Who Made Me A Princess - Novel - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




101   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   103 


           
"Bayan Margarita, dışarıya çıkmak ister misiniz?"

"Ne?"

Şaşırarak, bana soruyla cevap verdi. Biraz önce söylediğim şeyleri anlamış gibi gözükmüyordu.

Göz bebeklerinin genişlemesini izledim.

Önerdiğim şeyi anlamaya başladığında dudakları hareket etmeye başladı. Yüzünün aynı anda açan binlerce çiçek gibi parlaması büyü gibiydi.

Gülümseyerek elimi ona uzattım. Sonra, Jennette masum bir gülümsemeyle onu sıkıca tuttu.

"....Kesinlikle!"

Tereddüt bile etmeden cevapladı. Sanki ben nereye gidersem beni takip edecekmiş gibi.

Bu şekilde severek onun Peter Pan'ı oldum, sonra parmağımı şıklattım.

***

İnsanların sesleri duyuluyordu.

"Aman tanrım! Prenses, gerçekten dışarıdayız!"

Birkaç gün önce araştırdığım boş ara sokağa ışınlandım. Çevremizde hafif kötü kokan pis kutular vardı, ama yine de Jennette için onlar bile yeterince etkileyiciymiş gibi etrafına bakmaya devam etti.

Duvara yaslanarak , nefesimi düzenlemeye çalıştım.

Augh! Her zamanki yüz ifademi sürdürdüm ancak başka biriyle ışınlanmak oldukça üstünkörüydü!

Eğer bir bacağını ya da başka bir şeyi arkamızda bırakırsam diye çok korkmuştum. Ühü. Galiba büyüyene kadar bütün 'Her neyse' durumlarını düşündüm.

"Acele et, Prenses! O tarafa gidelim!"

"Ugh, bekle."

Heyecanla kolumu çekiştirmeye başladı. Onu daha önce hiç bu kadar mutlu görmemiştim. Belki de gerçekten dışarıda olmayı çok seviyor.

Olabildiğince mutlu bir yüz yapan ona bakarken bir çeşit pelerin çağırdım.

"İşte, bunu üzerine al."

Giysileri hala biraz süslü ancak pelerinle iyi olacağını düşünüyorum. Alpheus'un malikanesinde hatırladıklarımı düşündüğümde, yemek zamanları dışında kimse onunla buluşmaya gelmedi, bu yüzden küçük bir gezintinin 
zarar vermeyeceğini düşünüyorum.

Bence Roger onu özellikle teyzesinin ölümünden sonra yalnız bırakmak istedi. Umm... ilk önce yüzüm ile ilgili tekrar çalışmalıyım.

Ta-da! Athy'nin Hızlı-ve-Kolay Estetik Ameliyatına hoşgeldiniz!

"Huh? Yüzünüz...!"

Yüzüme biraz büyü yerleştirdikten sonra şok oldu.

"Endişelenme, sadece geçici. Sadece insanlar beni görüntü taşlarından fark etmelerini istemiyorum."

"Senin saç ve göz rengin de değişti."

Yüzüm, aynanın önünde denediğim pratik yüzlerden çok daha güzelleşti.

Normal kızlar arasından öhöm -Diana kadar güzel- öhöm olduğumu söyleyebilirim.

Yüz kemikleri veya kasların gerçek şeklini değiştirmez, tek yaptığı şey görünmezlik tılsımına benzer bir şekilde yüz özelliklerimi düzleştirmek.

Yüzünüzü gerçekten çok üst seviye bir büyüyle değiştirebileceğinizi duydum.

Ancak kafatasımın bükülürken ve dönerken büyünün etkisizleşmesini düşündükten sonra ürperdim.

"O zaman gidelim mi?"

"Evet!!"

Jennette bir süre bana baktı, neler yaptığımı hayran kaldı ancak bana hemen gülümseyerek cevap verdi. Tam o 
sırada etrafında açıyormuş gibi gözüken çiçekleri görebiliyordum.

...B-Bence kendi yüzümden çok Jennette'inkini değiştirmem çok daha önemli. Ah- umarım biz yürürken insanlar 
ona kur yapmaya çalışmaz!

