Bir Beyonder’ın filoyu terk etmesine izin mi verildi? Klein, Danitz’in bunu neden tuhaf bulduğunu anlayabiliyordu.
Gece Kuşları ekibinde, sivil personele bile katı kısıtlamalar uygulanıyordu. Normal bir istifa bile bir ömür sürecek gizlilik anlaşmaları imzalamalarını gerektiriyordu. Aslen ait oldukları Gece Kuşları ekibinin bölgesinden ayrılmalarına izin verilmiyordu ve başka bir şehre taşınacaklarında da derhal yerel Evernight Kilisesi’ne kaydolmaları gerekiyordu.
Bu kurallar, resmi yetkililerin Beyonder güçlerine ve bu gibi konulara nasıl anlaştığını gayet net gösteriyordu. İksiri içmiş olan bir Beyonder, kuruluşlardan öyle kolay kolay ayrılamazdı.
Klein, Bayan Adalet’in Beyonder olacak kanalları ve yöntemleri olmasına rağmen buna cesaret edemediğini hatırlıyordu. Çünkü genç kız özgürlüğünü kaybetmek istememişti.
Klein, Gehrman Sparrow’un soğuk tavrından ödün vermeden başını salladı.
“Ne olmuş yani?“
Nasıl sohbet edilir hiç mi bilmiyorsun sen?! Yanan Güneş içinden geçenleri söylemek yerine derin bir nefes alıp gülümsedi.
“Haha, yalnızca tuhaf gelmişti. Hepimiz onun MI9’a katıldığından ve kaptan kimliğini kullanarak deniz rotalarını gözlemlediğinden şüphelenmiştik.“
Olası... Klein bardağını kaldırıp suyundan bir yudum aldı.
Bu sırada sipariş verdiği yemekler de tek tek servis edilmeye başlanmıştı. Hatta restoran ona, tatlı, köpüklü ve açık altın renkli yemek öncesi şarabı bile ikram etmişti.
Böylece sohbet etmeyi bırakıp, ikinci sınıf büfesindekilerden çok daha güzel olan yemeklerle ilgilenmeye başladı.
Keman melodileri çatal bıçak sesleriyle harmoni içinde dağılmaya devam ediyordu. Pencerenin dışındaki masmavi deniz de hoş bir şekilde dalgalanıyordu, yani her şey mükemmel görünüyordu.
Tam Klein tatlısına geçmek üzereyken, mürettebattan biri içeri girip koşarak Elland’ın masasına yöneldi.
“Kaptan, bir korsan gemisi var!“ Denizci kısık sesle konuşmamış, bu nedenle sözlerini duyan pek çok yolcu aniden yemeyi bırakmıştı.
Klein başını kaldırıp buz gibi gözlerle Danitz’e baktı.
Ancak Danitz’in yüzünde acı bir gülümseme vardı. “Bunun benimle hiçbir ilgisi olmadığını söylesem bana inanır mıydın?“
Göz kapakları seğiren Klein birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra gülümsedi.
Tahmin mi edeyim, seni aşağılık herif! Danitz o kadar öfkelenmişti ki neredeyse küfredecekti.
Ancak sakin kalmayı başarıp gülümsemeye devam etti, “Bilgeliğiniz her şeyi yargılamak için yeterli.“
O sırada Elland hemen ayağa fırladı, “Yalnızca bir tane korsan gemisi var. Bununla başa çıkacak kadar güçlüyüz.
Hanımlar ve beyler, lütfen düzenli bir şekilde odalarınıza dönüp iyi haberleri orada bekleyin. İnanın bana, kaosun sebep olacağı hasar korsanların verebileceği hasardan çok daha fazla. Gelecekte, Beyaz Akik olarak korsanları püskürtmeyi başarsak da pek çok yolcunun düşüp kendini yaraladığı gibi söylemler ortaya çıkmasını istemiyorum.“
Bu sözleri duyan birinci sınıf müşterileri, mürettebatın rehberliği eşliğinde restorandan ayrılıp odalarına döndüler.“
312 numaralı odaya girdiklerinde Danitz çekimser bir tavırla Klein’a baktı, “Geçici süreliğine Beyaz Akik’in kontrolünü eline alıp korumaya çalışacağını sanmıştım.“
Uygun bir aday bulur bulmaz zeytin dalı uzatıp bu gibi konulardan bahsedebilmesi, onun insanlarla konuşmayı seven dışa dönük biri olduğunu gösteriyordu.
