Who Made Me A Princess - Novel - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




31   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   33 


           
Kaşlarını çatarak birkaç kez elini yumruk yapıp elini sıktı,sanki vücudu istediği gibi hareket etmiyormuş gibi. Heyecanla bağırdım.

"Bir büyücü müsün?"

Sesim içimde dolup taşan heyecanı belli ediyordu. Ona biraz daha yaklaştım ve parlak gözlerle ona baktım.

"Ne, ugh sinir bozucu. Ne, ilk kez onlardan birisini görüyorsun?"

Sanki garip bir çocuğa bakıyormuş gibi bana bakıyordu.

Yoksa o saray büyücüsü mü? Burada nasıl gezindiği, şimdi mantıklı oluyor!

Obelia'nın bile birkaç tane büyücüsü vardı, imparatorluk sarayındaki büyücüler ile birlikte sayılsa bile, sadece elliden az 
büyücü vardi.

Tabii ki Claude'un da büyü kullanabildiğini duydum,ama bana bunu bir kere bile göstemedi bu yüzden salla. 

Bu kişinin, düşündüğümden daha inanılmaz olduğunu hissetmeye başladım.

"Başka, başka şeyler de yapabilir misin?"

Çok mutlu davrandığımda gözleri sanki garip bir şey görmüş gibi değişti. Gülümsemesi gerekip gerekmediğini bilmeyen bir 
yüzü vardı, sonra tek kelime etmeden elini kaldırdı.

"Bunun gibi mi?"

Parmağını şıklattı, ve etrafımda baloncuklar oluştu.

"Wahhh!"

Bir anda! Sadece eliyle! Baloncuklar oluştu!

Bana bayağı havalı büyük bir şey göstereceğini sanmıştım ama bu sadece sevimli küçük bir büyüydü. Her neyse baloncukları 
oluşturmaya devam etti, ben ise yedi yaşında bir çocukmuş gibi heyecanlanmıştım. 

Etrafımdaki büyük baloncuklar patlamaya ve saçılmaya başladılar. Gün ışığında açıkça parlıyorlardı.  Rüzgar estiğinde 
baloncuklar bana daha da yaklaştı.

Onları yakalamak için elimi sallıyordum. Baloncuklar patladığında arkalarında sabun kokusu bırakmışlardı. Ah, çok güzel 
kokuyor. 

Ama bana mı öyle geliyor? Nefes alamıyor gibi hissediyorum.

"Grrr!"

Ama oynadığım baloncuklar bir anda kayboldu. Rüya görmüş gibi gözlerimi açtım. Ne? Ne zamandır gözlerimi kapatıyordum 
ki?

Mr-mrrr.Mrrr....

Ama biraz önce sinirle bağıran yaratık sesi... inleyen bir köpeğin sesine dönüştü.

"Hah. Ne."

Bakışlarımı adama doğru çevirdim ve şaşırdım.

"Biraz önce işe yaramaz bir büyü ile  yoluma mı çıktın sen?"

Adam gözlerini Blackie'ye dikerken fısıldadı. Bu gözler buz kadar soğuktu.

"Seni küçük cılız canavar. Şimdi gebertmeli miyim seni?"

Sonra Blackie inlemeye başladı.

Hiçbir şey anlamıyordum, ama emin olduğum tek şey Blackie'ye kötü davranmasıydı.

"Blackie'ye kötü davranma!"

Bizim Blackie'mize kötü davranamazsın! Küçücük bir hayvana kötü davranmak kötüdür,KÖTÜ! İnsan çöpü!  Yanmayan çöp! 
Geri dönüşümü olmayan şey seni!

"Abi Blackie'nin sahibi değil, değil mi?"

Onun Blackie'nin sahibi olmadığını düşünüdüğüm için cesaretle sordum.  Sonra yüzü ruhsuzlaştı.

"Bu şeyin sahibi sensin. Ne diyorsun sen?"

Gerçekten anlaşılmayacak cümleler kuruyordu. Eğer onun sahibi olsaydım, ilk başta senin olup olmadığını sorar mıydım?  

"Bir büyücüyü ilk kez görüyorsun, aynı şekilde ilahi bir hayvanı da. Taşta falan mı yaşadın?" 

