Bunu ilk duyduğumda , babam nihayet delirdi diye düşünmüştüm. Delirmesi tamamen imkansız değildi çünkü uzun zaman önce insanlığını unutmuştu.
“Valentino düklüğü, otoritesini sarsmaya çalışmamıza rağmen uzun zamansır bizi zorlamaya devam ediyor. Ancak son zamanlarda diğer hanelerden destek toplamaya çalışıyor. Umutsuz gibi görünüyor.”
“...”
Duyduğuma göre Valentino topraklarının kuzeyinde birçek yarık açılmış ve bu yüzden birçok zorluklak başa çıkmak zorundalar.
Yarıklar veya çatlaklar dünyada görünen yaralar gibidir ve farklı bir boyuttan sayısız şeytani canavar onlardan çıkar.
Canavarların verdiği hasar çok ağır olduğu için tımar lordları bu çatlaklardan çok rahatsız olmuştur. Bilhassa, kuzeydeki durumun tüm ülkedeki en kötü durum olduğunu duydum.
“Dük Valentino, Delacroix ve Alvinith’den yardım istemiş ama ben çoktan bu iki hane ile konuştum.”
Aman Tanrım.
Az önce söylediği şey Dük Valentino’nun herhangi bir destek almaması için onları izole ettiği idi. Elbette Majesteleri Kral da Valentino’ya yardım etmeyecekti çünkü o zaten babamın avucunun içindeydi.
“Dük Valentino çürük bir ip gibidir ama boşa gitmez. Şimdi mücadele ediyor olabilir ama sonunda bana teslim olacak.” “...” “Bugün gelinlik derslerine başla Lily. Bu kadarını yapabilirsin herhalde.”
Dilini cıklarken babamın gözleri buz gibiydi. Sıcaklıktan yoksun bakışlarıyla doğal olarak ezildim.
“Cevap ver bana Lily Everett.” “...Evet baba.” “Anladığına göre, çık dışarı.”
Başım eğik bir şekilde kaçar gibi odasından çıktım. Babamın bakışları uzun zaman arkamdan takip ediyor gibiydi, kusurlu bir mala bakıyormuş gibi.
**
Dük Valentino ile evleneceğime dair söylentiler kısa süre içinde bütün mülke dağıldı. Haberi duyunca ilk ziyaretime gelen kişi, benden memnuniyetsizliğini her zaman dile getiren üvey kardeşimdi.
“Demek kolayca bir işi yapmak gibi bir yeteneğin var ha?”
Ailemin amblemi olan bir goblen dokurken, küçük kardeşimin alaycılığını duyduktan sonra durdum. Sessizce arkamı döndüm. Yüzünde kocaman bir gülümseme vardı ama bana bakmıyordu.
“Dük Valentino yakışıklılığı ve göze çarpan fiziği ile meşhur. Böyle olduğu için, geri çevirmeye cesaret edemezdin, değil mi? Kesinlikle bundan etkilendin değil mi?”
Alaycı sözlerine cevap vermeme gerek yoktu. Kardeşimi görmezden geldim ve gobleni tekrar dokumaya odaklandım.
“Liliy Everett beni görmezden mi geliyorsun?” “Sana söyleyecek bir şeyim yok, Hessen.” Hessen güldü. Sonra yakındaki makası aldı. Gelinlik derslerimi veren Barones Baden şaşırdı ve telaşlandı. Ama Hessen durmadı.
“Beni görmezden gelmeye nasıl cüret edersin ha? Gerçek bir Everett bile değilsin! Alçak fahişe!”
Şak.
Keskin gümüş makası kullanarak gobleni acımasızca yırttı. Zorla durdurulduğum için kısa bir süre sonra içimi çektim ve işimi bıraktım.
Hessen makası gelişi güzel fırlattı ve vahşi gözlerle bana baktı. Gözleri öfke kaplıydı.
“Sırf Valentino düşesi olacağın için değişeceğini mi sanıyorsun? O evde bile baş belası olacaksın, seni beceriksi aptal Lily.”
Bu korkunç sözleri söyledikten sonra Hessen arkasını döndü ve gitti. Duvarın yanında duran bir hizmetçi gümüş makası dikkatlice aldı ve konsola koydu.
17 yaşlarında mıydı? Gözlerimiz buluştuğunda, hizmetçi çabucak başını eğdi ve sessizce onunla konuştum.
“Teşekkürler.”
“Ö-Önemli değil.”
