Dürüst olacağım, tamamen ilgisizdim. Çok fazla şey oldu bu yüzden neyin ne olduğunu bilmiyorum.
"İyiyim."
Ama bunu söyledikten sonra, ayağa kalktım. Blackie yok olmuştu arkasında hiçbir iz bırakmadan. Ama bunların hepsinin gerçek olduğunu hissedemiyordum. Hepsi bir hayalmiş gibi hissediyordum.
"Uyumaya gideceğim. Dün gece gözümü bile kırpamadım bu yüzden biraz yorgunum."
Lily beni rahatlatmak için ağzını açtı, ama sonra dinlenmem için sadece odadan ayrıldı.
Yalnız kaldıktan sonra, sadece orada ayakta durdum. Ama zaman beni arkasında bırakarak ilerlemeye devam ediyordu.
Bu tuhaf... neden etrafımdaki bütün sesler kayboluyormuş gibi hissettim? Sanki birisi bende olan her şeyi kendisine alıyor.
Kalbim bomboş hissettiriyordu, ve otobanda arkada bırakılmış küçük bir çocuk olduğumu hissettim.
Bunu daha önce hiç hissetmiştim, bu yüzden çok garipti. Bayağı bir zaman geçtikten sonra, anladığımda mırıldandım.
"Ah, yani böyle demek."
Şansım aniden ortaya çıkmıştı, bu yüzden aniden ortadan kaybolmuştu. Sanki her şey normale dönmüş gibiydi.
Bu durumun gerçekçi olmadığını düşündüm, ama Athanasia'ya dönüştüğüm gerçeği gerçek değildi. 'Boşluk? Bir şeylerin benden alındığı hissi?'
Ne zaman bu kadar lüks düşüncelere sahip olmaya başladım? Athanasia olmamama rağmen almamam gereken şeyleri aldıktan sonra, onlar olmadan ölecekmiş gibi mi hissettim?
Ne zaman bu kadar zayıf oldum? Bundan acı çekiyorum.
Athanasia olmayan ben, en başından beri yalnızdım...
Claude, Lily, Felix, Blackie ve Zümrüt Saray'ındaki herkes burada sahip olduğum şeylerdi. Değerlilerdi, ama hepsi kaybolsa bile hala yaşayabilirdim. Eğer hepsi sadece bir günde kaybolsaydı hiç acıtmazdı. Ben olmalıydım.
Evet. en başından beri hepsinin bana ait olduğunu düşünmem benim yanlışımdı. Bütün bu lüks şeylere sahip olmam beni zayıflattı. İşte bu yüzden ağlayacakmış gibi hissediyorum.
Ama, bu doğru. Tam tersi, şimdiye kadar sahip olduğum her şey garipti. Bu kadar şanslı olmamın hiçbir yolu yoktu. Şimdiye kadar bütün Dünya bana aitmiş gibi yaşamam hiç mantıklı değildi.
Düşüncelerim birleşmeye, değişken kalbim ise sakinleşmeye başlamıştı.
Kalbimi dolduran her şey kum gibi dağılmaya başladı. Birdenbire boş olan kalbim kendimi de boş hissettirdi. Ama artık beni üzmüyor ya da acıtmıyordu.
Bir şekilde, bu hisse alışkındım, bu yüzden sakinleşebildim.
Kuş kafesinde Bluie tek başına ağlıyordu.
Bir süre, günlerimi her zaman yaptığım gibi geçirdim. Şimdi düşündüm de, o kadar da kötü değildi. Değil mi?
Bugünler sadece Claude anılarını geri kazandığında bitecekti, yani bu sadece geçiciydi.
Bitmese bile, sorunum yoktu?
Amacım bu hayatta ilk kez gözlerimi açtığım zamanki ile aynıydı. Ve o da hayatta kalmalıydı.
