Gök Kılıcı sonuçta Kıskaçlı bir Avcı’dan çıkmıştı, Sunny’nin şu anki rütbesi için hiçte fena sayılmazdı. Zaten çok az Uyuyan, Uyanmış bir silaha sahip olabilirdi. Ama Sunny bunu duyunca, Gök Kılıcı çoktan unutmuştu bile… Yani, o kılıcın belli bir manevi değeri vardı ama… neyse şimdi bunun sırası değil!?
Burada yeni bir Hatıra vardı, bizzat Uyanmış bir iblisten geliyordu! Bir iblisten!
Yani bu, üçüncü kademe* Uyanmış bir Hatıra demekti — Gök Kılıç’tan tam iki kademe daha yukarıda. Toplamda yedi kademe vardı ve bunlar* Yaratık’tan Titan’a kadar uzanan yedi Kâbus Yaratığı sınıfına karşılık geliyordu. Elbette daha yüksek bir kademe, her zaman daha güçlü bir Hatıra anlamına gelmezdi, ama genellikle bir yaratık ne kadar gelişmişse, ardında bıraktığı Hatıra da o kadar benzersiz ve kudretli olurdu.
İşte, Uyanmış Zalim’den aldığı beşinci kademe Uyanmış bir zırh olan Kuklacı’nın Pelerini ne kadar değerliydi varın siz hesap edin.
‘Ne olur, süper bir şey olsun! Lütfen. lütfen.’
Sunny heyecanını belli etmemek için kendini umursamaz göstermeye çalışıyordu. Sesini ifadesiz ve sabit tuttu.
“Hadi ya? İyiymiş.”
Nephis bir anda elini yakaladı ve böylece Sunny’nin şaşkınlığıyla tüm çabaları aktı gitti. Kız gözlerini kapatmıştı. Sunny ise hala şaşkınlığını gizlemeye çalışırken, Nephis’ten kendi bedenine doğru akan bir enerji kıvılcımı hissetti. Bu, Yıldızışığı Lejyon Zırhı’nı Nephis’e verdiği zamanki hissin tam tersiydi.
[Bir Hatıra kazandın: Gecenin Kılıcı.]
‘Hah. Güzel isim.’
Sunny rünleri çağırdı ve sabırsızca yeni silahının tanımını buldu.
Hatıra. [Gecenin Kılıcı]. Hatıra Rütbesi. Uyanmış. Hatıra Türü. Silah. Hatıra Tanımı. [Düşmüş bir yıldızın parçasından dövülmüş bu sağlam ve boyun eğmez kılıç sarsılmaz bir kararlılığın sembolüdür. Kanının son damlasına kadar savaşanları sever ve teslim olmak nedir bilmez.]
‘İlginç.’
Vakit kaybetmeden Gecenin Kılıcı’nı çağırdı. Bir anda elinde zarif bir kılıç belirdi.
Görünüşte biraz Gök Kılıç’a benziyordu ama bu benzerlik yalnızca tek kenarlı olmasından ve iki elli tutulabilecek uzun bir kabzaya sahip olmasından ibaretti. Benzerlik orada bitiyordu. Öncelikle, bıçak kısmı çok daha uzundu — yetmiş ila seksen santim civarında — ve hafifçe eğimliydi. Kıskaçlı İblis’in zırhıyla aynı parlak, ışıltılı metalden dövülmüştü.
Ve inanılmaz derecede keskindi.
Kabzası cilalı siyah ağaçtan yapılmıştı, ulu ağacın obsidyen rengi dallarına benzer bir görünümü vardı. Balçağı yuvarlak biçimliydi ve Gök Kılıç’a göre daha belirgindi, bu sayede kullanıcıya daha iyi bir tutuş ve koruma sağlıyordu.
Kılıçta hiçbir süsleme, oymacılık ya da gösteriş unsuru yoktu. Sade ve asil bir görünüme sahipti — yalnızca savaşta kullanılmak üzere yapılmış gerçek bir savaş silahı. Soğuk ve ürkütücü bir kudret yayıyordu.
Sunny’nin eli Gecenin Kılıcın’a değer değmez, onun sarsılmaz bir iradeye sahip olduğunu hissetti. Bıçağı, en yıkıcı darbeleri bile hasar almadan karşılayabilecek kadar sağlamdı. Bu kılıç elindeyken Sunny’yi bir daha hiçbir şey silahsız bırakamazdı.
