The Kids Have Changed (Novel) - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




3   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   5 


           
‘’Vay! Bütün kitabı okudum!’’
‘’ Evet. İyi iş çıkardın’’ diyerek onu övdüm.
Carol başını bana doğru eğdi. Bu onun kafasını okşamamı istediği anlamına geliyordu, ben de öyle yaptım.
‘’Bu senin yaptığın sanki köpek yavrusuna yapılan şey gibi değil mi?....’’
‘’Ha?’’
‘’Hayır, bir şey yok’’ Sanki Carol’un arkasında sanki bir köpek kuyruğu ve kulakları varmış gibi gördüm. O gerçekten çok tatlıydı.
Bu beni endişelendirdi. Gelecekteki baş kötü karakter son zamanlarda çok sevimli görünüyordu.
***
Piknik iyi gidiyordu. Pikniğe gitmek için değerli hafta sonlarımızdan birisini kullandık ama buna değdi. Hepsinden önemlisi bu dünyaya geldiğimden beri ilk defa dışarı çıkıyordum.
‘’Wow burası cennet gibi.’’
Bazen insanların bahsettiği bu ütopya gözlerimin önünde parıldıyordu. Carol eteğinin kirlendiğini bilmeden çoktan nehre doğru koşmuştu.
"Gerçekten öyle," dedi Madam DeJoue. “Leydi Sharon, sen her zaman olgun davranıyorsun. Gidip ve ayaklarını suya daldırma şansını kullanmalısın. ”
‘’Ama benim kemiklerim soğuk olur o zaman’’dedim.
‘’Ne?’’Madam DeJoue beni yanlış anladığını düşünüp kulaklarını ovuşturdu. Kulakları muhtemelen iyi çalışıyordu…
Otuz beş yaşında olduğunda geleceği düşünmek zorundaydım. Eğer soğuk algınlığını yakalanırsam bu benim için kötü olurdu.
‘’Oh, yani siz ayaklarınızın soğuk olacağını kastediyorsunuz! Sorun yok hanımım. Hala yazın başlarındayız’’dedi madam DeJoue
"Hayır teşekkürler. Burada olmayı tercih ederim. ”
Madam DeJoue içini çekti. "İyi. Öyle diyorsan."
Dalgınlıkla Carol’un madam Berna’ya şaka yapmasını ve madam Berna’nın şaşkın bir suratla yana kaçmasını izliyordum.
“Böyle oynamamı ister misin?” Diye sordum.
Madam DeJoue, “Sadece hanımımın zevk almasını diliyorum,” dedi.
Hıh. Bu şekilde davranmama izin vereceğini düşünüyordum.
Piknik minderine oturdum ve çenemi dizime dayadım. Dürüst olmak gerekirse, bazı endişelerim vardı.
“Madam DeJoue?”
"Evet?"
"Dükalıkta ne kadar yetkim var?"
Madam DeJoue şaşkın görünüyordu. “Neden bahsettiğinizden emin değilim…?”
Çok fazla güç istediğimden değil. Sadece yaşadığımız yeri dekore etmek ve zaman zaman Carol’un programını ayarlamak istiyordum. Şu an Carol’ın eğitiminin şekillenmesine neredeyse hiç etkili olamadım.
Başımı Madam DeJoue’e çevirdim ve onunla yüz yüze geldim. “Lütfen uşakla konuşun ve bütçemin ne olduğunu öğrenin” dedim.
Muhtemelen bana kalan mirası kullanmanın bir yolu vardı ama eğer yaparsam dük Gratoni benim hareketlerimden şüphelenebilirdi. Mirasımı kişisel ihtiyaçlarım için kullanmamak ve Dükün bana ayırdığı parayı kullanmak daha iyi olurdu. Sonunda ne yaptığımı fark ederdi ama şimdilik kendi elime sıkmanın zamanı değildi.
"Ne diyorsun?"
