Aradan geçen sekiz ayın sonunda buraya sadece bir çevirmen olarak değil, aynı zamanda ses sanatçısı olarak döndüm. Evet yanlış duymadınız! Artık bir ses sanatçısıyım. Haziran ayında başlayıp Ekim ayında bitirdiğim altı aylık bir eğitim sonrasında,şu an sınava girip bakanlık tarafından onaylı sertifikamı almayı bekliyorum. Sertifikamı aldığım zaman TRT'ye başvuracağım ve umarım bana rol verirler.
Eminim birçok anime ve animasyon severin ilgisini çeken bir konu olmuştur. Seslerin ardındakiler kim ve bu iş nasıl yapılıyor diye? Pekala size şöyle açıklayım. Bir defa herkes ses sanatçısı olamaz. Çünkü göründüğü kadar kolay bir iş değil. Herkesin sesi de konuşacağı her karaktere veya belki de seslendirme işine uygun değil.
Peki ben eğitim süresince neler gördüm ve ne tür tecrübeler kazandım? Şimdi size onları aktarayım ve seslendirme işindeki kuralları açıklayım
Seslendirme işinde önemli bir noktaya değinmek istiyorum. Bir defa konuşacağınız kişiyi seçme lüksünüz yok. Öyle bir şans tanınsa herkes işine geleni seçer.Stüdyoya girersiniz size konuşacağınız karakterin resmi gösterilir ve kısaca kişiliği tanıtıldıktan sonra mikrofon başına geçersiniz.
Seslendirme yaparken üç fonksiyona dikkat edilir. Hem duyarsınız,hem konuşursunuz,hem de elinizdeki kağıttan okursunuz. Hepsini yapabilmek emin olun yılların ünlü sanatçıları için bile kolay değildir.
Senkron denen bir kavram vardır. Bu animedeki/filmdeki vs kişiyle aynı anda konuşmak demektir. Ekrana bakarak konuşmanızın önemi,oyunculukları görüp,karakter analizi yapabilip ona göre konuşmanızla açıklanabilir. Konuşacağınız kişinin yüzüne bakmalısınız...
En önemlisi de karakterin filmdeki duygularını izleyiciye kusursuz bir şekilde aktarabilmektir.
Ses sanatçısıysanız,başınıza şöyle bir durumun gelmesi olağandır. Hiç istemediğiniz birini konuşabilirsiniz. Bir psikopatı,sapığı,katili vs... O kişi konuşmayı dahi istemeyeceğiniz sözler sarf ediyor olabilir,istemediğiniz kelimeleri söylemek zorunda kalabilirsiniz.
Yeri gelir fahişe gibi de konuşursunuz,yeri gelir gay gibi de.
Kurstaki bir hocamız öyle bir tiple karşılaşmış. Öğrencinin bir papazı konuşması gerektiğinde ''hocam ben ateistim tanrı demem'' demiş. Öyleyse güle güle. Onu konuşmam bunu konuşmam yapamazsınız :D
Yani bunu bir iş olarak düşünmeniz lazım. Profesyonel düşüneceksiniz. Oyuncuları düşünün,katili de oynuyor,sapığı da oynuyor,haini de oynuyor. Belki onu oynamak istemiyor ama yönetmenle pazarlık yapılmaz XD
Peki,dublaj eğitiminden önce alt yapı olarak neleri bilmeniz gerek?
Bir kere doğru sesi çıkarabilmeniz için doğru nefes almayı bilmelisiniz. Doğru nefes nasıl alınır? Burnunuzdan alıp,diyaframınıza doğru ağzınızdan nefes verirsiniz. Yürüyüş yaparken önce 5 adım sonra 10 daha sonra daha da artırarak nefesinizi vermeye çalışabilirsiniz.
Dipnot: Boğazınızı temizlerken çıkardığınız o sesi sakın çıkarmayın. Çok zararlı ve ses tellerine jilet atmakla aynı şey
Dipnnot: Ses kısılmasının nedeni,beyninizin refleksidir. Ses tellerinizi çok zorladığınızda sesinizi tamamen kaybetmemeniz için beyin fonksiyonlarını kendiliğinden devreye sokar ve sesiniz kısılır.
