Yukarı Çık




520   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   522 


           
Okyanusta korsanların üç ikonik ortak çıkarı vardı - alkol, kadınlar ve kumar. Alger Wilson cep saatini çıkarıp zamanı kontrol etti, gitmesi gereken ilk yerin neresi olduğunu çok iyi biliyordu.

Saat on biri çeyrek geçe, genelevler ve barlar henüz açılmamış oluyordu. Yalnızca kumar yuvaları kısa yoldan servet kazanmak isteyen bir grup insanı barındırıyor olabilirdi.

Alger, bu limanın kentini kendi küçük memleketinden daha iyi biliyordu. Bu nedenle hiç duraksamadan bildiği yönü takip etmiş, kısa süre içinde tenha bir sokakta bulunan bir kumarhanenin önüne varmıştı.

Bildiği kadarıyla, bu kumarhanenin sahibi derin bir geçmişi olan bir çete lideriydi. Genel valinin ofisindeki önemli biriyle açıklanamaz, belirsiz bağlantıları vardı. Çoğu korsan yağmaladıkları malı satmak için burayı tercih ederdi.

Bu nedenle burada korsan bulmak kolaydı. Sabahları çalıntı mallarını satarak altın pound kazanır, akşamları da her şeylerini kaybedip kapının önüne atılırlardı.

Alger kalın, kahverengi ceketinin yakalarını kaldırıp şapkasını başına bastırdıktan sonra yarı kapalı kapıyı iterek içeri girdi. Bu sırada fedailer de temkinli bir şekilde onu izliyordu.

Loen Krallığı’nda kumarhaneler yasaktı, yalnızca odalar halinde barların içinde bulunabiliyorlardı. Ancak krallığın geniş denizaşırı kolonilerinde, bu mekanlar bırakın yasak olmayı, aksine endüstrinin ana dayanak noktalarıydı. Rorsted Takımadaları’ndan Bayam ve Doğu Balam’ın Alethe bölgeleri, aralarında en meşhur olanlardı. Backlund ya da Midseashire’dan gelen pek çok işadamı, büyük bir kumar günü için özel olarak buraları ziyaret ederdi.

Alger birkaç saniye sessizce etrafını gözlemledi, kimileri çeşitli kart oyunları oynuyor, kimileri de zarla oynanan oyunlarla uğraşıyordu.

Vakit hala erken olduğundan içeride pek fazla kumarbaz yoktu ve Alger hızla hepsini ’taramıştı’.









Buradaki kumarbazların arasında, kılık değiştirmiş biri vardı ve Alger onun kim olduğunu anında anlamıştı.

Şapkasını çıkarıp Teksas Poker masasına yaklaştı ve hedefinin omzuna hafifçe vurdu. “Yanan.“

Sağ eliyle kartının köşesini çevirmekte olan Danitz, bu hamlenin etkisiyle aniden yerinden zıpladı.

Çelik Maveti’nin saldırısından sonra gerçek görünüşüyle ortada dolaşamayacağını, bu şekilde bilgi toplayamayacağını biliyordu, yoksa açgözlü korsanların hedefi haline gelebilirdi.

Çoğu korsan güçlü olmasa ve Danitz’e karşı bir tehdit oluşturamasa da, o yine de kendisini açık edip avlanma planını riske atmak istemiyordu.

Ancak şaşırtıcı bir şekilde, görünümünü değiştirmek için çok çaba sarf etmiş olmasına rağmen, evden çıktıktan yalnızca bir saat sonra onu tanıyan biri çıkmıştı.

Başını hemen yana çevirip kendisine ’selam veren’ kişiye baktı.

Simge haline gelmiş, yosuna benzer koyu mavi saçları gördüğünde ise rahat bir oh çekip bakışlarını masadaki diğer oyuncular arasında gezdirdi.

Neyse ki tüm kumarbazlar kartlarıyla ilgileniyor, hiçbiri etraflarında olup bitene aldırış etmiyordu.

“Neden buradasın?“

Danitz ve Alger önceki özel buluşmada tanışmışlardı. Ve Danitz, Alger’in bir hayalet gemiye ve bir düzine denizciye sahip olduğunu biliyordu. Bu adam oldukça güçlü, ancak gizemli biriydi.

