Yukarı Çık




1   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3 


           
1-2
Youko sıradan bir liseye gidiyordu. Özel bir kız okulu olması dışında, söylenecek pek bir özelliği yoktu.
Bu okul babasının kararıydı. Ortaokulda başarılıydı ve daha iyi bir okul hedeflemişti. Ortaokuldaki rehber öğretmeni de daha prestijli bir okul önermişti. Ama babası fikrinden milim sapmadı. Okul evlerine yakındı, kötü ya da tartışmalı bir itibarı yoktu. Kendini disiplinli ve geleneksel bir kurum olarak tanıtıyordu, bu da babası için yeterliydi.
Başta annesi bile okulun derecesinden dolayı hayal kırıklığına uğramıştı. Sonuçta Youko’nun deneme sınavlarını yakından takip ediyordu. Ama kısa sürede o da babasının tarafına geçti. Anne ve babası bir konuda hemfikir olduğunda, Youko’nun itiraz etmesinin hiçbir anlamı kalmazdı.
Biraz daha uzak bir okul için rahatlıkla yeterlilik sağlayabilirdi. Üstelik o okulun formaları da çok daha güzeldi. Ama sırf forma stili yüzünden sorun çıkarmak da doğru gelmedi ona; bu yüzden ağzını bile açmadan söyleneni yaptı.
Sonuç olarak, artık üçüncü sınıfa gelmişken, “okul ruhu” denilebilecek hiçbir şeye sahip değildi.
“Günaydın!”
Sınıfa girdiğinde üç neşeli ses birden Youko’yu karşıladı. Üç kız, sınıfın öbür ucundan el sallıyordu.
Kızlardan biri aceleyle yanına koştu.
“Hey Youko, matematik ödevini bitirdin, değil mi? Şöyle bir bakabilir miyim?”
Youko pencere kenarındaki sırasına yöneldi. Çantasından ödevi çıkardı. Hemen birkaç kız daha etrafında toplandı ve cevaplarını yazmaya koyuldular.
“Sen tam bir çalışkan öğrencisin, Youko. Boşuna sınıf başkanı olmamışsın.”
Youko, utanarak başını iki yana salladı.
“Gerçekten! Ödevden nefret ediyorum! Bir kulağımdan girip öbüründen çıkıyor.”
“Bende de öyle. Düşünmeye başlar başlamaz hiçbir şey anlamıyorum. Sanki boya kurumasını izlemek gibi. İçim geçiyor. Keşke senin gibi zeki olsaydım.”
“Kitaba bile bakmana gerek kalmıyordur, değil mi?”
“Hayır, hiç de öyle değil aslında.”
“Sen ders çalışmayı seviyorsun, değil mi?”




