My Husband Hates Me, But He Lost His Memories - Türkçe Çevrimiçi Oku
Yukarı Çık




2   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   4 


           
3. BÖLÜM
 
‘Theodore Valentino...’
 
Onu merak ediyordum ama bu kadardı. Onu hiç şahsen görmemiştim çünkü krallığın başkentinde düzenlenen baloya bile katılamadım.
 
Ne tür bir insandı? Dedikodulardaki gibi miydi? İnsanların dediği gibi harika ve muhteşem bir adam mıydı? Eğer öyleyse ona daha da uymayan bir insan olacaktım.
 
“Deli karı. Neden böyle giyindin? Sence yüzün o taş gibi piç üzerinde işe yarayacak mı?”
 
Ben merdivenlerden aşağıya inerken korkuluklara yaslanan Hessen bugün de bana bulaşmakala işe başladı. Ona sadece baktım daha sonra elbiseme baktım.
 
Pembemsi rengarenk elbiseyi bu sabah hizmetçiler bana getirmişti. Babamın emriyle. Abartılı süslemeler ve yakasında derin dekolteli elbiselerden nefret ederdim ama babama karşı gelemezdim.
 
Gerçekten de Hessen’in dediği gibi babam yüzümün Theodore Valentino üzerinde işe yaramasını umuyordu.
 
Bunu kendi lehime kullanmalı mıyım? Ama bence başarı şansım çok düşük.
 
Hessen sinirlerimi bozsa da ona gülümsedim. Sabahın erken saatlerinde güne böyle başladığı için elbette misilleme yapmayı planlıyordum.
 
“Sanırım senin gözünde bile oldukça güzelim. Ne dersin? Bana aşık olur musun?”
 
Hessen irkildi. Birkeç saniyelik sessizliğin ardından ifadesi değişti ve öfkelendi.
 
“Gerçekten delirdin mi? Odana dön.. şu küçük kaba...”
 
“Babam bahçeye gitmemi emretti.”
 
Hessen’i görmezden gelip yanından geçtim ama o hemen peşime takıldı ve kolumu öyle sıkı tuttu ki canımı acıttı.
 
“AHH..!”
 
Hessen beni şiddetle kendine çekti ve döndürdü. Diğer eliyle omzumu ezecekmiş gibi tutarken sadece acıyla inleyebildim. Ancak bunu yaptıktan kısa bir süre sonra dokunması yasak olan bir şeye dokunan biri gibi irkildi ve ellerini indirdi.
 
Üzerimdeki elbise omuzlarımı ortaya çıkaracak şekilde tasarlanmıştı, bu yüzden Hessen çıplak tenime dokunmuştu.
 
Hessen daha önce omzumu tutan eliyle ağzını kapatarak birkaç küfür salladı.
 
“B*k, neden böyle bir elbise ile o P*ç ile buluşuyorsun ki? Babam çoktan bunadı mı...”
 
“Dük ile buluşmam için bunu güyüyor olmamdan hoşlanmıyorsan babamı ikna etmelisin.”
 
Bu Hessen’in kaşlarını çatmasına neden öldu. Bana bakan Çivit mavisi gözler acımasızdı ama bakışlarındaki derin yenilgi ve çaresizlik hissini okumak zor değildi. alçak sesle güldükten sonra kolunu salladım ve ondan uzaklaştım.
 
Hessen tekrar merdivenlerden inmemi engellemeye çalışmadı. Bunun yerine  sadece küfürlerini ve korkuluğu tekmeleme seslerini duyabiliyordum.
 
Hessen sinir krizi geçirmekten başka bir şey bilmeyen bir korkaktı. Çok sevdiği babasına açıkça isyan edebilecek biri değildi.
 
Babamın emrettiği gibi ana binanın girişine yakın olan  bahçeye gittim ve orada bir saatten fazla bir süre oyalandım.
 
Hava açık ve güneş ışığı güçlüydü ama sonbaharın sonuna yaklaştığımız için soğuktu.
 
Kollarımı kendime sararken, vücut ısımın çoktan düştüğünü hissederek yanıma şal almadığıma pişman oldum.
 
Bir hizmetçiye bana bir tane getirmesini söyleyecek olsam bile bu imkansızdı yakınlarda kimse yoktu – Babam Theodore Valentino ile yalnız görüşmemi istiyordu.-
 
Komikti. İlk görüşmemiz olacaktı ama babam gerçekten de Dük Valentino’nun yüzümden etkileneceğini mi düşünüyordu?
 
Elbette, babamın bu kadar yüksek beklentileri olmamalıydı. Geçen müşterinin satın alacağını umarak vitrinin arkasında teşhir edilen bir malmışım gibi beni bu bahçede teşhir ediyordu.
 
Adım- çıtırt-
 
Etrafta dolaşırken düşen masum yapraklara bastım ve onları ezdim.
 
“...Şuraya mı gideceksiniz Efendim? Bence önce biraz dinlenmelisiniz...”
 
O sırada birinin endişeli sesi kulaklarıma ulaştı.
 
