Mirasçı - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




140   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   142 


           

##Serim, novelturkiye.com adresinde 10 Bölüm İleriden Yayınlanmaktadır. Hepinizi, Türkçe Novel Okuma Siteme Bekliyorum ##

Şeffaf bariyerin içinde kar fırtınası başladı. Kasper’ in bedeninden taşan doğa enerjisi, kar ve buz olarak tezahür ediyordu. Her şey en çarpıcı çıplaklığıyla meydandaydı, İkinci Büyük’ ün torunu Hükmetme Aşamasına giriş yapmıştı.
“Efendim, tebrik ederim. Küçük Lord Kasper’ in başardığı müthiş atılımla beraber, akademimiz daha da güçlendi!”
Yalandan bir şaşkınlığın hüküm sürdüğü idare sıralarından, kaygan bir ses basamakları tırmanarak buz tahtında oturan İkinci Büyük’ ün kulağına ilişti.
“Teşekkür ederim Üstat Gloove! Akademimiz güçlenirken, ailenizin katkıları her zaman hatırlanacaktır.”
Seyrek saçlı adamın keyfine diyecek yoktu; uzun zamandır Kullanma Aşamasında sıkışan torunu, nihayet bir üst aşamaya geçmişti.
“Hükmetme Aşaması altında yenilmezsen ne olmuş? İşte görüyorsun, ben Hükmetme Aşamasındayım!”
Kar fırtınası sahibinin kükremesini takip etti ve hedefindeki gencin kıyafetlerini yırtmaya başladı. Küçük buz parçacıkları üzerindekileri jilet gibi keserken, Edgan kılıcıyla kendini savunmaya çalışıyordu.
“Seni zavallı! Buz enerjimin kudretine o cılız kılıçla direnebileceğini mi sanıyorsun?”
Kasper’ in kendine güven dolu sözleri doğruydu, elemental enerjiye dönüşmüş saldırıya sadece temel düzeydeki enerjiyle karşılık verilemezdi. Hükmetme Aşaması için neden gelişimin asıl başlangıcı dendiği belliydi, bir seviye altta bile olsanız direnmenizin hiçbir yolu yoktu.
Edgan’ da bu kuraldan bağımsız değildi, ayak bileklerine kadar yükselen buz kütlesi göz açıp kapayana kadar beline ulaştı ve on nefes geçtiğinde buzdan bir heykele dönüştü.
“İşte bu! Öldür onu!”
“Lord Kasper’ in gücü önünde eğilin!”
“Hepinizin sonu böyle olacak!”
Buz mavisi kıyafetinin içindeki göğsünü patlayacak kadar kabartan gencin arkasında kalan kalabalık, avazları çıktığı kadar bağırıyordu. Sözleri, Edgan geldiğinde heyecanlanan izleyicilereydi.
Kasper kamçı tutmayan sol elini kaldırdığında azgın kalabalık sustu, sahibinin her emrini saniyesinde yapan çoban köpekleri gibiydiler. Sessizliğin içinde buzu kıran ayak sesleri yankılandı, binlerce kişi nefeslerini tutmuş Kasper’ in yapacağı son hamleyi bekliyordu.
Hasmının yanına geldiğinde, çilli genç yavaşça eğildi ve Edgan’ın kulağının olduğu yere bir şeyler fısıldadı.
“Kardeşini becerirken bizi izleyemeyecek olman ne büyük kayıp ama merak etme, sabah olduğunda onu da yanına yollayacağım!”
Ardından, buz kütlesine dönen rakibini kamçısıyla sardı; bedeninin her hücresi donan Edgan’ı kırmak, onlarca parçaya ayırmak istiyordu.
“Abi!”
Marvina son sözüyle beraber bayıldı, bazı izleyiciler yüzlerini elleriyle kapattı, bazılarıysa gözlerini daha da açıp onun sonunu izlemek istiyordu ama o an hiç beklenmedik bir şey oldu.
Kor alevden bir ateş sütunu dövüş alanının zemininden göğe yükseldi, Edgan’ın olduğu yerde küçük çapta bir patlamaya gerçekleşiyordu. Su buharı görüşü sıfıra indirdi, koruyucu bariyerin içinde ne olup bittiğini görmek imkânsızdı.
“Sokom, çabuk bariyeri kaldırın!”
İkinci Büyük bir şeylerin ters gittiğini anladığı gibi Dövüşçü Bölümü Lideri’ne emretti, birkaç saniye sonra esen rüzgâr su baharlarını alıp götürüyordu.
“Olamaz!”
En üst sıradaki buz tahtında oturan adam bir kez daha konuştuğunda, altında kalanlar başlarını ona doğru çevirdiler. Belki de ilk defa, onu bu kadar şaşkın görüyorlardı. Gözleri dövüş alanının tam ortasına kilitli, dudakları hafif aralık, elleriyle tahtının kolluklarına sıkı sıkıya yapışıktı.
“Ateş, Edgan ateş püskürüyor!”
Kelimenin tam anlamıyla yaşanan buydu; Kasper’ in buz fırtınasına cevap, yanardağ gibi patlayan alevlerden geliyordu. İki genç, üzerlerindeki kıyafetlerin rengini taşıyan enerjileri bir diğerine gönderiyordu.