Büyük ihtimalle birçok insan onun karşılaştırılamaz sevimliliğinden dolayı başına üşüşecek! Ona o kadar güzel bir şekilde gülümsememesini söylemeli miyim? Ühü, bu da garip!

"Hadi Prenses, gidelim!"

Jennette ben tüm bunları düşünürken neler yaşadığımı bilmeden elimi çekiştirdi, en sonunda pes ettim ve gürültülü sokağa adım attım.

***

Bu cadde birkaç gün önce Lucas ile geldiğim zamankinden çok daha kalabalıktı, ancak Kuruluş Kutlaması devam ediyorken, nefes alabilecek bir yer yoktu.

Sonra Jennette ile birlikte kalmak için el ele tutuşarak harika bir maceraya çıktım.

"On tane tavuk şiş alabilir miyim, lütfen? Bu arada, iki tane daha bedava verebilir misin? Buraya her zaman 
geliyorum! Lütfen?"

"İki pamuk şeker, lütfen! Gökkuşağı girdaplı olanlardan alabilir miyim?"

"Hey, bir dakika! Soldaki daha hafif hissettiriyor! Buna daha az koydun, değil mi?"

"İki tane üzeri çikolata parçacıklı Bal-Bal dondurmalı külahta karışım alacağım lütfen! "

Her şey, özellikle kalabalık sokaklar ona yeni geliyordu.

Onu daha önce gittiğim bütün ünlü sokak yemeklerinin olduğu standlara götürdüm.

"Whoa! Bu kadar çok yeri nasıl biliyorsunuz?"

Standlara doğru ilerlerken hayret etmiş bir şekilde sordu.

Hehe. O zamanlar saraydan kaçtığımda bu sokaklarda dolaştım. Saraydan tamamen çıkmak istediğimden 
değil. Ühü.

Tavuk şişleri yiyen Jennette'e daha önce sormak istediğim şeyi söyledim.

"Yani, Bayan Margarita. Bana seslenmende bir şeye ihtiyacın olduğunu düşünmüyor musun?"

"Ah."

Beni insanların arasında 'Prenses' olarak çağırdığını yeni fark etmiş gibi, ağzını kapattı ve etrafına bakındı.

Şanslıyız ki, etrafımızdaki insanlar bizim ne hakkında konuştuğumuzu umursamıyorlar gibi gözüküyordu. 
Hepsinin ilgilendiği tek şey, nasılsa göz kamaştırıcı Jennette'in tavuk şiş tutuyor olmasıydı. Hmm, bence daha az 
kalabalık olan bir yere gitmeliyiz.

Annesiyle birlikte ilk kez dışarı çıkmış bir çocuk gibi el ele tutuşarak, beni takip etti.

Sonra bu zamanlarda ilk kez ona 'dışarıdaki' ismimi söyledim.

"Şu andan itibaren, bana 'Athy' diye seslen."

"Uh, nasıl buna cüret edebili-"

Şaşkınlıkla mırıldandı ama işaret parmağımı dudaklarına tuttum ve ona sıkıca söyledim.

"Ve şimdiden itibaren ben de sana 'Jetty' diye sesleneceğim."

Ahh, sonunda ona bu şekilde seslenebilirim! O her gördüğümde o ismin tatlı ve büyülü çikolata tozunun tadı dilime geliyor. Öhöm. Özledim!

(Çn: Jetty Korelilerin çikolata aromalı bir içeceğinin ismi.)

Eğer benim dünyamdan birisi bunu duysaydı, bu korkunç isim takma şeyine gülerlerdi. Ancak kimin umrunda? Bu dünyada hiç Jetty yok. Ve bir şekilde sevimli değil mi? Athy ile birlikte çok iyi gidiyor.

Jennette de 'dışarıdaki' ismini sevmiş gibi gözüküyordu. Bu isme sahip olduğu için yanakları pembeleşmiş bir şekilde mırıldandı.

"Birazcık utandım, bir tür takma isim gibi."

