The Hunter Wants to Live Quietly - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




6   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   8 


           
"Ciddiyim gitmem gerekiyor. Bu saatte küçücük bir çocuk dışarıda tek başına dolaşıyor. Hiç mi vicdanınız yok?"

O kadar dokunaklı konuşmuştu ki bir kamu hizmeti reklamı için replik bile olabilirdi.

Cha Eui-jae siyah maskeli adama bakarken "Lütfen anla artık" diye içinden dualar ediyordu.

"Haklısın."

Ancak Cha Eui-jae’nin çaresiz yalvarışına rağmen gaz maskeli adamın sesi rahat geliyordu. Neredeyse onunla alay ediyormuş gibiydi ve bu tür numaraların onun üstünde işe yaramayacağını belli ediyordu. Birkaç kez başını iki yana salladıktan sonra gaz maskeli adam cebinden bir telefon çıkardı. Bir şeyler yazdı ve sonra telefonu kendini beğenmişçesine salladı.

"Bizim çocuklar kayıp çocuğu bulacak. Birazcık bekle, olur mu?"

Ama bu sefer, Cha Eui-jae hızla bir sonraki adıma geçti. Başını salladı ve kararlı bir şekilde konuştu. 

"Hayır, reddediyorum. Polisi arayacağım. Halkın koruyucularından yardım istemem daha uygun olur."

"Peki...o zaman Uyanış Yönetim Bürosunu arayalım."

"Neden Büroyu arıyorsunuz?" 

"Çünkü avcıların, birini bulmak için yeteneklerini kullanmaları polisin yapacağından daha hızlı olur. Jung Bin’i sever misin? Onu şu anda arayabilirim. Arasam mı acaba?" 

Gaz maskeli adamın hemen karşılık vermesiyle şaşkına dönen Cha Eui-jae, bir an için söyleyecek söz bulamadı ve bön bön baktı. 

Sen ciddi misin? 

Hemde nasıl. 

Birbirlerinin ifadelerini hızlıca okuduktan sonra Cha Eui-jae bütün enerjisi çekilmiş gibi hissetti. Karşılık vermeye devam edecek kadar enerjisi kalmamıştı. Geçici bir süreliğine teslim olarak ellerini hafifçe kaldırdı. 

Takip konusunda uzmanlaşmış bir avcı olsaydı, gaz maskesinin önerdiği gibi çocuğu bulmak gerçekten daha kolay olurdu. Ancak Cha Eui-jae’nin geri adım atma nedeni sadece bu değildi. Gaz maskeli adamın Jung Bin’i arama teklifinin, kulağa boş bir jest gibi gelmemesi de önemliydi.

İnsanları nasıl dövdüğüne bakarsak bu adam muhtemelen Uyanış Yönetim Bürosunun veri tabanında önemli biriydi. Yasalara sıkı sıkıya bağlı olan Jung Bin, o adamın aramasını alır almaz buraya koşarak gelecekti. Engel olmazsam kesinlikle durum benim açımdan zorlaşacaktı. 

Tamam, sadece bu kısa konuşmadan çıkardığım sonuca göre o herifin bulaşılacak biri olmadığıydı. 

Cha Eui-jae sinirle saçlarının arasında elini gezdirirken derin bir iç çekti. Zaman geçiyordu ve eğer didişmeye devam ederlerse bu konuşma asla bitmeyecekti. 

"Benden ne istiyorsun?" 

Saygılı konuşmayı bırakıp doğrudan konuya giren Cha Eui-jae, gaz maskeli adamın hafifçe kıkırdamasına neden oldu. Gaz maskeli adam biraz daha yaklaştı ve usulca fısıldadı. 

"Sana iki sorum var."

"..."

Cha Eui-jae hafifçe başını salladı ve ona devam etmesini işaret etti. 

"İlk soruyu sen seç."

