Sağ elindeki beysbol sopasını bir kaç metre önündeki zombinin boynuna savurdu. Zombinin boynundan yüksek bir kırılma sesi geldi lakin ölmemişti, hâlâ hareket edebiliyordu. "Tch...!" Sol taraftan üzerine atlayan zombiden kurtulmak için vücudunu hızla geriye doğru büktü. Bir kaç adım geri çekildi ve sol elindeki beysbol sopası ile bacaklarına olabildiğince ağır bir darbe indirdi. Zombi sendeleyip başka bir zombinin üstüne düştü. Ayağa kalkmasına izin vermeden kafasını ayağı ile olabildiğince sert ezdi. Beyni ezilip sıvıları etrafa sıçradığında tam yerde olan diğer zombinin de kafasını ezeceği sırada sol taraftan başka bir zombi üzerine atladı. Hızla kendini geri çekip pozisyonunu aldı. Zombinin elleri kendisini kıl payı kaçırmıştı. 'Zombi salgının bulaşıcı olup olmadığnı bilmiyorum. Yara almayı göze alamam' Cayle'i kaçıran zombi kendini çevirip tekrar saldırmaya zaman bulamadan kafasına beysbol sopası yedi. Geriye sendeledi ama düşmedi, hâlâ ayaklarının üstünde duruyordu. Etrafı zombilerle çevrilmişti ve kaçacağı pek bir alanı da kalmamıştı, lakin umutsuzluğa kapılmak yerin küçük vücudunun avantajını kullanıyordu. Bulabildiği her boş alana kaçıp zombiler ile kendisi arasında ufak boşluklar yaratıyordu. Kendini yine bir kaç adım geri çekip ikinci bir hamle yapmaya hazırlandı. Zombi tekrar üzerine atlayınca sağa doğru kaçıp hemen bulunduğu noktadan ikinci darbesini indirdi. Vücudunu öne doğru dönüp son darbeyi de indirince zombinin kafası tamamen ezilip beyin sıvısı aktı. Boş bir kabuk gibi bedeni yere serildi. Zombilerle savaşmak imkansız değildi. Gücü ve dayanıklılıkları yüksek olsa da hızı ve çeviklikleri epey düşüktü. Bacaklarını kurarak ya da keserek onları hareketsiz bırakabilirdiniz ama bu onları öldürmezdi, onları öldürmek için başlarını etkisiz hâle getirmek gerekiyordu. Cayle şu an ki gücü ile tek bir saldırıda başlarını kıramıyordu ama iki veya üçüncü saldırıda kırabiliyordu ve aralarında güçlü bir hız ve çeviklik farkı vardı. Ölmeden buradan kurtulabileceğini düşünüyordu ama sayılarının elliye yakın olması ve Cayle'nin savaşmak için az bir alanı olması durumu biraz zorluyordu. Şimdiye kadar yaklaşık yirmi tanesini öldürmüştü. Acele etmeye gerek yoktu. Küçük adımlarla kaçarak aralarına mesafe koyabilerek onlarla savaşabiliyordu. 'Bir kaç yıldır hiç egzersiz yapmamış olabilirim ama temeller hâlâ bende demek ha...' Rahatlayacak zamanı yoktu. Pozisyonunu tekrar alıp daha önce bir kez boynuna vurduğu o zombi ile savaşmaya hazırlandı. Gözleri ile zombinin hareketlerini okuyup ona göre kaçmak kolaydı. Akılsız, sadece iç güdüleri ile savaşan zombi kendini ileri attığında yana kaçıp başının sağ kısmına bir darbe indirince ölmüştü bile. "Haah...Bu biraz daha sürebilir. Şimdiden eve gitmek istiyorum." Ne kadar şikayet etse de yapabileceği bir şey yoktu. Kaderine razı geliyormuş gibi sıradaki zombiyi ile savaşmak için pozisyonu aldı.