Şu ana kadar yaptığım her şey hayatta kalmak içindi. Sevimli ve güzel davranmak. Bu yüzden bunun gerçek olduğuna inanamadım. Onunla geçirdiğim zamanlar eğlenmek için olsa da, ona yakınlaşmamın sebebini unutmamalıydım.
Bakalım. O zaman hayatımı sadece bu şekilde mi yaşamalıyım? Bu benim uzmanlık alanım! Ben beş yıl yaşayan Claude tarafından tanınmayan birisiyim!
Özellikle, Claude beni görmediği sürece beni öldürmeyeceğini söyledi, yani bu her gün beni ne zaman öldüreceğini düşünüp korkarak yaşamaktan daha iyi.
Ve Yakut Sarayı'nı istila eden bir hamam böcekleri var, ama Zümrüt Sarayı!
Olumlu düşünürsek, burada yaşamanın herhangi bir eksisi yok. Bütün hizmetçiler buradaydı, ve hala parasal olarak destek alıyordum. Bu şekilde harika bir hayat değil mi?
On dört yıldır delilercesine istediğim hayatın bu şekilde olduğunu düşündüm. Eski yaşamımla karşılaştırılırsa, Claude'un anılarını kaybetmesi o kadar da kötü değil.
Evet, eğer bu bozulmayacaksa, sadece olumlu düşünmek iyi olacaktır.
***
Bundan sonra, bu şekilde yaşamaya devam ettim.
Yediğim bütün yemekler lezizdi, ve arta kalan saatlerimde, kitap okudum, yürüyüşe çıktım ve Blueie ile birlikte oynadım. Geceleri erkenden uyuyup diğer günün öğle yemeği vaktine kadar uyudum.
Claude ve Blackie hakkında bunalımda olduğumu düşündükleri için kimse beni rahatsız etmedi.
Bu yüzden de çok konforlu bir hayat yaşadım.
"Bakalım."
[Büyüyü 10000000 insan arasından sadece 10 kişi kullanabilir, ve bu 10 kişi arasından sadece 1 kişi bunu kontrol edebilir. Onlar nesneleri hareket ettirebilirler ve....]
Çoktan birçok kez gördüğüm kitaplardan birisiydi. Bunu çok fazla okumuştum ancak ilk başını hep geçmiştim. Daha sonra, ilk bölüm sadece teoriydi ve bunu daha gençken okuduğumu hatırladım.
[Çok basit bir başlangıç büyüsü! En aptal insan bile yapabilir! Elbette, büyü yapabiliyorsa.]
Hm. Her gördüğümde sinir eden cümle işte bu.
Eğlence için okuduğumda komikti, ama öğrenmek için kullanmaya çalıştığım için şu an sinirimi bozuyor.
Kaşlarımı çattım ve diğer sayfayı çevirdim. Evet. Çoktan anlamış olabilirsiniz, ama bu kitap aracılığıyla büyü kullanmaya çalışıyorum.
Bunu tekrar tekrar düşündüm, ama Blackie'nin ortadan kaybolmasının tek nedeni muhtemelen onu absorbe etmemden kaynaklanıyordu. Lucas, Blackie'nin benim içimden çıkan büyü olduğunu söylememiş miydi.
Benim büyüm patladığı zaman Blackie kaybolduğunda, şimdiye kadar büyümün bana geri döndüğünü düşünmüştüm. Bunu tekrar ve tekrar düşündükten sonra, kendim kontrol etmeye karar verdim. Ve işte bu yüzden şu an bu kitabı açıyordum.
Bakalım, yani nasıl çalışıyor?
Ciddi bir yüzle kitabı gözden geçirmeye başladım.
Büyü kullanmakla ilgili iyi olan tek şey, şunun gibi 'Loli loli loli pop! Açan gül gücümü hisset!' ya da 'Geceden daha derin olan karanlık, düşmanımın üzerine ölümü çökert!' gibi utandırıcı beddualar etmeme gerek olmamasıydı.