“Saçmalama.” Youko, bu söz üzerine sahte bir öfke takındı. “Annem yüzünden, hep başımda.”
Aslında doğru değildi. Annesi okul işleri konusunda pek katı değildi. Ama ortama ayak uydurmak en iyisiydi.
“Her gece ödevimi kontrol eder,” diye yalan söyledi Youko. “Dayanamıyorum.”
Gerçekte olan bunun tam tersiydi. Kitaplara düşkünlüğü annesini rahatsız ediyordu.
Notlarının iyi olup olmaması umurunda değildi denemezdi, ama önceliği bu değildi.
“Bütün gün çalışmaya vaktin varsa, ev işlerine de vardır,” son zamanlardaki favori lafı buydu.
Zaten Youko da ders çalışmayı sevdiğinden değil, öğretmenlerinin ona kızmasından korktuğu için böyleydi.
“Her gece ödev kontrolü, tam bir felaket...”
“Bana ne dersen de. Benimkiler de aynısı. Uyanık olduğum her an ders çalışmamı bekliyorlar. Normal bir insan bu kadar çalışmaya dayanamaz!”
“Kesinlikle.”
Youko başını salladı—yalnızca artık konu kendisi olmaktan çıktığı için bile olsa.
Arkasında birisi sahne fısıltısıyla,
“Hey, Sugimoto geldi,” dedi.
Sınıftaki herkesin bakışları yeni giren kıza çevrildi, sonra aynı hızla geri çekildi.
Ortamı bir anda buz gibi bir mesafe sardı.
Son altı aydır, Sugimoto’yu dışlamak bu sınıfta “önemli” olanların yeni oyunu hâline gelmişti.
Sugimoto birkaç saniye boş bakışlarla çevreyi süzdü—adeta far ışığında kalmış bir ceylan gibi—sonra Youko’nun yanında duran sıraya yöneldi.
Solundaki sıraya oturdu.
“Günaydın, Youko,” dedi.
Kibarca konuşmuştu.
Youko cevap vermek üzereydi, sırf bir refleks olarak, ama cümleyi yutkunarak yuttu.
Kısa bir süre önce, yanlışlıkla Sugimoto’yla selamlaşmıştı.
Sonrasında, sınıf arkadaşları onu yerin dibine sokmuşlardı.
Bu yüzden hiçbir şey demedi.
Sugimoto orada yokmuş gibi davrandı.
Diğer kızlar kıkırdamaya başladı.
Sugimoto başını eğdi ama bakışını kaçırmadı.
Youko onun gözlerinin kendisine dikildiğini hissediyordu.
Rahatsızlığını gizlemek için sohbetin içinde görünmeye çalıştı.
Sugimoto’ya acıyabilirdi, evet, ama diğerlerine karşı gelirse, bir sonraki hedef “kendisi” olurdu.
“Şey... Youko?”
Youko duymamış gibi yaptı.
Yaptığının kalpsizlik olduğunu biliyordu ama başka bir yol düşünemiyordu.
Sugimoto vazgeçmedi.
“Youko,” dedi tekrar.
Sohbet bir anda kesildi.
Youko’nun masasının etrafındaki çember, aynı anda bakışlarını kıza çevirdi.
Youko da onlara uymak zorunda kaldı ve kendini Sugimoto’nun yukarı çevrilmiş bakışlarıyla göz göze buldu.
“Şey... matematik ödevini bitirdin mi?”
Kızın çekingen sesi, çemberi yeni bir kıkırdama krizine soktu.
Youko ne diyeceğini bilemedi.
“Ben... bir kısmını yaptım sanırım.”
“Bana da gösterebilir misin, lütfen?”
Matematik öğretmeni her zaman bir öğrenciyi bir önceki gecenin ödevini açıklamakla görevlendirirdi.
Youko, bugünün sıranın Sugimoto’da olduğunu fark etti.
Etrafına baktı.
Kimse tek kelime etmedi.
Hepsi ona Sugimoto’ya reva görülen o sert bakışlarla karşılık verdi.

Youko hemen anladı:
Hepsi onun, Sugimoto’nun isteğini nasıl geri çevireceğini görmek için bekliyordu.





Youko boğazındaki sert yumruyu yuttu.
“Ben… hâlâ hataları kontrol etmem lazım,” dedi.
Dolambaçlı reddedişi, yanındaki arkadaşlarını etkilemedi.
“Ay, Youko,” diye araya girdi biri, “sen tam bir yufka yüreklisin.”
Sesinde açık bir hoşnutsuzluk ve azar vardı.
Youko içten içe irkildi.
Gruptaki diğerleri de hemen katıldı.
“Biraz daha açık konuşmalısın, Youko.”
“Doğru. Senin gibi bir pozisyondaki biri asla şüpheye yer bırakmamalı.”
“Yoksa etrafın, hayırdan anlamayan aptallarla dolar.”
Youko ne yapacağını bilemiyordu.
Açıkça onların beklentilerini karşılamaya cesareti yoktu.
Ama aynı zamanda, onların duymak istediği sert sözleri o kıza savuracak kadar da umursamaz ve katı değildi.
Sonunda, tedirgin bir kahkahayla karşılık verdi.
“Sanırım...”
“Gerçekten öyle! Hep çok yumuşaksın. Bu yüzden senin gibi insanların peşini böyle önemsiz tipler bırakmıyor.”
“Ama ben sınıf başkanıyım.”
“İşte bu yüzden dik durman gerekiyor. Sonuçta gerçek sorumlulukların var. Her önüne gelenin dikkatini dağıtmasına izin veremezsin.”
“Galiba haklısın.”
“Aynen öyle.”
İnce ve kötü niyetli bir gülümseme kıvrıldı dudaklarına.
“Üstelik, Sugimoto’ya notlarını verirsen… hepsini kirletir.”
“Evet ya, kim ister ki öyle bir şeyi?”
Çember yine acımasız bir kahkaha tufanına kapıldı.
Youko da bu kahkahalara katıldı.
Ama göz ucuyla, başı önünde duran kızın gözyaşlarının yanağından süzüldüğünü fark etmeden önce değil.

Bu onun da suçu, dedi kendi kendine.
Böyle insanlar durduk yere hedef olmaz. Her zaman bir sebebi vardır. Kendileri sebep olur.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


1   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   3