Dahası, kalbinin derinlerinde tuhaf bir his beliriverdi. Gecenin Kılıcı’nı tutarken, içinde ulaşılmaz bir yerde gizlenmiş derin bir güç kuyusu varmış gibi hissediyordu. Henüz o güce nasıl erişeceğini bilmiyordu ama varlığından emindi.
‘Belki de önce “güvenini” kazanmam gerekecek. Peki ama nasıl? Hmmm… bir ara denemek lazım.’
Yeni silahına hayranlıkla baktı, sonra Nephis’e döndü.
“Bu kılıcı biliyorum. Bu bir... katana, değil mi?”
Nephis Gecenin Kılıcı’nı inceledi, ardından yanıtladı.
“Değil. Aslında bu bir tachi. Geleneksel bir katanadan daha uzun ve bıçak yapısı biraz farklı olur. Ama oldukça benzerler.”
Demek tachi… kulağa tınısı hoş geliyordu doğrusu. Ayrıca Gök Kılıç’la öğrendiği ilkelerin çoğu, bu tür bir kılıca da rahatlıkla uyarlanabilirdi, temelleri aynıydı.
Yeni kazancı, Yankı’sını kaybetmenin hüznünü unutturmaya yetmemişti ama moralini bir hayli yükseltmişti. Sunny Gecenin Kılıcı’nı gerçekten beğenmişti. O sade, kararlı tasarımında bir asalet vardı.
Sade ve ölümcül… tıpkı Sunny’nin kendisi gibi.
Bu kılıca sahip olmak gerçekten büyük bir gelişim demekti.
Birden zihninde karanlık bir düşünce belirdi. Nephis’e bakıp boğazını temizledi, ardından tereddütle sordu.
“Şey… bu bayağı iyi bir silah. Hem de üçüncü kademe. Bence sen almalısın?”
Sonuçta Kıskaçlı İblis’e son darbeyi vuran Nephis’ti. Hak gereği Hatıra onundu. Ama Sunny içten içe, Nephis’in almasını istemiyordu...
Nephis başını iki yana salladı.
“Benim zaten kılıcım var. Ve bana daha uygun.”
Sunny içinden derin bir nefes aldı. Rahatlamıştı.
‘Güzel. Ama bu benim merakımı daha da cezbetti — eğer üçüncü kademe bir kılıcı almak istemiyorsa, o gümüş kılıcının kademesi ne acaba?’
Nephis’in sadece “uygun” olduğu için eski kılıcını tercih ettiğine bir saniye bile inanmadı. Bizzat kendisi söylemişti, bu tarz kılıçların kullanma prensipleri hemen hemen aynıydı. Gecenin Kılıcı’nı kendine alıp eski kılıcını Sunny’e verse hiç zorluk yaşamazdı. O halde reddetmesinin nedeni, Gecenin Kılıcı’nın aslında daha düşük bir kademe olması olabilirdi.
Sunny’nin merakı yeniden alevlenmişti. Acaba Neph, Gerçek İsmini nasıl kazanmıştı? Kendisi o unvana ulaşmak için Uyanmış bir Zalim’i öldürmek zorunda kalmıştı. Nephis de aynı şeyi mi yapmıştı acaba, yoksa… daha da inanılmaz bir şeyi mi başarmıştı?
Ama artık konuşacak hali kalmamıştı.
Kimsenin kalmamıştı.
Ölü Muhafızı yemeye gelen tuhaf kanatlı yaratığın, bu kez de Kıskaçlı İblis’in cesedini almak için gelmesinden korkan üç Uyuyan, Ulu ağacın gövdesinin arkasına geçtiler.
Yukarılardan hiçbir varlığın onları fark edemeyeceğinden emin olduklarında gelen rahatlama ile sonunda birer birer yorgunluğa teslim oldular ve uykuya daldılar. Sunny neredeyse anında derin, karanlık bir uykuya gömüldü, nihayet dinlenebildiği için memnundu.
Fakat bu kez garip bir şey oldu.
Aslında bir rüya gördü.
‘Tuhaf,’ diye düşündü Sunny. ‘Rüya Diyarında böyle bir şey olmaması gerek… değil mi?’
Sonra düşünmeye de fırsat kalmadı…
*kademeler için bkz. Bölüm 0
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.