Gaz maskeli adam uzun ve düz parmaklarıyla V işareti yaptı. Ay ışığı sayesinde eli karanlık olmasına rağmen net bir şekilde görülebiliyordu. Havaya kalkmış parmaklarının uçları siyahla lekelenmişti. 

Sessizliği uzatmasına fırsat vermeyen gaz maskeli adam, Cha Eui-jae’nin seçmesini beklemeden tekrardan konuştu. 

"İlk soru. Şu kepçe halka duyurulmamış bir S-seviye silah, haksız mıyım?"

6.900 wonluk kepçeyi gözünde böyle büyüttün ya çüş diyorum...

Sırf birkaç dikeni engelledi diye bir kepçeyi yüceltmen... Şu gaz maskeli herif beklenmedik bir şekilde saf mıydı yoksa sadece katıksız aptal mıydı? Cha Eui-jae alakasız şeyler üzerine kasıtlı olarak düşünüyordu. Elleri arkasında cevap vermeden durdu. 

Yanıt verilmeden uzun süren sessizlikten sonra gaz maskeli adam içini çekti ve işaret parmağını yavaşça katlayıp bileğini yarım döndürdü. Böylece elinin arkası Cha Eui-jae’ye dönmüş vaziyetteydi. V işareti yaptığı zamanki gibi aynı soğukkanlılıkla sordu ama bu sefer orta parmağı kendinden emin şekilde havadaydı. 

"İkinci soru. Kayıt dışı bir uyanmış olduğun doğru mu?" 

"Seni küçük pi..."

Bugünlerde bütün avcılar bu kadar saygısız mıydı? Cha Eui-jae uzatılmış orta parmağa bıkkınca baktı. 

Sekiz yıl önce, Cha Eui-jae aktif iken, böyle bir baş kaldırı hayal bile edilemezdi. O şerefsiz ne zaman uyanış geçirmiş olursa olsun Cha Eui-jae’den daha kıdemli olamazdı. Çünkü ben Güney Kore’nin ilk S-sınıf uyanışçısıyım!

Her ne kadar Avcılar Çağında olsamda yüzlerce yıldır devam eden konfüçyüsçülüğü [1] bir kenara atmış değiliz. Cha Eui-jae, genç avcının küstahlığına karşı duyduğu öfkeyi yutarken gaz maskeli adam kahkahalarla dolu bir sesle konuştu. 

"Peki peki...S-seviye silah olmadığına göre o zaman kayıt dışı uyanmışsın değil mi?" 

"Kayıt dışı değilim."

Her halükarda, resmiyette tescil edilmişti yani bir nevi kayıt dışı değildi...Kayıp ya da ölü olarak sisteme geçmişti ve kendisini kayıtlardan silmiş olsalar bile, sekiz yıl önce kesinlikle kaydını yaptırmıştı. Bu yüzden bunu söylerken bir gram bile suçluluk hissetmedi.

Ancak, gaz maskeli adam sanki karşısında en saçma şey söylenmiş gibi alay etti. 

"Bak, yalan söyleyeceksen en azından ufak at da civcivler yesin..." 

"Doğruyu söylüyorum."

Cha Eui-jae cümlesini tamamlayamadan gaz maskeli adam gözünün önünden kaybolduğu an...

PAT-! 

Cha Eui-jae, arkadan gelen beklenmedik saldırıyı kepçesiyle engelledi. Gaz maskesinin camlarının ötesinde mor gözler soğuk bir şekilde parlıyordu. Saldırısı engellenmiş olmasına rağmen gaz maskeli adam elini çekmedi. Onun yerine kepçeyi sıkıca kavradı. Hali hazırda bükülmüş olan kepçeye baskı uygulayarak kağıt gibi buruşturdu. 

Ssssss—

Kısa bir süre sonra kepçe gaz maskelinin elinde erimeye ve kararmaya başladı. Yanan metalin keskin kokusu Cha Eui-jae’nin burnuna doldu. 

