Yukarı Çık




2.3   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3.1 


           
Bu kadar erken bir anda ona denk gelmek iyi bir fikir değildi, ama Jin artık buradan sessizce sıvışma şansını kaybetmişti.

Çeşmenin arkasına saklanmaya karar verdi. Karşı tarafın onu fark ettiğine dair bir belirti yoktu. Nina, Jin’in az önce oturduğu banka yerleşti.

Ay ışığıyla parıldayan gözlerinden süzülen bir damla, Jin’in dikkatini çekti.

─Yoksa ağlıyor mu? Neden?

Bacaklarını kendine çekip çeşmeye donuk bir ifadeyle bakarken, daha önce amfide ve sınıfta sergilediği o alaycı parıltıyı taşıyan gözleri şimdi tamamen donuklaşmıştı.

Nina, bir yerden ışıltılı bir nesne çıkardı.

Yüz ifadesiz bir kurbağa peluşuydu bu. Üzerine zorla giydirilmiş, pullarla süslü gösterişli bir takım elbise... Jin, bu tasarımın amacını anlamakta zorlandı.

Nina, birden peluşla konuşmaya başladı:

"Ah~, bitkinim... Şu soylular grubunun parti yapmaya bu kadar takıntılı olmasının sebebi ne acaba? İçi boş, yapmacık nezaket gösterilerinden başka bir şey değil ki. O kadar çok gülümsedim ki yüz kaslarıma kramp girecek sandım."

"Ha? Birisiyle mi konuşuyor?"

Jin etrafa gizlice göz attı, ama beklendiği gibi bankta oturan tek kişi Nina’ydı.

"Ah, tanrım! Bu saçmalıklardan iyice bunaldım... Şu soyluların anlamsız toplantılarındansa odamda kitap okumayı tercih ederdim."

Jin bunu gizlice dinlediği için suçluluk duymuş olacak ki, alışık olmadığı bir şekilde istemsizce geri çekildi. Ancak en ufak bir sese bile duyarlı olan Nina, hemen başını sesin geldiği tarafa çevirdi.

"Iııh~!"

Nina’nın gözleri fal taşı gibi açılmıştı. İnce bedeni neredeyse banktan düşecek kadar geriye eğilmişti. 

Jin, kendini açıklama gereği hissederek çeşmenin gölgesinden olabildiğince zararsız görünmeye çalışarak çıktı.

"...Yani, şey, seni korkutmak istememiştim."

"Ne zamandır oradaydın?!"

"Bir süredir buradayım. Sen aniden çıkageldin, ben de son anda saklandım."

"...........Gördün mü?"

Gözyaşları içinde, ifadesiz bir kurbağa peluşuyla kendi kendine konuşan tehlikeli bir kız karşısındaydı. Nasıl bakılırsa bakılsın, bu manzara imparatorluk çapında korku salan bir psişik için yakışık bir durum değildi.

Anlaşılması güç bir durumdu, ama en azından bu kadar yarım yamalak bir yalanın işe yaramayacağı kesindi.

"Gördüm... ama merak etme. Kimseye söylemem."

"Sana güvenmemi mi bekliyorsun?"

Bu arada, Nina sınıfta da hep böyle mi konuşuyordu?

Şu anki ses tonu, seçkin bir ailenin genç hanımefendisine daha yakışıyordu...

Ama şu anda düşünülmesi gereken bu değildi.

Ne kadar tuhaf görünse de, Nina’nın giriş sınavından muaf tutulanlar arasında olduğu bir gerçekti. Jin’in planında şu anda onunla çatışmak yoktu.

"Ne diyeyim, zor zamanlar geçiriyorsan birileriyle konuşmalısın."

".....Seni ilgilendirmez."

"Haklısın, öyle."

Onu bırakıp yurda mı dönsem acaba?

Aniden Jin’in aklına böyle bir düşünce düştü.

Zaten derslik binasının önünde ilk karşılaştıkları andan beri bu kızı sevmemişti.

Doğuştan sahip olması gereken her şeye sahip, önünde parlak bir gelecek olmasına rağmen, derin bir ıstırap çekiyormuşçasına başı öne eğik yürüyordu.

Bu görüntüsü, adeta Jin’in şimdiye kadar sürdürdüğü hayatla alay ediyor gibiydi.

Jin sessizce oradan uzaklaşmak üzereydi ki, Nina’nın mırıldanışları onu durdurdu:

".....Of, neden okadar kişinin arasında özellikle bu adam.."

"Ne?"

"......Hiçbir şey."

"Söyleyecek bir şeyin varsa açıkça söyle."