Alçak bir sesle konuşan hizmetçi daha da eğildi. Kulaklarının uçları biraz kızarmıştı. Bana karşı bu kadar nazik olduğunu bakılırsa, Everett hanesine yeni girmiş gibi görünüyordu.
Bu nezaketin uzun sürmeyeceğini bilmek acı bir histi. Everett hizmetkarları genellikle beni görmezden gelirdi ve benim yanımda yer almazlardı.
Bu kişinin de benden uzaklaşması uzun sürmeyecekti.
Acı bir gülümsemeyle Barones Baden’e baktım ve ona dedim.
“Üzgünüm. Ama bugün yerine yarın dersimize devam edebilir miyiz, Barones?” “Tabi, elbette.”
Barones, odada Hessen’in neden olduğu fırtınadan etkilendiğini göstermemek için sakince cevap verdi. Ona hafifçe gülümsedim ve çalışma odasından ayrıldım.
Koridorda yürüken biraz hava alıp sakinleşmeyi umuyordum ama huzurum kısa sürdü. Hessen’in ağabeyi Owen’a - ve benim üvey abim- rastladım.
Hessen gittikten sonra şimdi de Owen geldi. Daha da kötüsü, o piş Lennon, Owen’ın yanındaydı.
Lennon, Chester Markizinin ikinci oğluydu. Owen’ın uzun zamandır arkadaşıydı ve onu tanıdığım süre boyunca hep gaddar ve ikiyüzlüydü.
Küçükken şakalarında ve tacizlerinden defalarca kaçmak zorunda kalmıştım. Ve büyüdüğümde, bekaretimi alma girişimlerinden kaçmak zorunda kaldım. Şimdi bile Lennon Chester’ın önünde gardımı asla indirmem.
Abim, Owen, bizimle birlikte olsa bile bana hoş olmayan bir bakış atma cesaretini göstermişti. Yüzümü buruşturmamaya çalışarak önlerinde reverans yaptım.
“Abi, Lord Lennon.”
“Lord Lennon ile ne dmeek istiyorsun? Bana da abi de, Lily. Son günlerde gittikçe güzelleşiyorsun.” ÇN: Lann....
Deli p*ç. Yapabilseydim dilini koparmak isterdim. Ne kadar utanmazdı ki bunu abimin önünde yapıyordu ve hatta bazen babamın? Lennon ben ondört olduğumdan beri böyleydi, pis gözleriyle bana bakardı.
“Haberi duydum. Babanın seni Dük Valentino ile evlendirme planını.”
Pwen hissiz bir sesle konuştu. Lennon’un olduğu tarafa bakmadan sessizce başımı salladım.
“Doğru. Gelinlik dersimden geliyorum.” “Valentino. Şu adam her zaman sinirlerimi bozuyor. Onunla evlenmen harika böylece tasmasını tutabiliriz.” “...” “Umarım bu kez işe yararsın, Lily Everett.”
Soğuk bakışları bana evin ha var ha yok bir eşyasıymışım gibi bakıyordu.
Eğer gerçekten onlarla aynı kanı paylaşsaydım, bu evdeki erkekler biraz bile olsa bana saygı duyar mıydı? Beni insan olarak görürler miydi?
Bunu düşünürken karanlık bir sis zihnimi sarmış gibiydi. Aynı anda birinin eli omzuma ağır bir şekilde kondu. Şaşkınlıkla baktığımda, Lennon şehvetli bir gülümseme ile bana bakıyordu. Tüylerim diken diken olmuştu.
“Fazla endişelenme. Düşes Valentino olmak fazla külfetli bir hal alırsa seninle evlenebilirim.” “...sözleriniz için teşekkürler.”
Cevap verirken sesim titredi. Lennon dudaklarımı okşayacakmış gibi eğildi sonra fısıldadı.
“Hadi, bana Lennon ‘abi’ de.” ÇN: sapık herif ya “..” “Hm? Bana böyle demeyecek misin? Beni üzüyorsun.” “...Lennon abi.”
Elbisemin eteğini sıkıca kavradım ve titredim. Hem utandım hem de sinirlendim bu yüzden ağlayacak gibi oldum ama bu duygumu bastırdım ve ağlamamaya kendimi zorladım.
“Tamam. Görüşürüz.”
Lennon omzumu iki kez daha okşadı sonra çekildi. Hızla başımı eğdim ve ölçülü adımlarla odama doğru ilerledim.