Ama beni deli birisiymiş gibi görüyordu. Yani biraz kızmaya başlıyorum?  

Sonra yanılmış gibi kaşlarını çattı ve sordu.

"Gerçekten de Kailum'un kızı mısın?"

"O benim babam değil!"

Başından beri söylemek istiyordum. Önceki imparatorların hepsinin ismini söyleyerek ne yapıyorsun?

"Hayır mı? O zaman gerçekten mi? Görünüşe göre planladığımdan daha uzun süre uyumuşum... O zaman onun oğlunun ismi...."

Başını hayal kırıklığına uğramış bir yüzle tuttu ve hatırlamak istediği şeyi hatırlıyormuş gibi bir yüz oluşturdu.

"Ah,doğru. Aetherunistas. O zaman sen o ş*refisizin kızısın? Kailum zeki bir adam olmasına rağmen kızı ve oğlu tam bir..."

Bu seferki, gayet iyi bildiğim bir isimdi. Aetherunistas. Üç kuşak önce yaşayan "sonsuzluk" anlamında ismi olan kişiydi.

"Neler diyorsun sen ya! Benim babamın ismi Claude!"

Tamam, ben kayanın içinde yaşadım diyelim. O zaman sen o kayanın altındaki kir de mi yaşadın? Ne cüretle önceki kuşak 
imparatorlarıyla ilgili komşunun çocuğunu çağırıyormuş gibi konuşursun.   

Ah! Şimdi Kailum ismini hatırladım. Aetherunistas'tan önceki imparatordu ama çok gençken öldü bu yüzden de tarih 
kitaplarında bile isminin bulunması çok nadir?

"Claude?"

"Evet!"

"Bekle, bu şu anki imparatorun ismi mi?"

"Evet!"

Hii. Şu an bahçede bu deli kardeş ile yalnız başımayım?

Sinirle bağırdım ve ne yaptığımı anlayınca hızlıca ağzımı kapattım.

Ş-şey bence şimdi ayrılmalıyım. Yapmam gereken önemli bir işimin olduğunu hatırladım....

"Ahahaha!"

Ama aniden bu adamın kahkahası kulaklarıma doluştu. Bakışlarımı sesin geldiği yöne çevirdim. Dinliyor musun? Bu 
sessizlikten sonra bir anda kahkaha atması korkutucu olmalıydı, ama belki kahkahası çok parlak olduğu için o kadar da 
korkutucu değildi. 

"Haha! Bu da ne? Böyle bir şeyi hiç görmemiştim. Ben gittiğimde dünya bozulmuş mu?"

Onun gülümseyen parlak yüzüyle, büyülenmiştim. Eğer seni bu şekilde görseydim seni ergenlik yaşlarında sanırdım.   Bunun 
sebebi acaba gülümseyen yüzünün genç bir çocuk gibi parlak olmasından mıydı bilmiyorum? 

Biraz önce Blackie'ye gözlerini diktiği zamankinden daha olgun gözüküyordu, bu yüzden aslında kaç yaşında olduğunu öğrenince şok geçirmiştim.

"Ne?"

Bir anda gülmeyi bıraktı ve benim yüzümü incelemeye başladı. Yüzündeki sönük gülümseme ciddiyet tarafından ele geçirildi.
Yüzüme dokunmaya başladı.

N,ne yapıyorsun? Bu şekilde bir kızın yüzüne nasıl dokunabilirisin?

"Hmmm?"

Bir süre sonra, Blackie bu adamın kollarından çimenlere atladı.

Ama Blackie kaçmak yerine benim kollarıma atladı.Oha. Bu mükemmel. Eğer karşımda bu arkadaş olmasaydı daha mükemmel 
olabilirdi tabii ki.

"Bu da ne?"

Kafamı başka yönlere çevirerek yüzümü inceledi. Karşımdaki kıpkırmızı gözler sanki daha derinlerime bakıyor gibiydi, 
ruhuma belki.

Onu kendimden uzaklaştıramadım çünkü sanki ruhumu tutuyormuş ve kontrol ediyormuş gibi hissettim.

"Etkileyici. Daha önce hiç böyle birşey görmemiştim."

