OKUNMA: 1985
BAŞYAPITLAR SERİSİ: Ohayou Ibarahime
Durum |
Hikaye |
Çizim |
Karakterler |
Genel Puan |
Okudum |
10 / 10 |
10 / 10 |
10 / 10 |
10 / 10 |
İnceleme:
Merhaba, ben çevirmen Almithara. Sitedeki inceleme bölümünün canlandırılması adına giriştiğim inceleme yazma kampanyasında sekizinci, başyapıtlar serisinde ikinci inceleme ile karşınızdayım. Bugün başyapıtlar serisinde Ohayou Ibarahime serisini inceleyeceğiz. İnceleme spoiler içermemektedir, keyifli okumalar...
Bir seriden beklentiniz nedir? İyi bir konu? Sağlam bir olay örgüsü? Derin karakterler? Karakter gelişimi? İlmek ilmek dokunmuş ilişkiler? Duygusal anlar? Eğlenceli anlar? Muazzam bir final? Romantizm? Dostluk? Aile?
Bir seri düşünün ki bunların hepsine sahip olsun ve okumaya başlarken edindiğiniz beklentilerin her birinin tek tek ötesine geçsin. İşte Ohayou Ibarahime, nam-ı diğer "Uyan, Uyuyan Güzel" böyle bir seri. Ohayou Ibarahime Dessert dergisinde yayınlanan, Megumi Morino tarafından kaleme alınan 26 bölümlük bir başyapıt. Başyapıt diyorum çünkü gerçekten de konusuyla, işlenişiyle, finaliyle bu kadar harika bir seri bulmak zor. Myanimelist'teki 8.52, Mangadex'teki 9.25'lik puanı da pek çok insanın benimle hemfikir olduğunu gösteriyor.
Serimiz bir köşkte yarı zamanlı olarak çalışan Tetsu'nun köşkteki ek binada tek başına yaşayan Shizu ile tanışmasıyla başlıyor. Köşten dışarı çıkmamış Shizu ile meteor yağmurunu izlemeye gidiyorlar ve Tetsu, Shizu'nun gülümsemesine aşık olarak ona hislerini itiraf ediyor. Fakat ertesi gün Shizu, Tetsu ile hiç tanışmamış gibi davranmaya başlıyor. Bu noktaya kadar zaten serinin çizimleri olsun, hikaye anlatımı olsun o kadar kaliteli ve akıcı ki daha ilk bölümde güzel bir psikolojik manga okuyacağınızı anlıyorsunuz. Ama bu serinin güzel yanı, sadece güzel bir psikolojik shoujo serisi olmakla kalmıyor. Her bölümde size vadettiğini düşündüğünüz konunun üzerine katmanlar koyarak, hikayeyi ve karakterleri derinleştirerek yoluna devam ediyor.
Hikaye demişken, serinin ilk bölümlerinden itibaren karakterler ve motivasyonlarıyla alakalı kafanızda bir sürü soru işareti oluşuyor. Bazı karakterlerin yaptıkları şeyleri neden yaptığını başlarda tam olarak anlayamıyorsunuz ve bu, seriye çok güzel bir gizem unsuru katıyor. İşin daha da güzeli, tüm bu soruların cevabı hikayeye o kadar güzel yedirilmiş ki seri ilerledikçe serinin etkileyiciliği katlanarak artıyor. Özellikle 3. ciltten sonra karakterlerin duygusal arkları zirve yapıyor ve zaman zaman gözyaşlarımızı tutamadığımız sahnelere şahit oluyoruz. Gözyaşları diyorum ama yanlış anlaşılma olmasın. Seride dram faktörü her zaman bulunsa da seri hiçbir zaman tamamen depresif ve umutsuz bir atmosfere bürünmüyor. Serinin tonu o kadar dengeli ki duygusal ve dramatik anların yanında birçok bölümde yüzümüzü gülümseten, içimizi sımsıcak eden sahnelere da şahit olabiliyoruz. Gözleriniz yaşarırken gülümsemenin nasıl bir şey olduğunu bilir misiniz? İşte bu seriyi özetleyen duygu bu.