İyi bir bahane uydurup buradan hızla uzaklaşmalıyım.

Kalbinin neden huzursuzlandığını anlıyorum. Ama şu anda sakin kalmak zorundayım.

"Senin gibi sıradan birinin benim işlerimle işi yok. Bana bulaşarak ne elde etmeye çalışıyorsun? Eğer benden para koparmak istiyorsan, zamanını ve emeğini boşa harcıyorsun. O yüzden pes etsen iyi edersin."

Jin farkına bile varmadan, Nina her zamanki yapmacık kibarlığına geri dönmüştü. Yüzüne soğuk bir gülümseme yerleştirip konuşmasını sürdürdü:

"Bu konuda yeterince konuştuk. Bu zavallı adamın gözümün önünden kaybolmasını rica edebilir miyim? Hadi, kış kış~."

Eğer her zamanki Jin olsaydı, bu sözleri rahatlıkla savuşturabilirdi.

Basitçe omuz silker, sonra dönüp yurduna yürürdü. Üç yaşındaki bir çocuğun bile yapabileceği kadar basit bir hareket.

Ama Nina’nın sözleri, onun içindeki hassas bir damara dokunmuştu.

Tozlu sokaklar, bilinmeyen yetişkinlerin diken diken bakışları, ruhu donduran geceler… Beyninden silmesi gereken anılar bir bir canlanmaya başladı.

Artık kendini tutamazdı.

"Yalnızca senin için endişelendim. Bilirsin, insanlar Stingray ailesinin insan kalbi taşımayan canavarlarla dolu olduğunu söyler. Senin için ne kadar zor olduğunu tahmin edebiliyorum."

"Biz Stingray’ler hakkında ne biliyorsun ki sen?!"

"Beyaz Şövalyeler’deki kardeşlerin hakkında bir sürü kötü dedikodu duydum. Ah, bu arada, ailenizin öldürdüğü insanların kafataslarını tabak olarak kullandığınız doğru mu?"

"Ailevi meselelerimi kurcalamak yerine, kendi hayatını düşünmen daha iyi olmaz mı? Buradaki öğrencilere verilen aylık harçlıkla aileni geçindiriyorsundur herhalde, öyle değil mi?"

"Tam da az önce bahsettiğin ’gereksiz kurcalama’ dediğin şeyi yapıyorsun şimdi. Sana bu kadar kişisel bir şey anlattım mı?"

"Sormama gerek yok, anlıyorum. Şu ayağındaki ucuz ayakkabılara bak. Psişik yeteneklerin olsa da sefil bir hayat sürmek zorundasın.
Zavallı şey."

"Modayla ilgilenmiyorum. Bununla ilgili bir sorunun mu var?"

"Hee. Böyle bahaneler avam arasında popülerdir herhalde? Çok şey öğreniyorum."

"Tahmin ettiğim gibi, Stingray ailesinin genç hanımefendisi ruhen güçlü. Normalde, çatışmalar ve suikastlardan kazandığın parayla marka giymek de... insan az utanır be."

Ne bir tarafı düşünme, ne de dolambaçlı sözler.

İki tarafın da keskin lafları, karşısındakinin en hassas yerlerine acımasızca saplanıyordu.

"...Ah, tanrım! Bunun ailemle ne alakası var?"

"Aynısı senin için de geçerli. Ailem hakkında konuşmaya hakkın yok."

"Bana saldıran sensin."

"Ama önce başlatan da sensin."

"Haa? Her şey beni takip ettiğin için başladı, unuttun mu?"

"Haa? Kadın zevkime laf etmeye cüret etme!"

"Saçmalıklarını kes de itiraf et. Seni ihbar etmeyeceğim."

"Nasıl bu kadar kendini beğenmiş olabilirsin? Daha önce de söylediğim gibi, sadece tesadüfen buradaydım...."

"Öyleyse, böyle ıssız bir yerde ne işin vardı açıkla."

"Babam bu çeşmeyi tasarlayan kişiydi. Gelip görmek istedim."

"Gerçekten böyle uydurma bir hikayenin işe yarayacağını mı sanıyorsun be?"

"Tüh, asıl beni takip eden sensin, değil mi? Stalker olduğunu itiraf edemeyip panikleyip suçu bana attın."

"Birden gerçeği çarpıtma. Böyle bir şey yapacak biri değilim."

"Bak, nefes alışın hızlandı. Bu gergin olduğunun işareti. Bir de gözlerini sürekli kaçırıyorsun, bir şeyler saklayanların klasik belirtisi."

"Haaa~~!? Bu sadece asılsız bir suçlama."