’Bir tür korozyon mu yoksa çürütme yeteneği mi?’ 

Siyah sıvı yere "pıt pıt pıt" diye düşüyordu. Sıvının düştüğü her yer zifiri karanlığa büründü. Cha Eui-jae daha önce böyle bir manzara görmüştü.Batı Denizi çatlağındaki zindanın patronu Basilisk, temas ettiği her şeyi eriten zehirli dişiyleriyle aynıydı.

’O hâlde bu zehir.’

Basilisk’in zehriyle kapışır bir zehirmiş. Gaz maskesinin süs olduğunu sanıyordum... 

Cha Eui-jae kaşlarını çattığında adam gaz maskesinin arkasından sırıtıyordu. Aldığı cevaptan memnun kalarak geri çekildi ve elini sıktı. 

"Basit bir kepçeden fazlası değilmiş."

"..." 

"Ve sen de saldırımı engelleyebilen kayıt dışı bir uyanmışsın..."

"Sana kayıt dışı olmadığımı söyledim."

"Pekala."

Gaz maskesinin yuvarlak camlarının arkasından menekşe gözler parlak bir şeklide parlıyordu.

"Senin seviyende birini bilmemem mümkün değil." 

Bunu iltifat olarak alabilirdim ama neden bu kadar garip hissettirdi? Cha Eui-jae, ısrarlı bakışlarla karşı karşıya iken nedenini düşündü. Çok geçmeden bir şeyi fark etti. 

Şu it oğlu it başından beri benimle gayri resmi konuşuyordu.

Daha önce hiç tanışmadığı biriyle gayri resmi konuşmaya nasıl cüret ediyordu? Avcı olarak görev yaptığı süre boyunca aşırı kibarlığa alışkın olan Cha Eui-jae, bu davranışı son derece rahatsız edici bulmuştu. En basit şeylerin bile kendi içinde bir hiyerarşisi vardı. Cha Eui-jae duruşunu düzeltti ve dik dik baktı. 

"Hey."

"Buyur?" 

"Kaç yaşındasın?" 

Durup dururken ortaya atılan soru karşısında kafası karışan gaz maskeli, iddialı tavrını bırakmadan önce başını eğdi ve masum bir şekilde cevap verdi. 

"Yirmi dört."

Yirmi dört mü? Yiiiiirmi dööört mü? Cha Eui-jae ağırlığını tek bacağına verdi ve kollarını kavuşturarak ayakta duruyordu. 

"Bak şu velede! Yabancılarla resmiyetsiz konuşuyor!" 

"Gayette benimle aynı yaştaymışsın gibi görünüyorsun."

"Hey, senden en az beş bin kase fazla pilav yemişimdir." 

Tabii ki, Cha Eui-jae, hâlâ yirmi yerine yirmi sekiz yaşında olduğuna inanmakta zorlanıyordu ama burada yaşının avantajını kullanmak işe yaramıştı. Kelimenin tam anlamıyla beş bin kase daha fazla pirinç yememişti ama konumuz bu değil! Elindeki tüm avantajları değerlendirmeliydi. Sekiz yıllık ekstra yaşam deneyimi, gaz maskesilinin üzerinde sahip olduğu tek şeydi.

Gaz maskeli adam, bir anda gelen eski söze karşı tekrardan başını eğdi. Tehditkar görünümüne rağmen hareketleri çocukça ve sevimliydi. 

"Oh...öyle mi?" 

"Konuşma tarzın çok kaba."

"Anlıyorum..."

Gaz maskeli adam, kısa bir süre kıkırdadı ve başını hafifçe Cha Eui-jae’ye doğru yine eğdi. Fısıldarken gözleri bir gülümsemeyle kıvrıldı. 

"Sizin için saygı ifadesi kullanayım mı?" 

