Sunny, Uyanmışlar Akademisi’nin devasa, neredeyse yok edilemez gibi görünen kırmızı kapılarının önünde duruyordu. Akademi aslında şehir içinde bir şehirdi. Yüksek alaşım duvarlarla çevrili, derin bir hendekle korunan, stratejik noktalara yerleştirilmiş ağır kalibreli topların oluşturduğu ölümcül bir hava savunma kubbesine sahip bir kale gibiydi. Hiçbir Kâbus Yaratığı, hatta devasa Titanlar bile bu savunmayı aşamayacak deniyordu.
Burası efsanevi bir yerdi. Aslında, en popüler çizgi romanların, gençlik dizilerinin ve romanların birçoğu tam da bu duvarların ardında geçerdi. Genç Uyanmış kahramanların maceraları, rekabetleri ve romantik ilişkileri modern eğlencenin ana temasıydı. Sunny ise, bir gün bu kahramanlardan biri olacağını hayal bile etmemişti.
Elbette, gerçekte işler medyada gösterildiği gibi değildi. Dahası, Rüya Diyarı’na girmeden önce burada sadece dört haftası vardı. İstese bile bu kadar kısa sürede herhangi bir “ilişkiye“ girmesi pek mümkün değildi. Hem zaten niyeti de yoktu.
Hayatta kalmayı öğrenmesi gerekiyordu, saçma şeylerle zaman harcamayı değil.
Kar, ağır ağır yere düşüyordu. Akademi kapısının önünde sessizlik ve soğuk hâkimdi. Sunny dışında sadece bir kişi daha vardı — muhtemelen o da yeni bir Uyuyandı.
Kız uzun boylu, ince yapılıydı; yaşça Sunny’e yakın görünüyordu. Gri gözleri berrak, yüz ifadesi ise soğuk ve uzak bir tondaydı. Gümüş-beyaz saçları kısacık kesilmiş, düzgünce yana taranmıştı. Sunny gibi o da polis tarafından verilen gri bir eşofman giymiş, yanında hiçbir kişisel eşyası yoktu. Başında eski tarz bir kulaklık vardı ve müzik dinlerken son derece sakin görünüyordu.
Kızın üzerinde tuhaf bir hava vardı… dünyadan biraz kopuk gibiydi. Özgüvenli ama aynı zamanda biraz yalnız.
Sunny, konuşma başlatma niyetinde değildi. Şu Kusur yüzünden kim bilir nasıl bir duruma düşerdi? En iyisi sessiz kalmaktı.
Kıza baktı ve istemsizce içinden geçirdi: ’Acaba Kusuru ne?’
Sonunda devasa kapılar hareket etmeye başladı. Güçlendirilmiş metal alaşımdan yapılmış o kalın levha yavaşça alçaldı ve uzun bir köprüye dönüştü. Sunny, kararlı bir ifadeyle ileriye baktı.
Usta Jet’in veda ederken söylediği sözler zihninde yankılandı.
***
Yolda Akademi’ye giderlerken Sunny pek konuşmamış, Jet’in şahsi aracının penceresinden şehrin hızla geriye kayan manzarasına dalmıştı. Aslında, bir PTV’ye ilk kez biniyordu. Şehirde çoğu insan böyle bir araca sahip olmayı değil, ehliyetini bile almayı hayal edemezdi.
Birkaç kez polis arabasının arkasına bindirilmişti ama o farklı bir tecrübeydi tabi.
Bir noktada Usta Jet ona döndü:
“Madem ikimiz de varoşlardan geldik, sana üç tavsiye vereceğim. Dinleyip dinlememek sana kalmış.”
Sunny başını çevirip sessizce bekledi.
“Birincisi: Akademi’ye kaydolduğunda sana yeniden psikolojik danışmanlık teklif edecekler. Ayrıca, Kâbus’un ayrıntılarını ve Değerlendirmeni paylaşırsan, ödül olarak bir veya birkaç ruh parçacığı alabileceksin.”
Sunny kaşlarını çattı.
“Beni tekrar psikiyatriste gitmeye mi ikna etmeye çalışıyorsun?”
Jet başını salladı.
“Hayır. Aksine, reddetmeni söylüyorum.”
Sunny şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı.
“Neden?”
Kısa bir sessizlikten sonra Jet yanıtladı:
“Rüya Diyarı’nda tehlike sadece Kâbus Yaratıkları değil. Yeterince güçlü olduğunda, insanlar da aynı derecede tehlikeli hale gelir. Yönelimini ne kadar az kişi bilirse o kadar iyi.”
Demek mesele buydu.