"Her şey ilk başta garip gelir. Yani Jetty! Dene ve bana o isimle seslen."

"O zaman....A-Athy..."

Utangaçlığını, takip eden sesi muazzam bir güç gösterdi. Tanrım, utangaçlığı bile çok sevimli!

Takma isim sorununu bir esintiyle birlikte aştıktan sonra, bitmeyenler kahkahalar içinde kutlamanın tadını 
çıkarmaya devam ettik.

Bugün kutlamanın ilk günü olduğu için büyük olaylar olmamıştı.  Sadece yiyecekler, satın alıncak eşyalar ve ödül 
kazanılacak yerler vardı.

Ancak duyduğuma göre, kraliyet sokağında olacak olan geçit töreni yarın öğleden sonra ve son günün akşamında olacakmış, orada bir havai fişek festivali olacak.

Sarayda damarlarında kraliyet ailesinin kanı akan tek kişi Claude olduğu için, geçit törenine katılacak tek kişi o olacak.

"Buyur, bu senin için."

Farklı renklerde iplerden yapılmış bileziği ona verdim.

"Yoksa bu...?"

"Bununla birlikte hayallerin gerçek olacak."

Jennette kendini köşede çinçilla satılan yerde kaybettiğinde yan tarafındaki yerden aldığım bir şeydi. Büyük ihtimalle bir tür dilek bileziğiydi. (Çinçilla:Tavşan ve sincap karışımı bir hayvan.)

Bu fazla pahalı değil ancak hey, festivaller böyle şeyler içindir.Öhöm. Jennette geçen gün bana kurdele verdiği için bunu düşünürken mecburen aldım.

"Çok teşekkür ederim. Her gün takacağımdan emin olacağım."

Ona zorla aldığım bileziği Jennette mutlu bir yüzle tuttu. Hayır... beni o kadar kötü hissetmemi sağlama...!

"Bugün çok eğlendim."

Güneş arkamızdan batarken, omuz omuza yürürken ikimizin de ellerinde devasa pamuk şekerler vardı.

Bunun hepsini nasıl yiyeceğimi bilemeden, Jennette sadece elini kaldırıp ve birazcık kopardığında, ben ise tüm şekerlerden vazgeçemeyeceğimi bildiğim için kemiriyordum. 

"Bu kadar erken ayrılmak zorunda olmamız çok kötü."

"Ancak Jetty, bu mükemmel suçun fark edilmemesi için akşam yemeğine kadar geri dönmen gerektiğini söyledin, değil mi?"

Daha iyi hissetmesini sağlamak için şaka yaptım. Takma isim meselesine henüz alışamamıştı, ama eve dönene kadar birbirimize onlarla seslenmeye karar verdik.

"Bilirsin, eğer bunda fark edilmezsek başka bir zaman tekrar yapabiliriz."

Ona söylediğimde göz bebekleri titremeye başladı.

"Y-Yoksa 'başka bir zaman' tekrar olacak mı?"

"Havai fişekleri görmek istemiyor musun? Ben de saraydayken hiç görmedim ancak birlikte izleyecek birisi yok."

Ayakta dururken, onunla konuşmaya devam ettim.

"Eğer senin için sorun olmazsa, benimle birlikte havai fişekleri görmeye gelir misin?"

Bunu birisine dışarı çıkmayı ilk kez sorduğum zaman diyebilirsiniz, ve Jennette ile birlikte olacak!

Kek. Ancak bu büyük davranış ta ne? Birlikte çok fazla eğlenceli zaman geçirdik ve egom onunla birlikte havai fişekleri görmeye gitmeme izin vermiyor!

"Memnuniyetle. Gerçekten."

Şu zamana kadar gördüğüm en güzel gülümsemeyi gördükten sonra garip hissederek burnumun altını kaşıdım.

Tam zamanında Alpheus malikanesine gidebilmek için-boş bir ara sokağa-kısa yola ilerledik.

"Heyy, leydiler!"

Ah ***, duyduğum şey saçmalık mı?

Ve gerçekten o iğrenç sesini havada duyurmak zorunda mıydın?

