'Nasıl oldu da fark etmedim..?' Kız kardeşime kederli bir yüzle baktım. 'Hayır, dürüst olmak gerekirse, bir önsezim olabilir.' Muhteşem kırmızı bukleler ve zümrüt yeşili gözler. Bir gül kadar çekici bir belle. Rose imparatorluğun en güzel kadını olarak kabul edildi. Sadece Majesteleri böyle bir çekiciliğe sahipti. '...ama buna inanmak istemedim. Gerçeği inkar ettim, sezgilerimi uğursuz bir önsezi olarak düşündüm.' Ama... Parçaları bir araya getirdiğimde, bulmaca çözülüyordu. 'Zarif görünüşü ve kendine güvenen tavrı. Hepsinden asalet yayılıyordu.' Bilmeden kanayana kadar dudaklarımı ısırdım. Göğsüm sanki biri içinden bir delik açmış gibi boştu. "Lize'den özür dile." "...pardon?" "Lize'i daha önce nasıl alay ettiğini görünce, işitme konusunda yanlış bir şey olduğunu sanmıyorum." Parlak yeşil gözleri Becky'ye alaycı bir şekilde baktı. İmparatoriçe'nin sözleri sert bir şekilde acıttı. "Nasıl anlamazsın?" "Ma-Majesteleri!" "Beni bu kadar dikkatsizce çağırma. Ağzını açmana ne zaman izin verdim?" (*** Rose yargı dağıtırken :D ) İmparatoriçe'nin gözleri keskinleşti. Atmosfer herkesi sinirlendirecek kadar kasvetliydi. "Sadece eğitimdeki bir hizmetçisin, yine de İmparatoriçe'ye meydan okumaya cesaret mi ediyorsun?" "H-hayır, öyle değil...!" "Eğer değilse, sözlerimi anlayamıyormuş gibi mi davranıyorsun?" Solgunlaşan Becky başını hayır anlamında salladı. Aceleyle bana baktı ve dişleninin arasında konuştu, "Üzgünüm, Lize." "...sorun değil. Ben de seni kırdığıma eminim." Dürüst olmak gerekirse, bunun samimiyetsiz, zorla özür olduğunu görebiliyordum, ama yine de kafamı sallamaya çalıştım. Dürüst olmak gerekirse, Rose'un İmparatoriçe olduğu gerçeği, Becky'nin özrünü umursamayacağım kadar çok şok ediciydi. Tüm sahneyi izlerken, İmparatoriçe'nin yüzü karardı. "Özrünün samimiyetini hissetmiyorum." "Ama..." "Elbette, biliyorsin. Sözlerinin gerçek olup olmadığını görmek için kalbini çıkaramıyorum, bu yüzden..." İmparatoriçe, Becky'yi kirli pisliğe bakıyormuş gibi yukarıdan aşağıya inceledi. Dudakları açıldı. "Samimiyetini yerde sürünerek göstermen gerekmez mi?" "Majesteleri, sorun değil...." İmparatoriçe'nin daha da ileri gitmesini engelledim. İmparatoriçe kullandığım unvanı duyduğunda, omuzları sertleşti. Bir süre sonra bana baktı. Güzel yüzü endişe doluydu. '...incinmiş bir ifade yapıyorsun...' ... ama neden? Öfkeyle yumruğumu sıktım. Beni aldatan oydu. İmparatoriçe'nin kırmızı, kiraz dudakları, uzun bir nefes aldıktan sonra başını sallarken ayrıldı. " Hayır, onunla işim bitmedi." dedi, sesi karmaşık. Bunu söyledikten sonra İmparatoriçe, Becky'ye gözlerini kısarak baktı. "Şu anda saraydan atılmak istemiyorsan, ben ikna olana kadar özür dilemelisin." "..." "..." Onu saraydan atmakla ne demek istiyorsun?' Sözler, hissettiğim ihaneti unutturacak kadar beni şaşırttı ve ağzmı açık kaldı. "Eğer yapmazsan, saraydan kovulacaksın. Gelecekte, başka hiçbir soylu aile seni kabul etmeyecektir." "Özür dilerim! Özür dilerim, özür dilerim, lütfen beni kapı dışarı etmeyin!" Becky'nin ayakta duran bedeni İmparatoriçe'nin ayaklarına kapandı ve merhameti için yalvardı. Ancak, İmparatoriçe Becky'den kış rüzgarından daha soğuk bir bakışla uzaklaştı. "Böyle bir özürle, Lize ve ben asla tatmin olmayacağız." "Majesteleri...!" "Sana verdiğim fırsatı görmüyor musun?" Sonunda, Becky'nin çığlığı benim öünde sürünürken azaldı. "Lize, çok üzgünüm. Ben hatalıyım. Lütfen beni affet." "..." "Af-affet beni." Becky dizlerinin üzerine sürünerek umutsuzca affedilmeye çalıştı. Her zaman şiddetli olan gözleri, gözyaşlarıyla doluydu. Ona boş bir ifadeyle baktım. 'Bana çok sert davrandın. Ne kadar yalvarırsam yalvarayım hiç dinlemedin.' 'Sadece baskı yüzünden özür diliyorsun.' İmparatoriçe sonunda bana seslendi, " Lize." Uh? İmparatoriçe'ye şaşkınlıkla baktım. Sözlerine yumuşak bir sesle devam etti. "Bu eğitim hizmetçisiyle ne yapmalıyım?" "İmparatoriçe için karar vermeye nasıl cüret ederim." " Hayır, fikrini duymak istiyorum, " dedi İmparatoriçe başını hafifçe salladı. '... ne istersem?' Zihnim belirsiz bir cümlede endişe ile bulanıklaştı. Dürüst olmak gerekirse, onu kovmak, çok sert bir karardı. Becky benim gibi sarayın dışında bir yeri olmayan bir sıradan halktan bir insandı. Ama hiçbir şey olmamış gibi devam etmek... '...Bunu istemiyorum.' Becky bana ne kadar süre işkence etti ... bu sefer, eylemlerinden kolayca kaytarmasına izin vermeyeceğim. 