##Serim, novelturkiye.com adresinde 10 Bölüm İleriden Yayınlanmaktadır. Hepinizi, Türkçe Novel Okuma Siteme Bekliyorum ##
“Öldürdü!” On saniyelik sessizliğin ardından, izleyici sıralarından bir genç kızın tek kelimesi ortamın kaosa sürüklenmesine yetti. Parmaklarını kafatasından çıkardığında, kırmızı rengin hâkim olduğu elinin üzerinde beyaz beyin parçaları hâlâ duruyordu. “Bugün karşıma çıkan, benimle savaş alanına ayak basan kim olursa olsun, sonu böyle olacak!” Belki haykırmadı, boğazını yırtarcasına bağırmadı ama söylediklerini binlerce kişi içinde duymayan kimse yoktu. Bakışları İkinci Büyük’ ün üzerindeyken konuşması tam anlamıyla bir meydan okumaydı, Yeşil Gölge Akademisi ilkleri ardı ardına yaşıyordu. Mel, yerdeki ölü bedeni ayağının ucuyla ittirerek yolu açtı ve arkasına dönmeden kendisi için ayrılmış yere doğru hareketlendi. “Akademi Lideri, bu ne demek oluyor. Nasıl olur da böyle davranmasına izin verebiliriz?” İkinci Büyük arkasını dönerek söze girdi; bir astı dövüş yeteneklerini kaybetmiş, diğeriyse nefes alamıyorken, nasıl olurda yerinde oturabilirdi? “Sen hep demez miydin, dövüşler çok ruhsuz geçiyor diye? A’nın mızrağı hedefini bulabilseydi Mel’in bütün iç organları yerde olacaktı, şimdi durum kendi başına geldiği için kimseyi suçlayamaz!” “Efendim, dövüşten sonra söyledikleri ne olacak?” Akademi Lideri sesin geldiği yere, sağ alt tarafa bakınca, Dövüşçü Bölümü Başkanı Sokom’ un asık suratını gördü. “Gençler bazen boylarından büyük işler yapabiliyor. Bu da onlardan biri, çok üzerinde durmaya gerek yok!” İki taraf da mesajı aldı; Sokom ve İkinci önlerine dönerken gözleri bir anlığına kesişti ama ardından yeni çekilen kuraları açıklayacak kişiye doğru döndüler. Bir üst tura geçmeyi başaran altmış beş kişi kendi aralarında eşleştiğinde, şanslı bir kişi direkt olarak üst türe geçmeyi başardı. Dövüşte şansta bir faktördü ve kimsenin bu kişiyi aşağı görmeye hakkı yoktu. Mücadeleler başladı, gençler sırayla dövüş alanına çıkıyorlardı. İlk tur biraz uzun sürse de bu kez işler daha hızlı olacak gibiydi, en uzun mücadele beş dakika içinde bitiyordu. Göz dolduran birkaç dövüş olsa da izleyici sıralarındaki heyecan alt seviyedeydi. Edgan ve Mel mücadeleyi öyle bir noktaya çekmişlerdi ki diğerlerinin çabası yeterli takdiri göremiyordu. Oflamalar ve sıkılma ünlemleri iyice yükseldiğinde, susuzluktan kırılan toprağa ilk damla düştü. “Sıradaki dövüş; Edgan, S’ye karşı!” Baştan aşağı kırmızılar içindeki iki genç, dövüş alanında buluştular. Ellerinde uzun kılıç vardı ve duruşları neredeyse ayna yansıması kadar benzerdi. “S, Sıcaklık Kralı! “İki ateş elementi kullanıcısının kapışması olacak!” “Bakalım hangisi daha güçlü?” Öğrenciler kendi aralarında tartışırken, yönetim sıralarında da bir sohbet başlıyordu. “İnzivadayken epey yetenekli genç toplamayı başarmışsın İkinci. S denilen çocuğun gücü hangi seviyede!” “Efendim, S Üçüncü Senenin başında Hükmetme seviyesine geçti ve o andan itibaren ateş özellikli vahşi yaratık çekirdekleriyle besleniyor. Henüz Hükmetme Seviyesi’ ne yeni geçmiş rakibinin hiçbir şansı yok!” Akademi Başkanı dövüş alanındaki kırmızı saçlı S’ye baktıktan sonra İkinci Büyük’e döndü. “Söylediklerine bakılırsa, zaman ve besleme konusunda Edgan’ la aralarında büyük bir uçurum var. Normal şartlarda kaybetmek zorunda ama eğer söylendiği gibi dâhiyse güzel bir sürpriz yaşayabiliriz!” İkinci Büyük konuşmanın son cümlesine kadar kibirle kasılırken, duydukları karşısında kaşlarının çatılmasına engel olamadı. Ya Akademi Lideri’nin dediği gibi olursa? İzleyicilerin görüşleri, tahminleri vardı ama önemli olan dövüş alanındakilerin yapacaklarıydı. İki genç hazırdı, görevlinin işaretini bekliyorlardı. “Başlayın!” Bir nefes sonra iki kılıç çarpıştı, taraflar birbirlerini