##Serim, novelturkiye.com adresinde 10 Bölüm İleriden Yayınlanmaktadır. Hepinizi, Türkçe Novel Okuma Siteme Bekliyorum ##
“Dövüşler, iki ana grupta yapılacak ve her dövüşün galibi bir üst tura yükselecek. A ve B gruplarının son hali karşınızda, kimin kiminle dövüşeceğiyse kura yoluyla belirlenecek!” Sokom’ un eliyle işaret ettiği büyük duvara yansıyan görüntüler herkesin görebileceği kadar büyüktü, binlerce kişi A ve B tablolarını inceliyordu. Son anlarda gelen iki kişi, listenin en altında ve farklı gruplardaydılar. Edgan A, Mel B grubunda dövüşecekti, kırmızılar içindeki genç gözlerini duvardan çekip arkadaşına seslendi. “Mel, ne olursa olsun seni saptığın yoldan döndüreceğim!” Dudakları oynamadı, enerjisini kullanarak sesini direkt Mel’in kulaklarına yönlendirdi. “Öyle mi? Finale gelene kadar ölmezsen şansını deneyebilirsin!” Arkadaşının aksine Mel gür sesiyle konuştu, etrafı ve arenanın yarısı ne dediğini rahatça duydu. “Final mi de o?” “Kafayı yemiş. Alt tarafı Bitki Bilimci’ nin teki, biraz iri diye kendini bir şey sanıyor!” “Edgan’a kafa tuttu, şaka gibi!” Konuşulanları işitse de dönüp arkasına bakmadı, Mel’in dikkati seyrek saçlı adam ve Akademi Lideri’nin oturduğu alandaydı. “Köpek, nasıl da gülüyor!” İkinci Büyük, tam karşısına geçerek oturan düşmanının tavırları sonrası patlamak üzereydi ama Sokom konuşmaya başlayınca dikkatini o yöne çevirerek sakinleşti. “Dövüş alanının dışına çıkmak, dövüşemeyecek duruma gelmek ve pes etmek yenilgi sebebidir. Her ne kadar ölüm oranı çok düşük olsa da dövüş alanına çıktığınızda başınıza her şeyin gelebileceğini bilmelisiniz. Eğer kendinize güvenmiyorsanız, yerinizde oturun ve pes edin!” Bugün, dövüş alanını çevreleyen bariyer sınırın dört adım dışındaydı ve arada üç insanın üst üste çıksa bile erişmeyeceği bir boşluk vardı. “Kura başlasın!” İki listenin toplamı yüz otuz kişiydi, belli ki kendine güvenmeyenler Yıllık Dövüşe katılmaktan çekiniyorlardı. Binden fazla öğrencinin bulunduğu Dövüşçü Bölümü içinden bu kadar az katılımın olmasını, başta türlü açıklamak mümkün değildi. “İlk dövüş; Edgan, K’ ya karşı. Yakışıklı genç adım adım ilerlerken, ismi tek harften oluşan rakibi çevik bir hareketle dövüş alanının ortasına indi. Çömelmiş bir halde bekleyen gencin kolları anormal biçimde uzundu ve kalınlığı yetişkin bir ağacın gövdesi kadardı. “Bedensel Gelişimci!” “Goril Kral K!” Göğsünü şişiren K, iri yumruklarıyla bombardımana tutarak gövde gösterisi yapıyordu. Onun aksine, Edgan sakince kılıcını çekti ve başlama işaretini bekledi. “Başla!” Komutla beraber iki iri kol yeri yumrukladı. K, salıncakta sallanır gibi hızlanan bedenini düşmanının üzerine savururken, elleri kafasının üzerinde birleşti. O nasıl bir sesti öyle, inen darbenin çıkardığı gürültü gökyüzüne uzanan basamakların sallanmasını sağladı. Neyse ki Edgan birkaç adım geri çekilebildi ve ince kılıcı rakibinin göğsüne sapladı. K darbeden kaçmadı, sağına dönüp kılıcı omuzuyla karşıladı. Normal şartlarda metalin eti yarması gerekirken, yakışıklı genç bir iki adım geri gitmek zorunda kaldı. “Elindekiyle beni kesebileceğini mi sanıyorsun?” Tokat benzeri pençe darbeleri sağlı sollu iniyordu. Edgan, her biri ölümcül silahlar olan kolların rüzgârlarıyla savrulurken, arada sürpriz saldırılar yapmak için uğraşıyordu. “Hükmetme gücünü kullanmadan ölmek istiyorsun demek ki?” Sinsi sinsi gülen K sözleriyle rakibine sataşıyordu ama hiç beklemediği bir karşılık aldı. “Ateş enerjimi harcamaya değmezsin, iki kol dışında bir numaran yok!” Ava giderken avlanan gencin hareketleri durdu; aynı anlarda bedeninden kıllar fışkırıyor, kafatası şekil değiştiriyordu. “Tam Dönüşüm!” “Gerçek bir Goril Kralı’na dönüşüyor!” Her şey saniyeler içinde gerçekleşti. Edgan’ın rakibi artık insana değil, yetişkin bir gorile benziyordu. Kolları, bacakları, gövdesi ve öne çıkan yüzüyle etrafına enerji saçıyordu. “Şimdi de dalga geçebilecek misin