Kamish - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




Sonraki Bölüm   2 


           
   "Çok ferahlatıcı. Bunu seviyorum." Bunlar çocuğun kahverengi ve dağınık saçlarını nehirden çıkarırken söylediği sözlerdi. Havanın sıcak olmasından hoşlanmıyordu. Her ne kadar ferahlanmış hissetsede fazla uzun sürmedi. Daha bir dakika öncesinde saçında ağırlık yapan su damlaları çoktan buharlaşmıştı. Kendini olduğu yere sırtüstü bırakırken mırıldandı. "Tükendim." Tozlanmış sağ elini havaya kaldırarak Güneş'i kapattı. "Çok inatçısın. Hiç pes etmez misin sen? Sanki gün geçtikçe öncekinden daha da sıcak oluyorsun." Tekrar ayağa kalkarken duyduğu bir çıtırtı ile irkildi. 
   
  Çıtırtı solundaki çalılıktan gelmişti. Ses çıkarmamaya özen göstererek yavaşça toparlandı. Çalının arkasında ne olduğunu bilmiyordu. Onu görmemiş gibi mi yapmalıydı. Hayır, bu onun gibi bir Sidar'a yakışmazdı. Her gün avlanmak için kabileden ayrılıp akşam sırtlarında çeşitli avlarla geri dönen kabile delikanlılarına hep hayran olmuştu. Eğer çalının arkasındaki şey bir av ise onu kabilesine götürecekti.  Bunu başarabilirse kabiledekilerin, anne ve babasının onunla nasıl gurur duyacağını düşündü. Karar verilmişti. Yanındaki büyük taşı alıp çalıya doğru koşmaya başladı. "Benimsin." Bu sözler ağzından büyük bir tutku ve cesaretle çıkmış olsada çalıların arkasında karşılaştığı manzarayla durum tersine dönmüştü. Sivri, uzun ve kıvrımlı bir çift dişiyle iri bir domuz karşısında dikiliyordu. Domuz bakışlarını hissettiği şeyler bir kaç saniye öncesinden tamamen farklı olan çocuğa yöneltti. Elindeki taş yere düşmüş, bacakları titremeye başlamıştı. "Bu kadar büyük olmasını beklemiyordum. Korkuyorum. Çok korkuyorum. Neden kımıldayamıyorum?" Kendine sorduğu soruların bile cevabını bulabilecek kadar süresi olmadığını hissetti. Domuz varlığına tehdit olarak algıladığı bu kişiyi yok etmeliydi. Saldırı öncesi bir sinyal mi veya korkudan atılan bir çığlık mı olduğu tartışılabilicek bir ses çıkardıktan sonra hamlesini yaptı. Çocuk ne yapacağını bilmez bir halde gözlerini kapattı. Buna bile kendisi karar vermemişti. İnsan olmanın ona yüklediği bir savunma mekanizmasıydı. Kendi içinden kaç kez sayarsa saysın domuz hala kendisine çarpmamıştı. "Belkide göz kapamam gerçekten işime yaramıştır." diye düşündü. Gözlerini yavaşça açtı.  Önünde duran ve yaklaşık iki katı kadar olan mızrağı görünce tekrar kapatmak istesede kendine hakim oldu. Mızrağın sapı odundan yapılmıştı. Yere saplanmış ucu önceden bulaştığı olaylar ve bedenler yüzünden kan lekeleriyle doluydu. Mızrağın yukarı bakan ucunda çocuğa tanıdık gelen bir şey vardı. Bir ağaç motifi. Bu motif ve mızrak kendi kabilesinindi. "Nishin iyi misin? Buradayım." Nishin sesi hemen tanımıştı. "Babaa!" Sesin geldiği yöne dönüp koşmaya başladı. 

  "Başımıza her gün yeni bir dert açıyorsun. Gerçekten de meraklı bir çocuksun." Babası yemek zamanını haber vermek için onu ararken şans eseri domuzu fark etmişti. Oğlunu sakinleştirdikten sonra beraber kabileye doğru yürümeye başlamışlardı. "Sadece bende bir fayda sağlamak istemiştim." Oğlunun hayal kırıklığını gören baba başını okşadı. "Nishin sence faydalı olmak nedir?" Soru Nishin'i düşündürtmüştü. Tabi bir çocuk en fazla ne kadar düşünürse o kadar düşündü ve hemen cevap verdi. "Bir kişiye istediği şeyi yapmasında yardımcı olursan faydalı olmuş olursun." Babası gülümseyip Nishin'i omzuna aldı. " Bak senin de söylediğin gibi. Beni güldürdün. Gülmek her insanın isteyeceği cinsten bir eylem. Bu cevabınla bana faydalı olmuş oldun. Faydalı olmak için illa bir av bulmak, asker olmak ya da şamanlık dersleri alman gerekmez. Tabiki kendin istersen bunlardan birini de yapabilirsin. Demek istediğim yapmak zorunda olmadığın. Sen zaten kendin olmaya devam ettikçe fayda sağlayacaksın. Meraklı ve maceracı kişiliğinle her gün çıktığın maceralar, keşfettiğin şeylerle hem kendi iç dünyanı ve karakterini şekillendiriyor hem de akşam bunu diğer çocuklara da anlatarak onlara da katkıda bulunuyorsun. Hepsinin gözünde bir kahramansın. En önemlisi de ben ve annen için gurur kaynağısın. Biz senin bu kabile için yeni bir gelecek getireceğine inanıyoruz. Daha şimdiden çevre yapısı ve yerler hakkında bilgin benden fazla ulan. Girsem kaybolacağım , yolumu şaşıracağım yerlerde elini kolunu sallayarak gezebiliyorsun. Bu senin güçlü yanın. Bu özelliğinle diğerlerinin gözündeki tahtını kaybetme." 

  Nishin'in merak ettiği bir şey daha vardı. "Baba o domuzu neden öldürmedin? Senin yapamayacağın bir şey değildi." Baba sağ kolundaki domuz damgasını gösterdi. "Bunu görüyor musun? Biz Sidarlar toprağımızı paylaştığımız bu canlıları düşman olarak görmeyiz. Her birini anmak için çeşitli damgalar ve süslemeler yaparız. Bir Sidar sebepsiz yere hiçbir canlıya zarar vermemeli. Avlanırken hamile,genç veya yavrulara dokunmayız. Yaşayacak az yılı kalmış olanları tercih ederiz. Yemekten önce ve sonrada hepsini anar önce tanrımız Kamish'e bize bu toprakları verdiği için ardından da avın ruhunun huzur bulması için dua ederiz. Seninde bir Sidar olarak buna özen göstermen gerekmektedir. Konuşma uzadıkça hava kararmaya başlamıştı. Güneş tüm gün sıcaklığıyla kavurduğu bu topraklardan ayrılırken güzel bir gün batımı manzarası sunmuştu. Nishin batarken güzel bir gösteri sunan ışık topuna bakarken diğer taraftan yükselen başka bir ışık dikkatini çekti. Sadece ışık değil onunla birlikte yükselen dumanlar da olması gerektiğinden fazlaydı. Nishin bu durumdan hiç hoşnut değildi ve olanı hemen kavramıştı. Atlattığı şokun ardından bağırdı. "Baba, kabilemiz yanıyor."

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


Sonraki Bölüm   2 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.