'Böyle bir şey olmayacak!' Dikkatlice konuştum, " o zaman," "O zaman?" İmparatoriçe'nin nazik gözleri bana indi, arzularımı yerine getirmeye hazırdı. Onun sıcaklığı kalbimi yumuşattı, ama... Artık benim Ro se'umolamazsın, değil mi?' Acıyyla yutkundum ve ağzımı açtım. "Bir yıl." "Huh?" "Bir yıl boyunca Becky koridoru temizlemekten sorumlu olacak." Becky başını şaşıkınlıkla kaldırdı, çünkü böyle hafif bir cezayı beklemiyordu. Devam ettim "Ama koridorun temizlenmesi ve hizmetçinin günlük görevleri farklı. İkisini de yaptığından emin olmalı." "Bununla yetineceğinden emin misin ?" ""Evet," diye başını salladım. (**Bence değildir ya. Al kellesini Rose...) Bana bakan İmparatoriçe, baş hizmetçi Hayden'a emir verdi. "Charlize'in dediği gibi emri yerine getirin, ancak bu dönemde maaşının yarısını kesin." Onun sözleriyle Becky'nin gözlerini titretti. "Ve tam zamanlı bir hizmetçiye terfi etmesi üç yıl ertelenecek." Bu noktada Becky'nin yüzü solgunlaştı ve seğirdi. Eğitimdeki bir hizmetçinin maaşı sınırlı olduğu için bu anlaşılır bir durumdu. 'Eğer benim de maaş yarıya indirilirse, sanırım yüzümde aynen böyle bir ifade olurdu.' Buna ek olarak, resmi bir hizmetçi olana kadar üç yıl bekleyecek. 'En önemlisi, Becky zam almak üzereydi.' Bu nedenle, gözetim altındaki hizmetçiler çamaşırhane işleri sırasında cezalandırıldığında Becky bunun dışında tutulmuştu. İmparatoriçe sert bir sesle, "Bu eşitsizlik yaratmaya çalışmak ve eğitimdeki bir hizmetçiyii taciz ettiğin için cezan." Baş hizmetçi Hayden, "Emri yerine getireceğim Majesteleri," dedi. İmparatoriçe öfkeyle Becky'ye baktı ve ağzını açtı. "Ne yapıyorsun? Hala önümde dikiliyorsun." "...Ben gideyim Majesteleri." Becky ayağa kalktı ve koridorun girişine doğru ilerledi ve gölgenin altında kayboldu. Ayrılışı ikimizi de rahatsız edici bir sessizlik altında bıraktı. Ne söyleyeceğimi bilemedim. Bu yüzden dudaklarımı ısırdım Bir süre sonra, İmparatoriçe yumuşak bir şekilde bana seslendi "Lize." "Evet." Gözlerimi dikkatlice kaldırdım. Acıyla ellerime bakıyordu. Suya uzun zaman boyunca maruz kaldım, bu yüzden ellerim buruşmuştu... "Sorun değil." Cevabımla, İmparatoriçe kaşlarını çattı. Onu gücendirdim mi? Yüz ifadesine gizlice baktım. İmparatoriçe ellerimi tuttu. Ani hareketiyle şaşırdım ve içgüdüsel olarak elimi geri çektim. "..." "..." İmparatoriçe beni zorlamadı ve onun yerine uzanmış elini yenilgiyle çekti. Bana hüzünlü gözlerle baktı. İmparatoriçe bana soru sormadan önce derin bir nefes aldı. "Neden Lize her zaman iyi olduğunu söylüyor?" "..." "İyi değilim. Elim acıyor ..." Sinir bozucu bir sesle, İmparatoriçe yaralı avuçlarıma baktı. Gözlerimi sessizce kapattım. Eskiden olduğu gibi olsaydı, kalbim onun nezaketi karşısında sevinçle atardı. Ama şimdi... " Sadece sessizliğimi koruyorum çünkü beni önemseyen insanları endişelendirmek istemiyorum, " diye itiraf ettim, ellerimi elbisemin eteklerinin arasına sakladım. İmparatoriçe dudaklarını sadece sert bir şekilde ısırdı, konuşacak kelime bulamıyordu. Sonra suçlu bir şekilde aşağı baktı. Onun pişmanlık dolu ifadesini görünce aklım karışmıştı. 'Bana o ifadeyle bakma.' Neden böyle bir yüz yapsın ki?
'Bana gülsen daha iyi olur, İmparatoriçe'yi bile tanıyamayan aptal bir çocuk olarak benimle alay et.' Ama onun ifadesi yürek kırıcıydı, bu görünüşü beni yaralamıştı. '...Üzgünüm.' Kalbim soğuktu, bu yüzden dudaklarımı kapattım. Sonunda, İmparatoriçe kasvetli bir sesle konuştu. "O zaman yarın tekrar görüşelim." "Huh? Ah, Tamam." Şaşkınlıkla başını salladım. *******
Ölmese de Becky ceza aldığı için mutluyum :D Umarım Rose ve Lize'in araları bir an önce düzelir. Okuduğunuz için teşekkürler... :)
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.