Koramiral Buzdağı’na göre, böyle küçük ve güçsüz bir korsan mürettebatının eski bir hayalet gemiyi elinde tutabilmesi için, arkalarında gizli bir hizip olması gerekiyordu. Belki de Fırtınalar Kilisesi’ne, bir Korsan Kral’a ya da gizli bir örgüte mensuplardı. Genellikle sıradan korsanlar olarak gizleniyor ve asıl sadık oldukları kişiler için bilgi topluyorlardı. Onlar için planlanan zamanda izlerini yok etmek kolaydı ve zaman zaman, arkalarındaki gücün yapmasının uygun olmayacağı şeyleri yapıyorlardı. Örneğin insanları susturup bazı özel nesneleri yağmalamak gibi...

Bunun gibi pek çok korsan mürettebatı vardı ve kimse bu gibi meselelere fazla aldırmıyordu.

Alger yakındaki bir sandalyeyi çekip Danitz’in yanına oturdu. “Ölüm’ün Anahtarı sizin kaptandaymış diye duydum?“

Danitz homurdanarak güldü.

“Bir beynin var sanıyordum, beni hayal kırıklığına uğrattın.

Öyle bir şey nasıl o kadar kolay elde edilebilir?

İstersen uygun bir fiyata sana satarız!

Ne dersin? Bu anlaşmayı düşünmek ister misin?“

Alger sakin bir şekilde cevap verdi, “Belki de başka sırları vardır. Belki de birileri senin kaptanı ortadan kaldırmak istiyordur.“

“Kim bilir? Kahretsin!“ Danitz yeni dağıtılan elinden hoşlanmamıştı.

Birkaç saniye elindeki kartlara baktıktan sonra kısık sesle devam etti, “O şey, insanlar tarafından yapılmış bir eser gibi görünmüyor. Devlere ya da iblislere ait olabilir.“

“Eser mi? Kaptan hala size dil öğretme konusunda ısrarcı galiba?“ Alger neşelenmişti.

Söylentilere göre, Koramiral Buzdağı, bilgi konusunda oldukça katı olan bir kadındı. Komutası altında okuma yazma bilmeyen kimseler olması düşüncesine bile katlanamıyordu, bu nedenle Altın Rüya’da her gün genel bilgi ve okuma dersleri oluyordu ve kadın kaptan tüm mürettebatı derslere katılmaya zorluyordu.

Danitz kederle başını salladı, “Savaşmaktan çok daha zor!

Bu yüzden genellikle yeterli mürettebat üyemiz olmuyor. Ne zaman stok yapmak için bir limana yanaşsak birileri istifa ediyor...“

Bu konuya daha fazla devam etmek istemeyen Danitz, krupiyeye bir bakış attıktan sonra sessizce mırıldandı, “Çelik’in nerede olduğunu öğrenmem gerekiyor.“ “Çelik Maveti mi?

Kan Amiral’in ikinci kaptanı?“ O sırada Alger başını eğip Yanan’ın sol koluna baktı, “Sana mı saldırdılar?

Anahtar için mi?“

“O adamın beynini zombiler yemiş!“  Öfkelenen Danitz sesini kontrol altında tutmak için elinden geleni yapıyordu.

“Ondan intikam almak mı istiyorsun?“

“Hehe.“ Danitz cevap vermeden gülümsüyor, yeni gizli kartına odaklanmış gibi önüne bakmaya devam ediyordu.

Bu nedenle Alger birkaç saniye daha düşündükten sonra devam etti, “Sizin kaptan en son yedi gün önce, Sonia Adası yakınlarında görüldü. Bu haber telgrafla doğrulandı. Altın Rüya’nın Bayam’a ulaşması biraz daha zaman alacak.

Yeni bir yardımcın mı var? Tek başınaysan, Çelik’le baş edebileceğine inanmıyorum. Ve biliyorsun, o hiçbir zaman yalnız dolaşmaz.“

Danitz hiçbir şey söylemeden masanın ortasına bir çip fırlattı.

“Kart ver!“

“Kim?“ Alger hala bastırmaya devam ediyordu.

Danitz bir süre daha sessizce kartlarına baktıktan sonra kısık sesle cevap verdi, “Tanımazsın.“

Tanımaz mıyım? Çelik Maveti ile baş edebilecek kadar güçlü olan biri, ister bir korsan ister maceracı olsun, denizlerde muhakkak bir derece şöhrete sahiptir... Tabii gizli bir örgütün üyesi değilse, ya da ilk kez denize açılmamışsa... Belki Danitz sırrı ifşa etmekten korktuğu için cevap vermek istemiyordur. Bu daha olası... Belirli bir örgüte üye olan biri, denize ilk kez açılıyor, Çelik Maveti ile baş edecek kadar güçlü... Alger aniden başını kaldırdı, oldukça cüretkar bir tahmini vardı.

