Yukarı Çık




70   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   72 

           
"Prenses bunu da önceki gelenlerle aynı yere mi koyayım?"

"Bunların hepsi....?"

"Evet! Hepsi de davet."

Hanna'yı takip ettiğimde sadece yığılmış mektuplarla dolu bir oda gördüğümde olduğum yerde kalmıştım. En son insanların beni davet etmek için mektup yolladıklarında bittiğini sanmıştım ama bu seferkiler, şu an gönderilmiş mektupların iki katı kadardı. 

"Artık daha fazlası da gelecektir."

Hanna düzgün bir biçimde bugün gelen mektupların hepsini yalnız başına düzenledi.

Bunların hepsini açmam gerektiğini  düşündüğümde çok korkmuştum ancak Lily bana, açmamın zorunlu olmadığını söyledi.

Dediğine göre hizmetçiler bunlara bakacak ve önemli olanları bana geri vereceklerdi. Ve eğer istersem, hangisine geri dönüş yapacağımı veya yapmayacağımı seçebilirmişim. 

Tonlarda mektup bana yollandığı zaman debutante bittikten bir gün sonraydı.

İlk davet geldiğinde şok olmuştum ancak bütün hizmetçiler sanki bunu bekliyorlarmış gibi 'Sonunda o gün geldi!' gibi şeyler demeye başladılar. Çok heyecanlı gözüküyorlardı.

Lily bir tanesini açtı ve bana verdi on beş gün içerisinde olacak bir partiye davet edilmem çok şaşırtıcıydı.

Bu davetiyeden etkilenmiştim. 

Bu Claude'un gücü mü? Çünkü asıl romanda Claude ona hiç dikkat etmediği için Athanasia hiçbir yerde popüler değildi. 

Ama gerçekten bütün bu davetiyeleri Claude benim eşlikçim olduğu ve onunla dans ettiğim için mi alıyorum? Kuckkk. İmparatorun saygınlığı ne kadar inanılmaz. 

"Ah, bu gün sonunda geldi. Gerçekten acayip mutluyum."

Lily ve Hanna da çok mutlu gibi gözüküyordu. Şey, kim bilebilirdi ki saraydaki dışlanmış prensesin bu kadar çok davetiye alabileceğini.

Ühüüüü. Bu şu insanın kazanmak dediği şey mi oluyor? Tabii ki hala gitmem gereken çok yol var ama hala gururlu olabilirim, değil mi?

"Wheww, sonunda geldi."

Ama Seth diğerlerinin aksine gülümsemiyordu.

"Prenses büyüdüğünde ve daha güzelleştiğinde bu günlerin geleceğini düşünmüştüm. Eğer orada sizi rahatsız eden herhangi bir böcek olursa 
lütfen beni yardım için çağırın. Hayatımı feda ederek, onların çaresine bakacağım,  "

Elbisesinin altındaki ayakkabıları gün ışığını yansıtarak ölümcül bir şekilde parladı. Cidden onunla kaç tane böcek öldürdün!

Benim için endişelenmene saygı duyuyorum, ancak bu beni korkutuyor, Seth..... Kesinlikle o bir böcek katili!

"Gerçekten, Seth. Her neyse prenses ilk önce hangi ailenin davetini kabul edeceksiniz?"

"Hmm. Karar veremedim.."

Ah, ama iznim var mı? Şimdi düşündüm de, daha önce sarayın dışına hiç çıkmadım.

Aslında Claude bana sarayın etrafından dışarı çıkmamamı emretmedi ama şimdi on dört yıldır hiç buradan ayrılmadığımı anladım.

Şey, benimle ilgili olan bu soruyu Claude'a sormalı mıyım?

"Peki ya ilk günün erken saatlerinde Marki Irein evinden gelen davet nasıl olur? Diğer hizmetçilerden duyduğuma göre malikaneleri devasaymış ve her taraf bahçe gibiymiş. Ne taraftan bakarsan bak her tarafın çok güzel gözüktüğü söyleniliyor...."

"Hanna, buna karar verecek kişi prenses. Hem de bütün davetiyeleri açmayı bitirmedi."