tartma gereği duymadan yüklendiler. Element enerjisi barındırmayan darbeler ard arda geliyor, metalin metale çarptığında çıkardığı sesler dört bir yana saçılıyordu. “İyisin! Söylediklerinden daha bile iyisin!” S sözlerini tamamlamadan kılıcının etrafı alevlerle kaplandı, element enerjisini kılıcının yüzeyine yönlendiriyordu. Edgan, karşılık olarak bedeninden taşan alevleri kullanmak istedi ama kılıcın ivmesiyle güçlenen ateş enerjisi onları kesip geçiyordu. “Aralarındaki fark ortaya çıktı. Kendi ateş kılıcını yaratacak düzeyde olmasa da odaklanmamış element enerjisini dağıtacak kadar kontrole sahip!” İkinci’ nin keyfi yerindeydi, aynı element üzerinde daha fazla hâkimiyete sahip olan S ile Edgan’ in işini bitirme planı gayet güzel ilerliyordu. “Zaman, belki de gelişimcilerin en büyük düşmanıdır. Çocuk altı ay sonra karşılaşsa bu duruma düşmezdi!” Akademi Lideri’ de bir dövüşçüydü ve yaşananları analiz etme konusunda sıkıntı çekmiyordu. Geriye çekilen Edgan’ın, kılıçtan koparak gelen alev dalgalarına direnmeye çalışırken neler yapabildiğini rahatça görüyordu. “Gelişim yolu da hayat gibi adil değil!” İkinci, başını hafif devirerek son sözünü söyledi ve derin bir nefesi ciğerlerine çekerek koltuğuna yayıldı. Edgan zor durumdaydı. Kendisi, doğadan topladığı enerjiyi elemental enerjiye çevirme aşamasına henüz girmişken, rakibi bedensel saldırılarda kullanma kabiliyetine sahipti. İster yumruklarına, ister tekmelerine, isterse de silahına odaklayarak, elemental enerjisinin gücünü arttırabiliyordu. “Ölmeye hazır ol küçük deha!” S, çapraz kesişinden kopan alevler düşmana yönelirken kahkahalar içinde konuştu, saldırıları nihayet hedefini buluyordu. Edgan’ın kıyafetlerinin üst kısmı parçalandı, son anda bedenini korumayı başarsa da daha fazla dayanamayacağı açıktı. “Alevler! Ejderhaların üstümüze yağdırdığı alevler gibiler!” Ölüm kalım durumunda gözlerini kapatan yakışıklı genç kendi kendine mırıldanıyordu ama düşmanın onu beklemeye niyeti yoktu. Bir, iki, üç derken, saldırılar ardı ardına indi. S bununla da yetinmiyordu, geniş çaplı bir saldırı kullandı. “Alev Kapanı!” Edgan’ı merkezine alan üç adımlık çemberin içi cehenneme döndü, alevler zemini kaplayan siyah taşı bile yavaşça eritiyordu. “Öldü!” “Olamaz, Edgan ölemez!” “Rüya bu, uyanmak istiyorum!” Seyircilerin arasından birkaç kız aksini iddia etse de diğerleri dövüşün bittiğini biliyorlardı. İkinci, tatmin olmuş bakışlarını dövüş alanından çekerek Mel’in üstüne yöneltirken kendinden emindi. “Biri gitti!” Ne tesadüftür ki hedefindeki kişi de ona bakıyordu ve üzgün bir hali yoktu. Dövüş alanını kaplayan alevler gözlerinden yansırken, sağ eliyle bir yeri işaret ediyordu. Gösterdiği yer, alevler içindeki Edgan’ın bulunduğu yerdi ve iki nefes sonra göğü inleten bir haykırış, yine aynı yerden yükseliyordu. “Onların yanında, bu alevler bir hiç!” Bedeni ateşler içinde kalan Edgan, büyük adımlarla Alev Kapanı’ nın içinden çıktı. Kıyafetlerinin büyük bir kısmı kül olmuştu ama görünen o ki daha fazla yanmıyorlardı. “Geber!” S, bir iki adım geri attı ve kılıcını kaldırıp saldırmaya başladı. Edgan’ın her adımına iki saldırı eşlik ediyordu ama inanılmaz bir biçimde bu onu durdurmaya yetmiyordu. “Bedenine ulaşmıyor!” “Etrafını saran alevleri geçemiyorlar!” Dövüşçü sıralarında oturan iki kişi aynı anda ayağa kalktılar, artık bütün arena ne olduğunu biliyordu. Üç adımın ardından Edgan ileri atıldı, kılıcının ucu rakibinin bedenini gösteriyordu. Bu kez kılıçlar çarpışmadı, saçları alev rüzgârlarında dans eden genç onlarca saplamayı birkaç nefese sığdırdı. S için yolun sonuydu; daha bir dakika öncenin muzaffer dövüşçüsü, dizlerinin üzerinde Edgan’ın alandan ayrılışını izliyordu. “Kazanan Edgan!”
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.