Yukarı Çık




5.3   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   5.5 


           
Kulüp odasının kapısını açtım ve Yukinoshita’nın uyukladığı nadir bir manzarayla karşılaştım.  

"Dün gece iyi çalıştın."  

Ona seslensem bile Yukinoshita’nın nazik ve düzenli nefes alışverişi devam ediyordu; hâlâ uyuyordu. Neredeyse gülümseyen yüzü, her zamanki sert ve keskin tavrından oldukça farklıydı ve bu değişiklik nabzımı hızlandırdı.  

Neredeyse onun uyumasını sonsuza kadar izleyebilirmişim gibi hissettim. Hafifçe dalgalanan siyah saçları, neredeyse şeffaf kadar beyaz pürüzsüz cildi, kocaman sulu gözleri, düzgün şekilli pembe dudakları...  

Dudakları hafifçe kıpırdadı.  

"...Şaşırdım. Yüzüne bakmak beni hemen uyandırdı."  

Uwah... Sanırım ben de şimdi uyandım. Güzel görünümüyle beni kandırdı, bu yüzden neredeyse kontrolümü kaybediyordum. Gerçekten o kızı sonsuza kadar uyutmak isterdim...  

Yukinoshita kedi gibi bir esneme çıkardı ve kollarını başının üzerine uzatarak ihtişamlı bir şekilde gerindi.

“Görünüşe bakılırsa, sen de dün gece oldukça zorlu bir mücadele verdin, değil mi?”

“Evet, uzun zamandır tüm gece çalışmamıştım… Sonuçta, daha önce hiç böyle bir şey okumamıştım. Bu tür şeyleri pek sevebileceğimi sanmıyorum.”

“Evet. Benim için de oldukça kötüydü.”

“Sen hiç okumadın bile. Git ve şimdi oku, hadi.”

Sözlerim üzerine Yuigahama homurdanarak çantasından ilgili el yazmasını çıkardı. Kopyasında tek bir kırışık bile yoktu; mükemmel durumdaydı. Ardından, inanılmaz bir hızla sayfaları çevirmeye başladı.

Okurken gerçekten canı sıkkın görünüyordu… Onu izlerken konuşmaya başladım.

“Tüm Light Noveller böyle değildir. Kesinlikle iyi olanların sayısı da az değil.”

Bu sözlerimin Zaimokuza’ya pek de yaramayacağını gayet iyi biliyordum. Bunun üzerine Yukinoshita başını hafifçe yana eğdi ve bana seslendi.

"Son zamanlarda kulüp odasında okuduğun gibi mi?"  

"Evet, o iyiydi. Gaga-’yı da denemeni tavsiye ede-"  

"Belki vaktim olursa."  

Görünüşe göre "bunu söyleyen insanlar asla okumaz" kuralı burada tam anlamıyla geçerliydi... Kulüp odasının kapısında sert bir tıklama duydum.  

"Bu kul, affınıza sığınır..."  

Zaimokuza yine arkaik bir tarzda konuştu ve odaya girdi.  

"Öyleyse, izlenimlerinizi duyalım." 
 
Zaimokuza kendini bir sandalyeye yerleştirdi ve kibirli bir şekilde kollarını kavuşturdu. Yüzünde  nereden gediğini  adece tanrı’nın bileceği bir üstünlük havası vardı.

Özgüvenle dolup taşan bir ifadeydi.  

Ancak, karşısında oturan Yukinoshita alışılmadık şekilde üzgün görünüyordu.  

"Üzgünüm. Bu tür şeyleri pek anlamıyorum, ama..."

Yukinoshita böyle başladı, ancak Zaimokuza tamamen sakin bir şekilde yanıt verdi.  

"Önemli değil. Benim gibi biri bile ara sıra sıradan insanların fikirlerini duymak ister. Düşüncelerini söyle." 
 
"Anlıyorum." Yukinoshita kısa bir şekilde yanıt verdi ve derin bir nefes alarak kararlılığını topladı.  

"Sıkıcıydı. Aslında okuması neredeyse acı vericiydi. Hayal edilebileceğin ötesinde sıkıcıydı."  

"Oofgh!"  

Zaimokuza tek bir darbeyle devrildi... 
 
Sandalyesi geriye doğru sallanırken gıcırdadı, ancak Zaimokuza dengesini bulup tekrar dik oturmayı başardı.  

"H-hmm... Öyleyse, gelecekte referans olması için bana söyler misin: Eserin hangi kısımları sıkıcıydı?"  

"Öncelikle, dilbilgisi berbat durumdaydı. Neden cümlelerin kelime sırasını bu kadar çok tersine çevirdin? Edatları nasıl kullanacağını bilmiyor musun? Bunu sana ilkokulda öğretmediler mi?"

"Nghhh... Bu tarzın, okuyucuları esere daha çok bağlayacağını düşünmüştüm..."  

"Böyle şeyleri, ancak düzgün Japonca yazmanın asgari standardını geçtikten sonra düşünmen gerekmez mi? Ayrıca, furigana’yı çok sık kötüye kullanıyorsun. Burada ’nouryoku’ yazıyorsun ama üzerine ’chikara’ furigana’sını eklemişsin... Kimse böyle telaffuz etmiyor. Dahası, burada ’Genkou Hasen’ yazmışsın, yani kabaca ’Hayalet Kırmızı Kesme,’ ama üzerine ’Kanlı Kâbus Kesici’ yazmışsın. ’Kâbus’ tam olarak nereden çıktı?"  