Madam DeJoue sözlerimden şok olmuş gibiydi. Eğer ben o olsaydım ben de sekiz yaşındaki bir çocuğun bütçe ve otorite hakkında konuşmasında böyle olurdum. Ama ben tamamen ciddiydim.
Ben bu köşkte bir aydan fazla kaldım. Düşes Grantoni misafirlerini umursuyor gibi gözükmedi ve kaldığımız köşk çok kasvetli görünüyordu. Gri lobi cereyanda kalıyordu. Zeminde bir halı yoktu ve bu yüzden soğuk oluyordu. Koridorları süsleyen süs eşyaları veya bitkiler yoktu ve orada kimsenin yaşadığını hayal etmek zordu. Kontes'in odaları samimiyet ve yaşamla doldurduğu Atrina'daki konaktan tamamen farklıydı. Carol'un böyle bir evde bu kadar kasvetli olması şaşırtıcı değildi.
Carol’la ilk tanıştığımda tamamen gülemiyordu bile. Şimdi ilişkimiz daha istikrarlı olduğuna göre, onun için elimden geleni yapmak istedim. Madam Dejoue'yu vezirimiz olarak seçtim. [T / N: Satrançta olduğu gibi güçlü bir parça.]
“Neden böyle bir soru soruyorsun?”
‘’ Çünkü çalışmak istiyorum. Ayrıca burası eski evimizden daha farklı.’’
‘’Çalışmak için… Görünen o ki daha olgun olmuşsunuz leydim.’’Size Madam DeJoue’nin ben de ne gördüğünü söylememe gerek yok ‘’Ve Atrina’da ki eve göre burası daha kasvetli’’
‘’Bu doğru’’dedim.’’Böyle bir yerde böyle yaşayarak… Ebeveynlerimin yüzünü unutabileceğimi hissediyorum.’’
Özellikle Madam DeJoue’nun sempatisini uyandıracak kelimeleri seçtim. Henüz ona güvenip güvenemeyeceğimi bile bilmediğim için ona amacımı ortaya çıkaramazdım.
Bu aynı zamanda yeteneğini test etmek ve benim için ne kadar ileri gideceğini görmek için iyi bir fırsat olacaktı. Konağın bakımıyla ilgilenebilmek için temizlik personeli ile bağlantıya ihtiyacım vardı. Etki alanımı yavaşça oradan genişletebilirdim.
‘’Baş hizmetçiyi kolay bir insan değil ve kolay olmayacak. Ama….imkansız değil’’ dedi Madam DeJoue.
Küçük bir tilki gibi hafifçe gülümsedim.
‘’Elimden geleni yapacağım’’ dedi.
‘’Teşekkür ederim Madam DeJoue’’
‘’Buna gerek yok hanımım. Ebeveynlerinizin vefatından sonra ben sizin devam edebileceğinizden emin değildim ama görünen o ki bu gereksiz görünüyor. Olgunlaştın. Eğitimini bile düşünüyorsun. ”
Demek istediği, kendimi aç bırakacağım ya da başka bir ciddi eylemde bulunacağımdan endişe duymasıydı. Sharon ailesinde ayrılmaktan korkan bir kızdı.
Ama ben Sharon değildim. Yani Madam DeJoue'ye verebileceğim tek cevap belirsiz bir gülümsemeydi.
Bana şu anki gibi uyum sağlamak zorundaydı. Sharon olarak ne kadar daha fazla yaşamaya devam edeceğimi bilmiyordum.
Neyse ki, Madame DeJoue başka soru sormadı.
“Şimdi hanımım. Nehirde Leydi Carol'a katılmalısın. Seni arıyor. ”
Beni kaldırdı ve nehre doğru yönlendirdi.
“Sharon! Sharon! Çabuk gel! Burada balık var! ”
Carol beni hevesle Madam Berna'ya götürdü (bu arada o Carol’un yaramazlıklarından iyice ıslanmıştı). Madam Berna’nın elleri bir fincan gibi oluşturmuş ve avuç içlerinde dört küçük balık vardı, yüzüyordu.
 "Ne olmuş?" Dedim.
