Yukarı Çık




29   Önceki Bölüm 

           
İtirafıma karşılık olarak annem bir anlığına tüm hareketlerini durdurdu, irkildi ve ne olduğunu anlayamamış gibi bana baktı.

“Taciz mi?”

Mekanik bir tonla geri dönen bu kelime canımı acıttı. Kalbimde pişmanlık kaynıyordu. Beklendiği gibi, bunu söylememeliydim. Annemi üzmüştüm.

“Evet… özür dilerim.”

Onu bu hâlde görmek, bu duruma gelene kadar beni yetiştirmek için ne kadar çabaladığını düşünmek, benim için gerçekten derin bir pişmanlık duygusu yarattı. Bunun onun için ne kadar sarsıcı olacağını düşündüm.

Sadece “özür dilerim” demeye devam edebildim. Kendimden iğreniyordum, utanıyordum ve neredeyse ağlamak üzereydim.

“Neden özür diliyorsun, Eiji? Tacize uğrayan sensin, değil mi?”

Annem titreyen bir sesle sordu. “Taciz” kelimesini kullanmış olmama rağmen, annem durumu hemen kavradı ve yaşadıklarımı anladı.

“Evet… özür dilerim.”

Az önce olduğu gibi yine aynı kelimeler ağzımdan çıkmıştı. Acınası hâlimden nefret ediyordum ve ölmek istiyordum.

Hayal kırıklığıyla gözlerimi kapattığım anda, bir sonraki saniye bedenimi sıcak bir his sardı.

“Özür dilemek zorunda değilsin. Aksine, teşekkür ederim. Bana anlattığın için. Acı verici olmalıydı, zor olmalıydı. Annen olmama rağmen fark edemediğim için özür dilerim.”

Bana böyle nazikçe konuşurken, beni sıkıca kucakladı.

“Özür dilerim… gerçekten özür dilerim.”

“Sorun yok. Gerçekten sorun yok. En çok acı çeken sensin, o yüzden artık kendini suçlama. Bana söylemesi bu kadar zor bir şeyi anlattığın için teşekkür ederim. Seninle gerçekten gurur duyuyorum.”

Bir çocuk gibi tekrar anneme sarıldım ve hıçkırarak ağladım.

“Sorun yok. Biz tamamen senin tarafındayız. Zor zamanlarda, ailene yaslanman gerekir. Babanın yerine bile olsa seni koruyacağım.”

Sanki vefat etmiş babam da oradaymış gibi hissettim.



Ve böylece, anneme ne tür bir tacize maruz kaldığımı anlattım.

Ona Miyuki ile ilgili yaşananları anlattım; sosyal medyada nasıl asılsız bilgilerin yayıldığını, bunun beni okulda nasıl yalnızlaştırdığını; bu söylentilerin sıramın iftiracı yazılarla tahrip edilmesine, arkadaşlarımın beni görmezden gelmesine ve kulüp faaliyetlerinden neredeyse zorla ayrılmama yol açtığını.

O anda annemin yüzündeki ifade, hayatımda gördüğüm en öfkeli ifadeydi. Öfkeden titrediği apaçık belliydi.

Ancak, yanımda olan insanları ona net bir şekilde anlattığımda, yüz ifadesi biraz yumuşadı.

Ai Ichijo’nun, benim için ilk gerçek anlayışlı müttefik hâline nasıl geldiğini.

Satoshi’nin, benim sıkıntımı fark edemediği için başını öne eğerek özür dilediğini.

Sınıf öğretmenim Takayanagi-sensei’nin, gerçekten empati kurduğunu ve durumu çözmek için hemen harekete geçtiğini.

Müdür, müdür yardımcısı ve sınıf düzeyi başkanı Iwai’nin, benim hiçbir dezavantaj yaşamamam için düzenlemeler yaptığını.

Mitsui-sensei’nin bana nasıl cesaret verdiğini.

“Bu iyi. Demek ki sağlam müttefiklerin var.”

Annem gerçekten rahatlamış bir ifadeyle başını salladı.

Ayrıca müdürün ve Takayanagi-sensei’nin geleceğe dair planları konuşmak istediklerini söylediğimde, kararlı bir şekilde şöyle dedi:

“Onlardan hemen gelmelerini isteyelim.”

“O hâlde, yarın öğle arası buraya gelsinler.”

Bunu anneme söyledim ve Takayanagi-sensei ile iletişime geçmek için kısa bir süreliğine odadan çıktım.



“Sana en azından kurallara uymanı söylemiştim ama geçilmemesi gereken bir çizgiyi aştın, Miyuki-chan. Artık sana hiçbir merhamet göstermeyeceğim. Eiji’yi korumak için elimden gelen her şeyi yapacağım. Sana ne olursa olsun, umurumda değil.”

Artık odada yalnız kalan annem, kısa bir süre öncesine kadar kızı gibi sevip kolladığı Eiji’nin çocukluk arkadaşına karşı, soğukkanlılıkla savaş ilan etti.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.

29   Önceki Bölüm