Lily Hanna'yı azarladı. Ama gerçekten de kızmış gibi gözükmüyordu, bu yüzden Hanna sakinleşene kadar diğer soylular hakkında boş laf etmeye devam etti.

Parmaklarım burnumun altında hareket ederken gururla ayağa kaktım.

Mm. Sizleri kendimden çok mutlu gördüğüm için çok gururlandım, millet.

"Ah doğru. Prenses'in Blackie'sine yemek vermeyi unuttum!"

Hanna ayağa kalktı ve Blackie'ye yemek vermesi gerektiğini söyleyerek aceleyle odadan çıktı. Geri kalan mektupları da Lily tek başına düzenledi.

Merak ettiğim için Claude'u görmeye gittim.

***

"Baba!"

Claude'un içinde olduğu çalışma odasındaydım. 

Ne yaptığını fazla bilmiyorum ancak her gün çok meşgul gibi gözüküyor. Ancak benimle her gün akşam yemeği yemesi ve çay zamanı yapması 
da çok ilgi çekici. 

Çalışma odasının kapısını açtığımda, Claude önündeki evraklarla uğraşıyordu.

Ohhh, çalışan adamlar en iyisi!

"Meşgul müsün?"

Kapının arkasından dikizleyen bana cevap verdi.

"Otur ve bekle."

En azından bana gitmemi söylemiyor. Neredeyse bir yıl önce aynen bu şekilde onu görmeye geldiğimi hatırladım.

O zamanlar çok korkmuştum, bu yüzden kapıdan uzak durup odadan koridora çıkmıştım. Ve aynı zamanda beni geri iten bir Felix vardı. Tir tir 
titremiştim.

"Sessiz kalacağım."

Yavaşça koltuğa oturdum. Claude da işine geri döndü.

Hım hım. Mürekkep kokusu. Şimdi düşündüm de, Claude bu mürekkep kokusu ile çok uyumlu. Küçükken Claude'un benimle eğlenmek için beni 
görmezden geldiğini düşünmüştüm ancak şimdi görüyorum ki işe yaramaz değilmiş. 

Yani, söylentilerden önceki imparator tam bir psikopat olduğunu duyduğum için Claude'un  harika bir imparator olduğunu düşünüyorum.

Halk bile ona yüksek puan veriyor, ve tarih kitabında Claude'u hakkında sanki bir azizmiş gibi bahsettiler. Ack! Bir aziz. BİR AZİZ! Ne demek oluyor bu! Ah, hayır! Beygir gücüne karşı değilim!  

Bir an titredim ve yüzümü Claude ile karşılaşmayacak şekilde çevirdim.

Aslında şu anda oturduğum koltuk ve masa ilk başta burada yoktu.

Muhtemelen benim için getirttirdi.... doğru gözükmüyor. Belki de çok fazla ziyaretçisi vardır.

Hmm? Bu şeyin Claude'un masasında olması gerekmiyor mu?

Yapacak işi olamayan,ben, tam karşımda yerleştirilmiş siyah dekoratifi incelemeye başladım.  

Bu çok garip gözüküyor. Gizemli bir yaratığa benziyor ancak ne olduğunu bilemiyorum.

Hmm. Siyah renkte. Burnunu ovuşturduğunda bütün dileklerinin gerçekleşeceği bir taşa benziyor ama...hmmm.

"Onu istiyor musun?"

Ahh! Fark etmeden eğimli taşın burnunu ovuşturuyormuşum. Ve benim ne yaptığımı gören Claude, sordu.

Ah, utanmaya başlıyorum! Bekle. Biraz önce onu isteyip istemediğimi mi sordu! Bu kişi benim nasıl birisi olduğumu düşünüyor.

"Hayır. Bu garip taş parç....Yani.... Anlamlı bir taşa benziyor bu yüzden öylesine baktım sadece. Hehe."

Buna ihtiyacım yok. Versen bile almayacağım! Ama eğer Claude'un çalışma odasındaysa önemli bir şey olmalı. Claude'un sırıtmasıyla düşünmemi bıraktım. 

"Anlamı taş? Sadece çirkin bir taş parçası."