Klein ona cevap vermeden pencereye yaklaşıp dışarıya göz attı. Üzeri kırmızı kafatası bayraklı koca bir gemi onlara doğru yaklaşıyordu, geminin bacaları ve yelkenleri vardı.
“Bunları tanıyor musun?“
Danitz Klein’ın arkasından yaklaşıp birkaç saniye boyunca camdan dışarı baktı. “Kırmızı Kafatası, ufak-orta çaplı bir korsan grubu.
Kaptanları, başına 900 pound ödül konmuş olan Deniz Kurtu Johnson. İkinci kaptan da başına 500 pound ödül konmuş olan Tek Gözlü Anderson.“
Korsan dünyasında, kişilerin başına konan ödül statülerini ve konumlarını gösteren önemli bir referans noktasıydı.
Klein birkaç saniye sessiz kaldıktan sonra Danitz’e döndü, “Onlar seni biliyor mu?“
“Tabii!“ Danitz hemen duruşunu dikleştirdi. “Korsanlar arasındaki seçkin toplantılara katılacak statüye sahipler. Bir seferinde canlarına okumuştum.“
3000 pound değerinde ünlü bir korsandan da bu beklenirdi... Klein hafifçe başını salladı, “Dürbünleri var mı?“
“Bu çok önemli bir şey. Bir gemi kontrol altına alınsa bile, sürpriz saldırılara karşı gözlem güvertesinde denizciler olmalı,“ dedi Danitz küçümser bir tavırla.
Sonunda bu tehlikeli adamın yeni bir maceracı olduğunu ve bunun muhtemelen ilk deniz tecrübesi olduğunu anlamıştı.
Ünlü bir ödül avcısı mıydı? Yoksa bir gizli örgüte mi üye? Bir yandan da Gehrman Sparrow’un geçmişini tahmin etmeye çalışıyordu.
“Bu gibi durumlarda, kaptan ve ikinci kaptan dürbünlerle bizi gözetliyor o zaman?“ Klein aslında bu adamlardan 900 pound ve 500 pound olarak bahsetmek istemiş, ancak bunun biraz kaba kaçacağına karar vermişti.
“Kesinlikle, hedeflerini göz önünde tutmak zorundalar,“ dedi Danitz biraz şaşkın bir tonda.
Gehrman’ın bu sorularla nereye varmak istediğini anlamamıştı. O karşısındaki bu adam kadar güçlü olsa kesinlikle Kırmızı Kafatası korsanlarının yaklaşmasına, gemiye binme fırsatı bulmasına izin vermezdi.
Klein başını yana doğru eğip beyefendice, sıcak bir şekilde gülümsedi.
“Güzel.“
Ne yapmak istiyorsun? Öyle gülümseme! Klein’ın yüzündeki bu ifade Danitz’i paniğe sürüklemişti.
o sırada Klein’ın sakin sesi yeniden duyuldu,“ Peruğunu çıkar.“
Ha? Danitz şaşkın bir şekilde, yavaşça peruğunu çıkardı.
Bu sırada Klein da gizli cebinden özel bir şişe çıkarmıştı.
“Kaşlarını ve yüzünü temizle.“
Bu şişenin içinde, Klein’ın Meçhul’e geçmeden önce hazırladığı mistik bir ’makyaj çıkarma özü’ vardı. Bunu, Gül Düşünce Okulu’nun Hayalet’ine saldırırken kullanmıştı.
Artık buna ihtiyacı kalmamış olmasına rağmen atmaya da kıyamamıştı.
“...“ Danitz şaşkın bir şekilde ona baktı, gerçekten fiziksel bir saldırıya maruz kalmadığı sürece kendisini geri dönülmez bir durumun içine atmak istemiyordu. Söyleneni yapmaktan başka çaresi yoktu, bu yüzden hemen şişeyi alıp yüzünü sildi.
Bu sırada Klein da camı açmış, deniz esintisinin içeri dolmasını sağlamıştı.
“Burada durup dışarı bak,“ dedi Danitz’e camı işaret ederek.
Danitz temkinli adımlarla, şaşkın bir şekilde yaklaşıp pencerenin önünde durdu.