**********************************
"Haah...haah...haah...Ah....Sonunda....Bitti..." Ellerini dizlerine dayayıp ayakta durmaya çalıştı, zira her an yere yığılacakmış gibi hissediyordu. Yüzü ve boynundan ter damlaları akıyordu. Elli yavaşça kaldırdı ve tersi ile boynundaki teri kabaca sildi. "Yoruldum. Eve gidip uyumak istiyorum..." Nefesi yavaş yavaş düzene girince ellerini dizlerinden çekip doğruldu. Ortalama 40-50 dakika süren bir savaş sonucunda etrafı zombi cesetleri ile doluydu. Sokakta şimdi sadece kendisi ve bunca zaman bir arabanın arkasına saklanan o kadın vardı artık. Gözleri yavaşça arabanın arkasında titreyen kadına döndü. Onunla ne yapması gerektiğini düşünüyordu. Bu kadar zombiyi üstüne çektiği için normal olarak ona sinirliydi ama kısa bir süre düşününce uğraşmamaya karar verdi. Onu bıraksa bile bu halde olduğu sürece her zaman ölebilirdi. Onun için zamanını boşa harcamaya değmezdi. Beysbol sopalarını alıp çantasının olduğu yere döndü ve sopalardan bir tanesini içine koyup bir tanesini elinde bıraktı, çantasını da yerden alıp sırtına taktınca yürümeye başladı. Cayle'nin gittiğini gören kadın panikle bulunduğu yerden çıkıp ona doğru koştu. "Bekleyin lütfen!" Cayle kadını duymamış gibi yoluna devam etti. "Lütfen beni de yanınızda götürün." Cayle hâlâ kadını duymamazlıktan geliyordu ama içinden yavaş yavaş sinirleniyordu. Cayle'nin kendini görmezden geldiğini gören kadın daha da yüksek sesli yalvarmaya başladı. En sonunda Cayle sinirine yenik düştü. "Kapat çeneni!" Cayle'nin bağırışından sonra kadın korktu ve titredi. Bu kişi onlarca zombiyi tek başına yenmişti, kendisinden çok daha güçlü biriydi. Şu an kaçmak istiyordu ama bu kişiyi kendisini korumaya ikna ederse yaşayabileceğini hissediyordu. "Ben ö,özür dilerim" "Senden özür dilemeni isteyen olmadı sadece beni rahat bırak, sinir bozucusun." "A,ama...Lütfen-" "Sana beni rahat bırak dedim. Neden seni yanımda götüreyim? Seni tanımıyorum bile." Kadın gözlerini aşşağı indirip bir süre düşündü ama ne kadar düşünürse düşünsün bu kişinin onu koruması için geçerli bir neden bulamıyordu. "En azından anlıyorsun. Şimdi gidiyorum" "Ah! Dur genç adam!" Cayle kadının yakarışlarını umursamadan hızını artırdı. Kısa bir süre sonra kadını arkasında bıraktı. Cayle bunca zaman başkalarından ufak tefek yardımlar dışından hiç yardım almamış, her şeyi kendi başarmıştı. O, bir insanın değerinin kendi başardığı şeylere göre belirlendiğini düşünmüştü hep. Bu yüzden her zaman sıkı çalışmış, bir şeyler başarmak için elinden geleni yapmıştı. Buna rağmen kadının hiç bir şey yapmadan onu korumasını beklemesi onun düşünce yapısına tersti. "Her neyse, kafamı yormaya gerek yok. Daha önemli şeylerle odaklanmam lazım." Az önce olanları unutup asıl önemli olan şeye odaklanmaya karar verdi. "Hadi eve gidelim"
*******************************
Ön elemelerin başlamasından altı saat sonra Cayle hava kararmadan eve gelmeyi başardı. Anahtar ile kapıyı açıp içerdi girdi ve çantasını oturma odasına bırakıp odasına yöneldi. Banyo yapıp temiz giysiler giymek istiyordu ama sıcak suyun akacağından şüpheliydi. Ama ocağın hâlâ çalışıp çalışmadığı belli değildi. Önce onu kontrol etmeye karar verdi. Yavaş adımlarla mutfağa gitti, masanın üstünden çakmağı alıp ocağı açmayı denedi. Ocaktan alevler yükselince hayatında hiç olmadığı kadar mutlu olmuş gibi hissediyordu. Hemen bulabildiği en büyük üç tencereye su doldurup ocağa koydu. Sular kaynayana