Yukarı Çık




79   Önceki Bölüm 

           
Bölüm 80 – Keşif Ruhu
— Çeviri: Raban —

Yuva top biçimindeydi, göbek kısmında dairesel bir girişi bulunuyordu. Normalde kuş yuvaları ot, yaprak ve ince dallardan yapılırdı, ama bu yuva, dev ağacın kalın dallarından yapılmıştı — her biri bir insan kolu kadar kalındı. Bu dallar karmaşık bir şekilde birbirine dolanmış, aralarında hiç boşluk bırakmadan simsiyah, taş gibi bir duvar örmüştü.

Sunny daha önce buna benzer hiçbir şey görmemişti. Gerçek dünyada kuşlar zaten nadir görülürdü, devasa olanları ise büyük ihtimalle hiç yoktu. Oysa bu yuvanın girişi, küçük bir kamyonetin sığabileceği kadar genişti. Yuvanın kendisi ise bundan kat kat büyüktü.

‘Vay anasını…’

Bir an için içinde korku uyandı — ya dev bir kuş hala buralardaysa? Ama o endişe çabucak dağıldı.

Dikkatli bakınca…  yuva terk edilmiş görünüyordu. Eski, sessiz ve boştu, bazı kısımları çökme noktasına gelmişti. Sanki binlerce yıl boyunca buraya kimse uğramamıştı. Havasında yalnızlık ve çürümenin o ağır kokusu vardı.

‘Mantıklı. Ben yaprakların arasından zar zor geçtim. Dev bir yaratık buradan geçseydi, bu dalları parçalamadan geçemezdi.’

Sunny durdu. İçinde ihtiyatla merak çarpışıyordu. Eski bir yuvayı keşfetmek, hele de Rüya Diyarı’nda, pek mantıklı bir davranış sayılmazdı. Büyük bir risk.

Ama bir yandan da… çok ilgi çekiciydi.

Sonunda merakına yenildi. Yuvanın içine girmeye karar verdi. Kendi kendini, buranın güvenli olduğuna inandırmıştı — hem de oldukça farklı bir düşünceyle. Aklı bulanıktı, bu yüzden Ruh Ağacı’nı ulu ve yardımsever bir varlık olarak görmeye başlamıştı. Sanki onu dış dünyanın tehlikelerinden onları koruyan bir muhafız gibi.

Eğer öyleyse, bu yüce ve koruyucu ağaçta tehlikeli ne olabilirdi ki? Hiç.

Yuvanın ağzına kadar yaklaşıp dengesini koruyarak içeriye bakmaya çalıştı. Ama boyu yetmiyordu, yalnızca yuvanın tavanını görebildi. Bulunduğu yer de fazlasıyla tehlikeliydi. Bu yüzden fazla oyalanmadan kendini yukarı çekti ve girişten içeriye doğru attı.

Bir saniye sonra, yumuşak bir zemindeydi. Yuvanın alt kısmı, kalın bir katman halinde örülmüş beyaz, ipeksi örümcek ağlarıyla kaplıydı. Zamanla gevşemiş ve kum gibi dağılır hale gelmişlerdi. O kadar çok ağ vardı ki, Sunny bir an acaba dev bir örümcek kozasının içinde miyim diye düşündü.

Ama değildi… bu sadece bir kuş yuvasıydı.

Ve tam ortasında bir şey vardı…

Sunny gözlerini kırpıştırdı.

Yuvanın merkezinde bir yumurta vardı. Neredeyse onun boyundaydı, griye dönmüş, cansız görünüyordu — sanki zamanla taşa dönüşmüş, devasa, kadim bir yumurta.

Nefesini tutarak çevresine baktı, hala etrafında bir şeyin ya da birinin olabileceği düşüncesi vardı yada sadece emin olmak istedi. Ama hayır, yuva bomboştu. Hiç ses yoktu. Ne hareket eden bir gölge, ne de gizlenen bir varlık.

‘Ne kadar… etkileyici.’

İçinde tuhaf bir heyecan vardı. Hiç kimsenin bilmediği bir şeyi keşfetmenin o tarifsiz hazzı yüreğini doldurdu. Böyle keşfetmeye ve öğrenmeye hevesli bir yanı olduğunu bile bilmiyordu.

‘Şu güzelliği bir inceleyelim, bakalım.’

İpeksi zeminde dikkatle yürüyerek devasa yumurtanın etrafını dolaştı. İlk bakışta taş sanmıştı. Yumurtanın yüzeyi, hareket eden bulutlar gibi üst üste binmiş çeşitli gri tonlarla kaplıydı. Bu desen tuhaf bir şekilde zarifti, güzeldi, yumurtaya gizemli bir hava veriyordu. Ama genel olarak bakarsak, kocaman pürüzsüz bir yumurtaydı.

