Yukarı Çık




19   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   21 

           
Leo, hastane yatağında uyurken bir anda etrafın kararmaya başladığını hissetti. Tıpkı birinin anısına girerken olduğu gibi, dünya bulanıklaştı, sesler sustu, ve karanlık bir dalga gibi her şeyi yuttu. Yine mi? Zihninde bir panik dalgası yükseldi. Bu sefer kimin anısındayım? Ama bu farklıydı; alıştığı bulanık, tanıdık zihin parçaları yerine, karanlık bir boşluk onu çekiyordu, sanki bir girdaba kapılmış gibi.

Gözlerini açtığında, kendini devasa bir sarayın ortasında buldu. Tavanlar gökyüzü kadar yüksek, mermer zeminler altın damarlarla işlenmiş, duvarlar kristal işlemelerle parlıyordu. Ama bu saray, modern bir teknolojiyle geçmişin ihtişamını birleştiriyordu; sanki bir anı değil, geleceğin bir yansımasıydı. Leo, ağzı açık etrafına bakarken kendi bedeninde olduğunu fark etti. Bu bir anı değil… Neredeyim? Kalbi hızlandı, korku damarlarında yayıldı.

Koridorda ilerlemeye başladı, adımları mermerde yankılanıyordu. Her köşede, her sütunda, garip bir enerji vardı; sanki saray canlıydı, onu izliyordu. Tam o sırada, gölgeler belirdi – insan siluetleri, ama yüzsüz, tehditkâr. Leo, geri çekildi, ama gölgeler ona doğru ilerledi. Arkasını döndüğünde, zemine saplanmış bir kılıç gördü; gerçek, ağır, parlayan bir kılıç. Tereddüt etmeden kılıcı kaptı ve gölgelere saldırdı. Şaşırtıcı bir şekilde, hareketleri hızlı ve kesindi; gölgeler bir bir yere serildi, sanki bu kılıcı yıllardır kullanıyormuş gibi.

Nefes nefese, Leo ilerlemeye devam etti. Koridor boyunca odaların kapılarını araladı; her birinde gölgeler vardı. Bazıları konuşuyor, bazıları savaşıyordu, ama hepsi bulanık, gerçekdışıydı. Leo, gölgelerin dikkatini çekmeden, bir hayalet gibi sessizce hareket etti. Sonunda, devasa bir kapıya ulaştı. Kapıyı ittiğinde, karşısında uçsuz bucaksız bir salon açıldı. Ortada bir taht, tahtın yanında iki gölge duruyordu. Soldaki gölge insana benziyordu, ama sağdaki… Normal bir insanın üç katı büyüklüğünde, boynuzlu, elinde dev bir mızrak ve kalkan tutan korkunç bir siluetti. Tahtta ise, kraliçe gibi duran bir gölge oturuyordu; heybetli, ama ürpertici.

Leo’nun varlığını fark ettiklerinde, gölgeler ona doğru yürümeye başladı. Leo, korkuyla geri çekildi, ama tam o anda kapı büyük bir gürültüyle kapandı ve onu dışarı fırlattı. Tökezleyerek koridora düştü, arkasında birine çarptı. Hızla döndüğünde, karşısında tahttaki kraliçeye benzeyen bir figür duruyordu – ama bu kez gölge değildi. Beyaz ipek saçları omuzlarına dökülüyordu, başında siyah bir taç, geri kalan kıyafetleri bembeyazdı. İnsana benziyordu, ama iki boynuzu ona doğaüstü bir hava katıyordu.

“Daha bu oda için hazır değilsin,” dedi kraliçe, sesi hem yumuşak hem de otoriter.

Leo, korku ve şaşkınlıkla ona bakakaldı. “Burası neresi? Sen kimsın? Neden buradayım?” Sorular, zihninde bir fırtına gibi patladı.

Kraliçe, sakin bir gülümsemeyle yanıtladı. “Burası benim sarayım. Zamanında dünyaya hükmettim, ama artık anılarımın esiriyim. Bu odalar, bu gölgeler… Hepsi benim geçmişim. Sen, Leo, anıya girme yeteneğini kullanmayı öğrenmelisin. Şu anda olduğu gibi, yanlış kişilerin anısına girersen, sonun vahim olur.”

Leo’nun gözleri faltaşı gibi açıldı. “Ne? Anlamıyorum… Nasıl yanlış kişi? Ve sen… Benim yeteneğimi nerden biliyorsun?”

Kraliçe, gözlerini kısarak ona baktı. “Çünkü bu yeteneği sana ben verdim. Ama sadece bunu değil. Sana başka yetenekler de verdim, ama onları kullanmayı bilmeden ortaya çıkarsan, ölümün olur. Bu yüzden onları mühürledim. Şu an seni dördüncü seviye bir enfekte sanıyorlar, ama sen hasta değilsin, Leo.”

Leo, şokla geri çekildi. “Nasıl yani? Hasta değil miyim? Ne demek bu?”

Kraliçe, sabırlı bir şekilde devam etti. “Fazla vaktim yok, Leo. Seni buraya bu yüzden çağırdım. Yeteneğin, herhangi biriyle bağ kurduğun zaman o kişinin anısına girmeni sağlıyor. Ama bu dünyada güç kaynağı sadece hastalık değil. Gerçek Hakkında daha çok şey öğrenmek istiyorsan, Doktor’un yanına gitmelisin. Onun hafızasına girmen gerek. Ama dikkatli ol; Doktor, seninle benim aramdaki bağı fark ederse, bu dünyada sana sonsuz işkenceler yaşatır. Doktor’un hafızasına gir. Ama dikkatli ol”

Leo’nun zihni allak bullak olmuştu. “Ama yeteneğimi kontrol edemiyorum! Bir anda, alakasız kişilerin zihnine giriyorum!”

Kraliçe, başını salladı. “Şu an çok tehlikeli bir düşmanla karşı karşıya geleceksin. Onun anısına girersen, ölürsün. Bu yüzden yeteneğini mühürleyeceğim, ta ki kontrol etmeyi öğrenene kadar.”

Leo, “Dur, bekle!” diye bağırdı. “Sen kimsin? Neden bana bunu yapıyorsun?”

Ama kraliçe yanıt vermedi. Saray, bir anda sarsılmaya başladı; duvarlar çöktü, zemin yarılmaya başladı. Leo, “Dur!” diye bağırırken, üzerine bir taş düştü. Gözlerini açtığında, hastane yatağında yatıyordu. Kalbi deli gibi çarpıyordu, elleri titriyordu. Rüya mıydı? Yoksa… Gerçek miydi? Zihninde kraliçenin sözleri yankılanıyordu: Doktor’un hafızasına gir. Ama dikkatli ol.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.

19   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   21