"Fiytt! Bizimle birlikte biraz takılmak istemez misiniz?"

Her ne kadar ıslık sesi dalkavukluk için çıkmış olsa da. Sokağın girişinde duran kişilere gözlerimi kısarak ne 
olabileceklerini düşündüm. Sonra aniden farkına vardığımda yanağıma tokat attım.

Ah! Bu..?

"Hayır, korkmayın, sakinleşin! Sizi incitmek istemeyiz."

"Şey, en azından bizim dediklerimizi yaptığınız sürece, bu kadar."

Bilirsin, bu tür insanlar her yerde var. Gizli ara sokaklarla kızlara pislikçe şeyler yaptıktan sonra daha da ileriye 
gidip suçlu olmaya devam ediyorlar!

Ne kadar da klişe. Eğer bu bir roman olsaydı gerçekten yazarın yaratıcılığını geliştirmesi gerekirdi.

"Yani, leydiler? Sadece sakin durursanız sizi incitmeyiz, tamam mı?"

"Hehe, doğru. Biz sadece diğer yalnız erkek ve kadınlar gibi eğlenmek istiyoruz. İki tane buldunuz ve biz de iki tane bulduk! Ne kadar da güzel bir eşleşme değil mi?"

Bu ne bokum... Ne zaman size bu bokları söyleyebileceğinizi söyledim? 

"Ş-Şimdi ne yapacağız, Athy?"

Bir anda kolumu sıkıca tuttuğunu hissettim. Korktuğu için elleri titriyor gibi gözüküyordu.

Blackie yanıma geldiğinde önümde duran Jennette'i düşündüm ama sanırım o zamandan beri işler değişti.

"Oh, sen özellikle sevimlisin, değil mi?"

"Fweee. Sana daha dikkatli ilgileneceğiz."

Mmm. Ona bakışları biraz iğrendirici. Yani Jennette malikanede sıkışıp kaldığı sürede dışarı çıksaydı ne kadar belirgin bir ilgi görürdü?

Ve yüzünü değiştirmiş olmama rağmen ilgileri üzerine çekiyordu.

"S-Sorun ne?"

"Endişelenme. Sadece bize güvenmeniz lazım!"

Ah, o lanet olası çeneni kapa. 'Sadece bize güvenin' sözünün güvenilirliğinizi sıfıra yaklaştırdığını bilmiyor musunuz? Ve ikiniz tam bir suçlu ikilisi gibi gözüküyorsunuz!

Bu dünyanın haydutlarının ilk ortaya çıkışları beni şaşırttı , ardından' Vwooop!  bana yaklaştıklarında elimden geldiğince derin bir nefes aldım. Sonra tüm gücümü midemde odaklayarak olabildiğince yüksek sesle çığlık attım.

Ben tam deli bir fahişe gibi çığlık attığımda suçlu ikilisi duraksadı.

"Sizi ****min *****ları! Bizden ya da başkalarından **** uzak durun! "

Halkta bilinen bilinmeyen, yazıya dökülmüş dökülmemiş bütün küfürleri ettim, buna muhtemelen siz de 
etkilenirdiniz.

"Yoksa sizi ***** mi yapmamı istiyorsunuz? Sizi **** ların ****** çocukları! Siz kim oluyorsunuz da bizimle *****?"

Ben evimdeki çılgın bir kaltağım lan! Çıldırmış Eminem'in diss çılgınlığını söylemesi gibi kötü kelimeleri söylemeye başladım.

"*****nin ******ları! Gidin ve ****** kendinizi ******, sizi ******!"

İkili, makineli tüfek gibi saydırdığım kelimeler sayesinde şaşkına dönmüştü.

Daha önce hiç Atlanta küfürü duydunuz mu, sizi ****? Bu ileri düzey kelime dağarcığına bir bakın!

Ah...Yüzyıllardır Claude için sırtımda taşıdığım bir yük, nihayet kaldırılmış gibi hissediyorum.

"A-Athy..."

Lanet. Sağ tarafımda duran Jennette'i tamamen unuttum.