kadar yemek hazırlayabilir, sonra bir duş alıp biraz uyuyabilirdi. Yarın ön elemeler bitince ne olacağını bilmediği için güzelce dinlenmekte fayda vardı. Ellerini ve yüzünü yıkadı ve koca dağcı çantasının içine boşalttı. Konselye bezelye ve biraz pirinç pilavı yapıp hızlıca yedi. Sularda bu sürede kaynamıştı. Küveti sıcak su ile doldurup üzerini çıkardı. Tüm vücudu sıcak suya girince oldukça rahatlamıştı. Başını geri yasladı ve sıcak suyun keyfini çıkardı. Bugün yaşananlar gözlerinin önünden tek tek geçiyordu. O kadar gerçek dışıydı ki sanki bugün olanlar bir rüyaymış da birazdan uyanınca her şey eski haline dönecekmiş gibiydi. Ama aynı zamanda komik bir şekilde çok gerçekçiydi. İçinde bir taraf sanki dünyanın her zaman böyle olması gerektiğini hissediyordu. Kendisi de bu duyguları anlamıyordu ama bir şekilde çok doğal geliyordu. Bundan sonra ne olacağını bilmese de kalbinde korku yerine garip bir tatmin olma duygusu vardı. Belki de bu oyunları her zaman sevmiş olmasından kaynaklanıyordu, hernekadar bir süre sonra hepsinden sıkılmış olsada. Düşüncelerinde kaydolduğu bir süreden sonra sudan çıktı, vücuduna bir havlu dolayıp odasına gitti. Hava kararmaya başlamıştı ve dolayısıyla evin içi de biraz karanlıktı ama herhangi bir engel oluşturmuyordu. Vücudunu sudan kurulayıp iç çamaşırını giydi. Üzerine de siyah pijama takımını giyince saçlarını havluya sarıp iyice kuruttu. Hazırlığı bitince rahatlamış hissediyordu. Yatağına uzandı ve hiçbir şey düşünemeye özen göstererek uykuya daldı.
**********************************
"Ön elemeler nasıl gidiyor Lily?" Asty küçük ellerindeki kağıtları masaya bıraktı. Lily ona döndü. "Şu anlık her şey normal gibi görünüyor." "Bu iyi bir haber. Bunu benden daha iyi bilirsin ama herhangi bit aksilik olmasını istemeyiz." "Evet çok iyi biliyorum. O yüzden sadece ben değil hepimiz elimizden geleni yapıyoruz zaten." "Bundan şüphe etmiyorum zaten. Kıdemli Lily'nin yaptığı işten şüphe etmek bana düşmez, öyle değil mi?" Asty yarı alayla karışık dedi. Lily onu ciddiye almıyormuş gibi ona bakma zahmetine bile girmedi. "Bölgende hiç 'özel' biri var mı?" Asty ellerini çenesine dayadı. Düşünüyormuş gibi bir süre bekledikten sonra cevap verdi. "Bir tane ilginç biri var. Gümüş rengi saçları olan güzel bir kız. Kılıç kullanmakta epey yetenekli görünüyor." Lily ilgilenmiş görünüyordu. "Onu mu seçmeyi düşünüyorsun?" "Biraz daha gözlemlemeye karar verdim ama ondan beklentim yüksek. Epey güçlü biri olacağını düşünüyorum." Lily belli belirsiz başını salladı. "O kişiyi listeye ekleyip özel olarak değerlendirelim." "Evet, en iyisi." Tilki ve tavşanın konuşmasına köpek dahil oldu. "Benimde! Benimde bölgemde ilginç bir insan var." İkisi aniden konuya dahil olan Vesty'e döndü. İlk konuşan Lily idi. "Emin misin Vesty. Seni üzmeye veya aşağılamaya çalışmıyorum ama sen daha bir çaylaksın. Gözetmenin onayını kime vereceğine dikkat etmelisin." "Biliyorum ama gerçekten iyi bir oyuncuya benziyor. Kendi başına 50 den fazla zombiyi öldürdü. Statü puanları biraz düşük olsa bile zeka puanı şu ana kadar ilk başlayanlar arasında gördüğüm en yükseklerden. Bir şans verilmesini tavsiye ediyorum." Vesty gururlu gibi görünüyordu. Gözetmenin onayının bir gözetmen için önemli olduğunu biliyordu ve bu konu hakkında çok düşünmüştü. "Onu da yakın takibe almayı talep ediyorum." Asty, Vesty'nin heyecanını eğlenceli bulmuş gibiydi. "Çaylak tebrikler. İlk Özel Oyuncunu buldun." Küçük