"Lütfen sinirlenmeyin Majesteleri, o şımarık prenses, onu bulacağım ve bizzat olarak sizin karşınızda dizlerinin üzerine eğilmesini sağlayacağım."
Ziyafette, Baron Karzava kesin olarak kararlı bir şekilde Claude'a söyledi.
Claude bütün ziyafet sırasında sessizliğini koruyordu. Bu nedenle, ziyafet süresince bütün ortam sessiz ve kasvetliydi ve odadaki hava basıncı insanları eziyor gibi gözüküyordu. Baron Karzava'nın kelimeleri ilk kez Claude'un bakışlarını ona doğru çekti ancak sadece duygusuzdu. Ancak Baron Karzava onun bakışlarıyla daha da heyecanlanmış olmalıydı ki, konuşmaya devam etti.
"Majesteleri'nin emirlerine karşı çıkarak kaçmaya cüret etti ve o günahkâr dizlerinin üzerine eğilip güzel bir ders almalı. "
"Baron Karzava, daha fazla bu kelimeleri dile getirmeyin. "
"Elaine Dükü. Kızınızın Prenses Athanasia ile bir dostluğu olduğunu duydum. Günahkârı koruduğunuz için korkmuyor musunuz? "
"Ne dedin sen?"
Kızgın ve sinirlenmiş olan Elaine Dükü, diğer bakanların ve imparatorun yüzüne baktıktan sonra sakin olmayı seçmek zorunda kaldı. Ancak Baron Karzava buna bakmadı bile ve devam etti. (Çn: Arkadaş ölmek istiyor galiba.)
"Athanasia bir prenses değil, bir günahkâr. Majesteleri, ben, Baron Karzava kesinlikle o günahkârı en yakın zamanda yakalayacağım!"
Tam o sırada, Claude kısık bir sesle onu durdurdu.
"Baron Karzava."
"Emredin. Majesteleri."
"Ölmek mi istiyorsun?"
"Ne?"
Claude'un Karzava'ya gösterdiği beklenmedik tepkisi ona boğulduğunu hissettirdi. Nedenini bilmiyorum, ancak Claude şu an çok sinirli... Aslında ziyafet başlamadan önce ruh hali oldukça düşüktü, ancak şu sanki sıkıcı girdap tarafından yakalanmış gibi gözüküyordu.
"Seni öldürmemi mi istiyorsun?"
Salonda şok edici ses tekrar yankılandı. Karzava diğer soylulara şaşırmış bir ifadeyle baktı ancak herkes sadece onu görmezden geldi ve kafalarını yere sabitlediler. Buradaki durumu anlamayan tek kişi kendisiydi.
"Doğru, seni öldüreceğim."
Baron Karzava'nın oturduğu koltuğun kaybolması sadece bir an meselesiydi. Sağlam masa ve koltuk yüksek bir sesle parçalandı ve etrafa saçıldı. Parçalanmış mobilyaların arasında, sadece Baron Karzava duruyordu.
Karzava aniden sanki onu ezmek isteyen devasa bir baskı hissetti. Yüzünde mavi damarları ortaya çıkmaya başladı ve gözleri birkaç saniye sonra yuvasından fırlayacakmış gibi gözüküyordu. Vücudundaki bütün kemikler kırılıyormuş gibi gözüküyordu. Bin yıllık bir acı yüzünden, belki de hayatta kalmaya içgüdüsüyle, şunu söyledi:
"...B-bu... ku-kutsal ziyafette... Bu şe-şekilde... Konuştuğum..."
"Yanlış. Ancak bilemediğine göre, ben sana söyleyeyim."
Sonra gelen açıklamalarla Karzava nefes alamadı.
"Kıyafetindeki tüy dekorasyonundan hoşlanmadım."
"Doğru... Öyle mi?"
"Kanca burnun beni sinir ediyor."
"Şimdi de, gözlerin hayvan bokuna benziyor, beni hasta ediyor."
Şu an, çıplak gözle görülemeyen baskının altında, Karzava'nın kemikleri kırılmaya başlamıştı, ilk önce sol bacağı, sonra sağ bileği, sonra kaburgaları...
Neyin yanlış yaptım? Neden bu bana oluyor? Karzava hala Claude'un neden sinirli olduğunu anlayamıyordu. Korkunç baskının altında, çığlık atmaya ve boğuşmaya devam etti. Ancak tek bir parmağı bile hareket etmedi.
Belki de ölmeden önce, parlak bir ışık parladı ve Karzava'nın aklına doğru cevap olabileceğini düşündüğü bir fikir geldi.