Kıpkırmızı gözler merakla parlamaya başladı. Yapabildiğim tek şey bir çiçeğin açılmasını izliyormuş gibi boş boş gözlerine 
bakmaktı.

"Bu aralarda çok sıkılmıştım ama bu ilgi çekici olacak."

İnsan duyguları olmadan insan gibi davranan bir kukla olduğunu sanmıştım..... Ama şimdi anladım ki o kukla gerçekten de bir 
insana dönüştü. 

"Ne yapsam ki."

Ama sonraki sözleriyle şok olacaktım.

"Yaşamana izin vermeli miyim?"

Umm,şey...? Bu endişe benimle mi ilgili?

Uhh bu benim hayatım? Senin değil?

Bu dünyanın sorunu ne Claude tek başına yetmiyormuş gibi ve bir de bu ş*refsizin hayatımda yeri ne?!

Ortaya çıkan ilk şeyin korku olmaması çok anlamsız, ama bu dünyanın çılgınlığı işte.

Ya da belki onun sözlerine inanmadım çünkü gözleri çok saf görünüyordu. Her neyse, O gerçekten bir deli, değil mi? 

Sonra kollarımdaki Blackie bir inleme sesi çıkardı. O sesle birlikte, bana dik dik bakan gözler, diğerine geçti.

Ama o adam hain bir yüzle Blackie'ye baktı.

"Tamam. Bunun ne olduğunu sana anlatacağım. Çünkü kendimi bugün iyi hissediyorum."

Hayır, artık merak etmiyorum. Merak yok, cevap yok. Sadece hemen gidemez misin? Ama sonraki kelimeler saniyesinde 
ilgimi geri çekti.

"Bu senin manandan doğdu."

N-, manam mı?

"Benim manamdan mı doğdu?"

Şüphe ile sorduğumda, bana yine sanki bir aptal görüyormuş gibi baktı.

Ve kesinlikle sinirlendim. S-seni p*ç! Burada bir dahi gibi muamele görüyorken nasıl olur da bana aptal muamelesi yaparsın? 

"Bu yüzden bir kraliyet ailesinden olmana rağmen mana taşımıyorsun. Baban sana söylemedi mi? Bu gözleri görünce anladım 
ki, baban kesinlikle kraliyet ilesinden olmalı. Adı Claude olmasına rağmen o imparatorun soyundan geliyor. Özellikle ona 
Claude adını vermesi, Aetherunistas'ın kişiliğinin oldukça kötü olduğunu biliyordum, ama bu beklediğimden daha fazla. "

Önce hangi kısmını düzeltmem gerektiğini bilmiyordum.

Her şeyden önce, Claude'den kraliyet ailesinin manası gibi bir şey duymadım ve ikincisi Claude Aetherunistas'ın oğlu değil. 
ÜÇ kuşak önceki imparator olduğunu söylememiş miydim?!  

"Ah, şimdiden can sıkıcı oluyor." 

Sadece iki kelime konuşmanın sıkıcı olduğunu söyledi, bu p*ç!

"Yani diyorsun ki Blackie benim manamdan doğan kutsal bir hayvan? Kutsal hayvan ne ? "

"Kutsal hayvan...."

Bir süre durdu ve sonra konuştu.

"Onun bir mana kristali olduğunu söyleyebilirsin."

"Mana kristali?"

"Mana kristali bir ışık yayacak sonra vücudun tarafından emilecek ve özgürce büyü kullanabileceksin."

'Bunları da açıklamak zorunda mıyım' diyen bir surat yaptı ve devam etti.

"Ve bu kutsall hayvan, manası aşırı derecede olan sahibinden başka kimseye görünmüyor. Yani manandan yapılmış bir 
yaratık."  

Sözlerini duyunca kafamdaki çan çaldı.

"Yani zaten sahibine yakın kalmak ister ama bu canavar utangaç görünüyor."  

Yani basitleştirmek gerekirse, bu benim çok mükemmel olduğum anlamına geliyor, değil mi? Bu yüzden manam içimden kaçtı, 
değil mi? Çünkü manam çok güçlü. Benim güvenliğim için!

"Harika bir büyücü olduğumu mu söylüyorsun?"

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


31   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   33 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.