Yukarı Çık




7   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   9 

           
Leo, hastaneden askeri bir araçla nakledilirken içindeki isyanı bastırmaya çalışıyordu. Hükümetin askeri fabrikasına dönüşmek, yeteneklerini onların savaşı için kullanmak istemiyordu. Ama kaçmak için ne bir planı, ne gücü, ne de fırsatı vardı. Sadece pencereden akıp giden yıkık manzarayı izledi.

Sonunda, askeri akademiye vardılar. Yüksek duvarlar, dikenli teller ve nöbetçilerle çevrili, kasvetli bir kaleydi burası. Araç ana kapıdan girdiğinde, Leo’nun midesi düğümlendi.
Akademi beklediğinden daha kalabalıktı; 10-18 yaş arası yüzlerce genç avludaydı. Kimi koşuyor, kimi silah talimi yapıyor, kimi de gruplar halinde fısıldaşıyordu. Çoğu, savaşın yaralarını taşıyordu; gözlerinde intikam ateşi yanıyordu. Bir grup çocuk, “Kızıl Yara’yı yok edeceğiz!” diye bağırıyordu. Leo, onlardan farklı hissediyordu; o, bir kahraman olmak değil, sadece hayatta kalmak istiyordu.

Araç durdu. Kapı açılır açılmaz sert yüzlü bir asker Leo’yu kolundan tuttuğu gibi aşağı indirdi. Ancak onu diğer çocukların arasına göndermek yerine, ana binanın yan tarafındaki ağır demir kapıya sürükledi.

“Yürü,“ dedi asker. “Komutan Eryon seni bekliyor.“
Leo’nun kalbi tekledi. Daha ilk dakikadan mimlenmiş miydi?
Onu loş, sadece haritaların ve silahların bulunduğu soğuk bir odaya soktular. Masanın arkasında, gri saçlı, yüzünde yılların ve savaşların derin izlerini taşıyan bir adam oturuyordu: Komutan Eryon. Bakışlarını kaldırdığında Leo, bir yırtıcının hedefi olmuş gibi hissetti.
Eryon, elindeki dosyayı masaya bıraktı. Sesi, odadaki havayı donduracak kadar sakindi.
“Valerius raporunda bahsetti,“ dedi Eryon, sandalyesinde geriye yaslanarak. “Hastane testlerin geldi. Dördüncü seviye.“

Leo yutkundu, elleri titremesin diye yumruklarını sıktı.
Eryon ayağa kalktı ve yavaş adımlarla Leo’nun etrafında dolaşmaya başladı. “Bu akademide binlerce öğrenci var, çocuk. Çoğu birinci ya da ikinci seviye enfekte. Hastalık onlara sadece biraz dayanıklılık ve hız verir. Üçüncü seviye olanlar nadirdir; onları subay yaparız. Ama dördüncü seviye...“

Eryon durdu ve Leo’nun tam karşısına dikildi, yüzüne eğildi. “Dördüncü seviye ve üstü, artık sadece ’hasta’ değildir. Onlar birer silahtır. Çünkü bu seviyede Kızıl Veba, bedene özel bir yetenek bahşeder. Bir mutasyon. Bir güç.“

Gözlerini Leo’nun gözlerine dikti. “Söyle bana, Leo. Senin yeteneğin ne? Zihin mi okuyorsun? Ateşi mi büküyorsun? Yoksa kemikleri mi eritiyorsun?“
Leo’nun zihni, Elara’nın günlüğündeki uyarılarla çalkalanıyordu. Hafızalara girme yeteneğimi öğrenirlerse beni asla bırakmazlar.

Başını öne eğdi, sesinin titremesine engel olmaya çalışarak yalan söyledi. “Bilmiyorum efendim. Hiçbir şey hissetmiyorum. Belki... belki de raporlar yanlıştır.“
Eryon bir süre sessiz kaldı. O sessizlikte Leo, kalbinin atışını kulaklarında duyabiliyordu. Sonunda Komutan, alaycı bir sesle güldü.

“Raporlar nadiren yanlış çıkar, çocuk. Belki yeteneğin henüz uyanmadı, belki de saklıyorsun. Ama şunu unutma: Burası benim çöplüğüm. Eğer bir yeteneğin varsa, onu er ya da geç ortaya çıkarırım. Ve eğer sakladığını fark edersem... O zaman düşmanla savaşmana gerek kalmaz, çünkü cehennemi bizzat ben yaşatırım.“

Eliyle kapıyı işaret etti. “Şimdi git. Yatakhanene yerleş. Yarın gerçek eğitim başlıyor.“
Leo, odadan çıktığında bacakları titriyordu. Sırrı şimdilik güvendeydi ama Komutan’ın nefesini ensesinde hissediyordu. Odasına yerleştirildikten sonra diğer çocuklarla konuşmaya çalıştı, ama hepsi kendi hikâyeleriyle meşguldü. O, sessizce köşesinde oturdu. Artık biliyordu; dördüncü seviye olması onu sadece güçlü yapmıyor, aynı zamanda bir av haline getiriyordu.



Ertesi sabah, tüm öğrenciler büyük bir salonda toplandı. Komutan Eryon kürsüye çıktı. Konuşması yüksek ve motive ediciydi: “Sizler, geleceğin savaşçılarısınız! Kızıl Veba sizi, ailenizi yok etmeye çalışıyor, ama biz buna izin vermeyeceğiz. Eğitimleriniz sizi güçlü kılacak, intikamınızı alacaksınız. Devlet sizden sadece sadakat bekler ve sadakatinize karşılık size güç verir!”

Konuşma bittikten sonra, komutan bir liste çıkardı. “Şimdi, şu isimleri söyleyeceğim kişiler beni takip etsin: Anya, Kael, Mira, Theo, Lena, Jax... ve Leo.”
Leo, diğer altı çocukla birlikte ayağa kalktı. Bir odaya alındılar. Eryon kapıyı kapattı ve hepsine baktı.

“Sizler,” dedi sertçe. “Akademideki özel olanlarsınız. Seviyeleriniz diğerlerinden yüksek.”
Bir dosya açtı ve tek tek seviyelerini okudu: “Anya, ikinci seviye. Kael, birinci seviye. Mira, ikinci seviye. Theo, birinci seviye. Lena, ikinci seviye. Jax, birinci seviye.”
Sıra Leo’ya geldiğinde, Komutan duraksadı. Dün odadaki tehditkâr bakışını Leo’ya fırlattı, ancak diğer çocukların yanında detaya girmedi.

“Ve Leo... Dosyası özel incelemede. Seviyesi ’Sınıflandırılmamış’.”
Diğer çocuklar fısıldaşmaya başladı. Leo, Komutan’ın neden “Dördüncü Seviye“ demediğini anladı. Onu izlemek istiyordu. Eğer yeteneğini ortaya çıkarırsa, o zaman açıklayacaktı. Bu belirsizlik, Leo’nun üzerindeki baskıyı daha da artırdı. Leo, bu özel grubun içinde bile bir yabancıydı.

Bu bölümde emeği geçen; çevirmen ve düzenleyici arkadaşların
emeklerinin karşılığı olarak basit bir minnet ifadesi yani teşekkür etmeyi ihmal etmeyelim.

7   Önceki Bölüm  Sonraki Bölüm   9