Yukarı Çık




12   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   14 

           
Pandora İlaç Şirketi’nin merkez üssü, dışarıdaki kaosun gölgesinde bir ihtişam kalesi gibi yükseliyordu. Cam kubbeler, çelik sütunlar ve etrafı saran yüksek duvarlar, içerideki gücü sessizce haykırıyordu. Nadya Elara Vespera ve Albay Ferid, Aeloria’nın özel görüşme odasına alındı. Oda, sade ama büyüleyiciydi: beyaz mermer zemin, kristal bir avize ve ortada geniş bir yuvarlak masa. Aeloria, masanın başında oturuyordu. Genç, neredeyse çocuksu bir güzelliğe sahipti; altın sarısı saçları ışıkta parlıyordu, mavi gözleri bir göl kadar berrak, ancak derin bir kararlılık taşıyordu. Nazik bir tebessümle onları selamladı, ama bu tebessümün ardında çelik gibi bir irade saklıydı.

Nadya, sandalyesine yerleşirken boğazını temizledi. Yüzünde sağlam bir kararlılık vardı, ama gözlerinde hafif bir gerginlik seziliyordu. “Aeloria Hanım,” diye başladı, sesi net ve kendinden emin, “hükümetimizi temsilen buradayız. Size, Kızıl Veba araştırmalarınızı güçlendirecek bir dizi ticaret önerisi sunmak istiyoruz. İlk olarak, nadir bulunan bir serum bileşeni sağlayabiliriz. Bunun yanı sıra, askeri koruma altında ortak laboratuvar kullanımı ve operasyonlar için asker takviyesi öneriyoruz.”

Aeloria, başını hafifçe eğdi, nazik bir gülümsemeyle dinledi. Parmakları masada hareketsiz, gözleri Nadya’nınkine kilitlenmişti. “Bu cömert bir teklif, Bayan Vespera,” dedi, sesi ipek gibi yumuşak, ancak bir bıçak kadar keskin. “Ne var ki, sunduğunuz serum bileşeni bizim teknolojimizin gölgesinde kalıyor. Laboratuvar paylaşımı, sırlarımızı riske atar. Asker takviyesine gelince… Pandora’nın ordusu, ihtiyaç duyduğumuzdan fazlasını sağlıyor. Bu önerinizi ne yazık ki reddetmek zorundayım.”

Nadya’nın çenesi kasıldı, ama kararlılığını korudu. “Anlıyorum,” dedi, sesinde hafif bir meydan okuma tınısı. “O halde başka bir önerimiz var. Ticaret rotalarımızda öncelikli geçiş hakkı sunabiliriz. Bu, malzemelerinizi savaşın gölgesinden uzak tutarak daha hızlı ve güvenli taşımanızı sağlar.”

Aeloria’nın dudaklarında alaycı bir gülümseme belirdi, ancak nazikliğini yitirmedi. “Rotalarınız savaşın pençesinde, Bayan Vespera. Bizim gemilerimiz zaten gökyüzünü fethetmiş, yıldızlar arasında dans ediyor. Bu teklifinizi de reddetmek zorundayım.”

Albay Ferid, sessizce durumu tartıyordu. Aeloria’nın her ret cevabı, hükümetin pozisyonunu bir hançer gibi keskin bir şekilde zayıflatıyordu. Genç kızın nazikliği, ustalıkla işlenmiş bir kılıcın keskinliğiyle dengeleniyordu; her sözü, masadaki güç dengesini onun lehine çeviriyordu. Ferid, müdahale etmek için ağzını açtı, ama Aeloria ondan önce davranarak sözü aldı.

“Bayan Vespera, Albay Ferid,” dedi Aeloria, sesi sakin ama otoriter, bir kraliçenin buyruğu gibi. “Teklifleriniz kulağa hoş geliyor, ancak gerçek niyetinizi gizliyorsunuz. Açık konuşun. Ne istediğinizi söyleyin ki, bu masada sağlıklı bir diyalog kurabilelim. Gizem, yalnızca zaman kaybı doğurur ve zaman, hiçbirimizin lüksü değil.”

Nadya, bir an duraksadı, gözleri Aeloria’nın yüzünde gezindi. Derin bir nefes aldı ve kararlı bir şekilde konuştu: “Pekâlâ, o zaman açık konuşacağım. Hükümetimizin deneyleri devam ediyor. Evet, bazılarının insanlık dışı olduğunu inkâr etmiyorum. Ama bu, halkımızın güvenliği ve geleceği için ödememiz gereken bir bedel. Tıpkı sizin, Pandora olarak izlediğiniz yollar gibi, biz de yeni savaş güçleri geliştirmek zorundayız. Deneylerimizi durdurmamızı isteyeceğinizi biliyorum, ama bu imkânsız. Vatanımız, bu fedakârlık olmadan ayakta kalamaz.”