bakalım!” İkinci Büyük’ den öldürme emrini alan astı yerinden fırladığında, izleyici sıralarındakilerin birçoğu onu göremediler. Hareketlerini yakalayabilen birkaç kişi vardı ve Edgan bunlardan biriydi. “Ateş Duvarı!” Kendini tutabilecek bir durumda olmayan yakışıklı genç silahını savurdu ve düşmanıyla arasına kırmızı bir duvar ördü. Ne var ki K bu durumdan etkilenmiş görünmüyordu, kürkünden çıkan dumanlara rağmen saldırmaya devam etti. Edgan geri çekiliyor, yere inen yumruklar zemini paramparça ediyordu. Darbeler normal bir insanın bedenine inecek olsaydı, ikinciyi yemeden et peltesine dönmesi kaçınılmazdı. “Ateş Duvarı!” K saldırıyor, Edgan kaçarken kurduğu ateş duvarlarıyla rakibini kendisinden uzak tutmaya çalışıyordu. Yüz nefes geçtiğinde gorile dönen gencin hızı düşmeye başladı, daha önce sadece tüylerini tutuşturabilen ateş enerjisi, derisinden içeri sızıyordu. “Geri zekâlı!” İkinci Büyük astının düştüğü duruma sinirlenerek söylenirken, izleyici sıralarından gelen uğultu ona eşlik ediyordu. K tek dizinin üstüne çöktü, dumanlar içindeki bedeni süsleyen kırmızı şeritler sonun yaklaştığını söylüyordu. “Ha! Ha! Ha! Küçük piç, yüreğin yeterse öldür beni!” Edgan iki parmak kalınlığındaki kılıcını önüne getirdi ve göz açıp kapama süresinde birden fazla saplama gerçekleştirdi. Daha önce nüfus edemediği deriyi paçavra gidip delip geçtikten sonra arkasını dönerek dövüş alanından ayrıldı. “Gelişim hayatını sona erdirdi!” Sokom ve İkinci Büyük aynı anda söylediler. K’ da bir şey diyecek gibi oldu ama açık ağzını kapayamadan yere devrildi. “Kazanan Edgan!” Görevli kazananı ilan ettiğinde, çoğunluğunu kız seslerinin oluşturduğu gürültü havaya karıştı. Böyle bir dâhiyi kim sevmezdi ki? Yakışıklı, karizmatik, güçlü ve boyun eğmez, Edgan’ın Yeşil Gölge Akademisi içindeki unvanlarından sadece birkaçını oluşturuyordu. Ardından dövüş alanına çıkan diğerleri, onun yarattığı etkinin yarısını yaratamayacaklardı. İyi birer dövüşçü olmadıkları için değildi, yaydıkları aura Edgan’ın yanına dahi yaklaşamadığı içindi. “Sıradaki Dövüş; A, Mel Malcom’ a karşı!” Merakla beklenen dövüşün sırası gelip çattı, ilk defa bir Bitki Bilimci Yıllık Dövüşler’ de boy gösteriyordu. “Kemiklerini kır A” “Kendini bir şey sanan eziğe gününü göster!” “Öldür onu!” A bir mızrak kullanıcısıydı, kendi boyunu aşan silahını sıkıca kavrayarak dövüş alanına giriş yaptı. Mel’de yavaşça yerinden doğruldu; kumaş kıyafetleri ve yalın ayaklarıyla, silahlı rakibinin karşısına geçti. “Bitki Bilimci olmanı geçtim, benimle böyle mi dövüşmeyi düşünüyorsun?” A, İkinci Büyükten aldığı emir gereği onu öldürecekti ama Dövüşçü Bölümü üyesi olarak böyle bir rakibi kendisine yakıştırmıyor gibiydi. “Boynunu kırmak için oyuncaklara ihtiyacım yok!” Mızraklı genç üstelemedi, yapması gereken mızrağını karşısındaki aptalın bedeninden içeri sokmaktı ve görünürde hiçbir engel yoktu. Ufak bir yay çizerek geriye çektiği silahını savurmadan önce ufak bir adım alarak Mel’e yaklaştı, artık ıskalama şansı yoktu. Mızrağın keskin ucu beline gelirken Mel olduğu yerde duruyordu, soğuk metalin bedenine değmesine bir nefes kala sol kolunu hızlıca savurdu. “Bitti!” İkinci Büyük’ ün ağzından tek bir kelime döküldü ama bir an sonra onu başka bir tanesi daha izledi. “Olamaz!” Mızrağın soğuk gövdesi Mel’in ellerinin arasındaydı. Rakibinin bütün bedenini kullanarak gerçekleştirdiği savuruşu, tek eliyle yakalamıştı. A, iki eliyle çekse de silahını rakibinin elinden kurtaramıyordu, bedeninden çıkan renksiz enerjiyi mızrağın üzerinden yönlendirerek şansını denedi. “Zavallı ezik!” Mel, mızrağa asıldığı gibi A’yı ayaklarının dibine kadar uçurdu, genç adam yaprak gibi sallanıyordu. “Fırtınada ağaçlar nasıl çatırdar bilir misin?” Sağ eli A’nın kafasını kavradı; üç parmaklı ejder pençesi milim milim kafatasının içine ilerlerken, çıkan sesi herkes rahatça duyuyordu.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.