“Güçlü bir Uyanmış’ı yenmenin en kolay yolu onun Kusurunu kullanmaktır. Akademi’deki genç aptalların, Yönelimlerini ve Kusurlarını paylaşmaları özellikle teşvik edilir. Devletin bilgilerini sızdıracağını söylemiyorum ama... iki kişi bir sırrı biliyorsa, artık o sır, sır değildir. Ve devletin içinde bu bilgileri görebilecek bir sürü insan var.”
Sunny başıyla onayladı.
“Teşekkür ederim, Usta Jet.”
Kadın da başını salladı.
“İkincisi: Akademi’de seçebileceğin bir sürü kurs olacak. Yakın dövüş, Kâbus Yaratıklarının türleri ve zayıflıkları, büyü teorisi, eser incelemesi falan…”
Sunny yutkundu. Aslında hangi silahı seçeceğini kara kara düşünüyordu. Dört hafta bir silahı ustalıkla öğrenmeye yetmezdi ama en azından temelini kavrayabilirdi.
Jet, sözünü kesercesine devam etti:
“Hepsini boş ver. Katılman gereken tek ders Vahşi Doğada Hayatta Kalma.”
Sunny gözlerini kırpıştırdı.
“Ne?”
Jet ona baktı.
“Şehir çocukları için durum farklı. Onlar okullarda ve özel eğitmenlerden bir sürü yararlı şey öğrenirler. Bizim öyle bir şansımız olmadı. Kâbus sırasında hayatını en çok tehdit eden şey neydi?”
Sunny düşündü. Görünürde en tehlikeli olan, Zalim’di… sonra da Dokuzlardan Kahraman Auro. Ama aslında onu en sonunda öldürme noktasına getiren şey…
“Soğuktu.”
Jet hafifçe gülümsedi.
“Aferin. Sadece şehirde nasıl hayatta kalacağını biliyorsun. Ama Rüya Diyarı’nın Neredeyse tamamı vahşi doğadan ibarettir. Ateş yakmayı biliyor musun? Yemek bulmayı, barınak yapmayı? Hayır. Canavarlarla savaşmak önemlidir ama açlıktan ya da soğuktan ölürsen o savaşın bir anlamı kalmaz. Bana güven — ben bunu zor yoldan öğrendim.”
Sunny başını salladı. Bu kadar basit bir şeyi düşünmemiş olmasına sinirlenmişti. Kendi alışkanlıkları yüzünden körleşmişti.
İnsan zihni böyledir işte: belli bir yaşam biçimine alıştı mı, ötesini görmek zor olur.
O sırada Jet aracı durdurdu ve kapıyı açtı. Sunny dışarı çıktı ve bir an dona kaldı.
Devasa metal kapılar… Uyanmışlar Akademisi tam karşısında duruyordu.
Birkaç saniye sonra kendine gelip ustasına döndü.
“Benden bu kadar,” dedi Jet, duvarlara hüzünle bakarak. “Haber verdim, birazdan biri seni almaya gelecek.”
Kadının buz mavisi gözlerinde karanlık bir ifade vardı. Sunny’nin içini soğuk bir his kapladı.
“Üçüncü tavsiye ne?”
Jet ona baktı, sonra iç çekti.
“Unutma: Rüya Diyarı’nda hiç kimse tek başına hayatta kalamaz. Bu bir görüş değil, bu bir gerçektir. Diğer Uyuyanlarla iyi geçinmeye çalış. Sana kötü davransalar bile. Bir gün bu, hayatını kurtarabilir.”
Sonra gülümsedi ve Sunny’nin omzuna hafifçe vurdu.
“Şimdiye kadar hayatta kalmayı başardın. Bunu yapmaya devam et.”
Ardından arabasına bindi ve uzaklaştı. Böylece, gitmişti.
Metal köprünün ucu zemindeki özel yuvaya oturdu ve bir dizi mekanik tıkırtıdan sonra durdu. Sunny ileriye bakarken içinden, önündeki dört haftalık hayatın nasıl geçeceğini merak ediyordu.
Kusurunu ve Yönelimini gizli tut. Vahşi doğada hayatta kalmayı öğren. Diğer Uyuyanlarla iyi geçin. Kulağa zor gelmiyordu.
Ama nedense, önündeki haftaların ilk Kâbusu kadar zorlu — hatta belki ondan da beter — olacağından emindi.
Hiçbir kaygı taşımıyormuş gibi görünen gümüş saçlı kız öne adım attı ve köprüye çıktı.
Sunny derin bir iç çekti ve isteksizce onu takip etti.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.