Ç/N=(Furigana: Japonca yazılarda bazen bir kanji kullanılır ancak farklı bir şekilde telaffuz edilmesi amaçlanır, bu da üzerindeki küçük furigana ile belirtilir.)
Ç/N=(Nouryoku: “yetenek” anlamına gelirken, chikara daha çok “güç” anlamına gelir.)

"Ufghh! O-Ooo... Yanılıyorsun! Son zamanlarda tüm doğaüstü savaş romanları bolca furigana kullanıyor..."  

"Bu tamamen kendi kendini tatmin etmek içindir. Başkalarına ulaşmayacak. Gerçekten başkalarının bunu okumasını mı istiyorsun? Eğer istiyorsan, o zaman aynı zamanda daha az tahmin edilebilir yapmalısın. Hikayede ne olacağını çok önceden tahmin edebiliyordum ve olayların daha ilginç hale geleceğine dair hiçbir işaret yoktu. Peki neden burada kahramanımız soyunuyor? Bunun için hiçbir hazırlık yok."  

"Hnghhh! A-ama içinde böyle şeyler olmayan romanlar satmıyor... yani yapmak zorundasın... Yani..."

"Ayrıca, anlatım çok uzun ve karmaşık kanjilerle dolu, bu yüzden okuması gerçekten zor. Ayrıca, lütfen insanlara bitmemiş bir hikayeyi okutmaya çalışmaktan kaçının. Edebi tarz hakkında konuşmadan önce, belki de biraz sağduyu edinmelisiniz."  

"Pnnghyahhh!!"  

Zaimokuza uzuvlarını uzattı ve bir çığlık attı. Omuzları seğirdi ve boş gözlerle tavana baktı. Aşırı tepkisi biraz sinir bozucu olmaya başlıyordu, bu yüzden gerçekten bunu yakında bırakmalı...  

"Şimdilik burada duralım. Muhtemelen her şeyi tek seferde söylemen kötü olurdu."  

"Yine de söyleyecek çok şeyim var... Öyleyse, tamam. Sanırım sırada Yuigahama-san var."  

"Eh?! B-ben mi?!"  

Yuigahama şaşırmış görünüyordu. Zaimokuza ona yalvaran bir ifadeyle döndü. Gözleri doluydu. Yuigahama muhtemelen bunu gördü ve zavallı adama acıdı, bu yüzden ona söyleyebileceği bir iltifat düşünmeye çalışıyor gibiydi. Havaya boş boş bakarak düşüncelere daldı ve birkaç teşvik edici söz buldu.

"U-umm... S-sen gerçekten bir sürü zor kelime biliyorsun..."  

"Uwaaagghhhh!!"  

"Onu bitirdin..."  

Hevesli roman yazarları için bu ifade kesinlikle bir tabuydu. Sonuçta, bir düşünün... Bu, Yuigahama’nın Zaimokuza’nın romanı hakkında söyleyebileceği tek iyi şey olduğu anlamına geliyordu. Bir light novel yazarı, light novel okumaya alışkın olmayan insanlardan fikir istediğinde bu duyulabilecek yaygın bir ifadeydi. Ve bu, eserinizin hiç ilginç olmadığının söylenmesine kesinlikle eşdeğerdi.  

"P-peki o zaman... Hikki, sen devam et."  

Yuigahama neredeyse kaçıyormuş gibi görünüyordu, ayağa kalktı ve bana yerini verdi. Zaimokuza’nın tam karşısına oturdum ve Yuigahama da arkamda başka bir koltuğa geçti.  

Görünüşe göre Zaimokuza’nın bu tamamen bitkin, solgun haline doğrudan bakmaya dayanamıyordu.  

"G-gnnghh... H-Hachiman. Beni anlıyorsun değil mi? Yarattığım dünyayı, bu geniş light novel ihtişamını... Anlıyorsun değil mi? Ördüğüm bu derin hikayeyi ve diğer bu aptalların takdir edemeyeceği şeyleri anlıyorsun... Değil mi?"

Evet... Onu fazlasıyla anlıyordum.  

Güven verici bir şekilde başımı salladım. Zaimokuza bana mutlak bir güvenle baktı.  

Sanırım bir erkek olarak burada dürüstçe cevap vermeliydim. Derin bir nefes aldım ve kibarca konuştum:
  
"Yani, bunu yazmak için kimi kopyaladın?"  

"Hnghh?! B-bbnggh...."  

Zaimokuza yerde bir ileri bir geri kıvrandı, ancak duvara çarptığında durdu. Sonra orada öylece yattı, kıpırdamadı. Boş gözleri tavana bakıyordu ve yanağından tek bir gözyaşı süzüldü. Ölmeye hazır bir adamın bakışıydı.  

"...Acımasız olan sensin. Bu kesinlikle benimkinden çok daha acımasızdı."  

Yukinoshita tamamen şaşkına dönmüştü.  

"...Hey, sen..."

Yuigahama dirseğiyle beni dürtüyordu... Görünüşe göre bir şeyler daha söylememi istiyordu. Ama burada tam olarak ne demeliydim...? Düşündüm de, light novellarla ilgili en temel şeylerden birini söylemeyi unuttuğumu fark ettim:  

"Şey, önemli olan çizimler. Yani yazı konusunda çok fazla endişelenme."


https://i.pinimg.com/736x/d3/07/16/d30716825b6ed6f59efa7df13aaa7023.jpg



Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


5.3   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   5.5