Gelelim karakterlere... Ana karakterlerimiz Tetsu ve Shizu dahil olmak üzere tüm karakterlerimizin gerçek sorunları, gerçek korkuları ve gerçek çekingeleri var. Bunların hiçbiri zorlama veya abartılmış hissettirmiyor. Zira karakterlerimiz sorunlarını hiçbir zaman birkaç bölümde birkaç etkileyici konuşma veya hadiseyle aşmıyorlar. Bölümler boyunca karakterlerimizin sorunlarıyla yüz yüze gelmesini, bazen bunlardan kaçmalarını, bazen çözmeye çalışırken umutsuzluğa kapılmalarını, bazen birbirlerinden destek alarak güçlü kalmaya devam etmelerini ve bazen de sorunlarının gerçekten üstesinden gelebilmelerini okuyoruz. Ve bu süreçler mükemmel ve inandırıcı karakter gelişimi hikayeleri yaratıyor.
Serinin temalarından bahsedecek olursak... Seriye ilk başladığımda vadettiği yegane şeyin ana karakterlerimiz arasında gelişecek romantizm olduğunu düşünmüştüm ama okudukça seride çok daha fazlası olduğunu gördüm. Aile ve dostluk temalarını bu seri kadar derinden ve güzel işleyen seri gerçekten de azdır. Tetsu ve Shizu'nun aileleri madalyonun iki yüzü gibi. Bir yanda "sevecen ve samimi bir aile" bir yanda "soğuk ve birbirinden kopmuş bir aile" görüyoruz. Birbirinden bu kadar farklı olan iki ailenin yüzleştiği sorunlar ve aralarındaki ilişkiler fevkalade işleniyor. Aile temasının ardından dostluk geliyor. Dostluk kavramı o kadar farklı boyutlardan o kadar beklenmedik karakterler üzerinden ele alınıyor ki insanı hayran bırakıyor, bir duygudan başka bir duyguya yelken açtırıyor. Son olarak romantizm... Benim en sevdiğim romantizm hikayeleri, karakterlerin birbirlerine aşık olmadan önce birbirlerini tanıyıp insan olarak sevdikleri, karakterlerin birbirleri için önce dost, sonra aile, sonra yâr olduğu hikayelerdir. Bu seri ise bunun en harika örneklerinden.
Çizimler kaldı bahsetmediğimiz... Serinin çizimleri net, hoş tasarımlı ve son derece kaliteli. Ama serinin çizimlerini asıl özel kılan nokta, mangakanın paneller arasındaki duyguyu aktarma yeteneğinden geliyor. Mesela bir karakterin yürürken durması, tereddüt etmesi ve sonra tekrar yürümeye devam etmesi gibi basit bir sahne düşünün. Mangaka bunu çizimler ve panel tasarımlarıyla öyle güzel aktarıyor ki karakterin tereddütünü adeta bizzat hissediyorsunuz. Son olarak bahsetmek istediğim şey serinin ciltlerinin kapak tasarımları. Uyuyan Güzel hikayesinde prensese yapılan lanette prenses bir gün parmağını bir iğneye batıracak ve uykuya dalacaktı. İşte bu yüzde Japonlar "Uyuyan Güzel"e "Ibarahime" yani "İğne Prensesi" demişler. "Ibara" kelimesi "İğne" manasına geldiği gibi "Dikenli Çiçek/Gül" manasına geliyor. Bu yüzden serinin her cildinde ayrı bir gül/çiçek motifi kullanılmış. Ve bu güllerin renginin çiçek dilindeki anlamları o ciltte olan olaylarla paralel. Kaçırması kolay olan ama seriye ne kadar özen gösterildiğini gözler önüne seren harika bir detay.
Özetle... Ohayou Ibarahime okunması ve okutulması gereken bir seri. Seriyi okurken herkesin kendinden bir şey bulacağına ve hayatın zorlukları ve güzellikleri üzerine fikir yolculuklarına çıkacağına eminim. Keyifli okumalar...