Carol kendisine yıldırım çarpmış gibi göründü. Gözleri sonuna kadar açıldı ve kendini kontrol edemeden ağzı şaşkınlıkla açıldı.
‘’Ha? Bu ilginç değil mi?’’
‘’Bir dakika bekle, ben senin daha çok nasıl günlük konuştuğunla ilgileniyorum’’
‘’Sharon sen her zaman benimle böyle konuşuyorsun!’’
Bekle, öyle mi?
Düşünürken aklımı zorla yerine getirdim. Madam Berna onaylamayan bakış attı ama Carol’un önünde bir şey demedi.
Carol’u kesmek iyi olmazdı. Uzun zamandır ilk defa bu kadar yaşam dolu gözüküyordu.
“Daha dikkatli konuşmam gerekecek…” diye mırıldandım kendime. Madam Berna’ya omuz silktim. Onun benim ilk defa çocuk yetiştirdiğimi anlamasını umdum. Madam Berna küçük bir iç çekti.
“Madam Berna! Lütfen gel bak! Bunu benim için de yakalayacak mısın? ”
Carol'un benden aldığı sadece argo değildi. Carol, Madam Berna ile nasıl konuştuğumu taklit ederek Madam Berna hakkında daha saygılı bir şekilde konuşmaya başlamıştı.
Madam Berna Carol'un neden bahsettiğini görmeye gitti. "Bu?" diye sordu
"Evet! Kyaaaaaah!” Carol sevinçle haykırdı ve yaramazlıklarını saklayan bir yüzle arkasına döndü.
Aynı zamanda Madam Berna Carol’u izlerken bir anda durdu.
Bekle. Ne yaptı o öyle?
‘’Bu yakalamamızı gerektirecek bir şey değil! Kızlar kaçın!’’
Carol'un Madame Berna'dan yakalamasını istediği şey, nehirde yüzen bir su yılanıydı.
“Aaaaaaahhh! B-bu bir yılan! Carol, çabuk koş! ”dedim
“Kyaaaaaah!”
Carol yılanı fazla düşünmüyor gibi gözüküyordu. Daha çok zevk alıyor gibiydi.
Evet, şimdi ne yapmalıydık?
Nehir kenarında Madam DeJoue, ona doğru koşarken bizi bir gülümsemeyle karşıladı. “Şimdi yaşındakiler gibi görünüyorsun” dedi bana.
Bu doğru değil! Bir şey diyemedim çünkü nefes almakla uğraşıyordum. Su yılanlarının zehirli olduğunu iyi bilen Madam Berna, nefesini yavaşlatmak için yere otururken hiçbir şey söyleyemedi. Burada heyecanlanan tek kişi Carol'du.
"Hadi yeniden yapalım! Tekrar!"
O enerjiyle dolan tavşan falan mıydı?
***
Carol'un bazen yatağımda uyumasına izin vermiş olmama rağmen, her gece bunu yapmasına izin verdiğim anlamına gelmiyordu. Aslında, yalnız yaşamaya alışkındım, yanımda biriyle uyumak benim için rahat olmuyordu. Ancak bugünkü gibi bir günde bununla ilgili yapılacak bir şey yoktu.
Gök gürültüsü ve şimşek gökyüzünü ayırmak istiyormuş gibi kükredi ve Carol gözlerinde yaşlarla odama geldi. “Korktum Sharon,” diye fısıldadı.
Bu çocuğun daha önce böyle fırtınalı gecelere nasıl katlandığını merak ettim ve hiçbir duygumun gözümde yansımadığından emin olmak için derin bir nefes aldım. Sonra parlak bir gülümsemeyle elimi Carol'a uzattım. “Buraya gel,” dedim.
Carol her zamanki gibi yatağa ancak izin aldıktan sonra sürünerek girdi. Kısa kolları ve bacakları ile bana yapıştı. Carol'dan daha hızlı büyüdüğüm için şanslıydım.
Yavaşça Carol’un sırtını ovuşturdum.
Yıldırım odayı beyaza boyadı ve gök gürültüsü her duyulduğunda Carol yüzünü kollarıma gömdü.