Aeloria’nın gözleri kısıldı, nazik maskesi bir an için sertleşti. “Deneylerinizi durdurun,” dedi, sesinde bir buyruk tınısı, bir fırtınanın habercisi gibi. “Özellikle çocuklar üzerinde yapılanlar. Bu, yalnızca etik bir mesele değil; bir felaketin kapısını aralıyor. Siz bu karanlık oyunu oynarken, tüm dünya ateşe yürüyor.”

Nadya, masaya hafifçe vurdu, sesi öfkeyle yükseldi. “Hayır, Aeloria! Bu deneyler, vatanımızın kalkanıdır! Siz de Pandora olarak masum değilsiniz. Aynı karanlık sularda yüzdünüz, aynı günahları işlediniz. Deneylerimiz durmayacak. Bu, halkımızın hayatta kalması için bir zorunluluk!”

Aeloria, sakin kaldı, ama gözlerinde bir ateş parladı, mavi gözleri bir an için alev gibi yanıyordu. “O halde başka bir konuya geçelim,” dedi, sesi soğukkanlı ama tehditkâr, bir satranç ustasının son hamlesi gibi. “Aric Torvold. Hükümetinizin en büyük silahı, Yıkım Timi’nin lideri. Hastalığının her geçen gün ilerlediğini duyuyorum. Şu an yedinci seviyede, ama dokuzuncu seviyeye ulaşması an meselesi. Ve hepimiz biliyoruz ki, dokuzuncu seviye, Aric Torvold’un son nefesi olacak.”

Nadya’nın yüzü soldu, gözleri faltaşı gibi açıldı. Aric’in adı, odada bir gök gürültüsü gibi yankılandı. Ferid de irkildi, ama sessizliğini korudu. Nadya, titrek bir sesle sordu: “Bunu nasıl biliyorsunuz? Aric’in durumu en üst düzeyde gizli.”

Aeloria’nın dudaklarında zafer dolu bir gülümseme belirdi, ama sesi hâlâ nazikti, bir şairin dizeleri gibi akıcı. “Bilgi, bizim en büyük hazinemizdir, Bayan Vespera. Aric gibi bir adamın kaybı, hükümetinizi diz çöktürür, tahtınızı toza çevirir. Ama size bir teklif sunuyorum: Aric Torvold’un ömrünü en az on yıl uzatacak bir yöntem. Garantili.”

Nadya’nın nefesi hızlandı, şaşkınlık ve umut karışımı bir ifadeyle sordu: “Bunu nasıl başaracaksınız? Bize detay verin.”

Aeloria, ellerini masaya koydu, sesi bir kılıç kadar keskinleşti. “Kuzey üssümüzde, Pandora’nın üç büyük kurucusundan biri olan Doktor’u tanırsınız. Dondurma ameliyatlarında tek bir başarısızlık bile yaşamadı. Normal bir doktor için bu ameliyatın başarı oranı yüzde 0.2’dir. Ama yetkin ellerde, bu oran yüzde 100’e ulaşır. Doktor, Aric’i ameliyat edecek.”

Ferid, öne eğildi, kaşları çatık, sesi sert ama kontrollü. “Peki, bu teklif karşılığında bizden ne istiyorsunuz? Açık konuşun.”

Nadya, ekledi, gözleri Aeloria’da sabit: “Evet, talebiniz nedir?”

Aeloria, gözlerini kısarak yanıtladı, her kelimesi bir satranç hamlesi gibi hesaplı: “Hükümet, çocuklar üzerinde yaptığı deneyleri durduracak. Tüm deneyler değil, sadece çocuklar. Ayrıca, üç değerli maden sağlayacaksınız: Aetherium Kristalleri, Voidsteel Cevheri ve Luminar Tozu. Bunlar, araştırmalarımız için vazgeçilmez.”

Nadya ve Ferid, birbirine baktı. Sessizlik, odada bir ağırlık gibi çöktü, sanki zaman donmuştu. Nadya, sonunda konuştu, sesi sert ama düşünceli: “Bu, Aric Torvold’un ömrünü uzatmak için çok fazla. Çocuk deneyleri… Onlar geleceğimizin teminatı, vatanımızın son kalesi.”

Aeloria’nın yüzünde ilk kez bir açık belirdi – gözlerinde hafif bir titreme, dudaklarında bir gölge. Ama çabuk toparlandı, sesi hafifçe alaycı bir tona büründü. “Fazla mı? O halde siz ne istiyorsunuz? Teklifimi duydunuz, şimdi sıra sizde. Açık konuşun, çünkü bu masada yalanlara yer yok.”

