"Ben olmasaydım, Majestelerinin şu anki konumu bugün olduğu ölçüde sağlamlaştırılmayacaktı."
İmparatoriçe'nin alnında derin kırışıklıklar oluştu.
Şu anki İmparator, İmparatoriçe'nin kocası, İmparator Seon'un küçük kardeşiydi.
Doğal olarak, meşruiyet zayıftı, bu yüzden imparator, veliaht prensin koruyucusu olarak saltanatı talep ederek tahtın devamı için bir sonraki en iyi eylemi gerçekleştirdi. (Ç/N: Meşruiyet, yasaya, töreye vb. uygunluk, geçerlilik, yasallık.)
Bu da demek oluyor ki Veliaht Prens büyüdüğünde tahta geri dönmesi gerekiyordu.
"Eğer ölürsem, meşruiyeti kurtarılamaz olacak, bu yüzden ne ölebileceğimi ne de iyi yaşayabileceğimi sanmıyorum."
"Prens."
"Ama İmparatoriçe benimle ilgileniyor, İmparator varlığımı kendi tarafında bir diken gibi görüyor."
İmparatoriçe gözlerini daha da kıstı.
Henüz sekiz yaşında bir çocuğun bunu düşünüp, "Benden nefret etmesi doğal" diyerek özür dilemesi hiç hoşuma gitmedi.
Çocuklar, çocuk gibi davranmalı.
Hayatta kalmak için yetişkin olmaya zorlanırsan.......
"...... Veliaht prens gerçekten, garip bir şekilde Charlize'e benziyor."
Bana 'Onu kovma!' diye yalvardığı zamanı hatırlatıyor.
Damian'ın yüzüne bir şüphe ifadesi yayıldı.
"Efendim?"
"Önemli değil." dedi İmparatoriçe.
İmparatoriçe bakışlarını kaçırmak için başını çevirdi.
İmparatoriçe'ye bakan Damian, onunla yüzleşmek yerine acı bir şekilde gülümsemeyi tercih etti.
'Bana Charlize'i hatırlatıyorsun.'
O sözler çok acı vericiydi.
Şimdi hapsedilmiş olmasına rağmen, Damian hala imparatorluğun Veliahtıydı.
En azından Charlize'e benziyordu, o beş yaşındaki hizmetçiye.
'İşte bu kadar güçsüzüm.' diye düşündü Damian isteksizce.
Şu anki durumundaki Damian bile Charlize'den her yönden daha düşüktü.
Kraliyet sarayından ayrılmayı bile düşünemeyen kendisinin aksine, içinde bulunduğu çıkmazı değiştirmenin bir yolunu bulmak ya da en azından kendini özgürleştirme iradesine sahip olmak şöyle dursun.
Damian hem fiziksel hem de zihinsel olarak hapsedildi.
Ama Charlize, Damian'ı ziyarete gelmek için tüm engelleri aştı.
Hastayken ona baktı ve hatta İmparatoriçe'den yardım istedi, nasıl olur da ona ayak uydurabilirdi.
Öte yandan, Damian Charlize'den yardım almaya devam etti, aynısını onun için ne zaman yapacaktı?
Onun için yaptığı her şeyi ona ne zaman geri ödeyecek ve Winsor İmparatorluğu'nun Veliaht Prensi unvanına uygun yaşayacaktı?
Damian'ın düşünceleri, hissettiği duyguların kasırgasında sessiz kaldı.
Böyle devam edemeyeceğini biliyordu ve değişim istiyordu. Kendisiyle boğuşurken aklına bir kişi geldi.
Charlize.
O anda kararlılığını buldu ve bunu güçle dile getirecekti.
'...... Ama sonsuza kadar güçsüz olamam.'
Damian elini yumruk haline getirdi ve sıkıca sıktı.
Yumruklarını sıkarken, kemikleri sıska kollarından çıktı.
