Dedesinden gelen bu ani soru karşısında Minoru’nun elinden sadece dedesinin gözlerinin içine boş boş bakmaktan başka bir şey gelmemişti. Daha fazla duramadı ve içinden gelen duyguları kelimelere dökmeye başladı.
Minoru:
Bilmiyorum Dede, gerçekten bilmiyorum. Oynayacak olursam ne amaç uğruna oynayacağımı dahi bilmeden oynayacağım. Ben o gün sadece babamı değil, hayranı olduğum ve onun gibi olmak istediğim bir beyzbol oyuncusunu da kaybettim. Sahada hiçbir amacı olmadan durup beyzbola saygısızlık etmektense hiçbir zaman beyzbol oynamamayı daha doğru buluyorum Dede. O yüzden Dede, bu sorunun cevabını verme işini biraz erteleyebilir miyim?
Teppei:
Anlıyorum Minoru, cevabını dört gözle bekliyor olacağım.
Bir süre sonra, Minoru dedesiyle vedalaştıktan sonra eve gitmek için yola koyuldu. Yol boyunca düşündüğü tek şey beyzboldu. Sadece yürüyordu, nereye gittiğine bakmadan… Bir süre sonra kendine geldiğinde, nerede olduğunu bile bilmiyordu. Etrafına bir süre bakındıktan sonra, evine biraz yakın mesafedeki bir kafeteryanın önünde olduğunun farkına vardı. Karnı acıkmıştı ve eve gidip de yemek hazırlamakla uğraşmak istemiyordu. Bu yüzden kafeteryaya girip bir şeyler yemek istedi.
Kafeteryaya girip masaya oturdu ve bir şeyler sipariş etti. O sırada kafeteryadaki televizyonda Japonca Beyzbol Milli Takımı’nın hazırlık maçlarından görüntüler ve haberler veriliyordu. Minoru kulağını televizyonda haberi sunan spikere verdi.
“ Ne yazık ki Japon Milli Takımımız hazırlık maçlarında üst üste üçüncü mağlubiyetini almış bulunmakta. Venezuela ‘ya 3-2, Dominik Cumhuriyeti’ne 5-4 yenildikten sonra dün oynanan hazırlık maçında da Güney Kore’ye karşı 5-1 lik bir yenilgi alan Milli Takımımız hazırlık maçlarında istediği performansı gösteremedi. Son yıllarda özellikle “ Atıcı “ pozisyonunda süren eksiklerden dolayı yeterli güce ulaşamayan Milli Takımımızın elinden sanırsak ki bu durumu önlemek için yeni jenerasyona bel bağlamaktan başka bir şey gelmiyor. Bununla birlikte bir başka habere geçiyoruz”.
Bu haberi dinledikten sonra Minoru içinden şöyle düşündü:
“Bizim ihtiyar dede o kadar havalı havalı konuştu fakat aldığı sonuçlara bir bak. Gerçi elinde yeterli kadro bulunmuyorsa sanırsam onun da elinden bir şey gelmesi zor. 5 yıldır pek takip etmedim ve Japon Beyzbolu bu kadar geriledi mi gerçekten?.
Minoru bu düşüncelerle devam ederken yemeğini bitirdi ve hesabı ödeyip, kafeteryadan ayrıldı. Sonrasında eve gelip, duş alıp, uyudu. Yarın okulun ilk günüydü…
Minoru sabah kalktı ve her zamanki rutinini tekrarlayıp okula doğru yola çıktı. Okula geldiğinde sınıflar belli olmuş ve herkes sınıflarına dağılmıştı. Minoru 1-B sınıfında okuyacaktı. Sınıfa girdiğinde erken gelen öğrenciler rastgele istedikleri sıraya oturmuşlardı ve bazıları tanışmaya çalışıyor bazıları da zaten ortaokuldan arkadaş olduklarından sohbet ediyordu. Minoru da boş olan pencere kenarındaki en arka sıranın bir önündeki sıraya oturdu. Okulun ilk günü de olsa Minoru’nun hala aklında sadece “ beyzbol “ vardı. Bu konu hakkında ne yapması gerektiğini hala bilmiyordu. Bu sırada sınıf öğretmeni geldi ve ders başladı. İlk derste herkes sırayla ayağı kalkıp kendilerini tanıtıyordu. Bu tanıtma başladı ve bitişi ders sonunu buldu. Minoru teneffüsün geldiğini bile fark etmemişti. Onu bu dalgınlıktan kurtaran şey, yan sıradan kendisine seslenen birisi olmuştu.
Fujisaki Kaoru:
Hey,hey Hayakawa-kun, HAYAKAWA-KUN DEDİM !
Minoru:
Ah, efendim? Neler oluyor?
Fujisaki Kaoru:
Fark edersin diye bekledim fakat 1 ders geçti hala aynı sınıfta olduğumuzu ve yan yana oturduğumuzu fark etmedin Hayakawa-kun.