Bunun için çok teşekkür ederim, tanrım! Utanç verici parmaklarımı ve ellerimi kurtardığın için!
Parmaklarımla dairesel hareketler yaparak bunları söylemek zorunda kalsaydım, Harika Büyücü olma hayalimden vazgeçebilirdim. Ve Lucas karşımda büyü kullandığında Lucas'a gülmeyi bırakamazdım
Lucas'ın 'Karanlığın siyahı, ölümün boşluğu!' diye bağırdığını hayal ettim ama sonra beni her an öldürmek için gelebileceğini düşünüp durdum.
"Bakalım. Kafamın içinde istediğim şeyi dilemem yeterli diyorlar."
Çok fazla kelime vardı, ama aslında söylediği kısaca buydu.
Bekle, cidden bu kadar mı? Ve sadece konuşmada kolay değil miydi? Bu düşük seviyeli kitabı halka mı yayınladılar? O zaman bu demek oluyor ki bu adımları takip eden herkes büyü kullanabilir!
Aslında büyü öğrenmeye çalışmak sadece eğlenmek için okumaktan aşırı derecede zordu.
Kitaba hayal kırıklığına uğramış şekilde baktım ve sadece dediğini denedim.
Açtığım ilk kısım, nispeten kolay olan 'büyü oluşturmak'tı. Denesem bile muhtemelen işe yaramayacak. Off. Eğer şu an istediğim bir şey varsa, bu para olabilir, para ya da para...
Ağzımda altın bir kaşıkla doğmuş olsam bile, geçmiş hayatım nedeniyle para arzumdan asla kurtulamadım.
Kolay gözüken hareketleri yapmaya çalıştım. Bilgisayar mağazasında beni görmeye gelen orta okullu kız bunları yapardı.
"Ateş topu!"
Ellerimi ileriye doğru uzattım ve bağırdım.
Şaşırtıcı bir şekilde, kırmızı bir ateş topu elimin üstünde oluştu ve patlayacak gibi gözüküyordu hemen....her neyse.
Açıkça, hiçbir şey olmadı. Odamda bir toplu iğnenin yere düşmesini duyabilirdin...
A-ahem. Bu birazcık utanç vericiydi. Kimse görmedi, değil mi?
Kendimi yere bıraktım ve etrafıma göz gezdirdim. Etrafımda kimse olmadığından emin olduğumda, rahatlayarak derin bir nefes verdim.
Bu ne lan! İşe yaramıyor işte! Seni aptal büyü kitabı!
Ama başka bir açıdan bakıldığında, vücudumda her hangi bir büyü gücü olmadığı anlamına da gelebilir.
Şimdi düşündüm de, Blackie yok olduktan sonra hiçbir şey hissetmedim. Yani bu Blackie absorbe edilmedi demek olabilir mi?
Çok sakin ve geri kafalı olduğu için kaçmış olabilir. Lucas onun kaçmayı sevdiğini söylemişti. Bunun olduğunu umuyorum.
Büyü kitabını hiç elime almamalıydım. Ha, sanki bir Harika Büyücü olacakmışım gibi.
Kitabı yan tarafa fırlattım ve yatağıma düştüm.
Nasılsa büyü o kadar da harika bir şey değil. Aslında benim hayatım bir büyüydü. Hizmetçi ablaların bana getirdikleri şeyler, istediğim her şey.
Küçükken de, animasyonlardaki büyülü lambaya ya da cinlere inanmak istememiştim. Bir eve ve iyi kıyafetlere sahip olma hayalini daha çok tercih ederdim. Vay. Küçükken ki gerçeklik hissim gerçekten biraz garipmiş.
Para düşme sesiyle yerimde durdum. Hm? Bu ses de ne?
Sesin geldiği yere doğru baktım. Ve şaşırtıcı bir şey gördüm.
Klink! Tak. Klink!