"Majesteleri, özürlerimi sunarım, ben kesinlikle... Prenses'e günahkâr dememeliydim."
"Günahkâr mı?"
Tekrar soğuk ses salonda yankılandı. O sırada, soylular hiçbir şey duyamadı, hepsi sadece imparatorun kendini kaybetmesi durumundan kaçınıyorlardı. Hepsinin sırtından soğuk terler akıyordu. Ve bu aptal aslında oldukları yere mayın döşemişti.
"Yani, benim dediğim gibi, sen de aynısını söyledin."
Ugh, ne?
Baron Karzava'nın kulak zarları, başka bir 'bu aslında bu demek değil mi?' hissine odaklandı.
"Ve sen de benim yaptığım şeyin aynısını yapacaktın?"
Ve hissettiği duygu doğruydu. Soylular kalplerinden Baron Karzava'ya dua ediyorlardı.
"Bunu istiyorsun demek seni *rospu çocuğu?"
Artık vücudunu baskılayan şey bir süreliğine durmuştu, ancak bir şekilde Baron Karzava kendini olduğu yerden kaldıramadı.
Kafasının üstünde yankılanan keskin ses, sanki bir giyotinin bıçağıymış gibi kemiklerini titretiyordu.
Ve sonunda, Claude yüksek bir sesle sertçe ona bağırdığında, Baron Karzava "Ne!" diyerek hızla ayağa kalktı.
"Yani, bu senin şu an benim oturduğum tahtta oturmak istediğin anlamına geliyor!"
Claude'un bahsettiği şey, Baron Karzava'nın hayatı boyunca asla sahip olduğunu hayal bile edemeyeceği bir görkemdi.
Vatana ihanet! Bu bir vatana ihanet! Şimdi, aynı Claude'un da söylediği gibi, konuyu bilmiyor gibi davranıyor ve imparatorun tahtına göz diken bir vatan haini olmuştu.
"Majesteleri, bu kesinlikle çok saçma! Bu bir yanlış anlaşılma, Majeste...!"
"Kapa çeneni."
"Öhö! Ugh...!"
O sırada, ziyafet salonuna yüksek bir haykırış sesi oluştu.
"Huh. Genellikle farelerin farkına bile varmam. "
"Majesteleri bana Prenses Athanasia'yı geri getirmemi emretti, onu yakalayıp geri getirmemi değil. Bunun ne demek olduğunu bile bilmiyorsun."
Üstelik eğer Prenses Athanasia, Majesteleri'nin ilgisini kaybetmiş olsaydı, o gün ziyafet salonundan kendi ayaklarıyla ayrılamazdı. Ne kadar da salaksın sen.
Sonunda, İmparator Claude tahtından kalktıktan sonra, soylular sırayla ziyafetten ayrılmadan önce zeminde perişan olmuş Baron Karzava'ya yandan bir bakış attılar.
Karzava'nın dışarıda bekleyen bir eşlikçisi olduğu için, onunla ilgilenecekti, yarı ölmüş bir baronla ilgilenmek için bir sebepleri yoktu. (Çn: Claude'dan korktukları için demiyorlar da...)
Bu bir mucizeydi, Claude'un Baron Karzava'yı öldürmeyeceğini düşünmüşlerdi ancak onun yaşamasına izin verdi...
Geçmişte, vatana hainlik ile ilgili bir kanun yoktu...
Sadece Prenses Athanasia ile tanıştıktan kısa bir süre sonra, İmparator Claude uyuyan bir canavar kadar yumuşamıştı.
Prenses Athanasia kaybolduktan sonra, Claude'un etrafındaki tehditkâr atmosferin ince buz üzerinde olduğunu düşünerek, soylular her gün onun güvenli geri dönüşü için dua ediyorlardı...
***
"Biraz yaklaş."
Bir süre hareket etmeden durdum. Claude'un bana seslenmesiyle, küçük adımlarla Claude'a doğru yaklaştım ve hızlıca sarıldım.
"Ne yapıyorsun şimdi?"
Sadece birkaç saniye olsa bile, vücudumun heyecanlandığını açıkça hissettim ve hala biraz hassas. Bunu ilk yapışım değildi, ancak belki de Claude hafızasını kaybettiğinde oluşan boş süre yüzünden bu duruma birazcık alışamadım. Hala onu tutuyordum, hafifçe kafamı kaldırdım ve Claude'a gülümsedim.
"Seni küçük aptal." Claude iç çekti ve parmağıyla burnuma fiske attı.