Minoru:
Ah, üzgünüm dikkat etmemiştim. Kafam biraz başka yerlerdeydi. Aynı sınıfta olduğumuza sevindim Fujisaki-san
Fujisaki Kaoru:
Kaoru demen yeterli, ben de sevindim. Bu arada yüzün biraz solgun görünüyor. Ne oldu hasta mısın?
Minoru:
Yok, hayır hasta değilim, sanırım uykumu iyi alamadım ondan olabilir. Bu arada sen de bana Minoru diyebilirsin, Kaoru-chan
Fujisaki Kaoru:
Oh,anlıyorum. Peki o zaman Minoru-kun kendine dikkat et. Ben de biraz tuvalete gidiyorum, sonra görüşürüz,
Minoru: Görüşürüz.
Fujisaki Kaoru tuvalete gitmek için kapıyı açtığında, kapının arkasında bekleyen tanıdık birisini görür, o kişi Watanabe Seika’dır.
Fujisaki Kaoru: (esprili konuşarak) Oh Watanabe-senpai! Nasılsınız, sağlığınız yerindedir umarım. Sizin gibi değerli bir atıcının bir yerini incitmesini istemeyiz.
Watanabe Seika: (o da gülerek ve Kaoru’nun yanaklarını sıkarak)
Sen benimle dalga mı geçiyorsun, aptal şey. Benim çıtkırıldım bir şey olduğumu mu sanıyorsun?. Her neyse Minoru’nun bu sınıfta olduğunu gördüm. Burada mı?. Hayakawa Minoru tam ismi.
Fujisaki Kaoru:
Ah, Minoru-kun mu? Tanışıyor musunuz? Kendisi sıra arkadaşım olur hemen çağırayım Senpai.
Sınıfa dönüp Minoru’ya seslenir.
Fujisaki Kaoru:
Minoru-kun kapıda bir ziyaretçin var, okulun ilk günü olmasına rağmen ne çapkınsın, seni gidi seni.
Minoru ayağa kalkar ve sınıfın dışında onu bekleyen kişinin yanına doğru giderken, onun Seika olduğunu görür.
Minoru: (şaşırarak) Sei?
Seika:
Mi-kun bir şey konuşabilir miyiz?
Fujisaki Kaoru: (şaşırarak) Sei mi? Mi-kun mu? Yoksa siz???
Seika: (sinirlenerek)
Aptal aptal düşüncelere girme salak. Sadece çocukluk arkadaşıyız. Şimdi bizi yalnız bırak. Özel bir konu konuşacağım.
Sonrasında Fujisaki Kaoru onları yalnız bırakır ve ikili konuşmaya başlar.
Minoru:
Ne konuşmak istemiştin Sei? (gülerek) Ya da okulda olduğumuz için Watanabe-senpai mi demeliyim?
Seika:
Haha çok komiksin HAYAKAWA-KUN. Her neyse. Ne konuda konuşmak istediğimi az çok anlamışsındır. O günkü home-run la bana verdiğin cevap neydi? Beyzbola geri dönecek misin? Tam net bir cevap ver bana Mi-kun
Minoru:
Herhangi bir cevap vereceğimi söylememiştim sana Sei. Ama şu anda kafam çok karışık. Ne yapmam gerektiğinden emin değilim, hatta ne yapmam gerektiğini bile bilmiyorum. Biraz kendi kendime düşünüp, değerlendirmem lazım bu konuyu.
Seika Minoru’yu gördükten sonra onu daha fazla zorlamanın pek bir anlamı olmadığına karar verir ve son bir şey daha söyleyip oradan ayrılır.
Seika: Karar vermenin ne kadar süreceğini bilmiyorum Mi-kun fakat, ne senin ne de benim bu kararı beklemek için çok fazla zamanımız yok. Bunu biliyorsun değil mi?.
Minoru bu soruya cevap vermez.
Okulun ilk haftası bir şekilde geçtikten sonra ilk tatil gününde Minoru evde uzanıp televizyon izlerken uyuyakalmıştı. Akşama doğru uyandığında televizyonda son dakika haberi olarak bir haber geçiyordu. Minoru bu haberi gördüğünde beyninden vurulmuşa döndü.
“ Profesyonel Beyzbol Ligi takımlarından Tokyo Knights’ın ve Japon Milli Takımı’nın Ace Atıcısı Watanabe Shigeharu-senshu kızı olan ve Geçen Yıl Koshien çeyrek finalisti Seinan Lisesi Softball Takımının Ace atıcısı Watanabe Seika , bugün antrenman maçı sırasında, kafasına çok hızlı bir top gelmesi sonucunda yere yığıldı ve hemen hasteneye kaldırıldı. Son durumu bilinmiyor. “
Minoru: NE?
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.