Biraz daha güçlü olmalıydı.
Ancak o zaman kendimi ve etrafımdakileri koruyabileceğim.
Damian ağzını açtı.
"Şimdi, sanırım Majesteleri İmparatoriçe benim bir yük olduğumu düşünüyor olmalı."
"Prens. Bu......"
"Ancak."
Evet?
İmparatoriçe gözünü kırptı ve Damian'a baktı, cevabını bekliyordu.
Sağlam bir ses çıktı dudaklarından.
"Bundan sonra elimden gelenin en iyisini yapacağım, böylece yük olmayacağım."
" ... Elinden gelenin en iyisini yapacaksın."
"Evet. Şu anda yeterli güce sahip olmayabilirim; Çevremdeki insanları koruyamayabilirim fakat yine de- "
İmparatoriçe'ye bakan kızıl gözler bir anda kararlılıkla parlıyordu.
"En azından çevremdeki insanlara zarar gelmesini istemiyorum."
"...Prens."
"Bir gün mutlaka onu koruyabilmek istiyorum."
"Kimi?"
"En zor zamanlarımda bana ulaşan kişiyi."
Bir gün aniden Veliaht Prens'in sarayının köpek deliğinden başını sokarak gelen kız.
Gülümsemeyi unuttuğumda bana kahkaha getiren, benimle sıcaklığı paylaşan ve acı çekerken ağlayan kızı.
Charlize.
Damian'ı hala gözünün önünde tutan İmparatoriçe başını hafifçe salladı.
"Bence veliaht prens bir şeyi yanlış anladı."
Güzel koyu yeşil gözler Damian'a dik dik baktı.
"En başından beri İmparatoriçe'nin konumu için açgözlü değildim. Yani veliahtın korkacak bir şeyi yok."
"Ne demek istiyorsunuz?"
Damian'ın gözleri bir tavşanın ürkmüş gözleri gibiydi.
Ama Kraliçe'nin sözleri henüz bitmedi.
"Ve ben, özür dilemeni duymak yerine Veliaht Prens, tam tersini tercih ederim."
"Bundan sonra daha sık 'Teşekkür Ederim.' dediğinizi duymak isterim."
İmparatoriçe bunu set bir ses tonuyla söyledi.
Damian'ın gözleri defalarca kırpıştı.
Ancak, ona kasvetli bir yüzle bakmak yerine...
İmparatoriçe parlak bir şekilde gülümsedi.
" Seni bu kadar canlı görmek güzel."
Tam o sırada kapı açıldı.
"Ben geldim!"
Charlize'di.
İki eliyle, üzerinde bir kase çorba bulunan bir tepsiyi dikkatlice tutuyordu.
Sıcak çorbadan lezzetli bir aroma yükseliyordu.
İmparatoriçe panikledi, tepsiyi Charlize'in elinden aldı.
"Charlize, ya yaralandıysan, neden bu sıcak tepsiyi tek başına getirdin?"
"İyiyim, bunu daha önce de çok kez yaptım!"
"Her neyse, bunu biraz daha yaşlı birine sormalıydın ... ..."
İmparatoriçe güvenliğinden endişe duymaya devam etse de Charlize'in kendine bakacak kadar sorumlu olduğuna güvenmeyi seçti.
İmparatoriçe daha sonra Charlize'e sevgiyle baktı, gözleri sevgi doluydu.
İkisi arasında akan sevgi dolu hava ile Damian bir şekilde midesi bulanacakmış gibi hissetti.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.
Spoiler butonu kullanılarak spoiler yazılabilir fakat buton kullanılmadan spoiler verenler uyarılmadan süresiz engellenecektir ve geri alınmayacaktır.,
Küfür, siyasi ve seviyesiz yorumlar,
İçerikle alakasız link paylaşımları yasaktır.
İçeriği çeviren gruplar dışında site reklamı yapanlar sınırsız uzaklaştırılacaktır.