Ancak hiçbir şey olmamış gibi davranarak parmaklarını hafifçe masanın kenarına vurdu, “Bansy Limanı eğlenceli miydi?“

’Eğlence’ kelimesini üzerine basarak, imalı bir şekilde söylemişti.

Danitz şaşkın bir şekilde başını çevirip ona baktı, “Nereden bildin?“

Fırtınalar Kilisesi’nin tarzını göz önünde bulundurarak, kirli çamaşırları ortaya dökmelerinin imkansız olduğuna inanıyordu. Dahası, Beyaz Akik’in yolcuları daha dün gece gelmişti. Oradaki olaylara tanık olan herkes gizlilik anlaşması imzalamıştı, haber nasıl bu kadar hızlı yayılabilirdi?

Alger yalnızca gülümsemekle yetindi, cevap vermeyecekti.

O anda, İmparator Roselle’in sözlerinin değerini çok daha iyi anlamıştı: Cüretkar bir şekilde varsayım yap ve temkinli bir şekilde doğrula!

Alger’in sessiz kaldığını gören Danitz kısık sesle devam etti, “Önemli bir olay değil. Bazı eski gelenekler yeniden canlandırılmış ve sonucunda bir piskopos kontrolü kaybetmiş.“

Tam da beklediğim gibi... Alger kıkırdadı, “Çelik’i bulmana yardım ederim.

Ancak seninle nasıl iletişim kuracağım?“

“Hmm... Amyris Caddesi 15 numara boş. Bir kağıda yazıp kağıdı evin içine fırlat,“ dedi Danitz tereddütlü bir tavırla.

Alger düşünceli bir şekilde başını salladıktan sonra ayağa kalkıp Danitz’in omuzuna dokundu.

“Ödememi unutma.“

Hayalet gemi kaptanının gidişini izleyen Danitz başını iki yana salladı.

“Bu adam fena değil.

Ancak, benim de buradan gitmem gerekiyor.“

Alger’e pek güvenemiyordu. Kim bilir, belki de birkaç dakika sonra Çelik Maveti’yi ve korsanlarını buraya gönderebilirdi.

Yöreye özgü bol bir pantolon giymiş olan Alger, kumarhaneden ayrıldıktan sonra sokağın sonuna doğru ilerledi. Bir süre sonra da bir mağazaya girip tezgaha yaklaştı, bu sırada cebinden bir avuç dolusu bronz renkli bozukluk çıkarmıştı.

“Bana bir deste tarot kartı ver.“

Görevlinin istediği şeyi getirmesini beklerken aklında tek bir soru vardı:

Bay Aptal’ın hayranı bu kez ne yapıyor?



Yaşlı John’un Restoranı’nda.

Klein’ın sipariş ettiği kızarmış balık, saman gibi görünen bir şeye sarılı halde, çeşitli baharatlarla kaplı bir şekilde önüne servis edilmişti.









Tabaktan yayılan güçlü aroma Klein’ın ağzının sulanmasına sebep oluyordu.

Baharat Takımadaları’ndan da bu beklenirdi... Klein tam çatal bıçağını eline almıştı ki garsonun tabağına ağaç dalına benzeyen iki parça daha koyduğunu gördü.

Yemek çubuğu mu? Klein şok olmuştu.

Ancak çok geçmeden bu aletin buraya kim tarafından getirilmiş olabileceğini anladı: Roselle Gustav!

“Izgara balıklarını yerken bu mutfak takımlarını kullanırız. İmparator Roselle’in elflerin geleneklerinden ilham aldığı söyleniyor,“ dedi garson.

Elflerin gelenekleri mi? Doğru, elfler yemek yapmayı ve leziz şeyler yemeyi seven bir ırk... Ya da, bu yalnızca Roselle’in uydurduğu bir bahana olabilir... Klein hafifçe başını salladı.

Ölmekte olan bazı insanlara yardımcı olmak, dileklerini gerçekleştirmelerini sağlamak ve rol yapma gereksiniminin derinliklerine inebilmek için sabah birkaç kilise hastanesine gitmiş, ancak uygun bir hedef bulamamıştı.

Hastanelerdeki her hastanın onlara eşlik eden yakınları vardı. Bu nedenle Klein’ın ölenlerin kılığına girmesi mümkün değildi, aksi takdirde hastaların yakınlarını dehşete düşürecekti.

Maceracıların toplandığı bara gideceğim. Orada, denizlerde servet ararken bir sokak köpeği gibi karanlık sokak köşelerinde ölebilecek bolca yabancı olmalı... Bir sonraki adımını da planlamış olan Klein doğrudan önündeki lezzetli yemeğe gömüldü.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


520   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   522