Bariyerin kalkmasıyla binlerce kişi neler olduğunu izleme fırsatı yakaladı, ölümün eşiğindeki genç çocuk şimdi ateşleriyle rakibini geri püskürtüyordu. İkisi de çok genç ve ikisi de Hükmetme Aşamasına yeni adım atmıştı, yapabildikleri sadece depoladıkları enerjiyi düşmanın üzerine salmaktı ama bir tanesi diğerine göre bariz üstündü.
Edgan adım adım Kasper’e yaklaşırken, buz saçan genç adamın yüzünde terler belirdi, bu hiç hayra alamet değildi. Bir, iki, üç derken aralarındaki mesafe tek adıma indiğinde, alevler buz mavisi kıyafetleri sarmaya başladı.
“Dede!”
Ateş kırmızısı buz mavisini yok ettiği an, iki genç arasında buzdan bir duvar belirdi. Edgan’ın alevleri içine nüfuz etmeyi deneseler de beş saniye içinde yok oldular.
İkinci Büyük, torununun yardım çağrısına kayıtsız kalamayıp dövüşe müdahale ederek onu kurtarıyordu ama kırmızı kıyafetli gencin söyleyecek bir çift lafı vardı.
“Hadi koş dedenin yanına! Belki bu gece koynunda uyursan, titremen geçer!”
Buza yakınlaşıp Kasper’ in kulağının olduğu yere fısıldayan Edgan, arkasını döndüğü gibi hızlı adımlarla dövüş alanından aşağı indi.
“Marvina, gidiyoruz!”
Kız kardeşi donup kaldığı yerde, Aksi Hanry’ nin yanındaydı ama çağrıyla beraber koşarak abisinin yanına indi. İki kardeş arkalarında bıraktıkları manzaraya aldırmadan Dövüş Arenası’nı terk ederken, ayak sesleri taş duvarlarda yankılanıyordu.
Onlardan hemen sonra İkinci Büyük yok oldu. Büyük gürültüyle kırılan buz tahtına doğru çevrilen gözler onu bulamıyordu, ellili yaşlarda gösteren adamdan iz yoktu.
Mağlup taraf önündeki buz bloğuna bakıyordu ve tamamen yalnızdı. Belki korkudan, belki de şoka girdiklerinden astları arkasında beklemekle yetindiler, kararsız mizacıyla tanınan Kasper’ in ne yapacağını kestirmek zordu.
İzleyici sıraları hızla boşaldı; ne bir konuşma ne de tepki emaresi vardı, aceleci hareketlerine bakılırsa kendilerini dışarı atmak harici bir kaygıları yoktu. Tabii ki arenanın dışına adım attıkları gibi bütün havaları değişti, insan böyle bir olayın kritiğini yapmadan durabilir miydi?
“Onca zaman saklamış meğer!”
“Doğru, Edgan belki de çok önceden Hükmetme Aşamasına adım atmıştı!”
“Muhakkak atmıştı, aralarındaki güç farkını görmedin mi?”
Her yöne çil yavrusu misali dağılan kalabalığın fısıltıları durmuyordu, hatta uzaklaştıkça yorumlar daha da cüretkârlaşmaktaydı.
“Gördün mü? Adamın aklını böyle alırlar!”
“Görmez miyim? Neymiş, kız kardeşini yatağını atıp, ırzına geçerken ona izletecekmiş!”
“Ulan Edgan adamı ne yapar? Nasıl da verdi ayarı!”
“Bu korku Kasper’e altı ay yeter, kalan altı ayda da bulanık sıçar enayi!”
İkinci Büyük’ ün torunu Kasper, elinde tuttuğu güç nedeniyle diğerlerinin yüreğine korku salmış olsa da bugün façası çizilmişti ve korkunun en büyük düşmanı onunla dalga geçmekti. Daha önce kendi aralarında bile onun hakkında konuşamayanlar, şimdi ardından teneke bağlayıp gülüyorlardı.
Beş bin kişi içinde üzülenler tabii ki vardı ama sevinenlere oranladığınızda bir avucu geçmezlerdi. Astları dövüş alanının ortasında donup kalan Kasper’e yaklaşamazken, Üstat Hanry yanına aldığı iki gençle arenayı terk etti.
Bitki Bölümü İkinci Başkanı, her ihtimale karşı yanlarından ayrılmıyordu ve ikiliye Mel’in Birinci Sınıf konutuna kadar eşlik etti. Yol boyunca konuşmadılar, bir saat sessizlik içinde geçti ta ki Kristin’ in çığlığı ormanın sükûnetini bozana kadar.
“Mel!”
Narin kız, Üstat ’ın kollarından sıyrılıp sekiz konutun çevrelediği bahçeye doğru koşmaya başladı. Nalt hemen arkasındaydı, ikisi çiçeklerin içinde yatan bir gölgeye doğru ilerliyorlardı.
 

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


140   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   142 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.