Öhöm. Belki de gerçekten sadece eski anlamsız bir taştır. Yani, o zaman neden masaya böyle dikkatlice yerleştirilmiş? Böyle benzersiz bir 
zevkinin olduğunu bilmiyordum...

"Eğer isteseydin sana verecektim."

Dedim ya, ona ihtiyacım yok! Ama komikmiş. Babamın benzersiz bir zevkinin olmasını düşününce. Ama saygı duyuyorum! Gülmeyeceğim! Bunun garip olduğunu düşünmeyeceğim! Eski bir taşı sevebilirsin! E-Eğer dekorasyon olarak düşünürsem bir şekilde anlaşılabilir! H-hayır, o kadar da 
yapamam?

"Beni bulmanı gerektiren bir şey mi söyleyeceksin?"

Kafamda paniklerken, Claude bana soru sordu.

Umm. Saraydan ara sıra ayrılabileceğimi sormayı düşünmüştüm ancak pes ettim, onu bu kadar meşgul görünce. Birazcık düşündükten sonra konuştum.

"Sadece babamı görmek için geldim ama çok meşgul gözüküyorsun bu yüzden gideceğim."

"Meşgul değilim."
Uhh..... Bunu ellerin ışık hızında hareket ederken mi diyorsun? Ve neden her seni görmeye geldiğimde 'Meşgulum ancak sana zaman 
ayıracağım' dercesine konuşuyorsun?

"Felix."

Klik.

"Evet, majesteleri."

Kapının arkasında duran Felix, Claude ona seslendiğinde anında içeri girdi. Claude oturduğu yerden kalkarken konuştuğu kelimelerle dilim tutulmuştu.

"Diğer evraklar da bugün bitmeli bu yüzden geri kalanını sen tamamla.  "

Meşgul değilim dedin çünkü geri kalanların hepsini Felix'e bıraktın?!

"Majesteleri, ne cüretle ben...."

"Zaten hepsine göz gezdirdim yani zor olmamalı. Buna ihtiyacın olacak yani yakala. "

Ehh? Claude eskimiş taşı aldı ve Felix'e fırlattı.

İçinde olduğum durum sayesinde şaşkınken, Felix yakaladığı taşı nazikçe masaya koymadan önce sanki bir ateş topu tarafından vurulmuş gibi bir yüz yaptı.

"Majesteleri! Ulusal hazine olan kraliyet mührüne, nasıl bu şekilde davranabilirsiniz!"

Ne.....? Bekle. O taş neymiş?

Kraliyet mührü? Kraliyet mührü? Benim bildiğim kraliyet mührü mü? O eskimiş taş? Claude'un istiyor muyum diye sorduğu o taş?

Hahahahahahahahaha. Bugünlerde kulaklarımda bir sorun olduğunu hissediyorum. Neden saçma sapan şeyler duyuyorum ki?

"Ayrıca size geçen sefer söylemedim. Bu şeyin saklanacağı yer diğer ziyaretçilerin geldiği yerlerden daha güvenli ve gizli olması gerekiyor. 
Kraliyet mührü gibi bir hazineyi böyle bir yere koymak...  "

"Sana işi vermek için çağırdım ancak şimdi şikayet ediyorsun. Eğer şikayet etmek için zamanın var ise evraklarla çalış."

"Majesteleri!"

Doğru duymuşum gibi gözüküyor. O zaman o şey gerçekten kraliyet mührü? Ack! Bekle! Senin kraliyet mührüne davranış şeklin çok......! Ve neden ister misin diye soruyorsun! Bekle, yoksa bunu sen çalışmak istemediğin için ve benim senin yerine çalışmam için yapmıyorsun değil mi?

"Ben geri gelene kadar hepsini bitirmiş ol. Eğer geri zekâlı değilsen yapabilirsin."

"Majesteleri! Bu çok acımasızca!"

Bölümleri daha hızlı okumak isterseniz 
[color=var(--darkreader-inline-color)][size=2]https://www.wattpad.com/story/219056558-who-made-me-a-princess-novel[/size][/color]
buraya gelebilirsiniz!


Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


70   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   72 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.