Merhaba arkadaşlar,
Bize çok gelen sorulardan birini cevaplayalım dedik ve bunu okuduğum bir yazıdan alıntı yaparak cevaplayacağız -ki bence gayet iyi açıklamışlar ve herkesin rahatça anlayacağına inanıyorum.
Redaktör ve editör ne iş yapar?
Türkçede genellikle çeviri bir metnin düzeltilmesi anlamına gelen redaksiyon, kitap yayıncılığının önemli bir aşamasını oluşturur. Çoğunlukla okurun gözünden ırak olan redaktörler tıpkı çevirmenler gibi bir bakıma isimsiz kahramanlardır; hakları okurdan ziyade aynı alanda çalışanlar, çoğunlukla da meslektaşları tarafından teslim edilir ancak. Kitap yayıncılığının temsilinde edebiyat çevirisi teori veya sosyal bilimler çevirisinin önünde tutulduğu gibi, teorik metinlerin redaksiyonu da –bütün meşakkatine rağmen– ilk akla gelen başlıklardan değildir. Bu alanın zorluklarını öğrenmek için deneyimli iki isme, Elçin Gen’e ve Bülent Doğan’a “mikrofon uzattık”.
Redaktör ne iş yapar? Tam olarak ne yapıyorsunuz redaksiyonda?
Elçin Gen: Redaktör çeviriyi özgün metinle karşılaştırarak doğru ve eksiksiz çevrilmiş mi diye kontrol eder. Çeviri iyiyse ben de tam bunu yapıyorum: Eksik gedik var mı bakıyorum. Çevirmenin özgün metne kapılıp kendi dilini unuttuğu yerlerde metne nispeten az kapılmış kişi olarak temiz Türkçe önerileri getiriyorum. Çeviri sorunluysa malum... ikinci bir redaksiyona muhtaç yeni bir çeviri çıkabiliyor ortaya.
Ne tür sorunlarla karşılaşıyorsunuz çevirilerde? Bir- iki örnek verir misiniz?
E.G.:
Metnin ait olduğu alana özgü kavramlara aşina olmamaktan kaynaklanan sorunlar:
culturally relative – kültürel açıdan akraba → kültürden kültüre değişen
Deyimler söz konusu olduğunda sözlüğe bakmadan, birebir çevirmekten kaynaklanan sorunlar:
time and again – zaman ve tekrar → birçok defa
Türkçe ifade sorunları:
self-commemoration – kendini hatırlatma arzusu → kendi hatırasını yaşatma arzusu
yararlı dürtüler vermek → yararlı dürtüleri harekete geçirmek
Duchamp’ın bir başka imzasına dönüştü → Duchamp’ın imzası niteliği taşıyan bir diğer özellik haline geldi
Metnin ait olduğu söylem kaydını ayırt edip doğru aktaramamaktan kaynaklı sorunlar:
(resmî bir mektupta) I beg you to reply – cevap vermeniz için yalvarıyorum ® cevap vermenizi istirham ediyorum
Metni dikkatli okumamaktan kaynaklanan sorunlar:
The painters are seen very much as individuals in competition – yarışmalarda ressamlar, birer birey olarak görülürler → ressamlara birbiriyle rekabet içindeki kişiler olarak bakılır
Türkçe sözdizim hatası + metnin meramını anlayamamaktan kaynaklanan hatalar:
Bir bütün olarak ele aldığımızda felsefi ve kuramsal düşünce salt kavramlar üzerinden ilerlediği; içeriklerini de yine yalnızca onlar aracılığıyla değerlendirdiği için, ki onlara asla sahip değildir, bir ölçüde idealist bir önyargıdan da muzdarip olduğunu söylemek yanlış olmaz. → Felsefenin, ve genel olarak kuramsal düşüncenin, salt kavramlar üzerinden ilerlediği ölçüde idealist bir önyargıdan mustarip olduğu söylenebilir: Kavramların ilgili oldukları şeyi –ki kendisi ona asla sahip değildir– ancak kavramlar aracılığıyla işleyebilir.
Hatta bu sorunlar otantik açmazlar –ki bu, Badiou’nun kişisel söz dağarcığında sık rastlanan bir terim değil– yaratmaya kadar gidebilir ve bunlar da, Badiou’nun felsefesinin ayrılmaz bir parçası haline gelebilir. → Hatta bu sorunlar, aslında Badiou’nun kendi felsefesinin yapısından kaynaklanan, gerçek anlamda birer açmaza denk düşüyor olabilir – ki bu, Badiou’nun kişisel söz dağarcığında sık rastlanan bir terim değildir.
B.D.: Ekseriyetle Türkçe zayıflığıyla karşılaşıyorum. Orijinal sözdizimine bağlı kalmaya çalışan çevirmenler çok oluyor, zira öbür türlüsü daha zahmetli geliyor anladığım kadarıyla. Bir de çevirmenler pek okumuyor anladığım kadarıyla, zira okumayla haşır neşir kişilerin yapmayacağı hatalarla çok karşılaşıyorum. Bir de çeviri yaptığı konuya hâkim olmamasına rağmen gerekli araştırmayı yapmayan kolaycı çevirmenlerin elinden çıkan işler çok başıma bela oluyor. Çevirmenin yapmadığı araştırmayı redaktör yapmak zorunda kalıyor. Halbuki redaktörün dikkatini bu araştırmayı baştan yapmaya vermemesi lazım, görevi denetlemek olmalı. Onun dışında en sıkıntılı ve redaktörleri en çok ters köşeye yatıran mesele çevirmenin konuyu çok iyi bildiğini zannederek orijinal metne gereken dikkati göstermemesi. Bu durumda sosyal bilimlerde ters anlamlar çıkabiliyor, kimi zaman edebiyat metinlerinde de okumayı sekteye uğratan anlamsızlıklar doğuyor.
En çok karşılaştığım örnek ise “this” ya da “bu” kullanımı. Türkçenin yapısından dolayı cümleye sadece “bu” ile başlamak anlam karışıklığına yol açıyor ve redaktör düzeltmek zorunda kalıyor.
Editörlükle redaktörlük arasında ne gibi farklar var? Türkiye'de ikisi birbirine karıştırılıyor mu?
E. G.: Türkiye’de galiba her yayıncı bu tür kavramları kendi yüklediği anlamda kullanıyor. “Redaktörlük” denince sınırları biraz daha belirli bir meslek tanımı anlaşılmakla birlikte, “editör” denince iş biraz karışıyor. Hele bir de “yayına hazırlayan” devreye girince, kim kimdir anlamak iyice zorlaşabiliyor.
...
Buradan sonra devralıyoruz çünkü editör bizdeki anlamında biraz farklı bir yöne doğru ilerliyor.
Editör (Düzenleyici): Manga için yapılan çeviriyi görseller üzerine yerleştirme işlemidir ve balon temizliği + dizgi + yeniden çizim gibi rollere ayrılmaktadır fakat ülkemizde bu her işlemi tek bir kişi yapar. Dolayısıyla iş yükü bir hâyli fazladır fakat asıl olması gereken her birinin farklı rollere dağıtılıp, buna uygun bir şekilde davranılmasıdır.
Nihayetinde açtığımız diğer blogları da okumanızda önem var.
Okumak için: Tıkla
Üstte paylaştığımız alıntının devamını ve daha fazlasını merak edenler için: Tıkla