Sunny başının arkasını kaşıdı, sonra yaklaşıp elini yumurtanın yüzeyine koydu. O anda gözleri irileşti.

Yumurta… sıcaktı.

‘Yok artık… canlı mı yani?’

Ve o an Ruh Çekirdeği’nin derinliklerinde garip bir çekim hissetti. Sanki yumurta yaşam özünü, emmeye çalışıyordu!

Elini hemen çekti, içini korkutucu bir tedirginlik kapladı. Lanet şey sadece canlı değildi — dokunan her şeyin yaşamınıda tüketebiliyordu. Şuan Sunny’nin ruhunu, yaşam gücünü emememiş olmasının bir tek nedeni vardı.

Sunny, iki dünyada da gerçek bir Ruh Çekirdeği olmayan tek varlıktı. Bunun yerine, gizemli Gölge Çekirdeği’ne sahipti. Bu yüzden yaşam gücü etkilenmemişti.

‘Uff… iyi yırttık.’

Dev yumurtaya bakarken, bu yaptığının intikamını ona ödetmeyi düşünüyordu.

Bu yuva, şüphesiz son derece güçlü bir Kâbus Yaratığına aitti. Dolayısıyla onun yumurtasından çıkacak yavru da korkunç bir güç taşıyor olmalıydı. Ancak bilinmeyen bir sebeple yumurta hiç çatlamamıştı ve annesi tarafından da terk edilmişti. Korkunç varlıkta yumurtanın içinde hapsolmaya mahkum olmuştu, sonsuza kadar.

…Ya da bir gün, meraklı ve talihsiz bir aptal gelip ruh özüyle onu besleyerek yumurtadan çıkmasını sağlayana kadar.

‘Neyse ki o aptal ben değilim. Gerçi… belki de öyleyimdir…’

Son zamanlarda aldığı kararlar oldukça tuhaftı. Bazılarını kendisi bile garipsiyordu. Sanki düşünme yetisini kaybediyordu.

‘Her neyse. Yine de yumurtadan daha zekiyim!’

Gerçek bir kaşif gibiydi. Daha önce kimsenin gelmediği görmediği bir yere girmiş, inanılmaz bir keşif yapmıştı. Hiçbir insanın bilmediği, gizemli ve nadir bir varlık bulmuştu.

Doğal olarak… onu öldürmesi gerekiyordu.

Sonuçta, keşif ruhu denilen şey biraz da buydu, öyle değil mi?

Gecenin Kılıcı’nı çağırdığı gibi yumurtanın taşa benzeyen sert yüzeyine savurdu. Kılıç darbesiyle kıvılcımlar her yana sıçradı, örümcek ağlarının üzerine yağmur gibi yağdı. Keskin kılıç taşın üstünden kaymış, yalnızca yüzeyinde sığ bir çizik bırakmıştı.

‘Demek öyle ha…’

Yumurta, Uyanmış rütbedeki bir silahın darbesine dayanacak kadar sağlamdı. Eğer bu kadar dirençliyse, yetişkin halinin ne kadar güçlü olacağını düşünmek bile ürkütücüydü. Kesinlikle sıradan bir Kâbus Yaratığı değildi.

Ama Sunny de sıradan bir Uyuyan değildi.

Gölgesi ellerinden akarak Gecenin Kılıcı’na karıştı, parlak metal, karanlık ve mat bir hale büründü. Kılıçtan yayılan soğuk aura, herşeyi ikiye bölecek kadar keskin bir hisse sahipti.

Bir adım öne çıktı, kılıcı başının üzerine kaldırdı ve bütün gücüyle ezici bir darbe indirdi. Gölgeyle güçlenen siyah çelik, yumurtanın taşlaşmış sert yüzeyini yardı ve içine gömüldü.

Sunny’nin kılıcı yumurtaya saplanınca çatlamaya başladı ve bu çatlaklardan bir anda uğursuz, kan kırmızısı yoğun bir ışık parladı — söndüğünde, geriye sadece karanlık kalmıştı. Ardından, koyu siyah bir sıvı yere, ağların üzerine akmaya başladı.

Sessizliğin içinde, Büyü’nün büyüleyici sesi yankılandı.

[Bir Ulu Şeytan öldürdün, Sinsi Hırsız Kuş’un Yavrusunu.]

[Gölgen güçleniyor.]

[Bir Hatıra kazandın]

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.

79   Önceki Bölüm