Nadya, Ferid’e bir bakış attı, sonra kararlı bir şekilde öne eğildi. “Sadece Aric için değil. Hükümetin belirleyeceği beş kişiye daha yükseltme ve dondurma ameliyatı yapacaksınız.”

Aeloria’nın gözleri şokla büyüdü, nefesi bir an için kesildi. “Yükseltme ameliyatı mı?” diye sordu, sesinde nadir görülen bir şaşkınlık. “Bunun tam olarak ne anlama geldiğini açıklayın.”

Nadya, sakin ama kendinden emin bir şekilde yanıtladı: “Dondurma ameliyatı, Kızıl Veba’nın ilerlemesini durduruyor, hastalığın seviyesini sabitliyor. Ancak yükseltme ameliyatı, dondurma geçirmiş kişilere seviye artırma imkânı sunuyor. Birinci seviyedeki birini, hatta onuncu seviyeye bile çıkarabilirsiniz ve o kişi yıllarca yaşayabilir. Ama yükseltme, dondurma ameliyatından çok daha karmaşık ve riskli bir işlem, bu yüzden nadiren yapılıyor. Hükümetin kulağına, Doktor’un geçmişte birkaç yükseltme ameliyatı yaptığı geldi. Ve onun bu konuda eşsiz bir yeteneğe sahip olduğundan zerre şüphemiz yok.”

Aeloria, bir an nefesini tuttu, gözleri masanın üzerinde gezindi. İç sesi, zihninde bir fırtına gibi esiyordu: Doktor’un üstüne bu kadar yük bindirmek… Hükümeti bu kadar güçlendirmek, Pandora’nın dengesini sarsabilir. O, bizim temel taşımız; onun güveni olmadan Pandora ayakta kalamaz. Bu anlaşmayı ona nasıl açıklayacağım? Zaten gergin olan bağlarımız koparsa, her şey çöker. Ama reddedersem, hükümetin çocuk deneyleri devam eder – ve o deneyler, unutulmuş bir öfkeyi uyandırıyor. Eğer kayıtsız kalırsak, Pandora o öfkenin ateşinde yanar. Yüzünde bir gölge belirdi, ama kararlılığını topladı.

“Bu talep çok ağır,” dedi Aeloria, sesi sertleşerek, bir liderin ağırlığıyla. “Beş kişi, Pandora’nın sınırlarını zorlar. Üç kişiye indirelim, sadece üç. Bu, daha makul bir teklif.”

Nadya, başını iki yana salladı, gözleri kararlılıkla parlıyordu. “Hayır, Aeloria. Beş kişi. Bu bizim şartımız. Doktor’un yetenekleri bunu mümkün kılıyor. Reddederseniz, bu masadan anlaşma çıkmaz.”

Ferid, ekledi, sesi bir çekiç gibi kesin: “Aric’in hayatı hükümet için kritik, ama sadece onunla yetinmeyeceğiz. Beş kişi, Aeloria. Karar sizin.”

Aeloria, ellerini masaya bastırdı, nefesi hızlandı. İç sesi çığlık atıyordu: Doktor bunu duyarsa ne der? Onun güveni, Pandora’nın kalbi. Bu, her şeyi riske atabilir. Ama reddedersem, hükümetin deneyleri devam eder – ve o deneyler, bir intikam fırtınasını çağırıyor. Pandora, bu felakete seyirci kalamaz. Sonunda, derin bir nefes aldı ve teslim oldu. “Pekâlâ,” dedi, sesi titrek ama kararlı. “Ama yükseltme ameliyatı sadece bir seviye yükseltmek için geçerli olacak. Ve Aric, yükseltme ameliyatı olmayacak – sadece dondurma.”

Nadya ve Ferid, birbirine baktı, uzun bir an düşündüler. Nadya, sonunda başını salladı, sesi soğukkanlı: “Kabul ediyoruz.”

Masada kalemler kağıtlara değdi, anlaşma yazıya döküldü. Nadya, imzasını atarken içindeki şüpheleri bastırmaya çalıştı, gözleri Aeloria’nın yüzünde gezindi. Ferid, kağıdı imzalarken Aeloria’ya baktı, onun yüzündeki o kısa anlık çatlakları düşündü. Bu bir zafer mi, yoksa bir tuzağa mı düştük? diye geçirdi içinden. Aeloria ise, kalemi bırakırken iç sesi hâlâ yankılanıyordu: Doktor’a nasıl anlatacağım? Onun güveni olmadan Pandora bir gölgeye döner. Ama başka çarem yok… Bu anlaşma, bizi yaklaşan fırtınadan koruyabilir.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.

12   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   14