elleri ile alkışlamaya başladı. Lily iç çekişle Vesty'e döndü. "Pekala, öyle yapacağım." Vesty’nin dudaklarında parlak bir gülümseme belirdi. Vesty bir şeyler hakkında gevezelik ederken Lily başını sallıyor ve oturduğu masadaki bazı kağıtları okuyordu. Asty ise Lily'nin oturduğu masaya dayanıp arada Vesty'nin saçma gevezeliklerine cevap veriyordu. "Benim Özel Oyuncu'm en güçlü oyuncu olacak." "Ben o kadar emin olmazdım." Ayrı bir dördüncü ses, kaplan Enny'e aitti. Yüzünde ciddi bir ifadeyle bir kâğıda bakarak üçlüye yaklaşıyordu. Asıl hedefi Lily idi. Lily Enny'nin ciddi ifadesini fark edip vücudunu ona döndürdü. "Haberler ne Enny?" Asty de ciddi ortamı fark ederken Vesty hâlâ en güçlü oyuncu ile ilgili bir şeyler fısıldıyordu. "Dürüst olmak gerekirse Gözetmenin Onayı için bir aday buldum. Gerçek bir 'canavar'. En güçlü oyuncu hakkında fikrini değiştirsen iyi olur çaylak." Asty ilgilenmiş gibi görünüyordu. "Sert Kaplan Kıdemli Enny'nin ilgisini çekip hatta onun tarafından 'canavar' olarak anılacak insanın ne kadar güçlü olduğunu çok merak ettim şimdi." Enny onu ciddiye almadan yanından geçip elindeki kağıtları Lily'e verdi. Lily kâğıtta yazanları ciddi bir suratla okudu. Bitince kağıtları masaya bıraktı. Ondan önce Enny konuştu. "Gözetmenin Onayı için iki kişiyi önermek istiyorum." "Neden iki kişi Kıdemli Enny?" Vesty saf bir ifadeyle Enny'e bakıyordu. Gözetmenin Onayı için her gözetmen bir oyuncu önerirdi. O halde neden Enny iki kişiyi öneriyordu ki? "O 'canavar'ın Büyük Olanın ilgisini çekeceğini düşünüyorum." Dörtlü bir süre sessiz kaldı. Lily Enny'nin sözlerini yalanlamadı. "Büyük Olan'ın ilgisini birinin çekmesinden bu yana uzun zaman oldu. Yani bu kişinin Büyük Olan'ın Onayını olacağını düşünüyorsun, bu yüzden yanına yedek birini öneriyorsun?" "Evet." Lily bir süre sessiz kaldıktan sonra başını salladı. "Anlıyorum. Büyük Olan'a ileteceğim." "Büyük Olan'ın Onayı...Yanlış hatırlamıyorsam gözetmenlerin 'Özel Oyuncu' seçmesi gibi Büyük Olan'ın da 'Özel Oyuncu' seçmeseydi, değil mi? Ama bizimki zorunlu olurken Büyük Olan keyfine göre birini seçer." "Evet, doğru Vesty. Büyük Olan'ın Onayı'nı almak çok önemli bir olay. O bu konuda her zaman seçici olmuştur." Asty sözlerini bitirince Vesty heyecanlı bir şekilde tekrar konuştu. "Büyük Olan'ın ilgisini çekebilecek biri ise nasıl biri olduğunu bende çok merak ettim." Enny konuşmalara daha fazla katılmadan aralarından ayrıldı. Lily ise çoktan masasına dönüp işene geri dönmüştü. Sadece Asty ona cevap verdi. "Merak etme. Ön elemeler bitip asıl oyun başlandığında çok geçmeden onunla tanışacağız."
**********************************
Pene ve İç sesi:
Pene: İlk defa savaş sahnesi yazdım. Ama kısa kestim yoksa mahvedebilirdim. Hâlâ bu konuda iyi değilim.  ̄ へ  ̄
İç ses: Buna rağmen kitap savaş ağırlıklı. Aferin iyi iş çıkardın. ╮ (╯ ▽ ╰) ╭
Pene: Ama bu tarz olanları daha çok severim. Öbür türlü hikâyeler bir süre sonra sıkıcı geliyor. Kendi sıkıldığım bir hikayeden okuyucular nasıl keyif alır ki? / (ㄒ o ㄒ) / ~~
İç ses: O zaman en kısa sürede daha iyi hâle gel. ┐ ('´ ー `) ┌
Pene: Elimden geleni yapıyorum. Her neyse~ → _ →
Pene: Yakında önemli yeni karakterler gelecek. (* • ̀ᴗ • ́ *)
İç ses: Alice'i daha çok görmek istiyorum. (´ ・ ω ・ `)
Pene: İleriki bölümlerde bolca göreceğiz. Az kaldı. Ön elemeleri 6.ya da 7.bölüm de bitirmeyi planlıyorum ama daha tam karar vermedim.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.