Tehehe. Athy biraz önce söylediği hiçbir şeyin anlamını bilmiyor!

"Ne *** lan bu?"

"Bundan sonra hala yaşıyor olabileceğini mi düşünüyorsun?"

Damarları öfkeden şişerken küfür ederek karşı koymaya başladılar.

Ama onların cılız küfür sözlüğü egoma çentik bile atamadı.

Eğer benim rakibim olmak istiyorsanız, uzun mu uzun bir yolunuz var!

Bana doğru ilerleyen kabadayılara ellerimi kaldırdım. Sonra elimde tuttuğum bütün büyü gücümü onlara doğru 
ittim.

Thwack!

"Seni...!"

"Oops! Şeker yumruğu için üzgünüm!"

Kafam kadar büyüklükte bir şeker kütlesi Kabadayı1'in kasıklarına doğru uçtu ve tam oralarına vurdu. Kırmızı gün batımı aynı şeker gibi milyon parçalara bölündü.

Kabadayı1 korkunç bir ses çıkardı ve köpürmeye başladı. Suç ortağı ise o yere düşerken boş gözlerle onu izliyordu.

"Ah, görünüşe göre bir tane daha var!"

Korkunç bir satırı söyledikten sonra, Kabadayı2 korkudan titriyor gibi gözüküyordu. Jennette'in elindeki şekeri aldım ve içine yeteri kadar büyü gücümü aktardım.

Şimdi de slogar zamanı!

"İşte sizin için biraz adalet! Git, ŞEKER☆EZİCİ!"

TWACKK!

"Ahhh..."

Bom! Batmaya başlamış güneş dağılmış şeker parçalarını ışınlarıyla parlaklaştırıyordu. Kabadayı2 de arkadaşı gibi yere düştü.

"Hayır...toplarım..."

Bam!

Kabadayı2 de aynı şekilde, arkadaşının aksine, sanki biraz daha dirençliymiş gibi bayılmadan önce son vasiyetini söyleyebildi.

Çöpler çöp kutusuna atıldı!

Başımı kaşıdım ve kafamı Jennette'in olduğu yere çevirdim, Jennette anlayamayan gözlerle olanları izlemişti.
"Bayan Margarita, elimi tutun!"

"Uh, tamam! Ahh!"

***

"Umarım geç kalmamışızdır!"

Ne kadar da güzel bir gün!

Jennette ile birlikte güvenli bir şekilde malikaneye dönebilmeyi başardık. Muhtemelen onlara cehennemi yaşatmalıydım ancak eh, her neyse. 

Umarım bu saçmalıklardan sonra Jennette'de dışarı çıkamama korkusu oluşmaz...

"Hahaha..."

Tam yanımdan zayıf bir kıkırdama sesi geldiğini duydum. Ne? Sanki birisi kahkahasını tutmaya çalışıyor gibi gözüküyor.

"Bwahahahaha!"

Kafamı Jennette'e çevirdiğimde canlı kahkahasını duydum. Gözlerinden birkaç damla gözyaşı akacak kadar neşeliydi.

"Hehehehe....Bu, benim için bir ilkti."

Mutlu olduğu için gözünden akan yaşları sildikten sonra bana söyledi. Belki de benim komik bir şekilde kabadayılarla başa çıkmam onun için çok tatmin ediciydi.

Öhöm. Belki de bunu yapan ŞEKER☆EZİCİ saldırımdı. Bu akşam deneyimlediği şeyin zihninde çok derin bir yara bırakacağını düşünerek gerçekten endişelenmiştim.

"Ah, gerçekten çok rahatlatıcıydı."

Sakinleştikten sonra, hoş bir gülümseme gösterdi ve sözlerine devam etti. Jennette'in bu kadar adrenalin düşkünü bir insan olduğu bilmiyordum.

"Birkaç gün önce kendimi cehennemde kapana kısılmış gibi hissediyordum."

Bu beni daha sonra ne söyleyeceğimi düşünemez hale getirdi.

"Ancak sizinle buluştuktan sonra, cennete dönüştü."

