romanda önemsiz bir karakterdi. Bu yüzden ben onu şimdi görene kadar onu hatırlayamamıştım. Romanda Madam Berna, Carol'u keskin bir bıçak gibi büyütmüştü.
‘’Tabi ki o bir asil olmadığı için böyle söylüyor. Ama biz ikimizde asil olduğumuz için küçük bir yardım dert edilecek bir şey değil. Ben biftekleri çok iyi kesebilirim ve sen iyi kesebilene kadar senin için yaparım. Kulağa nasıl geliyor? ”
Başka bir deyişle eğer bana kaba olmayı bırakırsan senin isteyip ama istediğini bilmediğin şeyleri bile senin için yapabilirim.
Tabi ki bu henüz onu ikna etmek için yeterli değildi.
‘’Mm. Sonra biz meyve püresi yerken birlikte kitap okuyabiliriz. Bu eğlenceli olmaz mıydı? ”
‘’Madam Berna bir şey yerken kitap okumanın iyi olmadını…’’
Carol’un daha yakınına geldim. O benden biraz daha kısa olduğu yüz yüze gelebilmek için başımı eğmek zorundaydım.
Madam Berna ve Madam DeJoue bira uzağa gittiler. Büyük ihtimalle benim onun saçını çekmeye gittiğimi zannettiler. Gerçekten bu kadınlar…
Carol’a fısıldayarak ’’Eğer biz gizlice yaparsak sıkıntı olmaz’’
Bir akademi öğretmeni olarak sır kelimesinin genç çocuklar üzerindeki çekiciliğini biliyordum. Carol sözlerimle sarsıldı. ‘Şimdi benim tarafıma geçecek misin?’
Sırtımı düzelterek gözlerimi Carol’un gözleriyle buluşturdum. Kollarımı birbirine bağladım  “Peki, ne yapacaksın? Kaba olmaya devam mı edeceksin?’’ bunu sanki artık benim umurumda değilmiş gibi söyledim.
Carol bana gözlerini kısarak baktı ve dudaklarının titrediğini gördüm.
“… Şimdi açım” dedi.
İşe yaradı! Bunun olacağını biliyordum. Konuşma sırasında bir süreliğine sıktığım yumruğumu gevşettim. Şu anda Carol sadece bir çocuktu, kötü baş karakter değildi. Doğasını değiştirmek için henüz çok geç değildi.
‘’İyi. Hadi gidip yemek yiyelim. Madam Berna, şimdi bizim için bir yemek hazırlayabilir misin? ”
“… Evet,” dedi Madam Berna. Gözleri açılarak bize baktı. Kötü huylu Carol’u kazanmayı başardığımı görünce şaşırmıştı. Bir soylunun kızı olmasına rağmen o bir çocuktu. Bu gerçeğin farkına varamamak madam Berna’nin hatalarının başladığı yerdi.
***
O zamandan itibaren Carol etrafımda dört dönmeye başladı. Carol benim hakkımda gerçekten meraklıydı ve benim yanımdan ayrılmak istemiyordu. Şimdi beraber ders çalışıyorduk.
"Ne yapıyorsun?" diye sordu.
Gözleri yok muydu? Açıkça gözünün önünde kitap okuyordum. Gerçekten istediği şey benim onunla oyun oynamamı istemesiydi.
‘’Kitap okuyorum. Sen de kitap okumalısın.’’
Carol onun kaprislerine kanmadığım için tekrar denedi.
‘’Ne kitabı? Neden bu kadar kalın?’’
Şansıma bu ülkenin diliyle konuşup yazabiliyordum. Carol’a kitabın kapağını göstererek ‘Bugünün İmparatorluğu’ yazısını gösterdim. Bu kitap romanda olmayan bilgiler ile doluydu ve yazar kendi düşünceleriyle kitabı harmanlamıştı. O yüzden okurken çok zevk alıyordum.
Hhmph. Bu yargım çok öznel değil miydi?
Dikkatimi tekrar kitaba çevirdiğimde Carol beni sallayarak  konuşmaya başladı. “Bunu nasıl okuyorsun? Çok zor. Sharon, hepsini anlıyor musun? ”
“Elbette,” dedim.
"Nasıl?"
“Çünkü senden daha büyüğüm.”
‘’Bu hiç mantıklı değil!’’ diyerek beni protesto etti. ‘’Senin doğum günün benimkisinden sonra geliyor ve biz aynı yaştayız!’’
Gerçekten sekiz yaşında olsaydım bu mantıklı olurdu ama Carol benim ruhumun zaten otuz beş yaşında olduğunu bilmiyordu. Bugünün imparatorluğu kitabını kenara koyarak Carol’un sevebileceği bir kitabı elime aldım.
Daha önce Madame DeJoue'dan tüm çocuk kitaplarını Atrina evinden buraya getirmesini istemiştim. Neyse ki Dük bunu yapmamıza izin verdi, bu nedenle çalışma odası çocuklara uygun kitaplarla doluydu ve bugün ben Carol’u çalışmasını sağlamayı başardım.

Bölüm iki bitti J Şu an prense çok sinirlendim ve Carol’a da sinirlendim. Neyse üçüncü bölüme geçeceyim. Büyük ihtimalle yarın yayınlayabilirim. Umarım zevkle okursunuzJ


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


1   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.