“Ya bu kadarıyla pes ediyorsan, ileride nasıl hayatta kalacaksın sen, ha?“
Ses gayet dostçaydı ama sahibi, dizlerinin üstüne çökmüş hâlde yere yığılmış olan çocuğa tepeden bakıyordu. Karşısında, parmaklıkların tepesine tünemiş genç bir siluet seçiliyordu—elinde bir elma vardı. Sert meyveden bir ısırık aldı; bembeyaz dişleri görünüverdi. Yerdeki çocuk düşündü: Neden? Ağaçların arasında kaybolmuştum, peşimdelerden kurtulmuştum. O zaman bu çocuk nasıl beni bu kadar kolay buldu?
“Kes sesini. Biliyorum ben de.“
“Öyleyse geri dön bari. Hizmetkâr kadınlar seni ağlaya ağlaya arıyor.“ Parmaklıklardaki genç keyifle güldü.
Nihayetinde olay buraya varmıştı işte: Bu şekilde tepeden bakılmaya. Deliriyordu. Peki ya sen? diye sormak geldi içinden. Üzerinde alelade halk kıyafetleri vardı, bir maymun gibi parmaklıklara tırmanmıştı, elma kemiriyordu. Hadi ağlamayı geçtim—hizmetkârlar onu bu hâlde görse bayılırlardı herhalde.
“Bu senin için önemli bir görev. Hadi, üstesinden gel artık.“ Maymun gibi olan genç parmaklıktan aşağı atladı, karşısında dikildi. Sonra elini uzatıp çocuğun saçlarını karıştırdı—sanki bunu yapmaya hakkı varmış gibi! Oysa aralarında sadece bir yaş vardı! Yerdeki çocuk, çocuk muamelesi görmekten nefret ederek eli savuşturdu. Karşısındaki genç yine güldü; ısırılmış elmayı koluna silip uzattı.
“Yarım kalmış artık bu.“
“Yani bana arta kalanını mı veriyorsun?“
“İstemezsen yeme.“
Bir an duraksadı. Sonra elmayı kaptı ve diş izlerinin olmadığı taraftan ısırdı. Elmanın çıtır çıtır sesiyle birlikte ağzına tatlı ve ekşi bir aroma yayıldı. Gözlerini kaldırdığında, halktan kıyafetler giymiş o çocuk yüzünde sırıtışla ona bakıyordu.
“Hiç sanmam! Zaten hep en iyi şeyler sana veriliyor—ya kalkıp rezil birini seçersen? Herkesin keyfi kaçar.“
“O kadın annemden bile yaşlıydı!“
“Uhh... evet, yani... o konuda ne desem bilemedim.“ Maymun tedirgin bir tavırla konuştu, yüzünde hafif bir utanmışlık belirdi.
Zaten biliyordu bunu. Evet, o da farkındaydı. Ama hâlâ bir çocuktu; bazı şeyleri kabullenmek kolay olmuyordu.
“Büyü biraz,“ dedi Maymun.
“Senin söylediğine bak! Benden sadece bir yaş büyüksün!“ Sırf bununla mı yetişkin oluyorsun yani? Peki, böyle bir eşleşmeye sen gönül rahatlığıyla boyun eğer miydin?
Pekâlâ... kararını vermişti artık.
“Karar verdim,“ dedi.
“Neyi karar verdin?“
Parmağını kaldırdı, doğrudan karşısındaki sözde halk çocuğunu işaret etti.
“Bu geceki eşim o olacak.“
“Efendim?!“ Genç, yüzünde utancı gizlemeye çalışan alaycı bir tebessümle baktı ona.
Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.