Yukarı Çık




4   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   6 


           
Kimsenin olmaması gereken çatıya birisi geldi. Bu, insanı telaşlandırır tabii ki. Üstelik tam da ders saatindeydik. İkinci dönemi düşünürsek, bu bir öğrencinin hayatındaki en önemli derslerden biridir.

Güzel saçı usulca dalgalanıyordu. Yazın ortasında olmamıza rağmen teninde terden eser yoktu, taptazeydi. Hafif gizemli bir havası vardı. Kurdelesi kırmızıydı. Yani, birinci sınıftı. Benden küçük olduğuna inanmayı zorlaştıran zarif bir güzelliğe sahipti.

Onunla hiç doğru düzgün konuşmamıştım ama bu okulda ünlü biriydi.

Adı Ichijo Ai’ydi.

Geçen seneki giriş sınavlarında en yüksek puanı alan yetenekli bir kızdı. Mankenleri andıran güzelliği ve cana yakın kişiliği sayesinde, okula başladıktan sonraki bir ay içinde okulun idolü haline gelmişti.

O benim tam zıttımdı. Neden böyle bir yerde olduğuna dair hiçbir fikrim yoktu.

“Merhaba, ben Aono, ikinci sınıfım. Derste olmak istemedim, bu yüzden dersi ekip ve etrafta dolanırken kendimi burada buldum.“

Ne kadar anlamsız bir bahane. Az önce çatıdan atlayıp rahatlamayı düşünüyordum, şimdi neden böyle tuhaf bir açıklama yapıyorum ki?

“Aono-senpai?“

O sevimli ses karşısında afallamaktan kendimi alamadım. Güzel, yetenekli bir kızdı ama sesi sevimli tarzdaydı. Sınıfımdaki çocuklar onun görünüşüne hayran kalıp biraz bela oluyorlardı ama dürüst olmak gerekirse, Miyuki ile fingirdeşmekle o kadar meşguldüm ki pek ilgimi çekmemişti.

Bir anlığına Ichijo’nun yüzü bulutlandı. Ah, hakkımdaki dedikoduyu biliyor. Neyse, yapacak bir şey yok.

Yüzümde kabullenmiş bir ifadeyle buruk bir şekilde güldüm.

“O kadar zaman varken neden şimdi?“

Cılız bir sesle mırıldandı.

Sınıf arkadaşlarımın aksine, hiç düşmanlık göstermedi.

Biraz rahatlamış hissettim.

“Benim hatam. Dedikoduları biliyorsundur. Lütfen bana müsaade et. Öğlene kadar burada saklanıp onigirimi burada yiyeceğim.“

Annem benim için biraz onigiri yapmıştı. Sınıftan kaçarken çantamı yanıma almıştım, bu yüzden öğle yemeği vaktine kadar burada kalabilirdim. Yalnız kalıp bundan sonra ne yapmam gerektiğini düşünmek istiyordum.

Hislerimi anlayıp anlamadığını bilmiyorum ama hoşnutsuzluğunu belli etti.

“İstemiyorum. Çünkü burası benim yerim. Sana veremem. Senpai, sen git asıl!“

Beklediğimden daha keskin bir kişiliği var gibi görünüyor. Ona karşı sempatim biraz arttı.

“Emin misin? Hakkımda söylenenleri biliyorsun, değil mi?“

Bunu söylerken kalbim acıdı.

Çünkü bu gerçeği hâlâ kabullenemiyordum.

“Biliyorum.“

“O zaman, çabuk ol...“

“Hayır.“

Bu idol epey inatçı görünüyor.

“Ha?“

Ses tonum istemeden sert çıkmıştı. Bu kadar güçlü bir tepki beklemiyordum.

“Dedikoduları biliyorum. Ama onlar sadece dedikodu. Aşk sorunlarıyla ilgili bazı garip söylentiler var gibi görünüyor, ama... umrumda değil. Zaten, aşk bir hastalık gibidir. Tek taraflı iddialar veya söylentiler gibi belirsiz ve boş hikayelere neden inanalım ki? Bu tehlikeli değil mi?“

Beklediğimden daha güçlü bir karşı çıkıştı. Ve aklıma kazındı. En yakın sınıf arkadaşlarımdan ve kulüp üyelerinden duymak istediğim sözler, daha önce hiç tanışmadığım bir alt sınıf öğrencisinden gelmişti. Şaşkınlık ve sevinç, kalbimdeki yaraları biraz olsun doldurdu.

“Yani bana inanıyor musun?“

“İnanıp inanmama meselesi değil bu. Koşullar göz önüne alındığında, bu dedikoduyu kız arkadaşın yayıyor. Sadece bu tek taraflı ve yanlı bilgiyle seni incitmenin çok riskli olduğunu söylüyorum. Romantik sorunlardan yayılan dedikodular, en güvenilmez bilgilerdir.“

Çok zekice, ya da en kötü ihtimalle mantıklı bir şekilde tartışıyordu. Normalde bu ukala bir alt dönem lafı olurdu ama bu, en çok duymak istediğim şeydi.

“Teşekkür ederim.“

“Neden teşekkür ediyorsun?“

Bana şaşkın ve sinirli bir ifadeyle baktı.

“Anlamasan da, sorun değil.“

Gözyaşlarımı tutmaya çalışırken zeki alt sınıfıma baktım.

Gökten sağanak bir yağmur boşaldı. Ortamın havasını bir anda değiştirdi.

“Hey, çok şiddetli yağıyor. Hadi içeri girelim, burada üşüteceğiz.“

“Lütfen beni yalnız bırak.“

Kabul edileceğini düşündüğüm bir teklifin reddedilmesiyle şok oldum.

“Ah, ama.“

“Hâlâ anlamadın mı?! Buraya tek başıma gelmemin sebebini?!“

Az önceki mantıklı sesinin aksine, bu ses tonu bariz bir şekilde öfkeyle doluydu ve beni ne diyeceğimi bilemez halde bıraktı.

“Sebebi mi?“

“Yağmurdan ıslanıp üşütmekten endişelenmeme gerek yok. Çünkü benim için, yarın diye bir şey olmayacak!“

Şımarık bir çocuk gibi, sadece duygularıyla hareket ediyordu.

“Sakin ol.“

“Beni rahat bırak. Ölmek istiyorum!“

Sonra yavaşça güvenlik çitine doğru yürüdü. Panikleyerek kolunu yakaladım ve onu durdurdum.

“Kes şunu!“

Daha az önce kendimi öldürmeyi düşünen ben, şimdi ise bir alt sınıfın kendini öldürmesini engellemeye çalışıyorum. Bu, anlam veremeyeceğim kadar ani bir gelişmeydi.

“Bu seni ilgilendirmez. Bırak da istediğimi yapayım.“

Beklediğimden daha fazla bir güçle beni silkelemeye çalıştı. Ama çaresizce tutunmaya devam ettim.

“Yeter artık...“

İkimiz de sırılsıklam olmuştuk ama umrumda değildi. Diğer eliyle kolumu çekmeye çalışıyordu.

Karmakarışık bir zihinle, şu sözleri söylüyordum:

“Eğer öleceksen, en azından bir günlüğüne benimle takıl! Hadi okulu birlikte asalım!“

“Ha!?“

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


4   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   6