Bu konuda bu kadar korkutucu olan ne?
Boş pencereden dışarı baktım.
Gece fırtınalı gecelerden daha korkunçtu. Aslında rüyalar hakkında konuşuyordum.
Sharon olduktan sonra kabuslar görmeye başlamıştım. Rüyalarımda her zaman vücudum kanla örtülüydü. Mide bulandırıcı bir koku burnumu kesiyordu ve ellerimde soğuk bir hançer tutuyordum. Bazen hançer bulanıktı ve bazen hançer ateşler içindeydi. Bazı geceler suya dönüşüp zemine damla damla düşerdi. Tüm hayallerimde ortak olan, hançerin kanla lekelenmiş olmasıydı. Birileri önümde çökmüştü, sanki ölmüş gibiydiler, ama kim olduklarını bilmiyordum. Titreyen bir el ile onlara doğru uzanmaya çalışırdım, ama kim olduklarını öğrenmeden önce hep uyandım.
Buna kıyasla fırtına hiçbir şeydi.
Carol’un sırtını ritmik bir şekilde okşadım ve bir şarkı söylemeye başladım. Sesle Carol, fısıldamayı bıraktı ve gözleri gözlerini açtı.
Şimdi daha iyi hissediyor muydu?
“Vay canına ... Sharon, sen gerçekten berbatsın.”
…Kapa çeneni.
Yine de bunu yüksek sesle söylemedim. Bunun yerine, onu daha sıkı kollarımın arasına çektim.
Nara Lee iken güzel şarkı söylerdim ama şimdi ritim ve tonum şarkı söylerken garip bir şekilde oluyordu ve dinlerken iyi değildi.
Carol uğultuyu bıraktığımda homurdandı. "Neden durdun? Devam etmelisin. Sağır olmamı sağlamana rağmen hoşuma gidiyor. Şarkı söylediğinde sesin güzel. ”
Bunun için minnettar olmalı mıydım? Carol bunu öyle basit ve dürüst bir şekilde söylemişti ki iltifat mı yoksa hakaret mi olduğuna karar veremedim.
Yine de Carol bir fırtına olduğunu unuttu ve kısa sürede uykuya daldı. Ben de uykuya daldım ama bir süre sonra soğuk terli bir şekilde uyandım.
Sadece… kimsiniz?
Kimi öldürdüğümü bilmek istiyordum ama aynı zamanda kimseyi öldürmedim de. Bilmemem gereken bir şey olduğunu hissettim.
Carol’un yanımda hala huzurla uyduğunu kontrol ettikten sonra ellerimle yüzümü kapadım.
‘’Ah…’’
Neden böyle rüyalar görüyordum? Belki de bu sadece gerçek Carol’dan dikkatli olmam için bir uyarıydı.
***
Güneş yükselirken Carol uyandı.
‘’Sharon ne zaman uyandın?’’
‘’Sadece bir süre önce’’ dedim.
‘’Hımm….’’
Oh, belki çok uyanmış gibi hissetmiyordu. Şimdi kıkırdıyordu, sanki kalkmak istemiyormuş gibi battaniyeye giriyordu. Onu battaniyeden çıkarmaya çalıştım.
‘’Hadi kalk Carol. Bugün veliaht prensle buluşmayacak mısın?’’
‘’Hayır…’’
‘’Ben sana sadece çocukların yalan söylediğini söylememiş miydim?’’ diye sordum.
‘’….Demiştin’’
Dük Gratoni tarafsız bir bölgedeydi. Gratoni bilgesi uzun ve onurlu bir tarihe sahipti. Bu nedenle, artan sayıda soylu, tarafsızlık beyanında onu takip etti.
Sonunda sanırım velihat prensi görebileceğiz. Bu duruma özel en kısa sürede bölüm atmaya çalışacağım. Siz bu gerçek Sharon hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorumlara yazarsanız sevinirim. Başka bir bölümde görüşmek üzereJ

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


3   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   5 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.