Ondan sonrasında ise kelimelerin doğru telaffuzu üzerinde çalışılır. Çünkü dublaj için iyi bir diksiyon gerekir
Dipnot: Bir çok kişinnin yaptığı hata görünüyor yerine ''gözüküyor'' demeleri. Gözükmek diye bir eylem olmadığından ''görünüyor'' demek daha doğrudur
Bir de en önemli madde vurgu ve tonlama. Monotonluktan uzak akıcı bir konuşmaya katkı sağlayacaktır.
Dipnot: Sayısal bir rakamdan söz edilmediği sürece ''bir'' kelimesine vurgu yapmayın. ''Bir'' öyle bir baş belasıdır ki,cümlenin bütün vurgusunu üstüne alabilir.
Tekerlemeler söyleyerek kendi kendinize çalışabilirsiniz
Örneğin:
Şu şoşe şam şoşesi şu şoşe samsun şoşesi
Umumumuzun mumudur
Dublaj sırasında stüdyoda dikkat edilecek hususlardan bazıları da şunlardır
- Her zaman bir sayfa konuşmayacaksınız. 60-70 belki 100 sayfa bile konuşacağınız içerikler olacaktır.
Sayfa çevirirken kağıt sesi çıkarmamaya dikkat edin.
- Bağıracağınız zaman mikrofondan birkaç cm uzaklaşın,aksi halde sesiniz patlar, izleyicinin de kulak zarı patlar :D
-Kulaklığınızın birini açık bırakın. Yönetmenin ve diğer çalışanların talimatlarını duymanız gerekebilir
-Mikrofona sağa doğru biraz kayarak açı verin.
-Konuşurken mutlaka ekrana bakın. Çünkü oyunculukları,ifadeleri görüp ona göre konuştuğunuz kişinin karakterine bürüneceksiniz
Not: Bir filmi/animeyi ya da başka bir şeyi bin defa da izlemiş olsanız,oradaki bir şahsı pek çok kez izlemekle onu konuşmak arasında dağlar kadar fark vardır
Not: Kendi sesinizi duymanız da önem arz eden bir konu. Ben kendi sesimi duyduğumda sesimin biraz kalın olduğunu fark ettim -kızım ben-. Mezzo soprano olduğunu düşünüyorum ne çok ince ne çok kalın,ama bağırınca alto (en kalın kadın sesi) bir ses çıkıyor
Diyeceklerim şu an için bu kadar. Umarım size faydalı olabilecek ve fikir edinebileceğiniz bir blog yazısı olmuştur.
Şahsen kimi konuşacağımı seçebilecek olsam Yuri Plisetsky'i konuşmayı çok isterdim. Tam bana göre bir karakteri var. Ayrıca karakter çocuk veya ergense seslendiren kadın olabiliyor.
Otabek'le konuştukları sahneyi Engin Altan Düzyatan'la beraber seslendirmenin hayalini kurmuştum. Otabek'in sesine çok yakışırdı
Ayrıca, diksiyon konusunda örnek aldığım Japon ve Türk sanatçıları buraya yazayım. Kimin sesi olduğunu hatırladıklarımı yazacağım sadece eminim daha binlercesini konuşmuşlardır.
Megumi Ogata (Hanako'nun ve Haruka'nın -Sailor Uranus- sesi)
Yuma Uchida (Ash ve Uenoyama'nın sesi)
Koki Uchiyama (Yurio,Bakugou ve Tsukkishima'nın sesi)
Yoshimasa Hosoya (Otabek ve Kunikida'nın sesi)
Yiğit Özşener
Engin Altan Düzyatan
Bedia Ener (Minerva McGonagall)
Yekta Kopan (Buz Devri Sid)
Siz kimi konuşmak isterdiniz? Hangi ses sanatçılarını beğeniyorsunuz?