"İşte bu, ’asılsız suçlama’. Bu cümle, suçluluk psikolojisi olanlar gerçeklerle yüzleşince sık kullanılır. Livingstone Üniversitesi’nde bir profesörün yakın tarihli araştırması var, detaylarını duymak ister misin?"

"Böyle bir üniversite duymadım."

"Yabancı bir üniversite olduğu için normal. Psikoloji çevrelerinde oldukça bilinen bir tez, araştırmalara kulağı olan herkes bilir."

"...Böyle bir tez varsa bile, ben bir sapık değilim."

"Ah, gerçekten mi? Yani Stingray ailesinin genç hanımefendisi, şanlı bir bilim dalını reddediyor?"

"Bir dakika! Konu neden aniden değişti?!"

"Hadi, özür dile de kurtul. Şimdi özür dilersen tazminat bile ödemezsin."

"Tanrım, özür dilemesi gereken sensin! Sesimi yükselttiğimde sonucuna katlanabilecek misin?"

"...Demek bu alçak, son çaresine başvuruyor."

"Hadi, çabuk ol. Çektiğin tüm fotoğrafları da çıkar ortaya!"

"Kahretsin, benimle dalga mı geçiyorsun sapkın kadın!"

"Bana küfretme. Hem sen de bir psişiksin, değil mi?"

"Çok konuşuyorsun... Zaten sana zerre kadar ilgim yok. Bir daha yüzünü bile görmek istemiyorum."

"Seninle aynı fikirde olmam ne tuhaf. Ben de seni gözümden ırak biri olarak görüyorum."

"İyi haber. Sınıfta karşılaşırsak lütfen benimle konuşma."

"Yok öyle! Bu kadar yumuşak davranmam mümkün değil."

Nina, yüzünde buz gibi bir gülümsemeyle devam etti:

"Okuldan birbirimizi atmak için bazı yollar olduğunu biliyorsun, değil mi?"

Tüm puanlarını ortaya koyacakları bir düello──.

Nina’nın bu sözleri, adeta bir savaş ilanıydı.

Elbette, hangi açıdan bakılırsa bakılsın, Jin’in kazanma şansı yoktu. Giriş sınavından muaf tutulan Nina’nın 1000 puanı varken, Jin’in Elemeler sırasında Tedd’den kazandığı puanlarla birlikte toplamı sadece 95’ti. Bu durumda, düzgün bir iddiaya bile giremezlerdi.

"Vay canına, çabuk parlıyorsun ha? İşte bu yüzden Stingray ailesi itibarsız... Her şeyi kavgaya dökmeye neden bu kadar heveslisiniz ki?."

"Korktun mu?"

Nina, o alaycı gülümsemesini sürdürdü.

"İptal etmekte sakınca yok, biliyorsun değil mi? Rakibim ürkütücü bir sapık olsa bile, birini hiç düşünmeden öldürmek biraz acımasızca olurdu."

Eğer şimdi geri adım atarsa, Jin’in itibarı yerle bir olurdu. Artık geri çekilme lüksü yoktu.

"......Pekâlâ, kabul ediyorum."

"Pişman olmayacağından emin misin? Vazgeçmek istersen, son şansın."

"Endişen için teşekkürler. Ama merak etme, seni yenmek için bir planım var."

"Hee~... Öyleyse, sana kolaylık göstermeyeceğim."

"Hah~ fazla kibirlisin. <-Düello-> iki gün sonra olsun."

"Şu an başlamaya hazırım."

"Yok öyle! Bana karşı havalı davranma. Aslında senin de hazırlanmaya ihtiyacın var, değil mi?"

"Peki, öyle diyorsan. Sana iki gün vereceğim."

Jin ve Nina ’nın bakışları birbirine kenetlendi; öfkeleri ve hayal kırıklıkları, kıvılcımlar saçan bir kimyasal tepkimeye dönüşmüştü.

Böyle bir görüntü belirdiğinde, Jin çoktan düşüncesizliği yüzünden kendine çıkışmak istiyordu. Artık geri adım atma şansı kalmamıştı.
Tartışmalarını duyan birkaç öğrenci, farkına varmadan çeşmenin etrafını sarmıştı bile. Okulun en ünlü öğrencilerinden Nina ile Doğulu bir yabancı arasındaki düello haberi, okula şimşek hızıyla yayılacaktı.



https://i.pinimg.com/736x/23/c0/b1/23c0b11faea7d5ad9f54a5cca3e03c77.jpg



Arka planda seyircilerin uğultusu yükselirken, Nina Stingray zaferinden emin bir gülümsemeyle Jin’e doğru döndü.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


2.3   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3.1