Şu deli herifin az önce ona saldırdığı göz önüne alındığında etrafa tuhaf bir hava yayıyordu. Cha Eui-jae bir avcı olarak canavarlarla savaşma konusunda uçsuz bucaksız deneyime sahip olmasaydı şu an korkuyor olabilirdi. 

Ancak Cha Eui-jae, sayısız savaştan geçmiş, öyle ki akıl sağlığını kaybedecek noktaya gelen yıpranmış bir avcıydı. Gaz maskesinin hafif sert ama yumuşak tonundan korkmaktan daha çok canı sıkılmıştı. Ama kendisinden dört yaş küçük birinin rahat bir şekilde konuşmasına tahammül edecek kadar olgunlaşmamıştı.

Fiziksel olarak yirmi yaşında kalmıştı ama zihinsel olarak kendini 280 yaşında gibi hissediyordu. Belki de öfkesi, 280 yaşındaki algısına daha çok uyuyordu. 

Cha Eui-jae’nin ne kadar sinirlendiğini bilen gaz maskeli adam, maskesiyle oynadı ve ekledi: 

"Sevmediniz mi? Kusura bakmayın. Uzun zamandır ne saygı ifadesi kullandım ne de saygılı konuştum."

Yay istedikten sonra yayı almak dedikleri şey bu muydu? [2] Cha Eui-jae, saygılı konuşmasını duysa da siniri daha da kabarmıştı. Bir büyükbabanın sözünü dinlemeyen ve bir yayla yetinmeyip iki yay alan şımarık bir torunla uğraşması gibi hissediyordu.

Cha Eui-jae kendini sakinleştirmeye çalıştı ve kendi kendine şunu hatırlattı:

’Artık sadece sıradan bir sivilim. Sadece bir sivil. Avcı J değil. O adam değerli bir avcı ve ben sıradan bir sivilim. Ha-eun’u çabucak bulmak için onun yardımına ihtiyacım var.’ 

Dışarıda olma nedenini kendine hatırlatarak kafasındakileri toparlamasına yardımcı oldu.

— Ha-eun kayıp! Ne yapacağız? Bana nasıl fark ettirmeden dışarı çıktı aklım almıyor. Bugünlerde dışarısı da çok tehlikeli... 

Bu herifle tartışarak zaman kaybetmek yerine yoluma devam etseydim Park Ha-eun’u çoktan bulmuş olur muydum? Düşünceleri bu noktaya ulaştığında Cha Eui-jae’nin öz kontrolü çatırdamaya başladı. İçinden bir şey yükseliyordu. 

Şu anda J değilim. Ben sadece iyi niyetli ve sıradan... 

"Bir dakika arayla doğan ikizler bile kimin daha büyük ve küçük olduğunu ayırt edebiliyor!" 

Önünde sonunda Cha Eui-jae’nin içindeki yaşlı adam, derin kış uykusundan uyanmıştı. 


______________________

[1] Temel görüşü erdemli insan ve uyum içinde yaşayan toplum olmuştur. Konfüçyüs bir üstün insan, orta yolu takip edecek ve başkalarına da itidal yolunu gösterecek kültürlü, nazik insan yetiştirmeye yönelik hayat tarzını belirlemeye çalışan bir ahlâk öğreticiydi.

Konfüçyüs üstün insanla küçük insan arasındaki farkı şöyle belirtmiştir: “Büyük ve üstün insan erdemi, küçük insan ise rahatı düşünür. Üstün insan kanunlar üzerinde kafasını çalıştırır, küçük insan ise kendi rahatını aramaya bakar. Büyük ve üstün insan yalnız doğruluğu, küçük insan ise yalnız faydayı düşünür”. Konfüçyüs bir kimsenin bütün hayatına rehber olabilecek ilkeyi, “Kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkalarına yapma” diye özetlemiştir. 

[2] İstenilen şeyi elde etmekten bahsetmiş. Şey gibi elini verip kolunu kaptırmak gibimsi.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


6   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   8 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.