Parlak bir şey boşlukta oluşup yere düşüyordu. Gözlerimde yanlışlık olduğunu düşündüm ve yatağımdan kalktım.
Klink! Klink! Klink!
Şok oldum.
Noluyor lan! Paralar havadan yere düşüyor!
Lucas ile saraydan ayrıldığımda kullandığım altın ve gümüş paralardı. Ama nasıl? Lucas burada mı?
"L-Lucas?"
Ses yoktu.
"Eğer buradaysan saklanmayı kes ve kendini göster!"
Yine ses yoktu.
Delirmiş gibi etrafıma bakınıyordum. Ama burada insanı geç, bir tane gölge bile yoktu.
Sonra, biraz önce söylediğim büyüyü hatırladım. Y-Yok artık.
"Ortaya çık altın ve gümüş....?"
Paraların düşmesini izlerken kendi kendime mırıldandım.
Klink! Tak tak tak!
Ne!
Paralar dökülmeye başladılar.
"Bekle, bekle!"
Tak tak tak!
Yatağın yanında durduğum yere altın ve gümüş para sel gibi akmaya başladı.
Oha bok! Ne yapmalıyım?
"B-bekle! Dur! Paralar!"
Şokla birlikte kollarımı paralara doğru salladım. Para dalgası yatağımın yanına gelmeye başladı.
Aceleyle geriye doğru kaçtım. Yatağımın bu kadar büyük olmasına ilk defa seviniyorum! Parayı seviyordum, ama içinde boğulacağımı düşündüğümde korkmaya başladım!
"Dur dedim! Yeter!"
Tak tak. Klink!
Bağırmamla, para yağmuru durdu. Sessiz odada nefes nefese durdum.
Biraz önce ne oldu? Uyuyor muyum? Bu bir rüya değil mi?
Ama belimi çimdikledikten sonra gerçekten çok acıdı bunun gerçek olduğunu anladım.
"Lanet olsun."
İnanamayan bakışlarla orada ayakta kaldım. Ayaklarımın neredeyse yarısı paralarla çevriliydi.
"Ortaya çık altın! Sadece bir tane!"
Tak!
Elimi havaya kaldırdım. Ve küçük parlak bir şey kafama düştü.
"Huh huh."
Kuşkuyla güldüm. Bunu ben mi yaptım? Gerçekten mi?
Buna inanamadığım için birkaç kez daha deneyimledim. Ve aynı şeyin olduğunu gördükten sonra elim yanıma düştü.
V-Vay canına. Bu inanılmaz...
Görünüşe göre artık Lucas gibi sahtesini yapabiliyorum.
Hayır, ama öncesinde ateş topu diye bağırdığımda, neden işe yaramadı? Ve sadece para için yaradı! Görünüşe göre büyü gücüm, beni zengin yapabilecek şeylerden hoşlanan üstünkörü bir türdendi.
İleriye doğru adım attığımda, altın paralar ayağımdan düşerek çınladı. Sadece anlamayan gözlerle baktım ve para dağının üzerine yattım.
Aynı ne zaman rahatlamak istesem Claude'un bana verdiği hazine sandığına gittiğim gibi. İşte bu aslında parada boğulmanın verdiği duyguydu! Daha önce hiç altın terapisini duydunuz mu?
"Oley, zenginim."
Tenime değen altınlarla birlikte titredim. İnanılması imkansız şeyler bana oluyor biliyorum, ancak bunun olacağını hayal etmek.
Yani artık büyü kullanabilir miyim? Harika Büyücü olma hayalim gerçekleşiyor mu ne? Cidden mi?
"Bu inanılmaz."
Ama mutlu hissetmedim. Eğer bu geçmişte olmuş olsaydı, büyük ihtimalle ağzım gülümsemekten acıyor olurdu. Yoksa bunun sebebi gerçek olmadığını hissediyorum diye mi?
"Bütün olarak inanılmaz."