Tereddütle kurumuş yapraklardan uzaklaştım ve başımı kaldırdım, duruşumu düzelttim. Aynı anda bir erkek ve bir kadın gözümün önündeydi.
 
Kısa kızıl saçlı kadın üniforma giyiyordu ve belinde bir kılış asılıydı yani bir şövalye olmalıydı. Ve yanındaki adam...
 
“...”
 
Zor bir nefes aldım. Tek bir bakışla bile o zaten unutulmazdı. Adam daha önce tanıştığım herkesten daha yakışıklıydı.
 
Mavimsi alt tonlu siyah saçları ve sanki mücevhermiş gibi görünen mavi gözleri vardı. alnı ve çenesi düzgün ve köşeliydi ve düz burnunun altında sıkıca kapalı dudaklarının şekli, sanki yontulmuş gibi mükemmeldi.
 
Adam oldukça gergin görünüyordu ama bu onu daha çekici yapıyordu. Sonra kızıl saçlı şövalye ona seslenerek ‘efendim’ dedi. Böylece bu adamın kim olduğunu hemen anladım.
 
‘Theodero Valentino.’
 
Valentino Dükü. Benimle evlilik görüşemelerinin ortasındaki adam.
 
Ve çok yorgun görünüyordu.
 
“Yeterince dinlendim. Doğruca Norford Üssü’ne gideceğim, Carmen. Beni orada takip edeceksin.”
 
“Evet, Efendim.”
 
Şövalye cevap verdi ve başka bir şey söylemeden eğilirken içni çekti. Tam o sırada Theodore Valentino başını çevirdi ve gözleri bana takıldı. Bakışları sabitlenmiş bir ok gibiydi.
 
Ve ok sanki vucüdumun içinden geçip delmişti. Gözlerimiz buluştu. Bakışlarımız buluştuğunda Güm,güm,- kalbim aniden yere düşmüş gibi oldu. Korkutucuydu.
 
O anda dünyadaki tüm sesler kesilmiş gibiydi ve etrafımızdaki diğer tüm renkler bulanıklaştı. Farkında olmadan nefesimi tuttuyordum. Görebildiğim tek şey, hafifçe büyümüş mavi gözleriydi.
 
Sanki kilitlenmiş gibi bakışları bana odaklanmıştı. Ben de gözlerimi ondan alamıyordum. Sakin kalbim beklemediğğim bir şekilde çarpmaya başlamıştı. Ve yankılanan ses beni sarsmış gibiydi.
 
Spnra sersemlemiş olan Theodore Valentino sanki kendine yeni gelmiş gibi gözlerini kırpıştırdı. Aynı anda derin bir nefes aldım.
 
Theodore Valnetino bana yaklaştığında hala yavaş nefes alıyor, hızla atan kalbimi yatıştırmaya çalışıyordum. Ne çok hızlı ne de çok yavaş yürüyordu.
 
Nihayet karşımda durdu. Ve soğuk havaya uygun olmayan ince kıyafetime baktı. İçime bir utanç duygusu doldu.
 
Onunla tanışmadan önce kıyafetimi umursamıyordum. Ama aniden umursadım, bakışlarından kaçmak istiyordum ama bedenim düşüncelerimi takip etmiyordu.
 
Gözlerimi kırparken göz kapaklarım titriyordu. Sanki oraya bağlıymışım gibi ona bakarken hareket edemiyordum.  Benden çok daha uzun boylu bir adamdı ve yakından bakınca kocaman bir dağ gibi görünüyordu.
 
Sonra bir soru sordu.
 
“Üşümüyor musunuz?”
“Pardon?”
Mantıklı bir cevap bulamadığım için aptal bir soru sordum.
 
Adımı soracağını düşündüm ama Theodore Valentino sadece içini çekerek paltosunu çıkardı ve omuzlarıma koydu.
 
Bakışları ardı ardına saçlarıma, gözlerime dokundu. Bir bakıştai karmaşık ifadesi sakinleşti ve bu yüzden mavi gözlerinin arkasındaki duyguları okuyamadım.
 
Kısık bir sesle mırıldandı.
 
“Beyaz- gümüş saçlar, peridot gibi parlayan gözler.”
“...”
“Lily Everett.”
 
İnkar etmedim. O anda, içimi kaplayan garip, uğursuz bir his vardı ve sersemlemiş bir şekilde gözlerimi kırpıştırdım. Kalbim hala çarpıyordu ama içimde hissettiğim uyumsuzluk, deli kalbimin atışıyla karışmıştı.
 
Güz soğuğu taşıyan bir rüzgar esti. Dugusuz gözleri kısa sürede soğudu. Bunun ne olduğunu bildiğim için bir şey söyleyemedim. Nefret.
 
Benden bir adım uzaklaşırken Thedore Valentino konuştu:
“Dışarı bir gezinti için biraz ince giyinmiş gibi görünüyorsunuz.”
“...”
Belkide kasıtlı olarak alaycı bir tonla konuştu. Başımı öne eğdiğimde yanaklarımın yandığını hissettim. Refleks olarak ceketini üzerimde düzelttim.
 