Aman aman, masum kız bir bakış atıyor! Kritik vurdu! Ancak karşı taraftaki Athanasia'nın bir planı yok gibi gözüküyor!

"Bugün olan her şey için teşekkür ederim, Prenses. Hayatımda ilk kez bu kadar çok eğlendim."

Kalbimin düzgün atmasını sağlamaya çalışırken bir cevap verdim.

"Ah, daha gelecek çok şey var."

Gizlice gezintiyi bu kadar iyi bir şekilde bitirmek çok iyi hissettiriyor.

"Havai fişekleri unutma!"

Gülümseyerek konuştuğumda, her zamanki gibi sıcak gülümsemesiyle tekrar bana baktı. Kutlama'nın son günü buluşacağımıza dair kararlaştırdık ve yollarımızı ayırdık.

***

"Majesteleri, anakaranın etrafında olan gizemli olaylar neredeyse durma noktasına gelmiş gibi gözüküyor. "

Felix bulduklarını loş odadaki Claude'a anlattı.

"Doğal afetlerin sadece geçici olması bizi rahatlatıyor. Adamlarımın bize gönderdiği mektupların hepsinde 
gerçekten çok endişelenmiştim, majesteleri. "

Haberleri duyduğu için gerçekten çok rahatlamış gözüküyordu.

Anakaranın her yerinde meydana gelen doğal afetlerden dolayı çok sıkıntı içinde görünüyordu. Toprak kayması, 
su taşması ve anormal havanın aniden çekip gitmesini gördüğü için rahatladığı çok açıktı.

"Bütün bu kendiliğinden olan olayların doğal olduğuna mı inanıyorsun?"

Ancak sonra elinin üzerinde çenesini dinlendiren Claude, ilgisiz bir tonla konuştu. Felix onun dediğini duyduğunda şaşırdı. 

"Majesteleri, birisi bu olaylara mı sebep oluyor demek istiyorsunuz?"

"Bunu, bilmiyorum."

"Ancak majesteleri, onlar..."

"Bu sadece bir tahmin. Görünen o ki bu şeyler çoktan gitmedi mi? "

"Bu doğru, majesteleri."

"O zaman git, görevlerin bitti. "

Felix ağzını kapatarak, sandalyede oturan Claude'un göz kapaklarını kapatışını izledi.

Gecenin oldukça derin zamanlarıydı ancak Claude bu akşam da bir tür güzel uyku uyuyabilecek gibi gözükmüyordu. Dürüst olmak gerekirse, kızını kaybettikten sonra hangi aklı başında kişi rahatça uyuyabilirdi ki...

"Majesteleri, herkes dışarıda herkes onu aradığı için onun hakkında her hangi bir iz bulabiliriz. "

"......"

"..."

"Lütfen, majesteleri, biraz dinlenin."

Ancak Claude hiçbir kasını hareket ettirmedi. Açıkçası Felix Claude'u ikna edemeyeceğini bilmesine rağmen 
Claude'a dinlenmesini söylemişti. Ancak onun ağır ruh halini hafifletmek için bir şeyler söylemesi gerekiyordu.

Gözleri kapalı bir şekilde Claude, bir süre sonra sakin bir şekilde Felix'e söyledi.

"Çık dışarı."

Felix, Claude ona emrettiği gibi odadan çıktı.

Bir süre sonra, Claude'un içinde olduğu Zümrüt Sarayı'na baktı. Claude bu sarayı neredeyse, aslında 
Athanasia'nın yeni evi olması için yaptırmıştı.

Felix'in yüzü anında hüzünlendi.

"Nerede olabilirsiniz,Prenses..."

Kimse ona cevap vermediği için, sadece zihni hüsranla dolu bir şekilde arkasını döndü.

***

"Kulaklarım yanıyor..."

Lucas kulağını kaşırken, etrafa bakındı.

O yıllardır terk edilmiş, kara kuledeydi. Sanki gökyüzünün içindeki bulutlara neredeyse dokunabilecekmişsiniz 
gibi, hoş ay ışığıyla birlikte  gökyüzüne uçtu.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


101   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   103 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.