Anlaşılmayan kelimeleri mırıldanırken paraların üstünde yatıyordum.
"O zaman Blackie gerçekten yok oldu..."
Eğer ben büyü kullanabiliyorsam, farz ettiğim şey doğruydu. Değil mi?
Doğru olduğunu düşünmüştüm, ancak tamamen deneyimlemek beni boş hissettirdi.
Blackie'nin yok olacağını biliyordum. Ama sadece... olması gerekenden daha hızlı oldu. Hazırlıksız değildim.
Ah, demek bu yüzden Lucas benimle kaba konuştu. Ortadan kaybolacak bir şeye fazla bağlanmamı istemiyordu. Kaderi değiştiremeyeceğim için.
Belki benden önce benim zihnimi okudu. Eğer aptalca davrandığımı yüzüme söyleyen birisi olsaydı iyi olurdu diye düşündüm, ama şimdi fark ettim ki çok geç kalmıştım Lucas artık gitti.
"Bu ne ya."
Blackie'yi düşünüyordum, şimdi de Lucas, boğazıma bir şeyin takıldığını hissettim. Gözlerimi kollarımla kapattım.
Ugh, her şey çok sinir bozucu.
Aynen bu şekilde bir hafta boyunca uyumak istiyorum.
Sana benim büyüm dileğimi duymuş gibi, uyku üzerime doğru ağırlığını vermeye başladı. Kendiliğinden gözlerim kapanmaya başladı. Ve sanki uyku beni kucaklıyormuş gibi, sessizce kendimi onun içine bıraktım.
***
Ama aslında bir hafta falan uyumamıştım.
Yaklaşık iki saat sonra, birisinin panikle bağırmasından sonra uyandım.
"Prenses! Prenses, uyanın ve şuna bakın!"
Lily'nin sesiydi! Şu an tamamen derin uykudayım, uyandırma beni! Biraz daha uyumak istedim.
"Prenses!"
Sanki uyanmamışım gibi Lily beni sallamaya başladı. Her sallayışında, paraların birbirine değip çıkardıkları sesi duyuyordum.
Ah doğru ya. Paraların üstünde uyumuştum.
Hmm.
Vücudum kendi kendine uyanmaya başladığını fark ettiğimde. O zaman bu rüya değil!
Aw sırtım. Her yerim acıyor. Parayı biraz fazla seviyor olsam bile neden bunu yaptım! Sırtım kütlüyordu çünkü sert ve engebeli bir yüzeyde uyumuştum!
"Prenses, bunlar da ne? Kasanızdaki her şeyi buraya mı taşıdınız?"
Lily acıyan gözlerle bana bakıyordu.
Büyük ihtimalle diğer hizmetçilere bütün paramı odama taşımalarını söylediğimi düşündü. Bakışlarıyla biraz utandım.
C-Cidden kasamı ve altınlarımı görmeye o kadar çok mu gittim! Doğru olmasına rağmen ne zaman zihinsel olarak iyileşmeye ihtiyacım olsa kasama gidiyordum.
Ama Lily'nin şu an bana böyle bakıyor olmasını sağladığımı düşündüğümde... Ugh. Görüşüme ne oldu.
"Kimsenin bu odaya girdiğini görmedim..."
Soru soran bir yüzü vardı. Her ne kadar hizmetçiler bütün bu paraları benim odama gizlice getirmeye çalışsalar bile, bunların hepsini yakalanmadan getirmeleri imkansız olurdu.
Ve eğer bu kadar fazla para olsa bile, odama çok kez girip çıkmaları gerekirdi. Hizmetçiler ninja falan olmadıkları için yani, bu imkansızdı.
"Hayır, Lily. Tek başımaydım."
Yalan söylemem gerektiğini düşündüm, ama sonra yapmamaya karar verdim. Yalanım diğer hizmetçilere tek bir soru sorduktan hemen sonra açığa çıkacaktı.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.