“Gidelim Carmen.”
 
“Evet...”
 
Kızıl saçlı şövalye bana baktı. Boş boş, sadece durdum ve onlar uzaklaşırken onlara baktım. Onlara reverans yapıp kibarca uğurlamak uygun olurdu ama kıpırdayamıyordum.
 
Çok geçmeden bir araba geldi . demir kapılardan çıkarken uzaklaşan arabaya boş boş baktım.
 
 
Theodore Valentino ile babamın o gün ne konuştuklarını öğrendiğimde akşam sekizi çoktan geçmişti.
 
Beklenmedik bir şekilde haberi bana Hessen getirdi. Kapıma sertçe vurdu sonra kanepenin kenarına oturdu ve alaycı bir ifade ile konuştu.
 
“Tebrikler. Lily Everett. Yakında Dük Valentino ile evleneceksin.”
“...”
“İlk gecende seni kesinlikle boğmak istiyor.”
 
Hessen benim şanssızlığımdan zevk alıyordu. Kanımın donduğunu hissederek elbisemin eteğini sıkıca tuttum.
 
Beklediğim gibi babam Theodore Valentino’ya baskı yaptı ve benimle evlenmesi için ısrar etti.  Valentino düklüğünde karşı karşıya kaldıkları çatlaklardan doğan sıkıntılara yardım göndermek uğruna, yardım alamadan onları Everett’e boyun eğdirmek,Valentino için bir tehditle eşdeğerdi.
 
Babam Valentino’nun iç işlerine müdahale etmek istediği için evliliğimi ayarladı.
 
Çünkü kayınları olunca varlıları ‘paylaşmak’ için yeterli gerekçeye sahip olacaktı.
 
Babama kar sağlayan bir iş anlaşmasıydı.
 
Ama bu sırada bir şeyler ters giderse beni gözden çıkarmak çok kolay olurdu.
 
İlk etapta zaten bu amaç için bir araç olarak yetiştirilmiştim.
 
“Theodore Valentino’nun başka seçeneği olamazdı.”
 
Delacroix, Avinith ve hatta Kraliyet Ailesi- hepsi Valentino’ya yardım edebilirdi, ama çoktan babamın kontrolü altındaydılar.
 
Theodore Valentino bunu biliyor olmalıydı- Babamın, bütün Everett ailesinin onu ve ailesini bütün olarak yutmak için bu tuzakları kurduğunu.-
 
Belki de kuzeyde daha sık görülen çatlaklar bile... hayır, bu çok fazla olabilir. ÇN: olmaz olmaz.
‘Ama babam gibi bir bu kadar ileri gitmez mi? Bunu yapmanın bir yolu olsaydı kesinlikle yapardı.’
 
“Bu çatlakalr yüzünden kuzeyin yok olmasına izin vermektese , sadece seninle evlenmenin ve Everett’ten yardım almanın en iyisi olduğunu düşünüyor.”
 
Hessen bunu dudaklarında bir sırıtış ile söyledi. Ona dönüp bakarken  aklımda beliren şüpheyi kovdum.
 
“Birden onun için üzüldüm, o p*ç Theodore Valentino’ya. Sadece kendi toprakları uğruna seninle evlenmeye zorlanıyor değil mi?”
“...”
“Fakat kendisinin babam tarafından kontrol edilmesine izin cerecek mi? Kuzeyde durum sakinleştiğinde ve gücünü geri kazandıktan sonra ilk gözden düşen sen olacaksın. Bir gün aniden ölebilirsin.”
 
Boşanma gibi karmaşık işlerle uğraşmaktansa benden kurtulmak ve geride hiçbir kanıt bırakmamak daha kolay olabilir. Endişelendim ve elimi kaldırıp göğsüme koydum. Benim sorunum neydi? Bu beni rahatsız etmemeliydi.
 
‘Üüşümüyor musunuz?’
 
Neden o adamın yüzü aklıma gelip duruyordu?
 
“Onun yerine neden benim önümde yaltaklanmıyorsun?”
“...”
 
Ben farkına varmadan Hessen tam önümde durmuş yakamı tutuyordu. Acı bir gülümseme de olsa o anda dağılıyor gibiydi.
 
Yaptığı hareket karşısında şaşırdığımı hissettiğimde gözlerimi kırpıştırdım. Hessen bana yaklaştı ve yakamı daha sıkı tuttu. Kısık bir hırıltı ile birlikte bağırdı.
 
“Masummuş gibi davranma- söyle bana! Evlenmek istemiyorsun! Öldürülmek istemiyorsun! Öyleyse hayatın için yalvar!”
 
Yüzümdeki boş ifadeyle başımı iki yana salladım. Dudaklarımdan kayıp gitmekle tehdit eden kahkahamı sakladım.
 
Ama tam cevap vermek üzereyken, bam! Kapı açıldı.
 
 

 günceliz.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.


2   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   4 




DISQUS - Mangaya Ait Yorumlar

*Not: Yorum Yazmadan Önce;

  • Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
  • Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
  • İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
  • İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.