Klein birkaç saniye bekledikten sonra sakince devam etti, “İki seçeneğin var. Biri, dışarı çıkıp göze çarpan bir şekilde orada beklemek. İkincisi de benim tarafımdan oraya çıkarılıp göze çarpan bir şekilde oraya dikilmek.“
“Ne yapmak istiyorsun?“ Danitz daha fazla dayanamamıştı.
O sırada Klein’ın yüzünde yeniden sevimli bir gülümseme belirdi.
“Seni korsanlara göstermek istiyorum. Tuğamiral Buzdağı’nın dördüncü güverte görevlisi onları geri çekilmeye ikna edecektir eminim.“
“Hayır, bunu yapma!“
Kırmızı Kafatası korsanlarının kendisini gördüğünde ne düşüneceklerini hayal edebiliyordu. Ya Yanan Danitz yakalanmış ve gemide korkunç derecede güçlü biri var, ya da gemi çoktan Tuğamiral Buzdağı tarafından ele geçirilmiş diye düşüneceklerdi.
Ve benim orada nasıl duracağım bu ikisinden hangisine ikna olacaklarını belirleyecek... Danitz kederle başını salladı.
O sırada Klein’ın yüzündeki gülümseme iyice yayılmıştı.
“Aslında ben anlaşması oldukça kolay bir insanımdır, tabii söylediğim şeyi yaptığın sürece.“
Danitz, o tarif edilmez açlığı o anda yeniden hissetmeye başlamıştı. Eti ve kanı her an vücudundan koparılabilecekmiş gibi hissediyordu.
Bir an durumun artı ve eksilerini değerlendirdikten sonra hafifçe elini kaldırdı.
“Ben kendim çıkarım...“
Böylece öfkesini bastırıp pencereden dışarı çıktı. Yılların verdiği tecrübeyle dengesini ve gücünü çok iyi ayarlamış, kabinin dışına kolayca ulaşmıştı.
Klein buz gibi bir tonda seslendi, “Kaçmaya çalışma, sabırlı biri olduğum söylenemez.“
Huhh... Danitz, elini bırakıp doğrudan aşağı atlamamak için kendisini zor tutuyordu.
O sırada, korsan gemisinde Beyaz Akik’i izlemekten sorumlu olan denizci, Deniz Kurtu Johnson’a bir mesaj gönderdi.
“Patron, orada tuhaf bir adam pencereden sarkıyor!“
Johnson şaşkın bir şekilde dürbününü kaldırdı.
Adamının bahsettiği tuhaf adamın kim olduğunu anında tanımıştı. Adam oldukça göze batan bir yerde duruyordu.
Yanan Danitz mi?
Onun Beyaz Akik’te ne işi var? Orada öylece durması ne anlama geliyor? Bu gemi Tuğamiral Buzdağı’nın avı mı?
Deniz Kurtu, birkaç saniye düşündükten sonra sağ elini kaldırıp adamlarına seslendi, “Millet, bu bölgeden derhal uzaklaşıyoruz!“
…
305 numaralı odada, Cleves elinde tabancasıyla pencerenin önünde bekliyordu.
Donna’nın ailesi biraz korkmuştu. Odalarına dönmek yerine oturma odasında kalıp bombardımanın başlamasını burada beklemeyi seçmişlerdi. Cecile ve diğer koruma Teague de yanlarında tetikte bekliyorlardı.
O anda, Cleves’in gözlerinde şaşkın bir bakış belirdi.
Birkaç dakika sonra yavaşça camdan çekilip namlusunu indirdi, “Korsanlar gitti.“
“Ne?“ Bu gelişme Urdi Branch ve diğerlerini şaşırtmış, kafalarını karıştırmıştı. Korsanların aklından ne geçtiğine anlam verememişlerdi.
…
312 numaralı odada.
Yanan Danitz, öfkeli bir şekilde homurdanarak yeniden kabine girdi.
“Kaptanımın itibarını çalmış sayılırsın! Kendisi bu tür şeylerden gerçekten nefret eder!“
Tuğamiral Buzdağı sana gününü gösterecek, bekle de gör.
Klein onu sessizce dinledikten sonra tek kaşını havaya kaldırdı, “Loen’de kaptanının başına 26.000 pound ödül konduğunu hatırlıyorum?“
...Bu adam deli... Danitz ne cevap vereceğini bilemiyordu.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.