Yukarı Çık




1   Önceki Bölüm 

           


Dr. Aris’in bekleme odası, bir tapınağın sessizliğine sahipti. Fakat burada tapılan tanrı, şifa değil, kusursuz bir uyumdu. Havayı, filtrelenmiş ve kokusuz bir hiçlik dolduruyordu. Duvarlar, üzerine düşen gölgeyi bile yutacak kadar pürüzsüz ve beyazdı. Elian, vücudunun şeklini hafızasına alan koltuğa gömülürken, bu kusursuzluğun onu bir hücre gibi yavaşça sardığını hissetti. Burası bir sığınak değil, ruhun sterilize edildiği bir ameliyathaneydi.

Kapı, neredeyse duyulmayan bir fısıltıyla açıldı.

“Elian, lütfen içeri gel.”

Dr. Aris, babacan gülümsemesini yüzüne bir maske gibi takmıştı. Ofisi, bekleme odasından farksızdı; kişisel olan her şeyden arındırılmış, sadece Veridian Kolektifi’nin soluk mavi logosunun asılı olduğu bir boşluktu. Doktor, Elian’ı karşısındaki koltuğa buyur etti. Bu koltuk da diğeri gibi rahat, hatta daha da rahattı. Bir tuzağın konforuydu bu.

“Acil bir görüşme talep etmişsin,” dedi Dr. Aris. Sesi, sakin bir gölün yüzeyi gibiydi; ne bir dalga, ne bir duygu. “İş yerinde bir anksiyete atağı daha mı?”

Elian yutkundu. Boğazı, kelimeleri dışarı bırakmak istemeyen bir bekçi gibi kasılmıştı.
“Bu bir ataktan daha fazlasıydı,” diye fısıldadı.
“Ekranımda bir şey gördüm. Bir adres.”

Dr. Aris, parmaklarını veri-pedinin pürüzsüz yüzeyinde gezdirirken başını hafifçe eğdi.
“Evet, sistem notlarını inceledim. Meridian Sektörü 7-G etiketiyle ilgili bir anlık görsel stres belirtisi yaşamışsın.”
Doktorun kelimeleri özenle seçilmişti. “Görsel stres belirtisi.” Gördüğü şeye bir isim takarak, onu Elian’ın gerçeğinden koparıp tıbbi bir semptomun soğuk dünyasına hapsediyordu.

“Hayır,” dedi Elian, sesi biraz daha güçlenmişti. Bu, bir isyanın ilk kıvılcımıydı.
“Orada Kaira yazıyordu. Kaira Bölgesi, Umut Sokağı.”

Dr. Aris, Elian’a baktı. Gözlerinde hayal kırıklığı ile şefkat arasında gidip gelen, yorucu bir ifade vardı. Bu bakış, Elian’ın en zayıf noktasıydı. Bu bakış, ona her zaman anormal olduğunu hissettirirdi.
“Elian,” dedi doktor, yumuşak bir sesle. “Bu konuyu daha önce de konuşmuştuk. Kaira, zihninin çocukluk travmanla başa çıkmak için inşa ettiği çok katmanlı bir savunma mekanizması. Karmaşık ve son derece canlı bir fantezi. Bazen, yüksek stres anlarında, zihin bu fanteziyi gerçekliğin üzerine yansıtır. Algıda seçicilik dediğimiz şey budur. Beynin, var olan bir desende görmek istediği şeyi görür. O harfler ve rakamlar, senin için her zaman ‘Kaira’ kelimesini fısıldayan bir potansiyel taşıyacak.”

Her bir kelime, Elian’ın kalbine saplanan buzdan bir iğne gibiydi. Mantıklıydı. Bilimseldi. Ve bu yüzden çok daha zalimceydi. Doktor, onun ruhunun en derin parçasını alıyor, onu bir laboratuvar camının altına koyuyor ve parçalara ayırıyordu.

“Ama… o kadar gerçekti ki…”

“Elbette gerçekti,” diye onayladı Dr. Aris. “Zihninin yarattığı en güçlü sanrılar, her zaman en gerçek hisssettirenlerdir. Tehlikeli olan da budur zaten.”
Doktor arkasına yaslandı. Karar anı gelmişti.
“Stabilizatör dozajında küçük bir artış yapmamızın zamanı geldiğini düşünüyorum. Bu, zihninin etrafındaki o parazitlenmeyi temizleyecek. Gürültüyü azaltacak. Böylece kendi gerçek düşüncelerini daha net duyabileceksin.”

Gürültü.
Doktor, Lina’nın sesine, Umut Sokağı’nın hayaline, Kaira’nın tamamına “gürültü” diyordu.

Elian, o an bir uçurumun kenarında durduğunu anladı. Ya doktorun elini tutup güvenli, tanıdık, uyuşmuş boşluğa geri adım atacak ya da kendini o gürültünün içine bırakacaktı. Daha yüksek bir doz, fısıltıları sonsuza dek susturabilirdi. Lina’yı, o ismi, o sıcaklığı tamamen yok edebilirdi.

Bu, ruhunun intiharı olurdu.

Yüzüne, yenilmiş bir adamın ifadesini yerleştirdi. Bu, yıllardır öğrendiği en iyi roldü.
“Haklısınız, doktor,” dedi usulca. “Sanırım… sanırım yoruldum. Artırmak iyi bir fikir olabilir.”

Dr. Aris’in yüzüne, işini iyi yapmış bir zanaatkarın memnuniyeti yayıldı.
“Doğru karar, Elian. Sistem, yeni reçeteni eczane otomatına gönderdi bile. Unutma, biz senin yanındayız.”

Elian ofisten çıktığında, Veridian Kolektifi’nin koridorları ona hiç bu kadar boğucu gelmemişti. Her beyaz duvar, bir yalanı saklıyordu. Her sessiz köşe, susturulmuş bir çığlığı barındırıyordu. Eczane otomatının önünden geçerken duraksamadı bile. Adımları onu çıkışa, Aethelburg’un parlak ama soğuk gökyüzünün altına taşıdı.

Şimdi bu şehre baktığında, binaları değil, parmaklıkları görüyordu. Hava taşıtlarını değil, devriye gezen gardiyanları. İnsanları değil, ruhları alınmış mahkumları.

Dr. Aris haklıydı. Kaira, bir sığınaktı. Ama zihninin değil, ruhunun sığınağı. Ve o sığınak, şimdi saldırı altındaydı.

Bir karar verdi. Hayatında ilk defa, doktorların ya da sistemin değil, kendi ruhunun sesini dinleyerek bir karar verdi.

Stabilizatör’ü almayacaktı.

Adımlarını, daha önce hiç gitmediği bir yöne çevirdi.

Meridian Sektörü 7’ye.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


1   Önceki Bölüm