"Evet," Gülümsedim. "Babasını seven Athanasia küçük bir aptal!"
Claude'un kollarından bir süre ayrıldım ve ellerimde yaptığım kalp işaretiyle bir adım uzaklaştım, Baba, ben senin ayçiçeğinim! Hadi ama uzun zamandır görmediğin sevimli saldırımı kabul et! Eğer Claude benim kalp saldırım tarafından vurulursa düşünüdüğüm gibi, biraz sersemlemiş olacak... Sonuç güzel olmalı, ancak şu an durum böyle değil... Claude'un hiçbir şey anlamayan yüzüne baktım ve sessizce ellerimi indirdim. Şey, bu tür bir durumu uzun zamandır tecrübe etmemiştim.
Her zaman bir şeylerin yanlış olduğunu hissediyorum, tuhaf atmosferi azaltmaya çalışıyorum.
"Ahem, hapşuu! Rüzgâr esiyor... Bugün biraz soğukmuş."
Hadi ama burada bu sahnenin çok güzel olduğunu söyleyen başka kimse yok mu? Babam beni çok utandırdı, bu biraz fazla.
"Masanın hazır olduğunu söyledin, nerede? İşte, gidelim."
Claude'un gölgesini geçerek yanına ilerledim ve çayın hazır olduğu yere doğru ilerledim. Bir süre sonra, omzumda sıcak tutamlar hissettim.
"Sıcaklamış hissediyorum, işte bunu giy." Claude ceketini üzerime koydu.
"Neden sıcak? Yoksa biraz önce sana yolladığım saldı-sevgi, hissettin... "
"Neden bilmiyorum ama utanmış hissediyorum." Claude'un sesi hafifçe şüpheliydi.
Ve ben sadece ona sırıttım ve hiçbir şey söylemedim. Doğrusu, havanın soğuk olduğunu söylediğimde, sadece havanın çok soğuk olduğunu hissetmiştim, ben üşüdüğümden değil yani. Buna rağmen Claude'un üzerime koyduğu ceketi çıkarmak istemiyorum. Bu yüzden sadece ceketini giymeden sadece vücuduma astım.
"Yani, tuhaf geliyor... Bu sabah benim odamda olduğumu nereden bildin?"
Açıkçası etraf şu an çok güzel, ancak babacığım sabah olan şeyler yüzünden endişeli gibi gözüküyor ve bu da beni endişelendiriyor!
"Ah, çünkü telepati sayesinde babamın nerede olduğunu biliyordum. O sırada bana seslenen ve beni yönlendiren garip bir ses duydum."
"Belki de hafıza karmaşasından kaynaklanıyor olabilir, dünden önceki gece her zaman, seni ve tuhaf bir adamı odamda gördüğümü hissettim..."
"Vay be, baba beni düşünüp özledin mi yani?! Demek bu yüzden sabah gözlerimi açar açmaz bende babamı özledim! Aman tanrım, kalplerimiz bir şekilde bağlı gibi, değil mi?"
Ah, hemen zihnimden konuşmaya başladım, hey hey gülümse, aptal gibi davran ve konuyu değiştir, doğruyu söyleme. Hepsinden sonra, önceki gün ne olduğunu anlamak için Lucas'la konuşmalıyım. Ne istediğimi söyleyeceğim zaman ne söylemem gerektiğini bilmiyorum... Ancak şu an Lucas, benim hayırseverim gibi, eğer onun iznini almadan yorum yaparsam kesinlikle suçlu hissedeceğim.
Claude benimle ilgili bir şey hakkında şüphelenmiş gibi gözüküyordu ve gözlerini kısarak bana baktı. Ah, adamım! Ona yalan söylemek istemezdim, ancak en azından cidden şu anlık ona gerçeği söylemek istemiyorum. İstemeden arkamı döndüm ve Claude ile sırtımın konuşmasına izin verdim.
"Eğer sen öyle diyorsan, böyle olduğuna inanacağım." Claude benden gözlerini çekti.
Ancak bir şekilde, sesinin tonu başka bir anlam taşıyordu: "saklamaya çalışıyor ve bana gerçeği söylemek istemiyor olsan da, hiçbir şey bilmiyormuş gibi davranacağım." Kalbim anında rahatsız hissetti. Ne? Aslında bildiği bir şey mi var?
Bu sefer, gözlerimi kocamanca açtım ve Claude'un yüzünü izledim, ancak yüz ifadesi kesinlikle değişmedi. Farkında olmadan, Claude bana liderlik etmeye başladı, bense başımı eğmek ve onun peşinden koşmak zorunda kaldım...
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.