Klik. Zar zor odama gelip kapıyı arkamdan kapattıktan sonra nihayet nefes alabildiğimi hissettim. Sırtımı duvara yaslayarak aşağıya kaydım. Çömelmiş otururken, boşluğa boş boş baktım. Bu cehennemden ne zaman kurtulabilirim?
Lennon’un dokunduğu yerde sürüngenler varmış gibi geldi. Yapabilseydim elini bükerdim.
“Dük Valentino gerçekten benimle evlenecek mi?’
Dük Valentino ile evelenip nihayet buradan kurtulursam mutlu olacak mıyım?
Hiçbir yolu yoktu.
Valentino ve Everett uzun zamandır rakip olan iki aileydi. Valentino, adaleti ve ahlakı savunan bir aileydi Everett ise tam terdi.
Everett’in etkisiyle sayısız insan ölmüştü ve evsiz kalmıştı. Everett dükalığı daha fazla zenginlik ve güç elde etmek için ellerinden gelen her şeyi yapmıştı.
Everett ve Valentino neredeyse her konuda birbirleri ile çatışmıştı. İki aile yıllardır birbirlerine düşmandı defarla kan akmış, aralarına dağlar kadar ceset yığılmıştı.
Zamanla iki ailenin gücü eşitlenmişti.ancak aralarındaki fark on yıl kadar önce göründü. Bir canavar gibi büyüyen Everett ailesi sonunda tüm krallığı alacak kadar güçlenmişti.
‘...Theodore Valentino benden hoşlanmayacak.’
Sadece Everett ailesinin kızı olduğum için değildi. ‘Çünkü ben kusurluyum.’
İnsanlara göre, Dük Everett’in birlikte olduğu hizmetçilerden birinden olan gayrı meşru bir çocuktum. Ancak açıkçası Dük Kasef Everett’in biyolojik çocuğu değildim.
‘Pis, alçak fahişe.’
Hessen bana böyle derdi. Owen bana böyle demezdi çünkü dışarıdan iyi bir soylu gbi görünmek çabasındaydı ama bana bakışlarından beni küçümsediğini görebiliyordum. Ve babam...
Çocuklarını doğuran Düşes uzun zaman önce vefat etmişti. Sadece iki oğlu olan Dük’ün yetiştirebileceği ve yüksek fiyata satabileceği bir kıza ihtiyacı vardı.
Ancak Dük Everett yeni bir eş ya da sevgili için gereksiz para harcamaktan kaçınmak istedi. Bu yüzden gayrı meşru bir çocuğa babalık yapmak yerine sadece evlat edinmeye karar verdi.
Veo çocuk bendim, Lily Everett. Babamın kim olduğunu bile bilmeyen, alçak bir hizmetçinin çocuğuydum.
Dük Everett benden memnundu. Çünkü yüzüm yeterince iyiydi ve Everett ailesinin gümüş rengi saçlarına benzeyen gümüş rengi saçlarım vardı. başka bir deyişle görünüşüm beni buraya getiren tek şeydi.
‘Ssahip olduğun tek şey yüzün ve o beyaz-gümüş saçların. İşe yaramaz.’
Beni evlat edindikten kısa bir süre sonra Dük Everett bana yatırdığı paranın yarısına bile değmediğimi düşündü.
Yine de dük beni tamamen bir kenara atmadı çünkü bu yatırımını tamamen atmak anlamına gelecekti. Ama bana zaten soğuk davranan Dükalık üyeleri açıkça sert davranmaya başladılar.
Owen beni kendi standartlarına göre kontrol etmeye çalıştı ve Hessen bana her zaman kzıgındı. Hessen ve hizmetçiler beni rahatsız ettiğinde bile dük beni görmezden gelmeye devam etti.
Ve on yıldan fazla bir süredir bu cehennemde yaşıyorum. Gerçekten ölmek istediğim zamanlar oldu ama kendi hayatıma son verecek cesaretim yoktu. Tek yapabildiğim katlanmaktı.
Bir gün, bir şekilde bana yardım edecek birinin olabileceğine dair içimde zayıf bir umut vardı.
“...”
Yerden kalktım ama uyuşmuş bacaklarımda hal yoktu. Zar zor yatağa gittim.
Hoş kokulu çarşafların üzerine çöktüm ve kendimi toparlamadan gözlerimi kapatıp uzandım. Biraz sonra bir hizmetçi gelip beni uyandıracak ve sıradaki programıma gitmemi isteyecekti ama biraz dinlenmek istedim.
**
Diğer sabah, Everett hanesine, Thedore Valentino ziyarete geldi.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.